KAZAN BELEDİYESİ
KAZAN BELEDİYESİ
KAZAN BELEDİYESİ
KAZAN BELEDİYESİ
KAZAN BELEDİYESİ
KAZAN BELEDİYESİ
KAZAN BELEDİYESİ
KAZAN BELEDİYESİ
KAZAN BELEDİYESİ
KAZAN BELEDİYESİ
KAZAN BELEDİYESİ
KAZAN BELEDİYESİ
KAZAN BELEDİYESİ
KAZAN BELEDİYESİ
KAZAN BELEDİYESİ
KAZAN BELEDİYESİ
Bidiri Özetleri

 

Doç. Dr. Abdulselam ARVAS ve Sonuç AKYOL (Yüksek Lisans Öğr.)

Çankırı Karatekin Üniversitesi

“Sırduu Sandık”Adlı Masal Kitabında Dönüşüm Motifleri

Motif, genelde halk anlatılarının en küçük parçası olarak tarif edilir ve bir halk anlatısının kısa özetini sunar. Bilindiği üzere halk anlatısı motifleri üzerine yapılan en kapsamlı araştırma kısaca “Motif İndeks” olarak bilinen Stith Thompson’un kataloğudur. Bu katalogda yer alan dizinlemede “D Sihir” ve bu başlık altında ise “Dönüşüm motifi” dünyadaki tüm milletlerin halk anlatılarında önemli bir yer tutmaktadır. “Dönüşüm” destandan masala, mitolojiden efsaneye, hikâyeden menkıbelere vb. gibi Türk Dünyasının halk anlatılarında da sık rastlanan bir motiftir. Türk halk anlatıları motifleri üzerine çok sayıda araştırmaların yanı sıra bu anlatılarda yer alan “Dönüşüm” motifi hakkında da bugüne kadar hatırı sayılır çalışmalar yapılmıştır.

Bu araştırmada Kırgız masallarındaki dönüşüm motifleri incelenecektir. Ancak ele alınan masallar “Sırduu Sandık / Gizemli Sandık” adlı kitaptaki metinlerle sınırlanmıştır. Masal kavram olarak olağanüstü öğe, kahraman ve olaylara yer veren yaşanmamış öyküler olarak tarif edilebilir. Yer ve zamanın belirsizliği, kalıplaşmış bir tekerleme ile başlama ve olağanüstü konular masalın bazı özellikleri olarak sıralanabilir. Masallar genelde “hayvan”, “olağanüstü”, “güldürücü”, “zincirlemeli” gibi başlıklar altında tasnif edilir. Bu bağlamda, otuza yakın masal metni içeren “Sırduu Sandık” daha ziyade “hayvan” ve “olağanüstü” masalları içinde barındırmaktadır. Döötü Menen İtelgi, Karışkır Kantip İt Bolgon, Kıdır Ake bu kitaptaki masallardan birkaçıdır. Kitaptaki masallarda insandan hayvana, hayvandan insana, hayvandan hayvana dönüşme gibi “dönüşüm motifleri” sıklıkla görülmektedir. Örneğin Döötü Menen İtelgi masalında çok hırslı bir kişi olan Balban masalın sonunda itelgi adlı kuşa dönüşmektedir.

Kısaca bu bildiride Kırgızların “Sırduu Sandık” adlı masal kitabı ve bu kitapta yer alan dönüşüm motifleri üzerinde durulacaktır. Ayrıca bu motiflerin Şamanizm ile olan bağlantıları irdelenecektir.

Anahtar Kelimeler: Masal, kitap, Sırduu Sandık, motif, dönüşüm, Şamanizm.

 

Transformation Motifs in the Fairy Tale Book Titled “Sırduu Sandık”

Motif is generally described as the smallest part of public narrations and presents a short summary of a public narration. As it is known, the most comprehensive research made on public narration motifs is Stith Thompson’s catalog, briefly known as “Motif Index”. In the index included in this catalog, “D Magic” and under this title “Transformation motif” has an important place in the public narrations of all nations throughout the world. “Transformation” is a motif that is often seen in public narrations of Turkish World from epics to fairy tales, mythology to myths, stories to legends etc. Several researches have been made on Turkish public narrations and also significant amount of studies have been carried out up to day about “Transformation” motif that is included in these narrations.

 

In this research, the transformation motifs included in the Kirghiz fairy tales will be analyzed. However, the fairy tales that have been reviewed were restricted to the texts included in the book titled “Sırduu Sandık / Mysterious Case”. Fairy tale can be described as unreal stories that include extraordinary elements, heroes and events as a concept. Uncertainty of place and time, starting with a stereotyped rhyme and extraordinary subjects can be listed as some characteristics of fairy tales. Fairy tales are generally classified under titles such as “animal”, “extraordinary”, “humorous”, “chain”. In this context, “Sırduu Sandık”, which contains around thirty fairy tale texts, rather contains “animal” and “extraordinary” fairy tales. Döötü Menen İtelgi, Karışkır Kantip İt Bolgon, Kıdır Ake are some of the fairy tales included in this book. “Transformation motifs” like transformation from human to animal, animal to human, animal to animal are often seen in the fairy tales in the book. For example, in the fairy tale Döötü Menen İtelgi, Balban, who is a very greedy person, transforms into a bird named itelgi in the end of the fairy tale.

 

Briefly, the Kirgiz fairy tale book titled “SırduuSandık” and the transformation motifs included in this book will be analyzed in this paper. Furthermore, connections of these motifs with Shamanism will be examined.

Key Words: Fairy tale, book, Sırduu Sandık, motif, transformation, Shamanism.

 

Doç. Dr. Abdülmecit  MUTAF

Balıkesir Üniversitesi

Osmanlı Dönemi Halk Hekimliğinde Koruyucu Sağlık Formülleri ve Uygulama Örnekleri

İnsanların var oldukları tarihten itibaren hastalıklara çareler arama çabaları tıp hekimliği mesleğini ve onların yazdığı eserleri ortaya çıkarmıştır. Hekimlerin yazdıkları bu eserler; bitkiler, kimyasal maddelerden hazırlanan ilaç formülleri ve cerrahi müdahaleleri içermektedir. Ancak özellikle de halk kesiminin her zaman tabip ve ilaçlara ulaşamaması, tıp hekimliğinin yanında alternatif olarak “halk hekimliği” mesleğinin doğmasına sebep olmuştur. Halk hekimliği bir kültür olup genellikle tecrübe sonucu elde edilen ve nesilden nesile aktarılan bilgilere dayanmaktadır. Çoğu, bitkilerden hazırlanan formüller ve bunların uygulanış şekilleri zaman zaman yazıya da dökülmüştür. Bu eserlerde, hastalıklar için bitkisel ilaç terkiplerinin yanında, hasta olmamak ve sağlıklı yaşamak için de bazı formüller ve uygulamalar bulunmaktadır. Tıbbi tedavi imkânının kısıtlı olduğu dönemlerde oldukça önemli olan bu çözümler iki çeşittir: Yılın on iki ay boyunca yapılması gereken hastalık önleyici hususlar ve kuvvet verici macun ve içecekler. Bu bildiride Osmanlı döneminde hekim olmayan İsmail Hakkı Efendi adlı kişi tarafından Osmanlıca olarak kaleme alınmış bir halk hekimliği eserindeki koruyucu sağlık formül ve uygulama örnekleri ele alınacaktır.

Anahtar Kelimeler: Osmanlı, Koruyucu Sağlık, Halk Hekimliği, Macun, Şerbet.

 

The Protective Health Formulations and Practices of Ottoman Folk Healers

Since their existence date, people’s efforts to search for a remedy illnesses, have introduced medical science job and worst, they wrote. These works, written by them, include herbs, medicine formulas, prepared with chemicals and surgical operation. However, espicially the community’s not getting at doctor and medicine all the time resulted in the introduction of the folk medicine as an alternative, beside medical science. Folk medicine is a cculture and based on knowledge that is generally acquired by experience and passed down from generation to generation. Formulas, prepared with many herbs, and their applications not to be ill and to live healthily. Within the periods, when medical treatment opportunities are limited, the solutions that are considerably important are two different kinds: Ways of preventing ilnesses that should be done in twelve months of a year, strenghtening poste and beverages. In this proceeding, examples of dope preventive health formulas and applications in a work folk medicine that was written in Ottoman Turkish by İsmail Hakkı Effendi who was not a doctor during the Ottoman period, will be discussed.

Keywords: Ottoman, Preventive Health Care, Folk Medicine Paste, Sherbet.

 

Doç. Dr. Adem ÖGER

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

Uygur Türklerinde Yağmur Yağdırma Törenleri ve Yada Taşı

Türk inanç sisteminde bereketin, bolluğun, hayatın kaynağının simgesi olan su ve yağmur bir inanç ögesi olarak birtakım ritüellere konu olmuştur. İnsanoğlu bu sebeple, kuraklıktan korunmak ve ihtiyaç duyduğu suya kavuşmak için çeşitli dualara ve büyüsel işlemlere başvurmuştur. Kuraklığı Tanrı cezası olarak tasavvur eden insanoğlu, bu cezadan kurtulmak ve kendini affettirmek için “yada taşı”, “ters giyme”, “çömçe gelin”, “taklit”, “kurban” gibi sembolik vasıtalar ile dileklerini Tanrı’ya ulaştırmak isterler. Bu sembolik düşünce ve inançlar, Türk boyları arasında çok eski dönemden beri kabul edilmiş; İslamiyet’in kabul edilmesi ile birlikte de dini hüviyet kazanarak varlığını sürdürmüştür. Bildiride öncelikle Türk mitik düşünce ve inanç sisteminde suyun mahiyeti ve önemi hakkında bilgi verilecek, daha sonra Uygur Türkleri arasında yağmur yağdırma törenleri, bu törenlerdeki değişim ve dönüşüm ile yada taşının kullanımı üzerinde durulacaktır. 

Anahtar Kelimeler: Uygur Türkleri, Yağmur, Yada Taşı.

 

Uyghur Turks’s Rain Making Ceremonies and Yada Stone

Rater and rain which are symbol of the blessings, the abundance and the source of life have located in some rituals as a religious element. Humanbeing, therefore, resorted to various prayers and magical transactions in order to be protected from drought and to gain the rain to which he needs.  Humankind conceiving drought as a punishment of God, want to make wishes to him to get rid of this punishment and redeem oneself. For this, humankind use symbolic means like “yada stone (rain stone)”, “wearing inside out”, “çömçe bride (bride with ladle)”, “mimic”, “sacrifice” etc. Known since old time among Turkic tribes, these symbolic thoughts and beliefs have continued their existances, by gaining a religious identify with the acceptance of Islam. In announcing, firstly, we will inform about importance and the nature of the water in the Turkish mythical thought and belief systems, later, will examine rain making ceremonies among Uyghur Turks, these ceremonies’s variance and transformation and use of the yada stone.

Keywords: Uyghur Turks, Rain, Yada Stone  

 

 

Doç. Dr. Ahmet Ali ASLAN

Ardahan Üniversitesi

Sibirya Şamanlarının Ölümü: Silinen ve Tahrip Edilen Türk Kültür Hafızası

Şamanizm Sibirya ve Orta Asya Türk halk kültürünün en önde gelen ve dikkatleri üzerine çeken özelliğidir. Bu bölgelerin dini düşünceleri hep buna bağlı olarak Şamanizm’le özdeşleştirilerek izah edilmektedir. Buna rağmen, Şamanizm bir din değildir. O, farklı dini merasimler ve inançlarla çok farklı dini sistemlerle bağı olan şaman faaliyetlerini sarmalayan karmaşık bir inançtır. Şaman trans vaziyetindeyken onun Aşağı Dünya’nın kutsal ruhları ve temsilcileriyle doğrudan doğruya iletişime geçebilme kabiliyetine sahip olduğuna inanılır. Şaman hastalıkları iyileştiren biri olarak hareket eder. Zaten, her yerli halk hekimi veya hekimlik yapan büyücü şaman değildir. Eğer bir şaman hastasının çalınan koruyucu hayvanının gücünü Aşağı Dünya’dan kurtarmak istiyorsa, o zaman Aşağı Dünya’ya nasıl ulaşılacağının, koruyucu hayvanı orada bulup sağ-salim geri getirmenin yollarını bilmek mecburiyetindedir. Sibirya Türk Şamanizmi’ne göre, normal bir insanın iki tane ruhu vardır; onların bir tanesi insanın vücuduna hapis edilmiştir, insanın ikinci ruhunun ise insan uykudayken, trans vaziyetindeyken veya hastayken vücuttan çıkıp serbestçe dolaşabilme kabiliyetine sahiptir. Sibirya Türk Şamanları görevlerini yerine getirirken rüyadaymış gibi hareket ederler, fakat rüyalarında yürüyerek her şeyi gerçekmiş gibi hissederek o yürüyüşlerinde hareketlerini kontrol edebilir ve Aşağı Dünyada iken yaşadığı maceralara kendisi yön verebilir. Sibirya Türk Şamanlarının ortadan yok edilmesiyle, onların mistik faaliyetleri ve Türk Kamlarının gizli olan asıl ana sırları tahrip edilmiştir ve bunun sonucu olarak, dünyanın dört bir yanına yayılmış olan Türkler, Türk Halk Kültürünün Türk Şamanizmi içinde gizli kalan asıl ana sütunlarının sırlarını anlama ve onları yorumlamada büyük zorluklarla karşı karşıya kalmışlardır. Gökçek Fatma ile Ġara İney’in arasındaki ilişkileri; Şah Yusuf ile Bengiboz arasındaki ruh dünyasının sırlarını; Saha Sire’de Yeraltı Dünyasına Kaçırılan Eles Batur’un Kız Kardeşlerinin sırrını; Türkiye’nin Kars bölgesinden teyple sahadan derlediğimiz ve bugüne kadar özel Sesli Arşivimizde sakladığımız Zümrüd Kuşu ile Ejderhanın sırları hala çözülmeden kalmıştır. Bu tebliğimde, Sibirya ve Orta Asya Türk Şamanlarının yok edilmesiyle bağlı konuları çözümlemeye çalışarak, bu tahrip edici temizleme hareketinin bugün Türkiye’de hala canlı olarak varlığını devam ettiren Türk Halk Kültürü üzerindeki olumsuz tesirini değerlendirmeye gayret edeceğim.

Anahtar Kelimeler: Sibirya, Şaman, Halk Bilimi, Tahrip etme, Kültürel Hafıza, Halk Kültürü, Masallar, Kars.

 

The Death of Siberian Shamans: Destructed and Erased Turkish Cultural Memories

Shamanism is a fundamental and striking feature of Siberian and Central Asian Turkish folk cultures. The religious thoughts of these regions have therefore described as shamanistic. Shamanism itself is not a religion, however. It is a complex of different rites and beliefs surrounding the activities of the shaman connected with very different religious systems. While in a state of trance, the shaman is regarded as capable direct communication with representatives and souls of the Lower World. The shaman acts as a healer. Furthermore, not every kind of medicine man or witch doctor is a shaman. If the shaman wishes to recover a patient’s stolen guardian power animal from the Lower World he must know the techniques for reaching the Lower World, finding the power animal and bringing it back safely. According to Siberian Turkish Shamanism an ordinary man has one soul confined to the body and a second one capable of leaving the body freely during sleep, trance or sickness. The experiences of Siberian Turkish Shamans are like dreams, but walking ones that feel real and in which the shaman can control his actions and direct his adventures during his journey in the Lower World. By the destructions of the Siberian Turkish Shamans mystical practices and the main secrets of Turkish Khams demolished then the remained Turks who spread around the world have been in difficulties to understand and evaluate the major pillars of Turkish Folk Culture that hidden in Shamanism. Such as the relations between Goychek Fatma and the Ġara İneh; the inner relations between Shah Yusuf and Benghiboz; the Stolen Sisters of Eles Bator in Sakha Sire; the meaning of Gigantic Serpent in Zümrüd Khushu folktales that we have collected from the field by type recorders in Kars Regions of Turkey and have been kept up to date in my own Sound Archive still remain unsolved.  In my paper, I will try to evaluate the destruction of Turkish Shamans in Siberia and Central Asia and the negative influence of this destructive cleansing upon Turkish Folk Culture alive in Turkey.

Keywords: Siberia, Shaman, Folklore, Destruction, Cultural Memory, Folk Culture, Folktales, Kars.  

 

Prof. Dr. Ahmet Hikmet EROĞLU

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Türk Kültüründe Ocaklık (Ankara/Karaali ve Civarındaki Ocaklar)

Türkler tarihten beri kültür içerisinde tecrübelerini sonraki nesillere aktarmışlardır. Halk hekimliği de bu tür tecrübelerdendir. Tıbbın çare bulamadığı konularda veya tıbbi imkânlara sahip olunamadığı durumlarda hastalıklardan şifa bulmak veya hastalıklardan korunmak için farklı çarelere müracaat edilmektedir. Müracaat edilen yerlerden birisi de ocaklardır. Halk arasında bazı hastalıklardan korunma ve bu hastalıkların sağaltılması konusunda yetkili aileler bulunmaktadır. Bu ailelere “ocak”, söz konusu sisteme de “ocaklık” denilmektedir. Ocak olarak kabul edilen ailelerin bu görevi nasıl elde ettikleri çoğu zaman bilinmemektedir. Bu görev, el verme yöntemi veya doğrudan aynı soydan gelmiş olmakla gelecek nesillere aktarılmaktadır. Her ocağın kendine özgü sağaltma yöntemleri bulunmaktadır.

Ankara’nın Gölbaşı ilçesinin bir mahallesi olan ancak Gölbaşı’ya 30 km. uzaklıktaki Karaali köyü civarı bu tür ocaklar bakımından zenginliği ile bilinmektedir. Bu bildiride genel olarak Türk kültüründe ocak anlayışı ile Karaali ve civarındaki köylerdeki ocaklar incelenecektir. Konu; ocaklı ailenin bu hakkı nasıl elde ettiği, nesilden nesile nasıl aktardığı, ocağın hangi konularla ilgilendiği, sağaltma işlemlerini hangi uygulamalarla gerçekleştirdiği gibi yönleriyle ele alınacaktır.

Anahtar Kelimeler: Ocaklık, Karaali, Gölbaşı, Halk Hekimliği

 

System of Ocaklık in Turkish Culture (Ocak Healers in Ankara/Karaali and Its Surroundings)

Turks have passed on their experiences to the next generations by culture during history. Traditional medicine is also one of these kind of experiences. Various remedies are applied to be cured and prevent illnesses in the matters which modern medicine has no cure for them and in case having no access to medical care. One of this remedies applied is Ocak (Folk Healers). Among the people, there are some families who are qualified to prevent particular illnesses and heal these illnesses. These families are called “ocak” (folk healer), the system is called “ocaklık” as well. It is generally unknown how these families obtain this duty. This duty is transmitted to the next generations by initiation or coming from the same linage directly. Each ocak healer has his own typical healing methods.

Karaali Village which is a neighborhood in Ankara-Gölbaşı, however 30 km. far away from Gölbaşı, is known for its abundance of these kind of Ocaks. In this paper, ocak concept in Turkish Culture in general and ocaks in Karaali and its surrounding villages will be examined. The subject will be held with these respects: how the families obtained this privilege, how they transmitted it from generation to generation, the topics which are Ocaks deal with, by which practices they perform healing process etc.

Keywords: System of Ocaklık, Karaali, Gölbaşı, Taditional  Medicine

 

Arş. Gör. Ahmet Serdar ARSLAN

Çankırı Karatekin Üniversitesi

Türk Halk Kültüründe Zenginleştirilmiş Kitap: Göç Destanı Örneği

Toplumun her bir üyesi içinde bulunduğu kültür hazinesinin birer parçasıdır. Gelenek bir hazine olarak görüldüğünde onun çoğaltılabilir bir unsur olduğu anlaşılmaktadır. Günümüz teknoloji dünyasında geleneğin teknolojiyle yeniden yaratımı da kültür hazinesinin değerlendirilmesiyle sağlanabilir. Sinema, televizyon ve internet gibi büyük bir kültür aktarımının gerçekleştiği ortamlarda var olmak hem kültürel devamlılığı hem de kültürün yeniden üretimini sağlamak açısından büyük önem kazanmıştır. Özellikle sözlü kültür ürünleri yazılı kültür ürünlerine dönüştüğünden beri var olan metin tutkusunun yerini, günümüzde elektronik araçların varlığı ile dijital ortama aktarımın aldığını ve gençlerin büyük bir merakla bu ortamda var olduğunu düşündüğümüzde bunun kaçınılmaz olduğu bir gerçektir. Böylelikle hem sözlü hem de metne dayalı yeni bir ortamda diğer ikisinden daha farklı metinlerin gelişmesine bağlı olarak ikincil bir sözlü kültür ortamı da doğmuştur. Bu ortamın henüz yeni gelişen ürünlerinden birisi de zenginleştirilmiş kitaplardır. Kitabın dijitalleştirilmiş ve etkileşimli hale getirilmiş versiyonu olarak nitelendirilecek z-kitaplar, geleneğin yeniden aktarımında etkin yollardan biri olabilir. Bu çalışma, geleneğin yeniden yaratımı kapsamında zenginleştirilmiş kitapların rollerini, etkileşimli bir kitap olan Göç Destanı örneğinden hareket ederek sunmayı amaçlamaktadır.

Anahtar Kelimeler: Dijital Kültür, Geleneğin Aktarımı, İkincil Sözlü Kültür, Z- kitap, Göç Destanı.

 

Usage in Enriched Book of Turkish Folklore: Migration Epic Example

Every single person in a society is a part of that societies’s culture treasure. It’s undestood that when culture is seen as a treasure, it can be multiplies. In today’s tecnology world the recreation of culture with technology can be provided with evaluation of culture treasure. It’s very important to use vehicles like Tv, cinema anf network to ensure culture’s reproduce and continuity. Especially when we think that young peopleprefer to spend time in technology world instead of boks that are recorded as verbal culture materials. By the way there are two different culture world, one of them is in technology world. The other is in boks. In this world, one of the things that gains importance is enriched books. Enriched books which will be identified the version of interactive and digital books can be one of the effective ways in culture’s transfusion. This study aims to present the role of enriched books including culture’s recreative by taking an example of Migration Epic which is an interactive book.

Keywords: Digital Culture, Traditional tranferring, Enriched book, Migration epic.

 

Öğr. Gör. Dr. Akbar ANVARIAN AGHDAM

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

Çağatay Dönemi Geleneksel Meslek Risalelerinden Hareketle Şaman-Pir İlişkisi Üzerine Bir Değerlendirme

Şamanlık müessisinin var olduğu topluluklarda olduğu gibi Altay ve Türk topluluklarında “Demircilik ve Şamanlık” birlikte ilerlemiştir. Modern çağda Şamanizm’in bir bakıma akademisi niteliğindeki Güney Sibirya ve Orta Asya coğrafî ve kültürel evreleri dolayısıyla demir işlemeciliğinin de en önde gelen merkezlerinden biri olagelmiştir. Dinlerin eski bir bilim olduğu yahut dinsel ritüellerin temel malzemesini oluşturduğu bilinen bilginin, demir çağına ait demir teknolojisiyle güç ve meşruiyet kazanmasıyla sonraki dönemlerin dinleri için de malzeme sağlamıştır. Öte yandan bu bir nevi din-teknik ilişkisinin diğer ayağı olan mesleğin kutsallık kazanması söz konusu ilişkinin diğer boyutunu oluşturmaktadır. Bu bağlamda Türk-Uygur meslek pirlerinin mesleki bilgilerinin aktarımında dinsel terbiye ve ritüellerin bir arada anlatıldığı risalelerin yazıldığına tanık olmaktayız. Böylece söz konusu risalelerde mesleklerle ilgili teknik bilgilerin aktarımı sırasında dinsel ritüellerle (İslam dini öğretileriyle) desteklenmesi eski geleneklerin devamı olup olmadığı incelenecek, özellikle Şamanlarla söz konusu meslek pirleri arasındaki benzer yönler yahut varsa farklılıklar tespit edilmeye çalışılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Demirci, Şaman, Türk Kültürü, Din, Meslek Pirleri.

 

Moving From Period of the Chagatay Traditional Profession Risale to an Evaluation on Relation between Shaman-Pir

Shamanism institution as it is there in communities, “Blacksmithing and Shamanism” in the Altai and Turkish communities together it has progressed. In the modern era, Siberia and Central Asia It has always been  in a sense Academy of Shamanism geographical and cultural stages therefore One of the leading centers the processing of iron. It is a religion of ancient science, or which forms Information of iron with iron-age technology known the basic materials of religious rituals. So It has provided material with power and the legitimacy to religious for the next periods. On the other hand, it, as a kind of religious-technical relations constitutes the other dimensions the other dimension the said associated of the relationship profession of holiness win. In that context, what we are witnessing a combination of upbringing and religious rituals described in the treatise he wrote by Turkish-Uighur pir of the profession The transfer of occupational information from upbringing and religious rituals. Thus, the treatise in question during transfer of technical information on the profession with religious rituals (the Islamic religious teachings) support to examine whether a continuation of the old tradition. Especially, It tried to be determined similar aspects or if any differences between the said profession Pir’s with Shamans.

 

Key Words: Blacksmith, Shaman, Turkish culture, Religion, Occupation of Pir.

 

Okt. Alev ÖZTÜRK MERDİN

Ahi Evran Üniversitesi

Ankara’ya hizmet etmiş, Basın-şeref Kartı Sahibi Bir Halkbilimci: Cahit Beğenç ve Sedef Kız Kitabı

Cahit Beğenç, asıl alanı gazetecilik olmasına rağmen, tarih, sosyoloji, edebiyat tarihi, folklor ve sosyal bilimlerin diğer alanlarıyla ilgilenmiş, araştırmalar yapmış, kitap, dergi ve denemelerini yayımlamıştır. Ulus Gazetesi ve Selam Dergisi’ndeki yazıları başta olmak üzere; folklor araştırmalarında çeşitli yazılı ve sözlü kaynaklardan bol miktarda çeviri ve derleme yapmıştır. Doğum, ölüm, evlenme adetleri, inanç yapıları, türküler, tekerlemeler, atasözü ve deyimlerin yoğun olarak kullanılması, çeşitli yörelerin ağız özelliklerini aktarması açısından eserleri oldukça önem taşımaktadır.

Cahit Beğenç, gazete yazıları dışında hikâye, roman, masal, deneme, anı, gezi yazısı türlerinde çeşitli eserler vermiştir. Fransızcadan çeviriler yapmıştır. Hikâye ve masal kitapları çocuk edebiyatı alanında değerlendirilmiştir.

Sedef Kız kitabı Türk Dili ilk hikâye ödülünü alması açısından önemlidir. Çalışmamızda, Türk kültür hayatında unutulmayacak izler bırakan, Ankara’ya uzun yıllar hizmet etmiş, unutulmaya yüz tutmuş bir yazar olan Cahit Beğenç’in, Sedef kız kitabı başta olmak üzere eserlerindeki halkbilimi unsurları ve yazarın Türk kültürüne katkıları değerlendirilmeye çalışılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Cahit Beğenç, Türk kültürü,  Halkbilimi, Sedef  Kız.

 

A Press-Honored Card Holder Folklorist who served to Ankara: Cahit Beğenç and the book “Sedef Kız”

Cahit Beğenç, has dealt with history, sociology, history of literature, folklore and the other fields of social sciences, although his main area has been journalism, has done researches, has published books, journals and his essays. He has had plenty of translations and compilations from various written oral sources in folklore research, manly in his works in Ulus Newspaper and Selam Magazine.

His works have had a great importance in terms of transferring dialectic features of various regions and being intensively used of birth-death-marriage customs, beliefs, songs, rhymes, proverbs and idioms.

Cahit Beğenç has several works in the genre of novel, story, fairy tale, essay, memoir and travel writing except the newspaper articles. He has translations from French. His story and fairy tale books have been evaluated in the area of children’s literature. “Sedef Kız” book is important in terms of being awarded the first story of Turkish Language.

 

In our study, it will be attempted to assess the folklore elements in works of Cahit Beğenç, who has left unforgettable marks in Turkish cultural life, served to Ankara for a long time, has been about to being forgotten, and his contributions to Turkish Culture.

Keywords: Cahit Beğenç, Turkish Culture, Folklore, Sedef Kız

 

Yrd. Doç. Dr. Ali Osman ABDURREZZAK

Kastamonu Üniversitesi

Yarenlik Geleneğinin Dramaturjik Teori Bağlamında İncelenmesi

Sosyal bilimlerin inceleme alanının temelinde insan davranışları yer almaktadır. Toplum içerisindeki bireyin bulunduğu ortama göre günlük yaşantıda sergilediği davranışlarında farklılıklar görülmektedir. Bireysel davranışların sosyal ortamda bağlama göre değişime uğraması belli başlı sosyal normların varlığı ile açıklanabilir. Belli zaman dilimi içerisinde mekânsal farklılıkların insan davranışlarını yönlendirdiği, rol ve statü açısından değişime neden olduğu söylenebilir. Sosyal ortamlardaki bireylerin tutarlı ve kabul görmüş benlik duygularını ortaya koymak için yansıttıkları davranışlar ritüelin gerektirdiği işlevler içerisinde yer alır.

Bu çalışmada dramaturjik teorinin çıkış noktası, sosyoloji ve etnomüzikoloji açısından teorinin öne sürülen varsayımları ele alınarak yaren sohbetleri değerlendirilecektir. Türk sözlü kültürünün yaşatıldığı, sosyalleşmenin sağlandığı yaren sohbetlerinin insan davranışları üzerindeki etkileri ortaya konularak bir topluma ait kültürün neden ve nasıl varlığını sürdürdüğü, bağlamın performansa etkisi, icracıların ve izleyicilerin rolleri, teatral bir kavram olan sahne arkası ve sahne önü açısından yaren sohbetlerindeki katılımcıların davranışlarındaki dönüşüm incelenecektir. Tosya (Kastamonu) yarenlik geleneği örnekleminden yola çıkılarak bireyin toplumsal yaşamı içerisinde belli bir alanı oluşturan yaren sohbetleri ses, hareket, davranış kuralları, sahne, aktör gibi kavramlar açısından dramaturjik teori bağlamında açıklanmaya çalışılacaktır. 

Anahtar kelimeler: Yarenlik, Daramaturjik Teori, Sosyoloji, Etnomüzikoloji, Tosya (Kastamonu)

 

A Research on Friendshıp Custom in the Context of Dramaturgical Theory

Human behaviours take part in the basic of social sciences’ research field. It is seen that there are differences in the behaviours of individual in the society during the daily life according to the environment. That individual behaviours changes according to the context in the social environment can be explained to be derived from presence of certain social norms. It can be said that the spatial differences direct the human behaviours, cause to change in terms of role and statue in the certain period. The behaviours which individuals reflect to reveal their consistent and accepted sense of self in the social environment take place in the necessary functions of ritual.

In this study the starting point of dramaturgical theory, theory’s projected assumptions in terms of sociology and ethnomusicology will be discussed and friend conversation will be interpreted. It will be studied why and how the culture belonging to a society carries on, the effect of context on performance, the roles of performers and audiences, transition of participants’ bahaviours in the friend conversations in terms of backstage and frontstage which is a theatral concept by discoursing that the friend conversations in which keeping alive Turkish oral culture, being socialized are effects on human bahaviours. It will be tried to explain that the friend conversations which make a certain place in social life of the individual in terms of concepts such as sound, behaviour, bahaviour rules, stage, actors in the context of dramaturgical theory by sample of Tosya (Kastamonu) friendship custom.

Key words: Friendship, Dramaturgical Theory, Sociology, Ethnomusicology, Tosya (Kastamonu)

 

Prof. Dr. Ali YAKICI

Gazi Üniversitesi

Anadolu Köy Düğünlerinde “Kazan”ın İşlevselliği ve Geleneksel Edebiyata Yansıması

Türklerde düğünün, düğülerde ise kazanın önemli bir yeri vardır. Türklerde düğün, berekete yönelik uygulamalardan olduğu için aş vermek, yoksulu doyurmak, insanları yemekte buluşturmak önem arz etmektedir. Bu bakımdan Anadolu düğün mutfağı zengindir. Çünkü Anadolu köylerinde gerçekleştirilen düğünlerin mutfağında genellikle yüzlerce, binlerce insana aş verilmektedir. Bu nedenle kazan düğün mutfağının birinci derecede önemli unsuru haline gelmektedir. Konya vb. kimi illerin düğünlerinde onlarca kazanın yer aldığı düğün mutfakları görülmektedir. Bu düğünlerde kazan çeşitleri de farklılık göstermektedir: Pilav kazanı, çorba kazanı, helva kazanı, zerde kazanı, bamya kazanı, hoşaf kazanı vd. Yine Anadolu düğünlerinde kazanın farklı işlevsel özelliklerine de tanık olunmaktadır. Örneğin Çankırı düğünlerinde görülen “kazanda köçek oynatma” bunlardan biridir. Düğünlerde kazanın önemli bir işlevselliğinin olması geleneksel edebiyata da yansımasını sağlamıştır. “Kazan yağlamak, kazan çamurlamak, kazan altı kurmak, kazan ağzı açmak” vb. halk deyimleri oluşmuştur. Kazanın bu işlevselliği mani ve türkülerin de konusu olmuştur. Bu bildiride kazan, Anadolu köy düğünlerindeki işlevselliği bakımından değerlendirilecektir.

Anahtar kelimeler: Anadolu, düğün, işlevsellik, kazan, geleneksel edebiyat

 

The Functions of the Cauldron/Kazan in Anatolian Village Wedding

and Its Reflection to the Traditional Literature

 

Wedding has significance among the Turks, likewise a Cauldron in a marriage ceremony. As a ceremony associated with fertility and blessing, traditional patterned acts of feding, giving food to the poor, bringing people together at feasts is quite significant. Threrefore, Anatolian wedding cousine is rich, because hundred kinds of food are served to thousands of people from the wedding kitchens of Anatolian villages. Thus, a cauldron has aprimary function in a wedding kitchen. There are also other weding kitchens, as in Konya and other regions, in which there is a cauldron. The types of cauldrons also vary in these weddings.: Rice cauldon, Soup cauldron, Halva cauldron, Zerde cauldron, Okra cauldron, Compote cauldron. Moreover, in Anatolian weddings, different functions of a cauldron can be withnessed. For example, Köçek dance is one of these functions. A Cauldron’s having a significant function also has made its reflection into literature. Several idioms such as “oiling a cauldron”, “moulding a cauldron”, “prepare fort he grounds of cauldron”, “opening a cauldron’s mouth” have come out. This function of a cauldron has become a topic of folk peotry and ballads. In this presentation, cauldron will be handled in accordance with its functionality in its Anatolian village weddings.

Key Words: Anatolia, wedding, functionality, cauldron, traditional literature.

 

Dr. Alim Koray CENGİZ

Mustafa Kemal Üniversitesi

Antakya Halk Kültüründe Kaybolan Köklü Bir Gelenek: ‘Cille’ ve Ünlü ‘Cilleciler’

Geçmişten bugüne söz söylemek, güzel konuşabilmek, şiirsel açıklamalarda bulunabilmek toplum içerisinde önemli bir yere sahiptir. Güzel konuşan, iyi hatiplik yapan kişiler bu özelliklerinden dolayı farklı yerlerde konumlanagelmişlerdir. Yazılı kaynaklardan anlaşıldığı kadarıyla yakın geçmişte ‘Cille’ söylemek Antakya geleneksel kültüründe önemli bir yer tutmaktadır. Antakya geleneksel kültürü içerisinde eğlenmek, konuşmak, sohbet etmek gibi amaçlarla genellikle akşamları bir araya gelen erkeklerin eğlenme amacıyla o andaki duruma göre ve gelişigüzel konuşmalar gerçekleştirmeleri, kafiyeli ve şiirsel bir yapıda konuşmaları ‘cille’ diye nitelendirilmektedir. Yazılı kaynaklara bakıldığında geçmişte ‘cille’ Antakya geleneksel kültürü içerisinde önemli bir yer tutmaktadır ve cille söyleyen kişiler kent sakinleri tarafından isimleriyle bilinmekte ve saygı görmektedir. Bu çalışmada, yakın geçmişte varolan fakat sair nedenlerle bugün var olmayan gündelik yaşamda var olan Cillecilik geleneğinin izlerinin peşine düşülecektir. Cillecilik geleneğinin neden zaman içinde hangi sebeplerden ötürü azaldığı ya da ortadan kalktığı gibi sorulara da cevap aranacaktır. Çalışmada sadece cille geleneği ve bu geleneğe ait kurallar değil aynı zamanda Antakya geleneksel kültürü çerçevesinde insanların eğlence hayatı, sosyal ilişkiler, kent düşünsel dünyası gibi konular hakkında da bilgi edinilmeye çalışılacaktır. Çalışma, kent sakinleri ile yapılacak etnografik görüşmeler yardımıyla yol alacaktır. 

Anahtar Kelimeler: Antakya, Cille, Gelenek, Gündelik Yaşam, Eğlence.

 

An Essential Missing Tradition in Antakya Folk Culture: ‘Cille’ and Famous ‘Cille Tellers’

Elocution, oratory and making poetical explanations have always taken an important place in a society. Conversationalists, good speaking people have always had privileged positions. As it is understood from the written sources related to Antakya, telling ‘Cille’ takes an important place in Antakya traditional culture in the recent past of the city. Men, who came together to talk, entertain and chat usually at nights, used to talk spontaneously in a poetical way and with rhyme was called Cilleci (Cille teller). As we understand from the written sources of Antakya, we notice that Cille has a special place in Antakya culture and Cille tellers used to be known with their full names and respected by the dwellers of the city. This research aims to find the traces of Cille tradition in daily life and Cille tellers who doesn’t somehow exist today in Antakya folks culture. We will try to find an answer why the tradition does not exist today and the reason of disappearing. The study doesn’t only revolve around the tradition of Cille and the rules related to it but also aims to have some findings on recreation activities in the city, social relations of locals and intellectual life of the period. In the frame of the study, ethnographic methods will be used.

 

Keywords: Antakya, Cille, Tradition, Daily Life, Entertainment.

 

Alparslan SANTUR (Etnolog)

Folklor Araştırmacıları Vakfı

Ankara Yöresi İrrasyonel Görünümlü Bazı Halk Hekimliği Uygulamaları

Anadolu’da halkın geçmişten günümüze taşıdığı sağlık/hastalıkla ilgili geleneksel uygulamaların (Halk Hekimliği) büyük bir bölümünü irrasyonel, yani hastalıkla doğrudan ilgisi bulunmayan, genellikle büyüsel veya dinsel/büyüsel pratikler oluşturmaktadır.

Geleneksel düşünceden kaynaklanan söz konusu uygulamalarda yoğun olarak sempatik büyünün taklit (Homeopatik Maji) ve temas (Kontajiyöz Maji) ilkeleri önemli rol oynamakta, bu pratiklerle birlikte veya ayrıca “üç, beş, yedi, kırk” gibi işlemin tekrarını gerektiren sayı, ve majik güçlerle yüklü olduğuna inanılan ad, renk büyüleri veya bir durumu tersi bir durumla etkilemeye yönelik allopatik büyü kullanılmaktadır. Cedvel, vefk, kutsal kitap ve adlar ile muska ve uğurluklar da bu çerçevede belirtilebilir.

Ankara yöresiyle ilgili örneklerden konuyu açacak olursak; Düşüğü önlemek amacıyla kadının karnına kırk gün boyunca okunmuş kilit takılması ile düşükle kilit arasında sempatik bir bağ kurularak taklit büyüsü ve “kırk” sayısı ile sayı büyüsü işletilmeye çalışılmakta; ayrıca kilidin bir hoca tarafından okunması ile pratik dinsel/büyüsel bir görünüme bürünmektedir (Elecik Köyü, Akyurt). Caminin önündeki bir taşa yatırılan boğmacalı çocuğun ocaklı tarafından bir bıçakla boğazı sıvazlanarak, ocaklıda var olduğuna inanılan kutsal güçten yararlanmaya yönelik temas büyüsü işletilmeye çalışılmakta, cami önünde gerçekleştirilen pratikle uygulama aynı zamanda dinsel/büyüsel bir görünüme bürünmektedir. Benzer bir işlemle gözünde itdirseği olan hastanın yarası bir ocaklının dirseği ile sıvazlanarak, öncelikle hastalığın adı ile ocaklının dirseği arasında sempatik bir bağ kurulmakta ve yine ocaklıda var olduğuna inanılan güçten yararlanmaya yönelik temas büyüsü işletilmeye çalışılmaktadır. Ağaçtan koparılan bir dal parçası ile siğil özdeşleştirilerek, dalın kuruması ile siğilin de kuruması, iyileşmesi beklenmekte ve dolayısıyla taklit büyüsü işletilmeye çalışılmaktadır.

Göz hastalıkları ile ilişkilendirilen “Göz Pınarı Dedesi” (Ayaş) yatırının yanında bulunan “Göz Pınarı” suyunun göz çıbanına iyi geldiğine inanılmakta ve böylece dede mezarında var olduğuna inanılan gücün, yanındaki suya ve bu suyla temas eden hastalara da bulaşacağına yönelik inanış çerçevesinde temas büyüsü işletilmeye çalışılmaktadır. Modern sağlık hizmetlerinin yaygınlaşması ile büyük ölçüde geçmişte kalan ilgili uygulamaların, örneklerde de belirtildiği üzere, Etnolojik bir bakış açısıyla değerlendirilmesi planlanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Ankara Yöresi, İrrasyonel, Halk Hekimliği

 

Looking for Some Irrational Folk Medicine Practice in Ankara Region

In the past the people in Anatolia today to move the health/ illness related to traditional practices (Folk Medicine) a large part of the irrational, so no direct involvement in the disease, usually magical or religious/magical practices constitute.

In such applications resulting from conventional thinking emulate the magic intensely sympathetic (Homeopathic Magic) and contact (Contagious Magic) policies are playing an important role, together with practical or also "three, five, seven, forty" such as the number requiring a repeat operation, and loaded with magical power the name is believed, it is used to influence allopathic magic spells with color or a situation opposite situation. cedvel, charms, amulets and talismans with holy books and names can be mentioned in this context.

If open issues related to the Ankara region of the sample;Installing read lock forty days in the waist of the woman in order to avoid establishing a sympathetic link between abortion and simulated low key charm and "forty" magic number by the number of is trying to run; also be read by practicing with a hodja's key religious/magical being shut appearance (Elecik Village, Akyurt).

The pertussis child on a stone in front of the mosque with a knife throat by the child's pat, the magic touch to exploit the sacred power which is believed to have the ocakli is trying to run, performed in front of the mosque, practice at the same time religious/magical being shut appearance.A similar process with eye on it elbows with pat by the elbow of a furnace wound patients is primarily a sympathetic bond established between the elbow of the furnace with the name of the disease and still are trying to run the magic touch to take advantage of the power which is believed to have the stove.Cut off a branch with a piece of wood consubstantiate warts, the warts dry with dry branches, it is expected to improve, and therefore tried to run imitation magic.

Eye disorders with associated "Eye Spring Grandfather" (Ayaş) located near the deposit "Eye Spring" juice is believed to have given boils and thus the power which is believed to have the grandfather grave, next to the water and to run the magic touch in the framework of beliefs directed that infected patients in contact with this water it is studied.With the spread of modern health care greatly about by gone practices, as indicated in the examples, it is planned to evaluate the terms of an Ethnological point of view.

Keywords: Ankara Region, Irrational, Folk Medicine

 

Yrd. Doç. Arzu EVECEN

Çankırı Karatekin Üniversitesi

Kazan Yöresi Geçiş Dönemi Doğum Uygulamalarında Giysilere Yönelik Sembolik Bir Yaklaşım

Her toplum kendi kültürel ortamında şekillendirdiği değer yargılarını görünür biçimde aktarma yoluna gider. Kimileri giysilerine, kimileri bedenlerine, kimileri davranışlarına dökerek somutlaştırdığı manevi değerlerini bir inanç öğesi haline dönüştürür. Ortak yaşamda insana fayda ve güven sağlamaya yönelik olarak düşünülen manevi değerler, birlikte hareket etme anlayışıyla bir süreklilik arz ederek halk inanışlarını oluşturmaktadırlar.

Anadolu halk inanışlarının arkasında birçok farklı uygarlığın ve inancın oluşturduğu birliktelik gizlidir. Yüzyıllardır aynı topraklarda yaşayan farklı ulusların birbirlerinden ödünç aldıkları kültürel izler inanç ve yaşam biçimindeki birtakım benzerliklerin de oluşmasına yol açmıştır. Anadolu’da nazardan korunma, çocuk isteme, kısmet açma, hastalıktan kurtulma gibi yaşamla ilgili olan insana manevi fayda sağlayacak batıl ya da hakkâni birçok inanç biçimi vardır. İnsan hayatının önemli evrelerinden olan geçiş dönemi uygulamalarında kültürlere yönelik  çeşitli inanç biçimlerine sıklıkla rastlanır.

Çalışmada deneyimler sonucu ortaya çıkan ve halk arasında nesilden nesile aktarılan halk inanışlarının giysi ve donatılara kazandırdığı sembolik değerler, Kazan yöresi halk söylemleriyle ortaya konulmuştur.

Yapılan alan araştırmasında karşılıklı görüşme ve katılımlı gözlem yöntemiyle kaynak kişilerin görüşlerine başvurularak elde edilen bilgiler halk kültüründeki geçiş dönemlerinden biri olan doğum uygulamalarını  kapsayan inanç öğeleriyle sınırlı tutulmuştur.

Anahtar Kelimeler: Ankara, Kazan, Giyim, Gelenek, Halk İnanışları

 

A Symbolic Approach to Clothes of Birth Practices of Transition Period in Kazan Region

Each society visually transfers its value judgements which are shaped in its own cultural environment. Some on their clothes, some on their body and some with their acts embody their sentimental values and transform them into elements of faith. Sentimental values which are thought to be devoted to provide benefit and reliance to people in common life, form folk believes by presenting a continuity with the idea of acting together.

Behind the folk believes of Anatolia, hides the togetherness formed by a lot of different civilizations and faiths. Cultural indications that different nations borrowed from each other, which had lived on the same lands for centuries, have caused some similarities to be formed in terms of their life-styles and faiths. In Anatolia, there are a lot of superstitious or non-superstitious types of belief which are about the life itself and can be spiritually useful for people, such as protection from nazar (the evil eye), recovery from an illness, wish for a child and being in luck. In transition period practices which are among the important phases of human life, one can encounter various kinds of  believes.

 In this study, symbolic values of clothes and equipments shaped by folk believes which come out as a result of experiences and are  transferred among the folks by interpersonal interactions, are  put forward. In the field study, information which is obtained with the interview and observation methods, by applying source people's opinion, is confined to elements of belief including birth practices which is one of the transition periods in folk culture.

Key Words: Ankara, Kazan, Clothing, Tradition, Folk Beliefs

 

Yrd. Doç. Dr. Arzu MAMMADOVA

Bakü Devlet Üniversitesi

Türk Dünyasının Kültür Başkenti Şeki - Halk Mimarisini Ve Geleneksel Sanatları Yaşatan Şehir

2016 yılında Türk dünyasının kültür merkezi Azerbaycan'ın eski şehirlerinden olan Şeki ilan edildi. Şeki sayıca Türk dünyasının kültür başkenti seçilen V şehirdir. Orta çağ mimarisini koruyan şehir bu statüye en çok hakkı olan şehirlerden biridir. Ümumtürk kültürünü, geleneklerini yaşatan şehir aynı zaman da kendine özgü, spesifik gelenek ve kültüre sahiptir. Bu sebepten bildirinin ana konusu Şeki şehrinin halk mimarisinin, geleneksel sanatlarının tanıtımıdır.

Hazar Denizi'nden Karadeniz'e uzanan büyük kara yolunun üstünde, Büyük Kafkaz dağlarının eteğinde Şeki adlı eski bir şehir bulunmaktadır. Azerbaycan'da eski, özellikle erken orta çağ tarihinin, kültürünün, yüzyılların süzgecinden geçerek günümüze ulaşmış örf ve geleneklerin taşıyıcısı olan bu şehir bir çok ünlü yazarların eserlerinin konusu olmuştur. Büyük Fransız yazar Aleksander Düma da Kafkasya seferinin sonucu olan Sayahatnamesinde işte bu şehrin isminden en çok sevdiği şehir olarak bahs etmiştir.

Şeki şehrinin net yaşı bilinmemektedir. Fakat Yunan kaynaklarından anlaşılıyor ki, şehrin ilk adı eski türk boyları olan sakların adını içeren Sakasena olmuştur. Buraya sakların gelmesi ise m.ö.I binyılın VII yüzyılına denk geliyor. Buna göre şehrin de yaşını yaklaşık bu tarih ihtimal ediyorlar. Şeki hakkındakı  bilgiler gösteriyor ki, bu şehir ve onun nüfusu tarih boyunca Azerbaycan devletçiliğinin bölgede temel savunucusu, aynı zamanda da önemli kültür ve ticaret merkezi olmuştur.

Şehirde halk sanatlarının çeşitli türleri bugün de yaşatılmaktadır. Burada ipekçilik, halıcılık, kuyumculuk, bakır gibi özel sanat türlerinin adlarını çekmek gerekir. Şeki sanatkarları çeşitli alanlarda kendi yollarını aça bilmişlerdir. Örneğin, Şeki, kelağayı adlandırılan ipek baş örtüklerinin, Tekelduz adlandırılan özel nakış sanatının, küçük renkli camlardan hazırlanan şebeke sanatının vatanıdır. Şeki'nin yöresel yemekleri ve tatlıları da yaygındır.

Anahtar Kelimeler: Kültür başkenti, Şeki, Türk dünyası, halk kültürü, Kelagayi, Tekelduz

 

Capital of the Turkic World Culture Sheki - the City that has Preserved National Architecture and Traditional Areas of Handicraft

In 2016, one of the old cities of Azerbaijan, Sheki was declared the cultural center of the Turkic world. Sheki is the fifth city chosen as cultural capital of the Turkic world. The city that has preserved architecture of the Middle Ages have qualified itself to this status. The city that has preserved all-Turkic culture and traditions, at the same time has its own specific traditions and culture. For this reason, the subject of the articleəs abstract will be the architecture and traditional crafts of the Sheki city.

On the main highway that stretches from the Caspian Sea to the Black Sea, at the foot of the Caucasus Mountains located an ancient city called Sheki. This city carrier of ancient, especially the early medieval history, culture, customs and traditions that passing over the centuries have survived so far in Azerbaijan has been the subject of works of many famous writers. The great French writer Alexandre Dumas in his travel notes written at the end of his visit to the Caucasus dealt about the city with a particular love.

The exact age of Sheki is not known. However, it appears from the Greek sources that, the city's first name was Sakasena, originated from the name of the ancient Turkic tribes Saks. The arrival of Saks here coincides with the seventh century of the I millennium B.C. Therefore, this date is assumed as the presumable age of the city. The data about Shaki shows that the city and its population has always been the main defender of Azerbaijani statehood in the region, and also has become an important cultural and commercial center.

Different types of folk art is still alive in the city. Special craft areas such as silkworm breeding, carpet-weaving, jeweller's art, copper-smith art can be cited as an example. Sheki masters opened their own way in these areas and created unique examples of art. For example, Sheki is the birthplace of the silk kerchief-headgears called kelaghayi, a special embroidery art called tekelduz, the decorative pattern art called shebeke, that made of small colored glasses. Sheki is famous for its spesific dishes and sweetmeats.

Keywords: Cultural capital of the Turkic world, Sheki, Turkic world, folk art kelaghayi, tekelduz

 

Prof. Dr. Aydın UĞURLU

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi

Nedim Yapar Usta ve İstanbul Kandilli Yazmaları ile İlgili Proje

Bildiride İstanbul Boğazı’nda dokumacılık ile bağlantılı oluşumlar incelenerek yazmacılığın değişimi araştırılacaktır. Osmanlı coğrafyası Rumeli ve Anadolu’da geniş ve çeşitli kullanımı bilinen ahşap kalıp yazmacılığının son ustalarından Nedim Yapar’ın Kandilli Yazmaları ve kalıplarının ele alınacağı bildiride, İstanbul “Kandilli Yazmaları İhya Projesi” kapsamında yazmacılığın değişim süreci anlatılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Nedim Yapar, Kandilli, Kandilli Yazmaları, Yazmacılık.

 

Master Nedim Yapar and Related Project with the Kandilli Block Printing

In this paper, it will study entities with weavings in the Bosphorus and research block printing’s change. The Wooden Block Printing Technique, in the Rumelian and Anatolian in Ottoman Period was known to wide and varied uses. in the paper  will come up with the last master of wooden block printing Master Nedim Yapar, his printing blocks and Kandilli Block Printing. Istanbul "Kandilli Yazmaları İhya Projesi" will explain change process of the wooden block printing process.

Keywords: Nedim Yapar, Kandilli Kandilli Block Printing, Block Printing.

 

Doç. Dr. Aysun SUNGURHAN

Kırıkkale Üniversitesi

Nedîm’in Şiirlerine Yansıyan XVIII. Yüzyıl Eğlence Hayatı

XVIII. yüzyıl Osmanlı Devleti için yenilgi ve toprak kayıplarının yanı sıra malî sıkıntıların yaşandığı bir dönemdir. Ancak bilim, kültür ve sanat bu olumsuzluklardan fazla etkilenmemiştir. Özellikle “Lâle Devri” diye adlandırılan bu dönem, baharın gelişiyle birlikte kutlanmaya başlanan Çerâgân eğlenceleriyle, kışın da saray ve köşklerdeki Helva sohbetleriyle dikkat çekmektedir. Ayrıca Ramazan ve Kurban Bayramı kutlamalarında da birçok oyun ve eğlencelere yer verilmektedir. Bütün bu eğlence ve sanatsal faaliyetlerin çoğu da sanattan anlayan, zevk ve eğlenceye düşkün Sultan III. Ahmed (d.1673-ö.1736) tarafından gerçekleştirilmiştir.

Klâsik Türk Edebiyatı şairleri, içinde yaşadıkları toplumun sosyal ve kültürel hayatını, bağlı bulundukları edebiyatın kurallarına uyarak şiirlerinde sanatsal bir üslûpla işlemişlerdir. Nedîm de dönemin eğlence hayatını ve mesire yerlerini, şiirlerinde çoğunlukla mum, gül ve lalenin etrafında oluşturduğu hayallerle söz konusu etmektedir.

Bu çalışmada Nedîm’in şiirlerine yansıyan XVIII. yüzyıl eğlence hayatı ve anlayışı üzerinde durulmakta; bir inceleme ve değerlendirme yapılmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Nedîm, Çerağan Eğlenceleri, Helva Sohbetleri, Ramazan ve Kurban Bayramı, XVIII. yüzyıl

 

Eighteenth Century Entertainment Life in the Poems of Nedîm

The eighteenth century was a period that brought defeat, loss of territory and financial problems for the Ottoman Empire. However, science, culture and art were not influenced by these negative situations. This period, named as the Tulip Period, captures attention with its spring Çerâgân entertainments and its winter Halva conversations in palaces and mansions. Many games and entertainments were also included in Eid al-Fitr and Eid al-Adha celebrations. Many of these entertainments and artistic activities were held by Ahmed III (1673-1736), who knew art and was fond of pleasure and entertainment.

Classical Turkish poets described their social and cultural lives in an artistic style that complied with the rules of their literary era. Nedîm depicts the entertainment life and recreation mainly with allusions to candles, roses and tulips in his poems.

This paper addresses, reviews and evaluates eighteenth century entertainment life in Nedîm's poems.

Keywords: Nedîm, Çerağan Entertainments, Halva Conversations, Eid al-Fitr and Eid al-Adha, Eighteenth Century

 

Dr. Ayşem YANAR ve Doç. Dr. Sema ÖZKAN TAĞI

Ankara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümü

Coğrafi İşaretlerin El Sanatı Ürünlerinde Kullanılması Yöre ve Kurumlara Özgü Hediyelik Turistik Eşya Tasarımı: Ankara Örneği

İnsanlar yaşadıkları yerden farklı bir şehre veya bir ülkeye gittikleri zaman gittikleri yöreye özgü hatıra eşyaları almak isterler. Bu eşyaların az yer tutması ve kolay taşınabilir olmasının yanında yörenin sahip olduğu kültürel mirası ve değerleri yansıtması da önemlidir. Diğer tarz hediyelik eşyaların aksine, el sanatı ürünleri her zaman daha fazla turistik eşya olma özelliğine sahiptir. Türkiye’de geleneksel el sanatı ürünü olan turistik hediyelik eşya ilden ile hatta ilçeden ilçeye göre farklılık ve çeşitlilik göstermektedir. Ancak birçok yerde yöreye özgü, hediyelik ve turistik eşya bulunmamaktadır. Ankara tarih boyunca keçisiyle, tiftiğiyle ve tiftik dokumacılığıyla, kedisiyle anılmasına, sevgi çiçeği (Cyanus tchihatcheffii), Ankara çiğdemi (Crocus ancyrensis) gibi endemik bitki türlerini barındırmasına, Anıtkabir, Meclis gibi sembolik binalara sahip olmasına rağmen günümüzde piyasada bu değerlerin kullanıldığı hediyelik turistik eşyaya çok az rastlanmaktadır. Bu çalışmada Ankara’ya özgü coğrafi işaretlerin (endemik bitkiler, yöreye özgü hayvan türleri, önemli binaları vb.) neler olabileceği belirlenmiş ve bu işaretler kullanılarak hediyelik ve turistik eşya örnekleri tasarlanmıştır. Tasarlanan bu ürünler Ankara merkez, Gölbaşı ve Nallıhan ilçelerinde bulunan sanatçı ve el sanatı ustalarına yaptırılarak örnek bir koleksiyon hazırlanmıştır. Böylece hem Ankara’ya özgü hediyelik eşya örnekleri hem de sanatçı ve el sanatı ustalarına bir pazar olanağı potansiyeli sağlanarak onlara destek olunmuştur. Ülkemizin en köklü eğitim kurumlarından biri olan Ankara Üniversitesi’nin logosu da bu tasarlanan ürünlerde kullanılmıştır. Ankara Üniversitesi tarafından da desteklenen bu çalışma ile yurt içi-yurt dışından gelen ve başka şehirlere-yurt dışına gidecek olan öğrenci ve personelin hem yaşadığı bölgeyi hem kurumunu temsil eder nitelikteki hediyelik ve turistik eşyaya ulaşılabilirliği ve bunların üretim boyutuna geçirilmesi hedeflenmektedir. Bildiride bu ürünlerin tasarım, yapım aşamaları ve hazırlanan koleksiyondan bazı örnekler fotoğraflarla sunulacaktır. 

Anahtar Kelimeler: Ankara, coğrafi işaret, turistik hediyelik eşya, el sanatı

 

Use of Geographical  Indications for Handicraft’s Products and Design of Souvenirs for Districs and Institutions: Ankara Case

People tend to buy indigenous products as souvenir when they visit a different city or a country. It is important that these products reflect that region’s cultural heritage and values in addition to ease of handling and transportation. Unlike other types of souvenirs, handicrafts have always the property to be a tourist souvenir. In Turkey, souvenirs vary and differ from county to county even from neighboring town. However, in many places indigenous souvenirs are diffıcult to find.Although Ankara has been known for its Angora goat and mohair, Angora cat, and harbours endemic plants species such as Ankara crocus (Crocus ancyrensis), sevgi çiçeği (Cyanus tchihatcheffii), hosts symbolic monuments such as Atatürk monumental tomb (mousoleum), and national assemly building, souvenirs that use these symbolic figures have been scarce. In this study, likelihood geographical indications specific to Ankara (endemic plants, animal species indegenous to region, monumental building etc) were determined and some souvenir samples were designed. A set of sample was prepared after having the designed samples made by the craftsmen and artists in Ankara city, Gölbaşı and Nallıhan towns. In this way, not only samples of souvenirs indigenous to Ankara were produced but also a support for the craftsmen and artists in sense of market potential. Also, logo of Ankara University, one of the well established educational institution of the country, was used in the current designed products.

In the current work, it has been aimed to implement the production and availability of the products to domestic or foreign visitors or students and staff of domestic institution in that it would be possible fort them to attain souvenirs or gift items that represent his/her institution.  In this presentation, design and  production stages, and represantative samples from the collection will be shown. 

Key Words: Ankara, geographical indication, souvenir, handicraft

 

 

 

 

Prof. Dr. Ayten SEZER ARIĞ

Hacettepe Üniversitesi

Türk Siyasî Hayatında Ankara’nın Kadın Milletvekilleri (1935-2002)

Toplumun en küçük yapı taşı aile, ailenin de en temel yapı taşı kadındır. Tarih boyunca Türk kadının durumu pek çok çalışmanın konusunu oluşturmuştur. Türk toplumunda kadının değişim ve gelişimine yönelik çalışmalar Osmanlı’nın son yüzyılında başlamış ve Cumhuriyetle beraber devam etmiştir. Siyasal, sosyal, kültürel, eğitim, hukuk v.b. alanlarda yaşanan modernleşmenin sonucu 1923’te kurulan yeni Türkiye Devleti’nde kadının siyasal hakları gündeme gelmeye başlamıştır. İlk kez bu tarihte ilk kadın partisi olarak Nezihe Muhittin’in başkanlığında “Kadınlar Halk Fırkası” kurulmuşsa da kadınların oy hakkı olmadığından bu parti çok uzun ömürlü olamamışsa da, bu konudaki girişimler 1930’lardan sonra amacına ulaşmış ve kadınlar 1930’da yerel, 1934’te de genel seçimlere katılma hakkını elde etmişlerdir. Seçme ve seçilme hakkını elde eden kadınlar ilk kez 1935 yılında yapılan milletvekili seçimlerine katılarak parlamentoya girmişlerdir. 1936’da yapılan ara seçimle sayıları 18 olan bu kadınlardan sadece biri Ankara milletvekili olarak seçilmiştir. Bu kadın “Satı Kadın” olarak tarihe geçen Ankara’nın Kazan ilçesinden seçilen ilk kadın milletvekilidir. Cumhuriyetle beraber başkent olma şerefini kazanan Ankara her alanda olduğu gibi siyasetin de kalbinin attığı bir yer olarak önem arz etmektedir.

Bu tebliğde, 1935’ten 2002 yılına kadar Ankara’dan seçilen kadın milletvekilleri, eğitimi, çalışmaları, giyim ve kuşamı ile halka ve siyasete yansıyan yönleri bakımından ele alınmıştır. Altmış yılı aşkın sürede seçilen bu kadınların Türk siyasi tarihine ve kültürüne yaptıkları katkı ve ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bunun için milletvekillerinin özgeçmişleri, eğitim durumları ve faaliyet alanları daha çok Türkiye Büyük Millet Meclisi Arşivindeki tutanaklara, dönemin basınına ve bu alanda yapılan çalışmalara dayalı olarak incelenmiştir. Bu çalışma ile Ankara ili örneğinde seçilen kadınların siyasal hayatta ve halk üzerinde bıraktıkları etki ve izlerinin neler olduğuna dair sorulara açıklık getirilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Ankara, Kazan, Kadın, Milletvekili, Parlamento                

 

Ankara’s Women Members of Parliament in Turkish Political Life (1935-2002)

The smallest unit of a society is the family, and the family’s fundamental unit is the woman. Throughout the history women’s situation has been the concern of many studies. The studies directed to the innovation and development of women started at the end of the Ottoman Empire and continued with the Republic. As a result of the modernization in political, social, cultural, educational  areas and in the area of law women’s political rights began to came to the forefront by the establishment of the new Turkish govenment in the year 1923. Although for the first time in this year under the heading of Nezihe Muhittin ‘The Women’s People’s Party’ is established as women had no right to vote at that time this party did not have longevity, the trials on this issue reached its purpose only after the year 1930 and woman gained the right to attend local elections in 1930 and general elections in 1934. Women who gained the right to select and elect entered the parliament by attending the delegate elections for the first time in 1935. By the year 1936 the number of the women reached to 18. Only one of these women were chosen as the deputies of Ankara. This women was the first woman to be recorded in history as “Satı Kadın-Hatı Çırpan” and she was chosen from the Kazan district of Ankara. Together with the emergence of the republic as does in very field Ankara gained the status of becoming a capital and a place where the heart of politics beat.

In this presentation the women deputies selected from Ankara during the years 1935 to 2002, were considered by their studies, their clothing styles, and their features that were observed by the public and politics. In this study these women who were selected during the sixty years period and their contribution to Turkish political history and culture was put forward by this study. Depending and the reports Grand National Assembly of Turkey Archive, that periodical news and the studies carried out on this area the background of the delegates, their educational status and activity areas were analyzed. By this study we aim to pave the way for the questions regarding the political life of women selected from Ankara sample and their impression and traces they had on the public.

Keywords: Ankara, Kazan, Women, Member of Parliament, People

 

Arş. Gör. Başak ACINAN

Hacettepe Üniversitesi

Mit ve Edebî Yaratıcılık: İhsan Oktay Anar’ın “Amat” Eserinde Yaratılış

Toplumların ortak belleğinin bir parçası olan mitler, insanı anlama ve tanımlama sürecinde bir model oluşturur. Sözlü kültür ortamı ürünü olan mitler, yazılı kültür ortamı yaratıcılığı için önemli bir kaynak durumundadır. Son dönem edebi eserlerde; mitsel unsurlar aynı şekilde veya dönüştürülerek kullanılmaktadır. Yazarın bunu yaparken okurun belleğinde hazır olarak bulunan mitsel bilgiye başvurması toplumla bağlantı kurmayı kolaylaştırır. Ayrıca mitsel unsurlar aracılığıyla toplumsal değerler ve kurumların sorgulaması yapılır. Konumuzu oluşturan İhsan Oktay Anar, eserlerinde sözlü kültür ortamı ürünü olan mitleri sıklıkla kullanır. Amat eserinde de; yaratılış miti ve bununla ilgili diğer mitleri anlatısının çatısını kurarken kullanmıştır. Mitlerdeki kahramanların özellikleri ve rollerini roman karakterlerine aktararak yeni bir anlatı oluşturmuştur.

Bu çalışmada; İhsan Oktay Anar’ın Amat eserinde yaratılış mitlerinin nasıl ele alındığı ve anlatının inşa sürecindeki işlevi incelenecektir. Buradan hareketle; sözlü kültür ortamının yazılı kültür ortamı üzerindeki etkileri, yazarın yaratım sürecine sözlü kültür ortamının katkısı değerlendirilecektir.

Anahtar Kelimeler: Mit, sözlü kültür, yazılı kültür, anlatı, edebî yaratıcılık

Myth and Literary Creativity: Creation in Ihsan Oktay Anar’s Work ‘Amat’

Myths, which are a part of shared memory in societies, provide a model for understanding and defining the human being. Being a product of oral culture environment, myths are important sources for written culture environment creativity. In the recent literary works, mythical elements are being used as same or with some transformations. Author’s reference to the available mythical information in the mind of the reader in the process facilitates establishing connections with the society. Besides, mythical elements help to question social values and institutions. In his works, Ihsan Oktay Anar, whom we write about, frequently makes use of myths which are products of oral culture environment. He uses creation myth and other relevant myths also in Amat while setting the framework of the narrative. He created a new narration by transferring the features and roles of the characters in the myths to characters of the novels.

This paper looks into how creation myths are used in Ihsan Oktay Anar’s works as well as their function in setting the narrative. From this point, the impacts of oral culture environment on written culture environment, and the contribution of oral culture environment on the author’s creative process will be evaluated.

Key Words: Myth, oral culture, written culture, narrative, literary creativity.

 

Doç. Dr. Behiye KÖKSEL

Gaziantep Üniversitesi

Gaziantep'te  Yeme-İçme Kültürünün Toplumsal İşlevleri

Gaziantep ‘in geleneksel  mutfak kültürü, yeme-içme çeşitliliği,  artık sadece bu kente özgü bir çalışma alanı olmaktan çıkmış, kentin UNESCO tarafından gastronomi alanında yaratıcı şehirler arasına alınmasıyla yerel, hatta uluslararası bir  ilgi alanı olmasını sağlamıştır.

Bildirimiz Gaziantep’teki yeme-içme kültürünün toplumsal işlevlerini incelemektedir. Ayrıca bölgemizde devam eden toplu yemek, ziyafet adetinin  tarihî-kültürel boyutuna  dikkat çekmektedir. Gaziantep’te yeme-içme sadece bireysel bir ihtiyaç değildir. İşlevsel açıdan sosyalleşme, statü göstergesi olma, düğün, ölüm yemekleriyle geleneklerin yaşatılması gibi toplumsal rolleri de mevcuttur.

Anahtar Kelimeler: Gaziantep, Yemek Kültürü, Folklor.

 

The Social Functions of the Eating and Drinking Culture in Gaziantep

Gaziantep is taken as a creative city in the world in gastronomy field in 2015 by UNESCO. Thus the tradiotinal cuisine culture and eating and drinking of Gaziantep are not belong to only Gaziantep. The cuisine culture becames a field of interest both in a national and international levels.

This study has investigated the social functions of the eating and drinking culture in Gaziantep.  Moreover, it has focused on the historical and cultural dimensions of the feast and celebration dinner.

In Gaziantep eating and drinking are not only an individual need. In a functional aspect, they have the social dimensions like socialization, an indicator of status and maintaining the tradition.

Keywords: Gaziantep, Eating Culture, Folklor.

 

 

 

Berna Turan (Yüksek Lisans Öğr.)

Hacettepe Üniversitesi

Karadeniz Ereğli Yöresinde Eski Bir Halk İnanç ve Adeti:  Ocağa Tükürme ve Vurma

Zonguldak ilinin Ereğli ilçesinde ve bu ilçeye bağlı bazı köy ve beldelerde geçmişi çok eskilere dayanan ve ne kadar zamandır uygulandığı tam olarak bilinmeyen fakat bir asırdan fazla zamandır kendisini güncelleyerek bugünlerde dahi uygulanmaya devam eden geçiş dönemlerinden  evlenme de gelin tarafından yapılan pratik çalışmamızın malzemesi ve konusudur. Çalışmamızda ilk olarak yörede uygulanan bu halk pratiği patolojik olarak incelenmeye çalışılmıştır. Çalışmamızda öncelikle Ereğli'nin kısa tarihçesini anlattıktan sonra yöreye özgü pratiğin geçiş dönemine ait bir ritüel olduğunu, ocağa tükürme ve vurma eylemlerinin Eski Türk inanç sistemine ait inançların ve öğelerin İslamlaşarak ( İslam’a ait unsurlar eklenerek) devam ettiğini ve pratiğin temas ve taklit büyülerine ait eylemleri de içerdiğini çalışmamızda gösterdik. Çalışmamızda ikinci önemli bir konu ise bu halk pratiğinin geleneğin güncellenmesine örnek teşkil etmesidir. 

Anahtar Kelimeler: Karadeniz Ereğli, Halk İnanç ve Âdeti, Şamanizm, Ocak, Ateş, Geleneğin Güncellenmesi, Vurma ve Tükürme.

 

An Old Belief and Tradition in Karadeniz Ereğli Region:

Hittin and Spitting into the Oven

In Zonguldak’s county, Ereğli and in some villages and towns existing in Ereğli, it is the topic and material of our practical study applied by the bride in the wedding, that is not known how long it is applied, which has an ancient history but has been revising itself for a period of more than a century and which has still been applied in recent times. Firstly in this study this public practice applied in region is examined patologically. In our study, after Ereğli’s brief history is told, we showed in our study that this regiona lpractice is a ritual related to transition period, the practices of hitting and spitting into the oven, beliefs and items of Old Turkish belief system are continuing while at the same time being Islamized.(While at the same time Islamic facts being added ) and at the same time including actions of contact and imitation magic. These cond important topic is that this regional practice is setting an example of the revision of tradition.

Keywords: Karadeniz Ereğli, Public Belief and Tradition, Shamanism, Oven, Fire, Revision of the Tradition, Hitting and Spitting.

 

Yrd. Doç. Dr. Birnaz ER ve Öğr. Gör. Zeliha Sarıkaya HÜNEREL

Dumlupınar Üniversitesi- Gazi Üniversitesi

Etnografya Müzelerinin Kent Kültürü Açısından Önemi

Müzeler, toplumların kültürel yaşamında etkin bir eğitim kurumu rolünü üstlenmiştir. Bu bağlamda müzelerin geçmişin geleceğe aktarımında yol gösterici olduğu unutulmamalıdır.

Müzeler, toplumların geçmişlerine ait olan materyalleri ve bu materyallerin bulunduğu çevreyi araştırarak korumaya alır. Araştırmalar sonucu elde edilen materyalleri sergileyerek halkı, kültürel açıdan eğitmeyi, onlarda toplum bilinci yaratmayı hedefler. Böylece müzeler, toplama, arşivleme, belgeleme, koruma, sergileme ve eğitme işlevlerini yerine getirir.

Etnografya müzeleri toplumun kimliği ile doğrudan bağlantılıdır ve toplumun aynası niteliğindedir. Etnografya müzeleri bireyleri, toplumun kültürü ile doğrudan karşı karşıya getirerek, toplumun yaşam biçimini, el sanatlarını görebilmesine, tanımasına yardımcı olur ve bireylere, sanat, tarih ve kültür nesnelerini bire bir tanıyarak, bilgi edinerek değerlendirme olanağını sağlar.

Bu bildiride, Etnografya müzelerinin toplumun kültürel bağlantıları ve nitelikleri açısından önemine ve topluma sunduğu katkılara değinilecektir.

Anahtar Kelimeler: Müzecilik, Etnografya Müzeleri, kültür, sanat,

 

The Importance of Ethnography Museums in Terms of Urban Culture

Museums have the role of an effective educational instution in the cultural life of society. In this respect, ıt should be noted that museums are guiding  in the transfer of the past in to the future.

Museums protect and search the materials which are belongs to the past of society and the area where they found. Museums aim to create society conscious, educate public culturally by display the materials which are obtained as a result of researches. So that, museums fulfills its functions which are collecting, archiving, documentation, preservation, exhibition and educating.

The museum of ethnography is directly connected to the identity of society like mirroring society. It also confronting people directly with the culture of society and provides the opportunity to gain information about the life style of society, handcrafts. Moreover, ıt provides to recognizing one of the object of  art, history and  culture.

In this research, cultural connection of the museum of ethnography, its importance in terms of qualifications and also, its contribution to the society are going to be evaluated.

Keywords: Museums, The Museum of Ethnography, Culture, Art

 

Burhanettin BAYKURT

Kazan ve Çevresinde Hayvancilikla İlgili Maddi Kültüre Ait Terimler

Türkler Anadolu’ya yaptıkları göç esnasında malik oldukları her nesneyi bu ülkeye getirdiler. Yani; çadırlarını, orta boylu fakat uzun yola dayanıklı ve süratli atlarını, koyunlarını, tiftik ve kıl keçilerini, develerini, kağnılarını, silahlarını, kıyafetlerini, destanlarını, edebi değerlerini, törelerini, kısaca göçebe ve yerleşik hayatlarına ait maddi ve manevi kültür değerlerinin hepsini Anadolu’ya getirdiler.

Son yüzyılda özellikle sanayileşme, şehirleşme ve küreselleşme sonucu çok hızlı bir değişimin yaşandığı günümüzde yöremize ait maddi kültürel zenginliklerin tespit edilerek yazılı hale getirilmesi ve gelecek kuşaklara aktarılması çok önemli bir konudur.

Türk kültür hazineleri köylerde saklı olduğu için biz de Kazan ve çevresindeki köylerde geleneksel hayvan yetiştiriciliği ile ilgili yaptığımız araştırmalardan elde ettiğimiz maddi kültüre ait terimleri derlemeye çalıştık. Köylerin boşalması sonucu hayvancılık ve buna bağlı yaşam tarzı kaybolmaya başlamış, bir zamanlar binlerce tiftik keçisinin otladığı ve her hafta cirit oyununun oynandığı köylerde günümüzde tiftik keçisi ve atçılık yok olmanın eşiğine gelmiş durumdadır. 

Anahtar Kelimeler: Hayvancılık, koyun, tiftik keçisi, at, cirit, çoban.

 

Kazan and Around the Cultural Property Belonging to Terms Animal Husbandry

Turkey every object that owners during their migration to Anatolia, brought to this country. So; tents, of medium height, but long way to durable and fast horses, sheep, angora wool and goat hair, the camels of, oxcart to, weapons, clothes, epics, literary values, mores, material belonging to briefly nomadic and sedentary life and brought all of the spiritual values ​​of Anatolia .

Last century, especially industrialization, urbanization and globalization has been a change today's result very quickly to identify the tangible cultural heritage of our region to be made in writing and be passed on to future generations is a very important issue.

Turkish cultural treasures also wins because we reserved in the village and in the surrounding villages have tried to compile the material culture of the terms that we obtained from our research on traditional animal husbandry. As a result of the depopulation of villages and livestock began to disappear accordingly lifestyle once thousands grazed the Angora goat and villages are played each week dart game is already on the brink of extinction today angora goat and horse riding.

Key Words: Livestock, sheep, angora goats, horses, javelin, shepherd.

 

Bünyamin ZİLE

Kazan Belediye Başkanlığı

Ankara Divan Geceleri

Ankara uzun tarihi geçmişi ve kendine özgü gelenekleri, sosyal düzeni ve zengin folkloru ile çeşitli açılardan araştırılmaya değer illerimizin başında gelmektedir. Ne yazık ki Ankara gelenek, görenek ve töresiyle tarihin karanlık sayfalarına gömülüp giden bir şehir niteliği arz etmektedir. Geçmişi Hacı Bayram Veli zamanına kadar giden, daha öncesi bilinmeyen “Ankara Divan Geceleri” de unutulmaya yüz tutmuş kültürümüzün bir parçasıdır. Bazı illerimizin geceleri vardır. Şanlıurfa’nın “Sıra Gecesi”, Çankırı’nın  Yaren Gecesi” gibi Ankara’nın da “Divan Gecesi” vardır.

Bu çalışmada Ankara Divan Geceleri bütün yönleriyle incelenecektir. Divan gecesinde neler yapılır? Hangi Seymen oyunları oynanır? Seymen oyunları sadece halk oyunu mudur? Ankara Saz çalma geleneği nedir? Divan geceleri sadece eğlence midir? Manevi yönleri var mıdır? Ankara Kültürüne katkıları nelerdir? İnsanlara ve Gençlere neler kazandır? Divan gecelerinin felsefi ve tasavvufi boyutları nelerdir? Gibi sorulara yanıtlar aranacaktır. Ankara’da ve ilçelerinde yapılan bu gecelere benzer geceler vardır. Örneğin Kazan Kılıçlar köyünde yapılanına “Sıra Gecesi” denilmektedir. Bu Sıra Gecesi Şanlıurfa yöresine aittir. Kazan’da yapılan bu gece için doğru isim nedir? Ankara’nın diğer geceleri “Ferfene” ve Cümbüş”le birleşen yönleri ve ayrılan yönleri ortaya konularak bu alanda oluşan kavram kargaşasına son vermeye çalışılacaktır. Ankara kültürünün duayenleri ile söyleşiler yapılacak, Yazın alanında konuyla ilgili kaynak taramaları yapılarak konu detayları ile incelenecektir.

Anahtar Kelimeler: Divan, Gece, Kültür, Seymen, Felsefe, Tasavvuf, Türkü, Ferfene, Cümbüş.

Ankara Night Court

Ankara with its long history, distinctive traditions, social order and richness of its own folklore is among top of the cities that worth to study from various aspects.

Unfortunately some valuable traditions of Ankara has become lost in the mists of time. One of these almost forgetten traditions is Ankara Divan Nights. The nights gathering people together for performing folk songs and dances is dating back to Hacı Bayram Veli times. Similar to Ankara Divan Nights, some provinces in Turkey have that kind of traditional meetings like Sıra Nights of Şanlıurfa and Yaren Nights of Çankırı.

This study will examine Ankara Divan Nights from all aspects. In this paper we will present the main goal of the nights and the effects of social and cultural transmission to the next generations. At the same time, folk dances like Seymen and musical instruments performing in the nights are among the study subjects.

The study will try to reveal the contribution of the nights to the culture of Ankara and discuss the influence of mystical dimensions on Ankara people.

Beside, one of the aim of this study is putting an end to confusion between other nights in Ankara like Ferfene and Revel (Cümbüş) through interviews with veterans of Ankara culture and review of literature.

Key Words: Sofa, Nights, Culture, Seymen, Philosophy, Sufism, Turkish Folk Music, Ferfene, Revel

 

Dr. Cavit GÜZEL

Ahi Evran  Üniversitesi

İyi Talihin Nesne İle Aktarımı Üzerine Tespitler ve Tahliller

 

Halk inanışları ve buna bağlı olarak gelişen uygulamalar, geçmiş ile gelecek arasında bağ kuran önemli kültür değerleridir. Halkın içerisinde canlı bir şekilde yaşayan, zamana karşı oldukça dirençli, ümit, korku ve saygı hisleriyle iç içe geçmiş inanışların ve bu inanışları yaşatan uygulamaların halkın kültürü üzerinde önemli etkilere sahip olduğu bilinen bir gerçektir. Bu inanışlar ve uygulamalar üzerinde yapılan çalışmalar hem bir varlık olarak insanı değerlendirirken hem de öznesi insan olan toplumsal yapıların özellikleri hakkında bilgiler sunmaktadır.

Türk kültürü, halk inanışları açısından oldukça zengindir. Türk kültür coğrafyasının her yerinde birbirinden farklı ya da birbirine benzer halk inanışlarının yaşadığını görmek mümkündür.

Tarihin derinliklerinden gelen ve çok geniş bir coğrafyada görülen halk inanışları, içinde yaşanılan dönemin resmi din anlayışıyla çelişse bile canlılığını devam ettirme gücüne sahiptir. Halk inanışlarının ve bunlara bağlı pratiklerin sahip olduğu bu sınırlanamayan güç, onu kültür araştırmalarının vazgeçilmez konularından biri haline getirmektedir. İnanışlar içerisinde iyi talihin nesne ile aktarıldığına dair inancın da Türk kültür coğrafyasında çok geniş bir kabule sahip olduğu görülmektedir.

Bu bildiride, Kırşehir’de yaşayan iyi talihin nesne ile aktarılabildiğine dair oluşturulmuş inanışlar ve bu inanışlara bağlı uygulamalar, yukarıda anılanbakış açısıyla ele alınacaktır. İyi talih beklentisinin hangi durumlarda ortaya çıktığı, iyi talihin taşınmasına aracılık eden nesnelerin neler olduğu ve özellikleri ile taşıma sürecinde uygulanan pratikler de bildiride işlenecek konulardandır.

Anahtar Kelimeler: İnanç dünyası, halk inanışları, inanma ve pratikler, talihin aktarımı, kader-nesne ilişkisi

 

Detections and Analyses upon the Transfer of Good Fortune with Object

Public beliefs and in parallel with practises are important cultural values connecting past and future. It is a known fact that the beliefs, living vividly among public, and quite resistive against time, interwoven with the feelings of hope, fear and respect and practises keeping alive these beliefs have profound effect on public's culture.The studies upon these beliefs and practises present information about both evaluating the human as a creature and the features of social structures whose subject is human.

 Turkish culture is quite rich in terms of public beliefs. It is possible to see the public beliefs which are different from each other or similar to each other in every part of geography of Turkish Culture

Public beliefs coming from the depth of history and being seen in an immense geography have the power to keep their aliveness even if they contradict with the formal religion mentality of the period. The non-determinable power of public beliefs' and practises allied to these, transform it one of the most essential subjects of cultural studies.It is seen that the belief with regard to the transfer of good fortune with object has also an immense agreement in geography of Turkish Culture among beliefs.

In this study, the beliefs and the practises allied to these beliefs which are constituted with regard to the transferring of good fortune with object in Kırşehir, will be dealt with the viewpoint which is referred above. In what circumstances the expectation of good fortune comes to sight, what the objects, which intercede transferring good fortune, are and their features with the practises applied during transferring process are also the topics which will be processed in this study.

 

Key Words: Belief world, public beliefs, belief and practises, transferring of good fortune, the relation of fate and object.

 

Yrd. Doç. Dr. Çiğdem AKYÜZ

Mardin Artuklu Üniversitesi

Dağ ve Su Kültleri  Bağlamında Hüseyin Gazi’nin Tarihî -Kutsal Kişiliği

Yeryüzünü sabit tuttuğuna inanılması bakımından yerin çivileri; yeryüzünün en yüksek noktalarını teşkil etmeleri bakımından da Tanrı’nın mekânı olarak tasavvur edilen dağlar, Eski Türk inanç sistemlerinde bir kült olarak geleneksel pratikleri ve sosyal yaşamı şekillendirir. Yeryüzündeki en heybetli yapılardan olması, mitolojik evren algısında dağı, kutsal mekânların başına yerleştirir. Dağ, aynı zamanda çağlayan nehirlerin, pınarların, akarsuların kaynağını barındırır. Su ise maddi ve manevi yaşamın kaynağı ve idame ettiricisi olarak tüm inanışlarda kutsal kabul edilir. Bu bakımdan birçok kutsal anlatının, dağ ve su etrafında teşekkül ettiği ifade edilebilir. Kutsal mekânlar olarak kabul edilen dağlar, aynı zamanda kutsal kişiliklerin de tefekkür mekanıdır. Nitekim Ankara’nın Mamak ilçesinde yaşadığı belirtilen Anadolu erenlerinden Hüseyin Gazi’nin, bölgede kendi  adı ile anılan bir dağ, türbesi ve onun kutsal kişiliği ile ilintili anlatılar mevcuttur. Diyalektik bir etkileşimle hem dağı hem Hüseyin Gazi’yi kutsayan bu anlatılarda, su metaforu da dikkati çeker. Bu bakımdan söz konusu anlatılar, bölgedeki yükseltilerin isimlendirilmesi bağlamında kutsal dağ metaforuna; bölgedeki su kaynaklarının menşei hakkında bilgiler vermesi bağlamında da kutsal su metaforuna atıf yapar.

Bu çalışmada, Hüseyin Gazi etrafında teşekkül eden anlatılar,  dağ ve su kültleri bağlamında ele alınacak; tarihî kişiliklerin efsanevî fenomenlere evrilmesi irdelenecek ve yer adlarının efsanevî menşei, söz konusu anlatılardan yola çıkılarak analiz edilecektir. Hüseyin Gazi hakkında anlatılagelen  verilerden yola çıkılarak yazılı kaynaklar dışında, sözlü kültürün sakladığı tarihî -kültürel verilere ulaşılmaya çalışılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Hüseyin Gazi Dağı, Hüseyin Gazi Türbesi, Dağ Kültü, su Kültü

 

The Historical-Holy Personality of Huseyin Gazi in the Contex of Mountain and

Water Cults

Mountain, is believed to be hard to keep the earth as nails and conceived as a space of God to carve out the highest point of the earth. They formule traditional practices and social life as a cult in the old Turkish belief system. Mountain is one of the most imposing structure on earth the mythological cosmos thinking content as a holy place. İt contains rushing rivers, the springs and the sources of rivers. Water is the source of the material and spiritual life and it is considered sacred. In all beliefs as inducer maintenance. In this regard, it can be expressed many sacred narrative formed around the mountains and the water. Mountain, also is a contemplation place for the divine personality. Hüseyin Gazi, one of Anatolian holy people, who believed to lived in Mamak of Ankara, there is a mountain and a tomb by his name and narrative associated with his sacred personality. Water metaphor is also noteworthy in a dialectical interaction with both mountain and Hüseyin Gazi blessing in that narrative. In this regard, such narrative refers naming the places in the context of the sacred mountain metaphor and providing information about the origin of water resources in the context of the metaphor of holy water.

 

In this study, it will be handled narratives which created around Hüseyin Gazi in the context of the cult of mountains and water and will be discussed the evolution of a historical personality to a legendary phenomenon. It will be analyzed the the legendary origin of place names starting from the mentioned narrative.  We will try to reach the historical-cultural data not included in written sources but conserved by oral culture starting from the foregoing oral narrative about Hüseyin Gazi.

 

Key Words: The Mountain of Huseyin Gazi, The Tomb of Huseyin Gazi, The Cult of Mountain, the Cult of Water.

 

Yrd. Doç. Dr. Çulpan ZARİPOVA ÇETİN

Kafkas Üniversitesi

Manilerde Kazan Tatarlarının Kaybolmakta Olan Kültürel Mirası

 

Kazan Tatar manilerini Tatar Türklerinin sadece duygu ve davranışlarının aynası olarak kabul etmek pek doğru olmaz. Onlarda biz bu halkın en eski çağlarda sahip oldukları ve duygularına doğal bir şekilde örülen inanış, gelenek ve görenek, milli bayramlar, günlük kullanım eşyaları, yiyecek-içecek, giyim-kuşam, süs eşyaları ve çalgılar gibi kültürel mirasın izlerini de görebiliriz. Kazan Tatarlarının asırlarca hafızasında ve hayatında korunan fakat son yüzyılda Rus ve Avrupa medeniyetleri etkisi altında kaybolmaya başlayan bu soyut ve somut değerleri öğrenme ve onları gelecek kuşaklara da aktarma işinde, en eski çağlardan günümüze dek yaşayan ve halk tarafından hala sevilerek söylenilen manilerin rolü çok büyüktür. 

Anahtar Kelimeler: Kazan Tatarları, maniler, kültürel miras.

 

Disappearing National Values of the Kazan Tatars in Short Songs

  It would be wrong to perceive short songs of the Kazan Tatars only as a mirror of their experiences. They also contain information about the beliefs, traditions, folk festivals, household items, national dishes, traditional costumes, objects and jewelery, musical instruments of this nation. İn addition, short songs play an important role in the study and the transfer of the next generation of all these moral and material values of the Kazan Tatars, preserved in their minds and lives of many centuries, but in the last century began to disappear under the influence of Russian and European cultures.

Key Words: Kazan Tatars, short songs, cultural values.

 

 

 

 

 Doç. Dr. D. Ali ARSLAN

Mersin Üniversitesi

Halk Kültürünün Temel Bileşenlerinden Halk Ozanlarının Dizelerinde Göç Olgusu: Ankara Uruş Yöresi Ozanlarından Âşık Şefkati Örneği

 

Köyden kente göç olgusu ve yarattığı toplumsal-ekonomik sorunlar, günümüz Türk toplumunun en önemli sorunlarındandır. Bu sorunların her geçen gün daha da artmasının temel nedenlerinden biri, “insanları doğduğu yerde doyuramama ve insanca yaşatamamaktır.” Bu nüfus hareketlerinin başında iş bulmak, meslek edinme gibi ekonomik nedenler ve eğitim olgusu yatmaktadır. Köydeki üretim araçlarının sınırlılığı ve iş olanaklarının kıtlığının yanı sıra, genç kızların evlenmek için şehirde yaşayan-çalışan erkekleri tercih etme eğilimleri ve evlendiklerinde eşlerinin şehre göç etmeye zorlamaları da, göçün hızını arttıran bir başka etkendir. Mahalli Ozan, Uruşlu Âşık Şefkati bu gerçeği dizelerinde, oldukça özgün ve vurgulu bir şekilde dile getirir.

 

Şefkati ya da gerçek adıyla Yaşar Büyükgedik 1951 yılında, Ankara’nın Beypazarı ilçesi, Uruş bucağında doğmuştur. Asıl mesleği mobilyacılık ve marangozluk olup, ilkokul mezunudur. Evli ve beş çocuk babası olan Şefkati’ye bu mahlası, Fevzi Halıcı vermiştir. Katıldığı yarışmalarda birçok dereceler alan Şefkati halen Uruş’ta yaşamaktadır.

 

Betimleyici bir sosyolojik araştırma türünde gerçekleştirilen çalışmada, içerik analizi ve halkbilimin derleme tekniği kullanıldı. Ankara kırsalında gerçekleştirilen saha araştırmaları esnasında, halk ozanı Uruşlu Âşık Şefkati ile yapılan yüz yüze görüşme ve derlemelerden elde edilen veriler sosyolojik açıdan analiz edildi.

 

Anahtar Kelimeler: Ankara, Kavaközü Köyü, Uruş, Türk Halk Kültürü, Âşık Şefkati, Halk Ozanı, Göç, İç Göç, Köy.

 

Immigration within the Folk Poetry Which is the Main Components of the Folk Culture: Aşik Şefkati Case Study Who is One of the Ankara Region Bards

Social-economic problems which were caused by migration are amongst the major problems of the contemporary Turkish society. Of course the main reason of this problems is the reality of the failure to survive the people humanely where their birthplace. Social-economic and educational problems can be counted among the main reasons of the migration. In addition to that, the requests of country girls to live in the urban areas increase this tend to migrate. Local Poet Uruşlu Âşık Şefkati express this fact within his poems quite effectively and accurately.

The real name of Uruşlu Âşık Şefkati is Yaşar Büyükgedik. He was born in Ankara-Beypazarı-Uruş in 1951. He is graduated elementary school. His main occupation is the furniture and carpentry. He is married and has five children. He is still living in Uruş.

This study has mainly the characteristics of the descriptive sociological research. The content analysis and data collection techniques of folklore were used for the paper. The research was realised by the researcher by using the face to face interview techniques within the rural areas of Ankara.

Key Words: Ankara, Kavaközü, Uruş, Turkish Folk Culture, Âşık Şefkati, Bard, Migration, Village.

 

 Derya ERSÖZ (Doktora Öğr.) ve Nükte Sevim DERDİÇOK (Doktora Öğr.)

Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü

 

Halk Kültürü Bağlamında İzmir'deki Kentsel Dönüşüm Alanlarında Meydana Gelen Değişim Ve Dönüşümün Boyutları

Türkiye’de 1960’lı yıllardan sonra sanayileşme ve ekonomik gelişmelere bağlı olarak köyden kente göç hızla artmış ve bunun sonucunda büyük şehirlerde “çarpık kentleşme” diye adlandırılan bir sorun ortaya çıkmıştır. Bunun başlıca sebebi göçmenlerin çeşitli sebeplerle yapılar imar edip altyapı yetersizliğine yol açmalarıdır. Kentsel dönüşüm projeleri bu soruna çare olarak üretilmiş olup hem alt yapı yetersizliğine hem de şehrin bozulduğu düşünülen portresine çare aramaktadır. Proje kapsamında; göçmenlerin inşa ettikleri yapılar yıkılıp yerlerine modern yapılar imar edilmekte, dinlenme ve eğlenme mekânları oluşturulmaktadır. Bu çalışmanın amacı; İzmir şehrinde oluşturulan kentsel dönüşüm alanlarında ortaya çıkan kültürel değişimleri, dönüşümleri ve bozulmaları tespit etmektir. Öncelikle, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden İzmir’e göç eden göçmenlerin imar ettiği yapıların düzenine bakılarak kendi kültürel belleklerini temsil etme dereceleri saptanacaktır. Sonraki aşamada, aynı bölgeden göç etmiş ve benzer yapılar imar etmiş insanların oluşturduğu mahallelerdeki kültürel yapının şehre katkısı ortaya koyulacaktır. Son aşamada ise Kentsel Dönüşüm Projesi ile birlikte kültürel yapının değişip dönüştüğü mü yoksa bozulduğu mu sorusu tartışılacaktır. Bu çalışma kapsamında İzmir’in Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamına giren Bayraklı, Uzundere, Cennetçeşme, Ballıkuyu ve Kadifekale semtlerinde on altı ayrı mahallede gözlem ve mülakat yöntemleri kullanılarak araştırma ve derleme yapılacaktır. Yapılan saha araştırması sonucunda söz konusu bölge halkının meydana getirdiği halk kültürü ürünlerinin değişimi, olumlu (gelişim) ve olumsuz (bozulma) olmak üzere iki boyutu ile ele alınmaya çalışılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Kentsel dönüşüm, halk kültürü, değişim, dönüşüm, bozulma, İzmir.

 

Dimentions of Changes and Transformations Appeared in the Sphere of Urban  Transformation in Izmir in Connection with the Folk Culture

Starting from the 1960’s in relation with the industrial and economic developments in Turkey migration flow from villages to cities has increased greatly and as a result of this a so called ‘crooked urbanization’ problem appeared. The main cause of this problem was that the migrants constructed different structures with various reasons which caused the lack of infrastructure. The urban transformation projects were produced as solutions for this problem with the aim of both remedy for lack of infrastructure and distorted portrait of the city. In the scope of the Project; a new modern structures are being constructed on the place of demolished structures of the migrants, resort and entertainment places are being created. The purpose of this work is to identify the cultural changes, transformations and distortions within the scope of these urban transformation projects. First of all, attention will be paid on the constructions of the migrants from different parts of Turkey to Izmir in order to identify whether and to which degree they reflect the cultural traces of their regions. For the second step, contribution of the similar structures of the district to the city in whole which have been made by the people who migrated from the same region and made similar structures will be investigated. And for the last, it will be identified whether the cultural structure of the city have changed and transformed together with the Urban Transformation Project or has it been distorted. In the scope of this work investigations and compilation will be carried out in sixteen quarters of Bayraklı, Uzundere, Cennetçeşme, Balıkkuyu and Kadifekale districts of Izmir city which are in the scope of Urban Transformation Project using the observation and interview methods. As a result of the onsite investigations care will be taken for work out the two types of positive (development) and negative (distortion) of the folk culture products created by the locals.

Key Words: Urban transformation, folk culture, changes, transformation, distortion, Izmir.

 

 Yrd. Doç. Dr. Dilek ÇETİNDAŞ  

Erzurum Teknik Üniversitesi

Modern Türk Edebiyatında Memoratlar Ve Büyü İnançlarının Bir Örneği:

Sadık Yemni Romanları

 

Türk halk bilimine ait tüm birikim, modern edebiyat içerisinde de hem bir malzeme hem de tema değeri olarak kullanılmaktadır. Disiplinler arası alışveriş içerisinde modern edebiyat, en yakın ilişkiyi de yine halk kültürü ile kurar. Gerek destanlar, gerekse romanlar, bu birikimin bütünüyle yansıdığı sahalar olarak, anılan anlamda daha önemli bir konumdadır.

 

Modern Türk romancıları içerisinde yer alan Sadık Yemni, kaleme aldığı Muska ve Yatır isimli iki ayrı romanında, kahramanı Sarp’ı gotik/fantastik bir maceranın içerisine atarsa da romanın tüm tematik yapısı ve entrik düğümleri halk inançları üzerine kurulur.

 

Ana kahramanın çevresinde ona yardımcı olan yaşlı kadınların her biri, birtakım şaman güçlerine sahip kadınlardır ve aynı zamanda halk hekimliği konusunda da uzmandırlar. Bununla birlikte büyü yapmak, muska yazmak, birtakım kötü varlıkların, kahramana ulaşmalarını engellemek noktasında yaptıkları ritsel ve büyüsel ayin ve dualar yine romanların entrikalarını oluşturur. Ayrıca halk inançlarının önemli bir bölümünü oluşturan memoratlar da romanın temel konuları içerisindedir. Yatır romanında sırrı çözülemeyen bir ruhun varlığı söz konusudur ve burada da sonucu halk inançlarının yardımıyla çözer.

 

Bu bildiride modern edebiyatın romancılarından olmakla birlikte, Hollanda’da yaşayan ve öz kültürünün unsurlarını fantastik ve polisiye ile harmanlayarak, dünyaya da tanıtma becerisini gösteren Yemni’nin, iki romanında yer alan halk kültürü birikimi incelenerek, halk inançlarının mühim noktalarını teşkil eden büyü, memorat geleneği ve yatır algısının romanda nasıl işlendiği değerlendirilecek; ayrıca kadın şaman algısı ve halk hekimliğinin izleri sürülecektir. Böylece halk kültürünün modern edebiyatta kullanılışının, kültürün daha geniş kitlelere yayılması anlamında ki önemi de tartışılacaktır.

 

Anahtar Kelimeler: Memorat, büyü, halk hekimliği, yatır, kadın şaman

 

Memorates in Modern Tukish Literature and An Example of the Magic Belief: Novels of Sadık Yemni

All accumulation of Turkish folklore, are used as both a material value themes in modern literature. in modern literature exchange between disciplines, it builds close relationships with the still popular culture. Both epics, both novels, this accumulation as a whole reflected the pitches, it is a more important position in the sense mentioned.

 

Located Sadık Yemni in modern Turkish novelists in penned the Muska and Yatır is two novels, the hero steep gothic / throws into a fantastic adventure in all the thematic structure of the novel and ruse nodes based on folk beliefs.

 

Each of the older women who helped him around the main character is the number of women with shamanic powers, and they are also expert on folk medicine. However, to grow together, amulets letter, some bad assets, they make the point ritsel to block access to heroes and magical rites and prayers are still create the intrigue of the novel. Also in the basic subjects of the novels memorates make up a significant portion of the people of faith. Yatır is novel in the secret existence of such a soul can not be solved and solved with the help of the people here, the result of faith.

 

Although the modern literary novelist In this paper, in the Netherlands and blends elements of self-culture with fantasy and mystery, Yemni is showing promote your skills to the world, two novels located in examining the folk culture of accumulation, growth which constitute important points of public faith, memorates tradition perception of the deposit will be assessed and how it is processed in the novel; will also traces the perception of female shamans and folk medicine. Thus, the usage of modern literature of folk culture, the importance of culture in the sense that spread to a wider audience will also be discussed.

Key Words: Memorates, magic, folk medicine, tilt, female shamans

 

 Prof. Dr. Durmuş ARIK  

Ankara Üniversitesi

Kazan ve Çevresinde Ölümle İlgili İnanış ve Uygulamalar

İnsan yaşamında önemli geçiş dönemlerinden biri de ölümdür. Ölüm hayatın bir gerçeğidir. Dinlerdeki yaygın inanışa göre insana canlılık veren ruhun bedenden ayrılmasıyla ölüm gerçekleşir. Ölümle birlikte insanın hayati fonksiyonları sona erer, ruh ise geldiği kaynağa geri döner. Ölüm sonrasıyla ve ölünün ardından yapılan işlemlerle ilgili olarak geçmişten günümüze Türk topluluklarında pek çok inanış ve uygulama yaşatılmaktadır. Bunlar arasında eski kültürün izlerini taşıyalar olduğu gibi İslami motifli inanış ve uygulamalar da vardır: Ölüm habercisi sayılan inanışlar, ölüm sırasıyla ve sonrasıyla ilgili inanış ve uygulamalar, kaçınmalar, anmalar ilk akla gelenlerdir. Türk boylarının Anadolu’daki otantik yerleşim birimlerinden biri Kazan ve çevresidir. Bu bağlamda bildiride Kazan ve çevresinde halk kültüründe yaşatılan ölümle ilgili inanış ve uygulamalar incelenecektir.

Anahtar Kelimeler: Ölüm, Mezar, Anma, Kaçınma, Kazan

 

Beliefs and Practices About Death in Kazan and Around

One of the important rites of passage in human life is death. Death is the reality of life. According to common belief in religions, death happens with the leaving of soul -which gives vitality to human- from the body. With death the vital functions of human comes an end, and soul turns back to the source where is came from. From past to present, in Turkish communities, so many beliefs and practices about post-death and operations which is done after the dead person are still maintained. Among them both the ones carrying the traces of the old culture and the ones which has Islamic themes and practices: Beliefs which is believed as messenger of death, beliefs and practices about moment of death and after, avoidings, remembrances are flashes first. One of the authentic accommodation unit of Turkic tribes in Anatolia is Kazan and around. In this context the beliefs and practices about death which is maintained in Kazan and around in folk culture are going to be analyzed.

Key Words: Death, Grave, Remembrance, Avoiding, Kazan

 

 Duygu Ümitli TULGA (Yüksek Lisans Öğr.)  ve Prof. Dr. Filiz Nurhan ÖLMEZ  

Süleyman Demirel Üniversitesi ve Ahi Evran Üniversitesi 

Isparta İli Uluborlu İlçesinde Kaybolmaya Yüz Tutmuş El Sanatları

Isparta İline bağlı olan, tarih boyunca birçok ulusun uygarlıklar kurup yaşattığı Uluborlu ilçesi 1074’de Türkler tarafından fethedilmiştir. Türkiye Selçuklularının 1180’de Uluborlu’yu ele geçirmesinden sonra yöre, önemli bir bilim, kültür ve sanat merkezi olmuştur. Uluborlu’da daha sonra Hamidoğulları Beyliği kurulmuş, arkasından gelen Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti dönemlerinde sahip olduğu kültürel değerini korumuştur. Yüz yıllar boyunca kent kültürünün egemen olduğu Uluborlu, Isparta’nın önemli bir tarım, kültür ve sanat merkezi olarak günümüze kadar gelmiştir. Isparta’nın Uluborlu kirazı gibi tarım ürünleri ihraç eden önemli bir yöresidir. Tarım ile uğraşılan yörelerde bu uğraşa koşut olarak kendiliğinden var olan ve süregelen el sanatları Uluborlu halk kültürünün ayrılmaz bir parçası olmuştur. Uluborlu yöresinde, yarı karasal karakterli iklimi nedeniyle ılık ancak uzun geçen kış mevsimi boyunca el sanatları ile uğraşılmıştır. Oyacılık, el örgücülüğü, el işlemeciliği, dokumacılık, kış mevsiminin değerlendirildiği el sanatlarından olmuştur. Ticari amaç gütmeden, halkın kendi ihtiyacını karşılamaya yönelik bir görünümde olan bu el sanatlarından çoğu günümüze kadar gelememiştir. Ayrıca gelişen teknoloji ile semercilik gibi bazı el sanatları da ömrünü tamamlanmıştır. Demircilik, bakırcılık, kilitçilik gibi zanaat olarak yürütülen yani ticareti yapılan el sanatları son yıllara dek hayatta kalmayı başarmışlardır. Kaybolmaya yüz tutmuş el sanatlarının son temsilcileri Uluborlu’da uğraşılarını sürdürmektedirler. Bunlar arasından yöreye has kullanımı olan geleneksel eşyalar üreten demirciler ve geleneksel Türk kilit sanatını devam ettiren çilingirler dikkati çekmektedir. Yörede halkın kullanmış olduğu günlük kullanım eşyalarının çoğunun üretim malzemesi olan bakırın, işlenmesi ve kalaylanması üzerine faaliyet gösteren zanaatkârlarda bulunmaktadır. Bu zanaatkârlar babalarından hatta dedelerinde kalan geleneksel aletler ve yöntemleri kullanmaktadırlar. Bu bildiride Uluborlu yöresinde kaybolmaya yüz tutmuş el sanatları ele alınacak, kullanılan malzeme, uygulanan teknikler, elde edilen ürünler ve ürünlerin pazarlanabilme olanakları irdelenecektir.

 

Anahtar Kelimeler: Uluborlu, El Sanatları, Bakırcılık, Kalaycılık, Çilingirlik, Demircilik

The Handicrafts Of Uluborlu Isparta Which are about to Disappear

Uluborlu district in which many civilizations were founded throughtout the history conquered in 1074 by the Turks. After The Turkish Selçuks had captured here in 1180, it has become an important science, culture and art centre of this district. . After that, in Uluborlu Hamidoğlu hegemony was settled and then during the period of Ottoman State and The Republic of Turkish, it has maintained its cultural feature. Lace-making, and hand embroidery has become the main handicrafts during the winter season. Most of these handicrafts which were non-commercial and also met the needs of the people could not come up today. Due to the developing technology some of the handicrafts like saddle making expired. Some other handicrafts which wre commercial such as smithery, coppersmith, locksmith has managed to survive. The last member of these handicrafts in Uluborlu has been trying to continue. Among them the blacksmiths who makes traditional goods and the locksmiths who makes traditional Turkish handmade locking systems draw our attention. In this region you have still seen the craftmen who deal with handling and blanching of the copper-that is the raw material of daily-used goods of the people in this region. These craftmen has still been using the traditional methods and tools inherited from their ancestors. In this report the handicrafts which are about to disappear will be studied, the materials which is used, the applied techniques, the obtained products and the possibility of marketing of these products will be examined.

Key Words: Uluborlu, Handicrafts, Coppersmith, Tinsmith, Locksmith and Smithery

 

 Elnaz SARDARİNİA (Yüksek Lisans Öğr.)  

Tebriz Devlet Üniversitesi

İran Azerbaycan’ında Geçiş Dönemlerinin Vasıtaları

Her insanın hayatında önemli olan üç geçiş dönemi var: Evlenmek, Doğum ve ölüm. Bu üç aşamayı daha sağlam, kolay ve güvenilir bir şekilde geçip, ve aynı zamanda yeni durum ve yaşam aşamasında (sosyal statüsünde) gerekli olan uygulamaları yapmak için insanoğlu yaşadığı ortam ve çevreden yardım alarak faydalı ve yardımcı araçlar bulunmaktadır.

A.Van Genepp’in açıklamalarına göre esasen geçiş döneminde kişi geçmişteki yaşamından ayrılıp yeni aşamaya giriyor ve ardından yeni statü ve işlemleriyle görevlendirilmektedir. Bu teoriyle yola çıkarak İran’da, Azerbaycan bölgesinde geçiş dönemlerinde yaygın olan “geçiş vasıtaları” kişisel ve nesne formunda araştırılıp ve tipoloji bakımından ayarlanmaktadır. Bu araç ve vasıtalar Azerbaycan halkının inanç ve düşünce sistemi,  yaşadıkları ortam ve koşullara uygunlaşarak bulunmaktadır. Çalışmamızda geçiş dönemlerinin bugüne kadar yeterince ele alınmayan ve kanaatimizce temel unsurlarından birisi olan  “geçiş vasıtaları” ele alınarak tahlil edilecektir.

Anahtar Kelimeler: Geçiş Dönemleri, geçiş vasıtaları, Azerbaycan,İran

 

Mediums of Transition Periods in Azerbayjan of Iran

Every human being’s life has three important transition period: Marriage, Birth, Death. For passing these three stages more robust, easy and reliable and also in new situation and stage of life ( social status) to make the necessary applications, human being getting help from environment and occasion for making helpful and useful tools. 

According to the statement of A.Van Gennep,  essentially in transition period people leave the life of the past, entering in new stage and then undertaking their new status and operation. Based on this theory this article researched which is common in the transition period “ Transition means” in Iran, in Azerbaycan region. These means have personal and object forms that in this research evaluated in the typology aspect. These tools and mediums appropriate to belief system of the Azerbaijani people, their living environment and conditions. Until today transition periods not study sufficiently and in our opinion “Transition Means” which is one of the basic elements for analyzing.

Key Words: Mediums of Transition, Transition Periods, Azerbayjan, Iran

 

Dr. Emel ŞENOCAK  

İTÜ.Türk Musıkisi Devlet Konservatuarı

Ankara ve Çevresinde Derlenen Türkülerin Temalarına Ve Makamla Göre Dağılımı

 

İlk çağdan itibaren çeşitli uygarlıklar Anadolu topraklarında farklı kültür hazinelerinin izini bırakmışlardır.  Anadolu  coğrafi konumu nedeniyle, birçok ulus için kültür köprüsü durumunu taşımaktadır.  Anadolu kültürü, yüzyılların deneyimlerinden süzülerek biçimlenmiş ve kuşaktan kuşağa aktarılan bir değerler bütünü haline gelmiştir.

Yaşamın her evresinde, insan doğumdan ölüme kadar, en etkileyici iletişim aracı olan müzik, bir anlatım sanatıdır. Sanat olarak müzik duygu, düşünce tasarım ve izlenimleri sesler ve ses kaynaklarının katkısıyla,  ifade eden bir bütündür. Farklı olguları belli amaç ve yöntemlerle,  güzellik anlayışıyla  ortaya koymaktadır.

 Geniş bir kültür  birikimine sahip olan Türk topluluğu, duygu ve düşüncelerini, yaşam evrelerini, kendine özgü müzikal yapılarını, melodilerle birleştirerek, Türk Müzik Kültürünün belirlenmesini sağlamıştır. Toplumun bulunduğu coğrafi şartlara göre, tarihine, kültürünü, örf ve adetlerini, dinini, dilini, edebiyatını, ekonomik ve sosyal yapısının müzikle ifade edilmesi “Türk Halk Müzik” kültürünü yaşama geçirmiştir. Halk müziği, halkın kendi kültürel özellikleriyle yarattığı bir müzik türüdür. Kültürün diğer özellikleriyle de ilişkili olduğundan yöresel özelliklere sahiptir. Milletlerin melodik yapıları, yaşadığı coğrafya, sosyal, ekonomik şartları, dini, edebi ve tarihi, diğer tarzlara göre, melodik yapı biçimini ortaya koymaktadır. Türk Halk Müziğinin melodik yapısı dizi, tonolite, seyir renk ve ahenk bakımından çok zengin, halk müziğinde farklı karakterde ayak adı altında nitelendirdiğimiz farklı diziler ortaya çıkmıştır.

Ankara ve çevresi coğrafi konumu nedeniyle doğu ve batı arasında bir köprü durumunda olduğundan dolayı iki kültürün etkileşim merkezi halindedir. Halk oyunları ve müziğiyle foklorik zengiliğe sahiptir. Araştırmalara göre Ankara ve çevresinde 300’e yakın Türkü ve Oyun havası bulunmaktadır. Temalarına,Ezgisel ses genişliklerine, usullerine ve makamlarına göre incelemeler yapılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Ankara, Kültür, Türkü, Tema, Makam

 

 

 

Distribution of Folk Songs Compiled in Ankara Area by Theme and Makams

Since the ancient times, countless civilizations left marks of different cultural treasures in Anatolia. Thanks to its geographical location Anatolia acts as a bridge between different cultures. Anatolian culture has been shaped by countless different civilizations and has become a heritage bequeathed from generation to generation.

Music is the most effective narrative art at every stage of the life. As a form of art, music is a way of communication through sound and sound sources. It expresses different phenomenons and notions through different ways with a sense of aestethics.

Turkish society formed its own musical culture and heritage by combining its endemic musical strutcures with musical melodies. Obviously, Turkish folk music culture was heavily influenced by the geographical conditions, history, culture, literature, religion, economics, religion, customs and traditions. Folk music is a genre created by the people with their own cultural characteristics. It also features regional characteristics as it’s influenced by several aspects of culture. 

Thanks to its geographical location, Ankara and its surrounding are in the centre of interaction of western and eastern culture. It has a very rich folkloric affluence with its folk dances and music. According to the researches, there are about 300 different regional folk songs and dances in the Ankara area. This study includes an analysis about their themes, melodious sound widths, time signatures and makams.

Key Words: Ankara, Culture, Folk Songs, Theme, Makam

 

Doç. Dr. Emine KOCA ve Doç. Dr. Fatma KOÇ 

Gazi Üniversitesi

İç Anadolu Bölgesi Halk Giyim Kuşamında Kullanılan Kadın Entarileri

Giyim kuşama önemli atıflar yapılan gelenekli toplumlarda giysilerin şekillenmesi toplumun kültürel etkenlerine bağlı olarak gelişim gösterir. Giysiler ile giysilere ilişkin diğer donanım unsurlarının bir araya gelerek oluşturduğu giyim kuşam biçimleri rastgele veya gelişigüzel birleşim göstermezler. Birlikte kullanılan giysi parçalarının türü, sayısı, kullanım özelliği ve donanım unsurları gibi sınırlılıkları vardır ve bu sınırlıklar hem görsel hem de iletişimsel farklılıkları ile bölgesel giyinme kültürlerini yaratmaktadır. Ancak modern yaşam koşulları doğrultusunda halk giyim kuşamına ilişkin pek çok unsurun kullanım özelliğini yitirmesi ile bu kültürel çeşitliliğin de kaybolmaya başlaması giyim kuşam ürünlerinin araştırılması ve orijinal özelliklerinin belirlenmesi gerekliliğini gündeme getirmiştir.

 Türk halk giyimi; giysilerin parçaları ve parça sayıları yörenin özelliğine göre farklılık göstermesine rağmen, temel olarak içe giyilen gömlekler ile iç donları, üste giyilen entariler, dışa giyilen kaftanlar ve sokak giysileri olmak üzere dört katman üzerinde biçimlendirilmiştir. Bu katmanlar içerisinde Orta Asya’dan gelen pek çok özelliğini koruyan kadın entarilerinin önemli bir yeri vardır.

Bu çalışmada; pek çok farklı kültürü üzerinde barındıran İç Anadolu Bölgesinde kadınların kullandıkları entarilerinin biçimsel özelliklerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. İç Anadolu’nun il, ilçe ve köylerinde farklı zaman dilimlerinde araştırmacılar tarafından yapılan alan araştırmasında ulaşılan kadın entarilerinin fotoğrafları çekilmiş,  teknik çizimleri yapılmış, biçim ve kullanım özellikleri açısından sınıflandırılarak, malzeme ve süsleme özellikleri alanın gerektirdiği sistematik bir yaklaşımla yorumlanmıştır.

Günümüzde öneminin ve kullanım alanlarının giderek azaldığı belirlenen yöresel halk giyim kuşamına ait bir değer olan entarilerin orijinal özelliklerinin belgelendiği bu çalışma, kültürel değerlerin geleceğe aktarılarak yaşatılmasına katkı sağlaması açısından önem taşımaktadır. Ayrıca çalışma Türk halk giyimi bölgesel atlaslarının oluşturmasına ve bu konuda yapılacak benzer çalışmalara örnek teşkil etmesi açısından da önemlidir.

Anahtar Kelimeler: Geleneksel, halk giyimi, kadın, entari

 

Women’s Entari Used in Folk Clothing of Central Anatolia Region

In traditional societies where important references are made to clothing, the modeling of clothes develops depending on cultural factors of the society. The clothing styles, which emerge as a combination of clothes and other accessories, do not join each other in a random way. They have limitations such as type, number, usage characteristic and accessory elements of clothes used together and these limitations create regional clothing cultures with their visual as well as communicational differences. However, that many elements regarding the folk clothing have lost their characteristic of use and such cultural diversity falls into oblivion due to modern living conditions has led to the need to research clothing products and identify their original characteristics.

 Although the Turkish folk clothing has differences in terms of clothing pieces and the number of pieces depending on the characteristics of a given region, they are basically shaped in four layers, namely briefs, entari, caftan and street clothes. The women’s entari, which has preserved many of its features originating from the Central Asia, has an important place among these layers.

 In this study, the aim is to determine stylistic features of the entari used by women in the Central Anatolia Region, which has many different cultures in it. The researchers conducted field studies at different times in provinces, districts and villages of the Central Anatolia, took photos of women’s entari, created technical drawings, classified their style and characteristics of use, and interpreted their materials and ornamentation features with a systematic approach as required by the field.

 Documenting original characteristics of entari, which is a value for the local folk clothing that is losing its importance and usage today, this study constitutes an importance as it contributes to transferring cultural values to the future and keeping them alive. Also, this study is important in creating Turkish folk clothing maps and setting an example for similar studies on this subject.

Key Words: Traditional, folk clothing, woman, entari

 

 

 

 

 Arş. Gör. Erdem AKIN   

Siirt Üniversitesi

Elazığ Evliya Menkıbelerinin İşlevsel Özellikleri

 

Her toplumun kendine has özellikleri dolayısıyla kendine özgü sözlü ürünleri vardır. Bu ürünlerden anonim halk edebiyatı unsuru olan efsanelerde, temel konu, olağanüstü kişilerin kahramanı olduğu olağanüstü olaylardır. Efsanelerin alt dalı olan menkıbeler ise, dini-lirik eserlerdir. Merkezlerine aldıkları dini duruşu olan şahsiyetlerle kutsallık ifade ederler ve baştan sona inandırıcı öğeleri barındırırlar.

Bu çalışmamızda, İsmail Görkem’in “Elazığ Efsaneleri” adlı eserinde derlediği Elazığ evliya menkıbelerinin işlevsel özelliklerini inceleyeceğiz. Genel olarak folklorun bütün işlevleri, menkıbeler için de geçerlidir. Fakat biz kısa tutmak adına, Bilge Seyidoğlu’nun “Erzurum Masalları” adlı eserinde kullandığı dört ana başlıktan hareketle, işlevleri belirlemeye çalışacağız. Bunlar: 1) Efsaneler topluma yön verirler. 2)Efsaneler gelenek ve göreneklerin koruyucusu ve taşıyıcısıdırlar. 3) Efsaneler etrafında teşekkül ettikleri yerlere mana kazandırırlar. 4) Efsanelerin koruyucu ve tedavi edici rolü vardır. İşlevlerin, toplumdaki belli bir ihtiyacı gidermesi, kültür havzamızdaki birtakım değerleri gelecek nesillere aktarması amacıyla anlatılarda yer aldığı yorumu yapılabilir. Bu amaçla, işlevsel unsurları belirledikten sonra metinlerle olan ilişkilerine değineceğiz.

Anahtar Kelimeler: Elazığ, Efsane, Menkıbe, Dini Şahsiyet, İnanç, Evliya

 

Functional Features of Saint Legends in Elazığ Province

Every society has unique features, it has unique oral products.The main subject in legends, which are a kind of anonymous folk literature, is extraordinary events that heroes are extraordinary people. Hagiographies are sub-branch of legends and they are religious-lyric literal works.They express sanctity with religious people who are centrally located in and entirely contain convincing factors/elements.

In this study, We will examine functional features of saint legends in Elazığ province which collected by Ismail Gorkem. All functions of folklore are generally valid for legends, as well. In brief, we try to determine functions of legends via four fundamental subject from Erzurum Masalları which are written by Bilge Seyidoğlu. These subjects are: 1) Legends give direction to society. 2)Legends are protector and carrier of traditions and customs. 3) Legends make sense places which occured. 4) Legends have protector and the rapeutic roles. Legends take part  in the narratives because they eliminate some specific needs in society and transfer some values in our cultural memory to future generations. For this purpose, after factors of funnctions are identified, we will discuss their relevance with the texts.

Key Words: Elazığ, Legend, Hagiography, Religious Personage, Belief, Saint

 

 

 

 

Yrd. Doç. Dr. Erhan ÇAPRAZ

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

İntihal mi, Mîrî Malı mı? XIX. Yüzyılda Yazılı Kültür Ortamının Âşıklar Üzerindeki Olumsuz Tesiri Üzerine Bir Değerlendirme

Türk atasözlerinin ilk örnekleri yazılı kültür ortamında Orhon Yazıtlarından başlayarak Eski Uygur metinlerinde ve bilhassa Divanü Lûgati’t-Türk’te görülmektedir. Daha sonraki süreçte Doğu ve Batı Türkçesi ürünlerinde gerek müstakil eser hacminde gerekse de edebî eserlerin içinde atasözleri örnekleriyle karşılaşılmaktadır. Türk Dünyası atasözü literatürü dahilinde önemli ürünlerin varlığıyla birlikte genelinde Sibirya Türk boyları, özelinde ise Hakas atasözleri ki bunlar söspek adıyla bilinmektedir, üzerine çok fazla çalışma yapılmadığını görmekteyiz. Bunlar, Çarlık Rusyası sahasında özellikle Nikolay Federoviç Katanov’un elinden çıkmıştır. Bundan sonraki kitap hacminde Hakas atasözleri üzerine yapılan derli toplu çalışmalar ise 1960 ve 2014 yıllarında yayımlanmıştır. Bunun haricinde yine son yıllarda Batı literatüründe kitap bölümü ve makale hacminde Hakas atasözleri üzerine değerlendirmeler yapılmıştır. Ülkemizdeki çalışmaları kitap ve makale hacminde olmayıp aktarmaya dayanan tekörnekli ve diğer Türk boyları atasözleriyle semantik paralelliğin ele alındığı ürünler oluşturmaktadır. Bu bildiride öncelikle konunun aslî sınırlarını aşmadan Türk atasözleri hakkında bilgi verilecektir. Ardından sırasıyla Hakas atasözleri üzerine yabancı ve yerli literatür tanıtılacak, Hakas atasözleri Fin paremiyolog Matti Kuusi’nin yöntemine göre ana hatlarıyla örneklendirildikten sonra, yapı ve içerik bakımından Hakas atasözleri üzerine genel bir değerlendirme yapılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Âşık tarzı kültür geleneği, yazılı kültür ortamı, intihal.

 

Is it Plagiarism or Public Good: An Evaluation of the Negative Effect of Written Culture Medium on Minstrels

19th century is a period that the ‘minstrel style culture tradition’ reaches its peak. During this period, consent between ‘minstrel style culture tradition’ and ‘divan style culture tradition’ was largely achieved; the minstrels gained a saying close to the classical poetry in terms of form, language, style and object world. In reaching of the minstrels to such saying, there was a big effect of the ‘minstrel sections’ that generally conveyed in big city centers notably Istanbul. It is possible to estimate the situation when we look at the overall character of the existing minstrel sections of the 19th century. On the other hand, in parallel with this situation and particularly under effect of ‘written culture medium’ minstrels had written their works (ibda’) and saved them on their journals; they generally sing (inshad) their poetry (ibda’) during their sections. Therefore this attitude intrinsically and largely led to some negative effects on minstrel style poetry tradition of verbal culture medium and the representatives (minstrels) of this tradition. According to us, the most important of these is the accusation of the minstrel of Plagiarism. Although Tokatlı Nûrî (Tokatite Nûrî) evaluated this situation as ‘public goods’ (‘mîrî goods)’, it is necessary to handle the nature of the condition in terms of either ‘verbal culture medium’ or ‘written culture medium’. In this paper, an evaluation will be made on Kayserili (from Kayseri) Âşık Rûzî’s poem subject to plagiarism that plagiarized from Agahî’s epic by Ürgüplü (from Urgup) calligrapher and poet Tayyarzâde Nuri Gökaşan. In addition and with reference to some poems that belongs to other minstrels, the ‘mahlas (pen name) shifts’ in the poems that tend to ‘plagiarized’ will be addressed in this context.

Key Words: minstrel style culture tradition, written culture medium, plagiarism.

 

Doç. Dr. Farah CALİL

Bakı Avrasiya Üniversitesi

Ağıtların Şekillenmesinde Paralelizmlerin Mitolojik Fonksiyonları

Türk mitolojik tefekküründe insanın doğumu, ergenlik yaşına ulaşması, evliliği ve ölümü özel bir statü olarak kabul edilir ve bu konuda halk arasında törenler düzenlenirdi. "Kitab-ı Dede Korkut" destanından da görüldüğü gibi, ister kahraman doğduğu zaman, veya özel sınavdan geçtikten sonra kazandığı adkoyma töreninde obanın dedesi, özel seçilmiş el aksakalı törene davet edilir ve o, o kişinin şanına değerli sözler diyerek ona hayır-dualar söylerdi. İnsanın yaşamdan köçmesi de bu anlamda özel törenle gözlemlenirdi. Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki, Türklerde ölüm kavramı olmadığı için bu faktör, yani hayattan köçme, öbür dünyaya yola salma ile ilgili yapılan tören ağıtlarla müşahede olunur, bunun için de meclise özel ağıçılar davet olunurdu.

Böylece folklor yaratıcılığının esas türlerinden olan ağıtların ana işlevi yasla ilgili işlem gören törenler için tasarlanıyordu. Ağıtların metnine göz attığımızda hemen hemen her ağıtın içeriği doğanın ruh hali ile insanın iç hislerinin karşılaştırılması üzerine kurulur. Bu ise mitolojik bağlamda paralelizmlerin oluşmasına yol açıyor. Yani ister insanın yaşamış olduğu sevinçli anlar, ister üzücü anlar doğanın ruh hali ile karşılaştırılır. Bu ise folklorda paralelizmlerin oluşmasına yol açıyor.

Folklor sanatında yer alan paralelizmlerin tetkiki ile ilgili XVIII asrın sonlarından bugüne kadar bir çok dünya alimleri ciddi bilimsel fikirler söylemişler. Bu araştırmacılara R. Laut, C. M. Hopkins, C. F. Davis, P.A. Budberq, V. Şteynis, A.N. Veselovsi, V.M. Jirmunski, R. Yakobson, Y.M. Meletinskini, aynı zamanda Azerbaycan'da K. Abdullah, M. Adilov, A. Hacıyev gibi araştırmacılar çeşitli halkların folklor yaratıcılığında yansımış paralelizmlerle bağlı ciddi eserler alimleri aid ede biliriz. 

Anahtar Kelimeler: Türk, ağıt, tabiat, paralelizm, yas, ölüm

 

Mythological Functions of Parallelisms in The Formation of Elegies

In Turkish mythological thinking the birth, reaching the age of majority, marriage and death of the human being were accepted as a special status and particular ceremonies were organized related to these cases.

As can be seen in the epic of “The Book of Dede Korkut”, whether the hero was born or in the naming ceremony where he won after passing the special examination, the father of the land, a specially selected person who was elder in the community was invited to the same ceremony and said valuable words in the name of that hero and blessed him. In cases of the death of human being, a special ceremony was organized in this sense. First of all, we should note that, due to the fact that the Turks don’t have the concept of death, this factor i.e. the moments associated with the death were observed with elegies and special mourners were invited to the ceremony for that. 

So, the main function of the elegies which are the basic types of the folklore creativity was intended for the ceremonies related to the mourning. When we look at the text of the elegies, we can say that the content of each elegy is based on comparison of the nature’s mood with the inner feelings of human being. And this leads to the formation of parallelisms in the mythological context. In other words, whether the joyful or the sad moments experienced by the human being are adapted to the nature’s mood.  So this leads to the formation of parallelisms in folklore.

In connection with the research of parallelisms reflected in the folklore creativity, many scientists around the world expressed serious scientific thoughts since the end of XVIII century till now.  The researchers as R.Lout, J.M.Hopkins, J.F.Davis, P.A. Budberg, V.Shteinis, A.N. Veselovsi, V.M. Jirmunski, R. Jabokson, Y.M.Meletinski, as well as K.Abdulla, M.Adilov, A.Hajiyev in Azerbaijan created serous works on the parallelisms reflected in the folklore creativity of the various nations. 

Key Words: Turkish, elegy, nature, parallelism, mourning, death

 

Arş. Gör. Fatih KÖSE ve Arş. Gör. Murat Hilmi ARIÇ

Cumhuriyet  Üniversitesi

Geçmişten Günümüze Türk Eyer Tipleri ve Kaybolan Formların Yeniden Üretilme Çalışmaları

Eyer, İskitlerden günümüze kullanılmakta olan bir at koşumudur. Eyer sayesinde at tam anlamıyla bir binit haline gelmiş, attan alınan verim çok daha artmıştır. Türkler tarafından keşfedilen üzenginin eyere ilave edilmesi ile dünya tarihi yön değiştirmiştir. Atı hayatının merkezine yerleştirerek “Atlı Göçebe Medeniyet” tesis eden Türkler, Türkistan, Tatar, Osmanlı Eyerleri gibi ana formların yanı sıra Buhara, Nayman, Başıbozuk, Rusçuk eyerleri gibi pek çok eyer formunu insanlığın ortak medeniyetine kazandırmış ve kullanmışlardır. Günümüzde ise dünyada hâkim eyer modellerinin tamamına yakını Batı menşeli olup, binlerce yıllık süvari geleneğine sahip Türklerin kendine ait eyer modellerini üretimi ve kullanımı neredeyse bitmiştir. Bu önemli maddi kültür unsurumuza ait kaybolmakta olan mevcutların muhafaza edilmesi, kaybolan formların yeniden ortaya çıkarılarak üretiminin ve kullanımının sağlanarak yaygınlaştırılması uygulamalı halkbilimi açısından da büyük önem arz etmektedir. Son yıllarda, çeşitli araştırmalarla yön verdiğimiz bazı çalışmalarla bu eyer formları yeniden üretilmeye başlamıştır.

 

Anahtar Kelimeler: Eyer, Türk Eyeri, Osmanlı Eyeri, Tatar Eyeri, Türkistan Eyeri

 

Turkish Saddle Types from Past to the Present and the Reproduction of the Lost Forms

Saddle is an equipment which used till Schytians. By the saddle, Horse became a mounting animal and rised perfomance. Stirrups that used first by Turks changed history. Turks, whom centered horse in their life crated mounted nomadic culture used main saddle types as; Türkistan, Tatar, Osmanlı saddles and added cultural herigate of humanity and used some types of Buhara, Nayman, Başıbozuk, Rusçuk. Today origins of lots of saddle types are based from western World and totally finished creating and using saddle types of Turks whom are thousand years cavalry. Caring avaible ones which are nearly losted, finding, reconstracting, reusing and generalizing of this momentius cultural material is very important for apply folklor. In last years, some etudes which we are rotating started to reconstaction of saddle forms.

 

 Key Words: Saddle, Turkish Saddle, Ottoman Saddle, Tatar Saddle, Turkistan Saddle

 

Feride MİRİŞOVA (Folklor Arş.)

Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi

Azerbaycan’ın Güney Bölgesinin Müzik Folkloru

 

Tüm halkların müzik serveti olan şarkı yaratıcılığı eski tarihe sahip olmuş, yüzyıllarca yaşamış, gelişmiş ve insanların yaşam tarzının estetik zevkinin ayrılmaz bir parçasına dönüşmüştür. Bu şarkıları toplamak ise güzellik, incelik həyatsevərlik ve halkımızın adət- geleneklerine bağlılık demektir. Türk dünyasının en eski ülkelerinden olan Azerbaycan zengin müzik kültürüne sahiptir. Onun topraklarında yaşayan az sayılı halkların, çeşitli etnik grupların her birine özgü olan adət- geleneği, müzik kültürü vardır ki, bunlar da genel kültürü ile kopmaz bağlarla bağlıdır.1927'lı yılında Ü. Hacıbeyov ve M.Moqamayevin tertib ettikleri "Azerbaycan türk halk türküleri" adlı mecmuasında bu bölgenin de türküleri sergilenmektedir. Güney bölgsinin müzik folkloru sahesideki araştırmalar gösteriyor ki, bu şarkılar konu ve tür çeşitliliği açısından rengarenktir: Emek şarkıları; Çocuk şarkıları; Düğün şarkıları; Lirik şarkılar; Meişet türküleri..Tarihen güney bölgesine ait olunan Lenkaran Astara bölgesi  zengin folklor mirasına sahip olmuştur. Güney bölgesinde düğün ve halay şarkıları kendine özgü bir yer tutmaktadır ve bu şarkılar respublkamızın güney bölgesinde yaygın kitlesel "Halay reqs destesi" terefinden icra ediliyor. Bu şarkılara özgü temel özelliklerinden biri de onların nakaratla başlamasıdır. Kayıt ousmanite gerekir ki, halay dans şarkılarının çoğu kendi isimlerini nəqarətdən almıştır. Böyle bir sonuca varmak oluyor ki, yıllar boyu üzerinde araştırma yapılan bu alan bugün uzun- uzadı ve derinden yapılan analiz gerektiriyor. Yaddaaşlarda kalan halk şarkılarımızı toplayıp toparlarsak, yine yüzlerce el havalarını unutulmak tehlikesinden kurtarabiliriz.

Anahtar Kelimeler: Eyer, Türk Eyeri, Osmanlı Eyeri, Tatar Eyeri, Türkistan Eyeri

 

Folk Music of Southern Region of Azerbaijan Summary

The song is musical heritage of the every culture internationally, which is also ancient art that lived for centuries, developed and become an integral part of people's lifestyle, aesthetic taste. Collection of these songs is also means devotedness of the culture and traditions. One of the most ancient countries of the Turkish World Azerbaijan has a rich musical culture. As Azerbaijan is multicultural country with the variety nations, customs and traditions that are inherent to each of the different ethnic groups, there is a musical culture, which are inseparably with the local culture and custom. In 1927. M. Moqamayev and U. Hajibayov prepared Azerbaijan "Folk Songs", which is collection of folk songs of the regions. South region’s folk music studies show that these songs theme and diverse in terms of diversity are differs: Labor songs; Children's songs; Songs from the wedding ceremony; Lyrics. Lankaran and Astara are southern regions and had a rich heritage of folklore. Songs and dance music especially for weddings have a special place in the southern region and widespread in the southern part of the Republic and one of those dance songs is Halay performed by "Halay Dance stacks". One of the main features inherent in these songs is that their beginning phrases “nagarat”. Must note that the majority of the Halay songs and dance music name taken from these phrases. We can prevent the threat of hundreds forgotten folk in future by collecting all folk songs that we still remember.

 Key Words: Azerbaijan, Folklore, Music, Halay dance, Southern

 

Prof. Dr. H. Feriha AKPINARLI ve Yaprak Pelin ULUIŞIK

Gazi Üniversitesi

Yerel Kalkınmada Halk Kültürü Projelerinin Önemi “Şanlıurfa Örneği”

Yerel Kalkınmada Halk Kültürü Projelerinin Önemi “Şanlıurfa Örneği” Birçok uygarlığın beşiği olan Anadolu, bu uygarlıkların kültürlerini hala her köşesinde taşımaktadır. Türklerin Anadolu’ya yerleşmesinden sonra bu eski uygarlıkların kültürleri özellikle Türk halk kültürü ile yeni bir sentez oluşturmuş ve bu sentez günümüze kadar devam etmiştir. Halk kültürü unsurları, Türk halkının duygularını aktardığı ve hayatlarından izler taşıyan, en önemli unsurlardır. Geleneksel kültürü yeni kuşaklara aktarma görevinin yanında gelenek, görenek, halk sanatları ve sözlü kültür ile bir ulusun kültürel kişiliğini yansıtma açısından da en canlı ve anlamlı belgeleridir. Bu kültür unsurları sayesinde Türk toplumunda aile, dostluk, dayanışma ve paylaşma gibi önemli kavramlar gelişmiş ve yerleşmiştir.

Halk kültürünü tanıtmak, yeni kuşaklara aktarmak, geliştirmek ve yaşatmak için bu kültürün araştırılması ve belgelenmesi amaçlı projelerin yapılması gerekmektedir. Bu projeler, bölgelerin yerel kalkınması açısından da önemlidir. Çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından verilen proje desteklerinden yararlanarak yapılan proje örneklerinden biri de “Şanlıurfa El Sanatları ve Sözlü Kültür Projesi”dir. Bu çalışma, Şanlıurfa Valiliği ile Gazi Üniversitesi Türk El Sanatları Araştırma Uygulama Merkezi arasında yapılan bir protokolle sürdürülmüştür. Bu proje çerçevesinde il merkezinde, ilçelerde ve köylerde alan çalışması yapılmış, elde edilen veriler kitap haline getirilmiş ve Şanlıurfa Geleneksel El Sanatları Merkezi kurulmuştur.

Bu bildiride yerel kalkınmada halk kültürü projelerinin önemi vurgulanarak Şanlıurfa El Sanatları ve Sözlü Kültür Projesi’nin yöreye katkıları örneklerle açıklanacaktır.

Anahtar Kelimeler: Yerel kalkınma, halk kültürü, sözlü kültür, el sanatları, gelenek.

 

Importance of Folk Culture in Local Development “Şanlıurfa Example”

Being a cradle of many civilizations, Anatolia still possesses those civilizations’ cultures on every corner. After Turks settled in Anatolia, those ancient civilizations’ cultures formed a synthesis with especially Turkish folk culture. This synthesis have been carried on until today. Folk culture constituents are the most important ones by which Turkish people pass on their emotions while also carry marks of their lives. Folk culture constituents have the duty to pass traditional culture to the young. Besides, these are the most significant records of culture in the way these constituents reflects the tradition, folk culture, oral culture and cultural identity of a nation. By virtue of these cultural constituents, some important notions like family, friendship, solidarity and sharing have been developed and took hold.

In order to publicize, pass on to new generations, develop and conserve this cultural heritage, projects should be done that aim to investigate this culture and document it. These projects are also important for local development of related regions. One of the examples of such projects is “Şanlıurfa handcrafts and oral culture project”. This work is performed due to a protocol made by Governorate of Şanlıurfa and Gazi University. Within the scope of this project field study has been done in central city, city districts and villages; acquired data has been gathered in a book and Şanlıurfa traditional handcraft center has been founded.

In this paper, by emphasizing the importance of folk culture projects in local development, contribution of Şanlıurfa handcrafts and oral culture project to the region is explained with sample cases.

Key Words: Local development, folk culture, oral culture, handcraft, tradition.

 

Yrd. Doç. Dr. Feryal SÖYLEMEZOĞLU ve Prof. Dr. Sevinç ARCAK

Ankara Üniversitesi

Kırsal Kalkınma Açısından Kazan İlçesine İpek Kültürünün Kazandırılması

Yüzyıllardan beri ipekli kumaşlarıyla ünlü olan Anadolu’muz bugün ise bu değerini yitirmek üzeredir. Teknolojinin ilerlemesi ile üretilen naylon ve benzeri sentetik lifler dayanıklı olması, kullanım kolaylığı ve albenisinin fazla olması ve birçok nedenden dolayı insanlar tarafından daha çok tercih edilen liflere dönüşmüştür. Ancak yapılan araştırmalara bakıldığında ise sağlık ve rahatlık yönünden ipeğin önemi ortaya konulmuştur. İpek üretimi ise dut ağacı yetiştiriciliği ile ilişkilidir. Kırsal alanlarda aile işletmeciliği şeklinde ipekböcekçiliğinin yaygınlaştırılması çok önemlidir. Dut yaprağının gereken miktarlarda ve kalitede olabilmesi için ise dut ağacı yetiştiriciliğinin yapılması sağlanmalıdır. Kazan ilçesinde ipekböcekçiliğinin yaygınlaştırılması için bu konuda eğitim verilmesi gerekmektedir. Dut ağacı derin direnci iyi olan, arazi eğimi fazla, taban suyu yüksek, yol kenarı tozu olmayan ve besin maddelerince zengin toprakları tercih etmektedir. Dut bahçesi tarımsal ilaçlama yapılan alanlardan da uzakta kurulmalıdır. Kazan ilçesinde ipekböceği beslemesinde kullanılacak uygun olan yaprağın hangi dut çeşitlerinden olması ile ilgili araştırmaların yapılması son derece önemlidir.

Geçmişte çok yaygın olarak yapılan ipekböcekçiliğinin günümüzde tamamen kaybolan Kazan ilçesine tekrar kazandırılması ise Türkiye ipekböcekçiliği açısından büyük önem taşımaktadır.

Bu bildiride ipek kültürünün Kazan ilçesine tekrar kazandırılması, kazan topraklarının ipekböcekçiliği açısından değerlendirilmesi ve yöre halkının bu konuda bilinçlendirilmesi ile ilgili önerilerde bulunulacaktır.

 

Bringing Silk Culture to Kazan County for Rural Development

 

Our Anatolia, which has been famous for its silk fabrics for centuries recently started to lose these values. New fibers produced with the improvements in technology such as nylon started to be preferred by public due to their ease of use, durability, appeal and many such reasons. However, in studies conducted, importance of silk has been proven in terms of health and comfort. Silk production is related to mulberry tree farming. It is very important to popularize sericulture in rural areas in the form of family enterprises. In order for the mulberry leaves to be in required quantity and quality, mulberry tree farming has to be provided. In order to popularize sericulture in Kazan County, education on these topics has to be given. Mulberry trees prefer soil with high amounts of groundwater, high field gradient, plenty of nutrients and without any roadside dust. Mulberry farms have to be established away from areas where agricultural pesticides are used. It is very important to conduct research on which mulberry leaf obtained from which kind of mulberry is suitable for sericulture in Kazan. Bringing sericulture, which was very popular in the past, however, now almost extinct, to Kazan is very important to Turkish Sericulture.

In this declaration, suggestions regarding bringing sericulture to back to Kazan County, evaluation of Kazan soil for sericulture and education of local public in this topic will be given.

 

Prof. Dr. Fuzuli BAYAT

Azerbaycan Milli İlimler Akademisi, Folklor Enstitüsü

Geleneksel Bir Uygulama Metodu Olarak “Çöpçülük”

 

Türkeçarelikte en geniş bilinen peşelerden biri de çöpçülüktür. “Çöpçü” boğazda ilişip kalan çeğirdek, et parçası, kemik ve diğer gıda kalıntılarını geleneksel yolla, çoğu zaman üflemekle çıkaran tabiplere verilen isimdir. Eger sınıkçılık, ebecilik (mamaçalık), hecametçilik artık çağdaş tıbbın daha çox gelişmekte olan alternatif sahalarının etkisiyle yavaş-yavaş unutulmağa, tarihe karışmağa yüz tutmuşsa, çöpçülük halen de kendi etki gücünü korumakta, hatta son 20-25 yılda daha çok artım göstermektedir. Modern tıbbın da aciz kaldığı boğazda gıda kalığının kalmasının sağaltılması yalnız halk arasındaki çöpçü denilen insanlar, esasen de kadınlar tarafından tedavi edilir. Özellikle 3-8 yaş arası çocukların boğazlarında çöp kalması olayı çağdaş tıbba göre imkansızdır. Ancak şunu doktorların kendileri de tastik etmeğe mecburdurlar ki yemekten-içmekten kesilen, ısıtması düşmeyen çocuğu yalnız çöpçü tedavi etmektedir. O halde yemek zamanı gıdanın nefes ve gıda borusunun arasındaki küçük deliğe düşen kısmına çöp denilir. Genelde büyükler bu problemi kolaylıkla – öksürmekle aradan kaldırırlar. Ancak bebekler, küçük yaşlı çocuklar bunu yapamazlar.

 

Çöpçülük vergili adamların peşesidir. Çöpçülerin söylediklerine bakılırsa bu sanatı öğrenmek imkânsızdır, o insana vergi olarak verilir. Diğer taraftan çöpçülüğün soyla keçdiği de bilinmektedir. Bu cihetleriyle çöpçülük şamanlıkla aynı anlam düzeyinde yer alır. 

Bu bildiride çöpçülerin gıda borusunda ilişip kalan çöpü çıkartmak için iki metoddan yararlanmaları da kayd edilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Çöpçülük, geleneksel tıbb, vergi, üfürme, ötürme.

 

“Chopchuluk” (Quack Doctoring) as a Traditional Application Method

One of the professions spread very much in quack doctoring is “chopchuluk”. “Chopchu” (a quack doctor) is a name giving to a quack doctor who cleans the throat from the seeds, meat pieces, bones and other food remainders with traditional ways, including blowing. If the profession of a bone-setter, midwifery and others have been begun to be forgotten, to mix to the history with the attitude of the alternative branches of the modern medicine, but the “chopchuluk” has protected its influence power, even during 20-25 years it has been increased. So “chopchuluk” is treated only by the quack doctors, especially by women. Especially the event of having food remainders in 3-8 years of children’s throat is impossible due to the modern medicine. But the doctors are compelled to affirm that the child having the high temperature and not having the meal for many days can be only treated by quack doctors. The part between the windpipe and gullet is called “chop” and the food falls usually to that place during the eating process. In general the olds solve this problem easily with the help of cough. But the kids, the little children can’t do it.   

 

“Chopchuluk” is a profession of a talented people. According to their thought to learn this profession is impossible, it must be given a person as a gift. On the other hand it is said that this ability is given by the family. Due to these characters “chopchuluk” takes place in the same semantic circle.

In the report it is also mentioned that in order to clean the windpipe and the gullet two methods are used.

Key Words: Chopchuluk, the traditional medicine, gift, blowing, passing.

 

Prof. Dr. Gıyasettin AYTAŞ

Gazi Üniversitesi

Gelenekten Geleceğe Kültürel Kodlar ve İzler

Ülkemizde son on yıl içinde gelişen olaylarda da açıkça görüldüğü gibi toplumumuzun bir birlik ve bütünlüğünü sağlayacak kültürel mirasımız, kentleşme süreci ile birlikte yozlaşmakta ve bu durum da çoğu kere eksik ve yanlış uygulamalara neden olmaktadır. Özellikle birlik ve bütünlüğümüzü ortadan kaldırmak isteyenler tarafından ortaya çıkan boşluklar değerlendirilmekte, ulusal bilincin yaşamasını sağlayan değerlerimizin yerine yenileri konulmaya çalışılmaktadır. Kimi zaman yanlış ve eksik bilgilere dayalı uygulamalar da özgün olmaktan çok yapay bir kültür oluşturmaktadır. Yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda ortaya çıkan verilere göre, insan hayatının üç önemli devresi olan doğum, düğün ve ölüm unsurlarından hareketle, ortak kültürel değerlerin izlerini sürerek, kültürel kodları tespit etmek gerekmektedir. Bu kodların belirlenmesinin temel amacı ise önemi ise birlik ve bütünlüğümüz için kullanılabilir kılmaktır. Toplumsal bellek, toplumun tarihinin derinliklerinden gelen kültür birikiminden beslenir. Eğer bir toplumun kültüründe bu birikim yoksa o toplum için moda bir takım değerler hâkim, asıl değerlen ise yok olur gider.

Anahtar Kelimeler: Gelenek, kültürel kod, değer, kimlik, sosyal normlar.

 

Cultural Codes from Tradition to Future

As it has been clearly observed for the last ten years, our cultural heritage has been degenerated as a result of the urbanization process, and this has caused many incomplete or inaccurate implementations. The gaps are utilized especially by the people who want to damage our unity and integrity, and the national values that keep our national consciousness alive are tried to be altered. The impliacations based on inaccurate or incomplete information might sometimes create an artificial culture rather than a genuine one. 

According to the findings of scientific researches, cultural codes should be identified by tracing the cultural values related to birth, wedding and death, which are the three important phases of a human being's life. The main aim in determining these codes is making them usable for our unity and integrity. Social/ collective memory is nourished with the cultural background of the society which is derived from the depth of that society.

If a society does not have such a background, as the time passes by, some popular values become dominant and the real values disappear in that society.

Key Words: Tradition, cultural code, value, identity, sociak norms.

 

Dr. Gonca KUZAY DEMİR

Celal Bayar Üniversitesi

Kosova/Prizren’de Yaşayan Türklerin Bahar Bayramları

Evrenin kendini taklit eden bir tekrar halinde olduğunu fark eden insanoğlu, zaman kavramını andan mevsimsel bir döngüye taşımış ve yıl bilgisine muvaffak olmuştur. Böylelikle halk takvimleri ortaya çıkmıştır. İnsanlar gökyüzü ve yeryüzündeki değişiklikler ile bu döngüsel düzeni algılamaya çalışmış ve kendi yaşantısını bu döngüye göre şekillendirmiştir. İnsanların tabiatın dönüşümünü anlama süreci ve bu süreç içerisinde kendini ve çevresini koruma, kutsama ve sağaltma düşüncesi bahar bayramları gibi pek çok inanma ve ritüeli barındıran kutsal zamanların ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Hemen hemen aynı işlevlere sahip yapılarıyla pek çok kültürde rastlanılan bahar bayramları, Türk kültüründe de önemli bir yere sahiptir. Tabiatın uyanışının ve buna bağlı olarak yeni bir başlangıcın, bolluk ve bereketin sembolü olan bahar bayramları, Türk kültüründe büyük bir çeşitlilik göstermektedir. Bu durum Türklerin ata yurtlarından çıkarak Orta Asya’dan Avrupa’ya kadar geniş bir sahayı yurt edinmelerinin bir sonucudur. Farklı iklim özelliklerine sahip geniş bir coğrafyada yaşayan Türkler, Nevruz ve Hıdrellez gibi ortak bahar bayramlarını kutlarken, aynı zamanda bölgesel olarak farklı adlarla anılan bir sıra bahar bayramına da sahiptir.

Balkanların merkezinde yaşayan Kosova Türkleri de baharı birbirinden farklı adlarla anılan bir sıra kutlamalarla karşılamaktadır. Prizren’de Daltulum, Sultan-ı Nevruz, Hıdrellez, Naks Salli ve Hıdır Nebi olarak adlandırılan bahar bayramları, Anadolu’daki bahar bayramlarına benzer inanma ve uygulamalar içermektedir. Bu bildiride; öncelikle Kosova/Prizren’de yaşayan Türklerin bahar bayramları tanıtılacak ve bahar bayramlarıyla ilgili inanma ve uygulamaların kutsallıktan sekülere uzanan işlev özellikleri üzerinde durulacaktır.

Anahtar Kelimeler: Kosova, Prizren, halk inançları, bahar bayramı, Hıdrellez.

 

The Spring Festivals of Turks Living in Kosovo/Prizren

Human beings who had realized that the universe imitates itself repeatedly changed the concept of time from momentary to seasonal and realized the knowledge of year. In this way, calendars of people came out. Human beings tried to comprehend this cyclical structure through the changes in sky and on earth and shaped their own lives by this cycle. The process of understanding the alteration of nature and thought of protection, consecration and treatment of themselves and those around them in this process caused to emerge sacred times like spring festivals that contain lots of beliefs and practices.

The spring festivals with the same function that can be encountered in many cultures have an important place in the Turkish culture too. Spring festivals that are the symbols of awakening of nature, a new beginning, abundance and fertility, show a great diversity in the Turkish culture. This case is a result of a large area of the homeland of Turks ranging from the Central Asia and to Europe. While Turks living in a large geographical area with different climatic conditions celebrate the common spring festival as Nevruz and Hıdrellez, they have locally many spring festivals known with different names.

Kosovo Turks living in the centre of the Balkans meet spring with a series of celebrations called by different names from each other. The spring festivals called Daltulum, Sultan-ı Nevruz, Hıdrellez, Naks Salli ve Hıdır Nebi in Prizren contain similar beliefs and practices of the spring festivals that take place in Anatolia. In this paper, firstly, the spring festivals of Turks living in Prizren/Kosovo will be introduced and then the functions of beliefs and practices of the spring festivals that range from holiness to secular will be focused on.

Key Words: Kosovo, Prizren, beliefs of folks, spring festivals, Hıdrellez.

 

Arş. Gör. Göktürk ERDOĞAN

Erciyes Üniversitesi

Bir Geleneğin Son Demleri: Sivas’ta Davul Zurna Pratikleri

Bu çalışma, Sivas’ta davul zurna etrafında gerçekleştirilen müzik kültürünü konu edinmektedir. Davul zurna çalgıları Türk müzik kültürü içerisinde tarihi, kültürel ve toplumsal açıdan ayrıcalıklı bir yerde durmaktadır. Geçmişi İslamiyet öncesi Türk kültürüne dayanan ve özellikle Selçuklu ve Osmanlı devlet yapılanmaları ile birlikte sistematik ve kurumsal bir hale dönüşen davul zurna çalgıları,  mehterin de çekirdeğini oluşturmaktadır. Bugün özellikle kırsal bölgelerde yapılan düğünlerde hala kullanılmakta olan davul zurna, kentleşme ile birlikte yeni müzik kültürleri ve pratikleri ile iç içe geçmiş ve hayatta kalmaya çalışan bir geleneğin de temsilcisidir aynı zamanda. Bu çalışmada, geçmiş dönemlerin kültür taşıyıcıları ve kültürel miraslarımızdan olan davul zurna çalgılarının bugün ki müzik kültürü içerisindeki yeri, işlevi ve önemi üzerinde durulacaktır. Bildiri metni, derin görüşme ve katılımcı gözlem gibi veri toplama tekniklerinin kullanılacağı etnografik alan araştırmasına dayalı nitel bir çalışma olarak planlanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Sivas, davul-zurna, mehter, Halkbilimi.

The Last Moments of a Tradition: The Practices of Drums and Clarion in Sivas

This paper deals with the music culture coloured with the drums and clarion in Sivas. Drums and clarion have a privileged position in terms of historical, culturel and social in Turkish music culture. Drums and clarion having an important place in pre-Islamic Turkish culture have gained a systematic and institutional structure thanks to Seljuk and Ottoman state and thus formed the core of mehter music. Drums and clarion which is still used in especially wedding ceremonies in rural areas are also represantatives of a tradition merging into new musical cultures and practices and trying to survive due to urbanization. This paper will focus on the place, function and importance of drums and clarion in today's music culture, which are important elements of our cultural heritage. The paper was planned as a qualitative study based on ethnographic field research in which such data collection techniques as depth interviews and participant observation.

Key Words: Sivas, drums-clarion, mehter, Folklore.

 

Yrd. Doç. Dr. Gönül REYHANOĞLU

Mustafa Kemal Üniversitesi

Bir Kadın Alanından Başka Bir Kadın Alanına Anlam ve İşlev Kayması: Kıbrıslı Türklerde Lohusayı Yataktan Kaldırma Ritüelinde “Civit”

İnsan yaşamında doğumla başlayıp ölümle sonlanan birçok geçiş dönemi vardır. Bir statüden bir statüye geçilen,  fiziksel veya ruhsal açıdan insanı ve yakın çevresindekileri etkileyen,  onun için hassas bir dönem olan ‘Geçiş Dönemleri’ değişik ritüellerle kutsanarak, bu geçişte ona ve yakınlarına kolaylık sağlanmaktadır.

Türk kültüründe doğum ve doğum sonrası bir geçiş dönemi olarak Türk dünyasında kutlanan bir gelenektir. Anadolu’da ve Kıbrıs’ta da doğum sonrası, doğum yapan kadının yani lohusanın ve bebeğin korunmaya muhtaç olduğuna, lohusanın ve bebeğin kırk gün boyunca hassasiyetinin korunduğuna inanılmaktadır. İnanca göre lohusanın da bebeğinin de mezarı kırk gün açıktır ve ‘şeytanlar’a, ‘iyi saatte olsunlar’a, ‘al karısı’na karşı her ikisini de korumak gerekmektedir. Bu nedenle kırk gününü dolduran kadın ve bebek için bir geçiş töreni yapılmaktadır.

Kıbrıslı Türklerde de “lohusayı yataktan kaldırma” veya “kırklama” adı verilen bu törenler öncesinde lohusanın evi temizlenir. Bir ‘mevlitçi’ eşliğinde kurandan mevlit okunmaktadır. Kırkını tamamlayan kadın dualar, su, pamuk ve çivit eşliğinde evdeki kapılardan geçirilerek kırkı çıkarılır, kırklanır.  Geçiş esnasında kimi yerde lohusanın alnına kimi yerde ve kapılara çivit adı verilen mavi bir madde sürülür. Bu törenlerde “kapı”, “çivit”, “kırk”, “su”, “mevlit” önemli unsurlardır.  Kapı, Kıbrıs Türk kültüründe geçişi sembolize eder. Eşik denilen kapı geçişinin ruhu olduğuna inanılır. Eşiğe oturulmaz. Lohusa kadın da bir halden başka bir hale geçiş yaşadığından kapılardan geçirilir. Kapılara uzun süre çıkmayan/silinmeyen, kalıcı bir özelliği olan, nazardan ve tüm ruhsal kötülüklerden koruyacağına inanılan mavi renk çivit sürülür. Civit hem temizlik/arınma hem de kalıcılık/süreklilik anlamını üzerinde taşır. Aynı zamanda nazardan da koruduğuna inanılır. “Kalıcı” “arınma/temizlenme”, “mavi/nazar”, “işaret”, “kötü ruhlar’, “kovma” kavramları bu geçiş dönemi için önemlidir.

Bu geçiş töreni, sadece kadınların katılabildiği, çocukların (kız-erkek) ve erkeklerin katılamadığı kadınlara özgü bir törenidir. Kadınlar ev temizliğine yardım ederek, töreni gerçekleştirerek ve törende yenilmek üzere, o gün evlerinde yaptıkları ‘simit helvası’, ‘sini gatmeri’, ‘galemrama’ gibi tatlıları lohusa evine getirerek aynı zamanda bir kadın dayanışması da sergilemektedirler.

Kaynak kişilerin verdiği bilgilerden yola çıkarak, bundan yaklaşık 60-70 yıl geriye gidebileceğimiz bir tarihte kadınların beyaz çamaşırları temiz hale getirmek, dokuma sırasındaki sarılığını temizlemek amacıyla ‘çivit’ adlı mavi bir teknolojik temizlik maddesi kullanmaktaydılar. Kıbrıslı Türklerde kadınlara ait bir alan olan temizlik-çamaşır yıkama, arınma, alanından yine kırkı çıkan bir lohusanın arındırılması olan (hem kötülüklerden hem kirlilikten) geçiş törenine, yine kadınların uyguladığı bir geleneğin alanına anlamsal ve işlevsel olarak, kayarak yer alması söz konusu olmuştur. Bu kaymanın ne zaman olduğu bilinmemektedir. 

Civit bir kadın alanından, diğer bir kadın alanına kayarak arınma, temizlenme, korunma anlamlarıyla yer almıştır.  Ayrıca civitin mavi renk olması nedeniyle de ona nazardan korunma anlamı da yüklenmiştir. Çok eski bir tören olan doğum sonrası geçiş töreninde daha yakın döneme ait bir materyalin kullanılması daha önce var olan başka bir maddenin simgesel yerini aldığını bize düşündürmektedir. Günümüzde Kıbrıslı Türklerde çivitle yapılan uygulamaların hem çamaşır yıkama alanında hem geçiş ritüelinde varlığına dair herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır. Dolayısıyla bu uygulama civitin temizlik maddesi olarak da kullanıldığı belli bir dönemi içine almaktadır. 

Çalışmanın bulguları KKTC’de alanda görüşme ve gözlem tekniği ile toplanmıştır. Bu bulgulardan yararlanılarak, işlevsel halkbilimi kuramı ve performans teorinin çalışma yöntemleriyle, doğum sonrası geçiş töreni ve törende simgesel bir anlam olarak yer alan civit analiz edilmeye çalışılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Kıbrıslı Türkler, Civit, Kadın, Geçiş Dönemi, Lohusa, Ayağa Kaldırma, Ritüel, Al karısı.

 

Semantic  Shift from A Woman Area to Another: “Civit” in Rite of Getting A Puerpera out of Her Bed in Turkısh Cyprıots

A human body has different sorts of rites of passages that start with birth and terminate with death during his/her life. Changing the person’s status from one to another, affecting the people around physically and spiritually, these rites of passages make the person and people around him/her suffer less via different blessing rituals during that time.

Birth and post-partum period as a rite of passage is celebrated in Turkish culture. Both in Anatolia and in Cyprus it’s believed that after the birth woman who had birth and her baby is in need of protection and both mother and the baby should be under protection for forty days. According to popular belief, both the mother’s and the baby’s grave is vacant during that forty days after the birth and both they should be kept against devils, faery, succubus. Therefore, after the forty days of birth a rite of passage is organized for the mother and the baby.

In Cypriot Turkish before the ritual of “getting a puerperal out of her bed” or “kırklama”, the house of puerperal is cleaned. A person called Mevlitçi reads Kur’an. After forty days of birth woman who had birth passes the thresholds of the house accompanying with some water, cotton and indigo. During the passes, a blue substance called indigo is both applied to the forehead of the puerperal and on the room doors. Door, indigo, forty, water and mevlit are the most important instruments of the rite. A gate symbolizes the transition in Turkish Cypriots culture. A threshold called “eşik” (threshold) is believed to have a spirit. One shouldn’t sit on a threshold. Since the puerperal is about to have a shift from one to another after the birth, hence, she is helped to pass the gates of the house. As it stays on the gates for a long time and being non-erasable, blue indigo which is believed to keep the evils away and protects the person against the bad luck is applied to the gates. Indigo both has the meanings of cleanliness / purity and permanence  / sustainability. Meanwhile, it is believed that it keeps the person away from the bad luck. “Sustainable”  cleanliness/purity”, “blue/bad luck”, “signal”, “evil spirits”, “exorcism” are the key concepts during that period. 

That rite of passage is the one that children (male-female) and male couldn’t participate but women. Helping to clean the house of puerperal, realizing the rite, bringing some desserts such as ‘simit helvası’, ‘sini gatmeri’ and ‘galemrama’ with them, women display a typical environment of solidarity at the ritual day.

According to the information given by the sources, we understand that 60-70 years ago women used to apply a blue cleaning substance called “çivit” to clean and whiten their washings in order to remove the yellowness of the fabrics. Firstly, using as a cleaning-washing-purification instrument, çivit has been evolved to use in puerpera’s rite of passage called Kırklama to keep away the evils from the mother and it had a semantic shift. The exact date of that semantic shift isn’t known exactly.

Çivit has a semantic shift from one women area to another with the meanings of purifying, cleaning and protecting. Besides, since its blue color çivit’s considered to keep the bad luck away from a person. In such an ancient rite after birth using a new material instrument reminds us that ‘çivit’ might have symbolically taken the place of an old one. Today, we don’t have any information either in washing or the rites of passage with çivit in Turkish Cypriots. For this reason, this application is just included with the period of çivit’ usage as a cleaning instrument. 

Findings of the research has been provided by interview and observation method. Benefiting from the findings, çivit as a symbolic meaning after birth in a rite of passage will be analyzed in the light of the functional folklore theory and performance theory.

Key Words: Turkish Cypriots, “Civit”, Women, Rites of passage, “Lohusa”, Rituel, “Kırklama”.

 

Yrd. Doç. Dr. Gürol PEHLİVAN

Celal Bayar Üniversitesi

Erol Güngör’de Halk Anlayışı

Erol Güngör (1938-1983), Türkiye’de milliyetçi düşüncenin en önemli isimlerindedir. Görüşleri itibarıyla “milliyetçi-muhafazakâr-modern” olarak tanımlanabilir. 1960’lı yıllarda başlayan yazı hayatı, vefatına kadar sürmüştür. Özellikle 1970’li yıllardan itibaren etki alanını genişleten Güngör’ün yazılarında daimi endişelerinden biri halk ve aydın arasındaki kopukluktur. Bu sebeple konuyu hem müstakil olarak hem de başka çalışmaları içerisinde farklı zamanlarda ele alma gereği duymuştur. Bu bağlamda halk terimini nasıl anlamlandırdığı önem kazanmaktadır. Daha çok aydın karşısında konumlandırdığı halkı, 19. yüzyıl düşüncesindeki hâkim paradigma çerçevesinde ele aldığı görülmektedir. Ancak halkı, özellikle aydınlarda pek kalmadığını varsaydığı irfan sahibi olmasıyla devamlı biçimde olumlamaktadır. Bu bakımdan yazdığı pek çok metnin bir aydın eleştirisi olduğu söylenebilir.

Tebliğimizde Güngör’ün halk terimini algılamasının 19. yüzyıl kökleri ve bu bağlamda Ziya Gökalp’le ilişkisi irdelenecektir. Halk terimine bağlı olarak, halk-münevver (aydın), halk-politika, halkçılık konularındaki düşünceleri ele alınacaktır.

Anahtar Kelimeler: Erol Güngör, halk, milliyetçilik, halkçılık, modernleşme.

 

The Understanding of the Folk in Erol Güngör

Erol Güngör (1938-1983), is one of the most prominent figures of the nationalist thought in Turkey. His works started in the 1960s and lasted until his death, within a frame which can be defined as “nationalist-conservative-modern.” One of the continuous concerns of Güngör, who particularly expanded his influence of sphere as from the 1970s, was the disconnection between the intellectual and the folk. For this reason he felt obliged to elaborate on the issue on its own as well as in his other works at different times. In this context, it gains importance how he made sense of the term the folk. It appears that he considered the folk, which he placed against the intellectual, pursuant to the dominant paradigm of the 19th century thought. However, it is seen that he constantly favoured the folk, who, he believed, still had wisdom, which, he assumed, was lost by the intellectual. In this respect, it can be said that many of his writings are a criticism to the intellectual.

In our paper, the roots of Güngör’s perception of the term the folk in the 19th century and his relation to Ziya Gökalp in this context will be examined. In relation to the term the folk, his views about the folk-the intellectual, the folk-politics, and populism will be discussed.

Key Words: Erol Güngör, the folk, nationalism, populism, modernisation.

 

Prof. Dr. Gürsel DELLAL, Dr. Ayşem YANAR ve Prof. Dr. Zeynep ERDOĞAN

Ankara Üniversitesi

Ankara Keçisinin Ankara İlinin Kültürel Mirası Açısından Önemi

Ankara keçisi, literatürde adı Ankara şehri ile anılan Ankara’nın kültürel miras öğelerinden biridir. Ankara keçisinin orijinin Anadolu ve esas yetiştirilme bölgesinin de Ankara ili ve çevresinin olduğunu gösteren birçok bilimsel kanıt bulunmaktadır. Ankara keçisi Türkiye dışında esas olarak Güney Afrika Cumhuriyeti, Lesotho, Arjantin, Avusturalya, Amerika Birleşik Devletleri ve Yeni Zelanda’da yetiştirilmektedir. Son 15 yılda Ankara keçisi sayısında Lesotho ve Arjantin’de artış, diğer ülkelerde ise azalış gerçekleşmiştir. Türkiye’de Ankara keçisi sayısında yaklaşık 45-60 yıldır,  esas olarak tiftiğin yapay lifler ile rekabet edememesi, modadaki öneminin çok azalması ve Ankara keçisinin et veriminin iyi değerlendirilememesi nedenleriyle sürekli bir azalış yaşanmıştır. Buna karşın, Ankara keçisinin en önemli verim özelliği tiftik lifidir ve yüzyıllar boyunca başta sof dokumacılığı olmak üzere tiftiğe bağlı birçok tekstil ve geleneksel ürünün üretimi yoluyla Ankara ilinin ekonomisine ve folklorik kültürünün oluşumuna çok önemli düzeyde katkıda bulunmaktadır. Ankara keçisinin Ankara iline olan bu katkısının daha da artırılması amacıyla son yıllarda birçok kamu kuruluşu ve sivil toplum örgütü tarafından çalışmalar yapılmaktadır. Bu noktadan hareketle bu bildiride; Ankara keçisinin Ankara ilinin kültürel mirası açısından öneminin analizi ile birlikte,  kültürel mirasa olan katkısının daha da artırılması yönünde yapılması gerekenler üzerinde durulacaktır.

Anahtar Kelimeler: Ankara Keçisi, tiftik, Ankara Keçi eti, Ankara’nın Kültürel Mirası.

 

Importance of Angora Goat in terms of being Ankara’s Cultural Heritage

Angora goat that is referred by name of Ankara city to literature is one of Ankara’s cultural heritage. There are many scientific evidences showing that Anatolia, the origin and Ankara/surroundings, main breeding area of Angora goats. Angora goat is bred mainly Republic of South Africa, Lesotho, Argentina, Australia, United States of America, New Zealand besides Turkey. When the number of Angora goats has increased in Lesotho and Argentina, decreased in other countries for 15 years. In Turkey, the number of Angora goats has been a steady decline for 45-60 years because of some reasons such as mohair unable to compete with artificial fibers, changes in fashion, lack of good products made from Angora goat meat. However, the most important performance characteristic of the Angora goat is mohair. Sof weaving and other handicrafts made ​​from mohair have contributed significantly to the development of Ankara Province's economic and folkloric culture. In order to increase this contribution, some studies are being studied by many public institutions and private organizations in recent years.

In this paper, importance of Angora goat in terms of being Ankara’s cultural heritage will be analyzed and focused on precautions for the future.

Key Words: Angora Goat, mohair, Angora Goat meat, Cultural Heritage of Ankara.

 

Doç. Dr. Hacer Nurgül BEGİÇ

Çankırı Karatekin Üniversitesi

Toplumsal Hafızada Kalanlar: Ankara-Kazan Örencik Köyü’nün Unutulmuş Dokumacılığı “Pala” Üzerine Bir İnceleme

Dünyada ulaşım ve iletişim ağının hızlanması, sanayi ve teknoloji alanındaki gelişmeler ve ticaretin küreselleşmesi kültürlerin giderek tek tipleşme tehlikesini beraberinde getirmektedir. İnsanlığın en önemli zenginliklerden biri olan kültürel çeşitlilik de bu gelişmeler nedeniyle her geçen gün azalmaktadır. Bu bağlamda dünyadaki birçok topluluğun kendine özgü dokuma kültürü de bu gelişmelerden etkilenmektedir. Tarihsel süreçte topluluklar ihtiyaçları olan dokumaları önceleri çevrelerinde kolayca ulaşabildikleri çeşitli liflerden üretmişlerdir. Zamanla meydana gelen gelişmeler yöresel dokumaların giderek ortadan kalkmasına neden olmuştur. Bu nedenle yok olan kültürel değerlerin kayıt altına alınmasının önemi her geçen gün artmaktadır.

Anadolu’da küçükbaş hayvancılıkla geçimini sağlayan bölgelerde hayvanlardan elde edilen yünler öncelikle kendi ihtiyaçları için değerlendirilmektedir. Bu bağlamda 1960’lı yılların başına kadar Ankara İli, Kazan İlçesi, Örencik Köyü’nde üretimi yapılan ve “Pala” adı verilen düz dokumaların bölgede ilk Türk toplulukların yerleşime geçmesi ile birlikte üretildiği sanılmaktadır. Yörede yetiştirilen koyun ve Tiftik Keçilerinden elde edilen yünler evlerde eğrilmiş ve Örencik Köyündeki dokuyuculara getirilerek tezgâhlarda çuval, mendil, heybe gibi eşyalar üretmek için dokunmuştur. İşlevselliğini zamanla kaybeden dokumalar günümüzde yaşlıların belleklerinde kalmış bir kültürel zenginlik olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmada, Örencik Köyünde “Pala” adı verilen ve üretimi bitmiş olan dokuma türü hakkında inceleme ve varılan sonuçlar ortaya konacaktır.

Anahtar Kelimeler: Ankara, Kazan, Örencik, Tiftik, Dokumacılık, Pala.

Things Remaining in the Collective Memory: A Research on the Forgotten Weaving "Pala" of Ankara/Kazan-Örencik Village

Acceleration of transportation and communication network in the world, developments in industry and technology, and globalisation of trade lead to the danger of standardisation of cultures. Cultural diversity which is one of the most important wealthiness of humanity decreases day by day due to these developments. In this context, the unique weaving cultures of many cultures are affected by these developments. In historical process, communities produced the weavings they need by using the fibres they can reach easily around them. Developments emerging in time caused traditional weavings to disappear. For this reason, the importance of recording the disappearing cultural values increases day by day.

In some regions of Anatolia, where people make a living from sheep and goat farming, the wools provided from the animals are utilised primarily for their own needs. In this context, until the beginning of 60s, the weavings named "Pala" which are produced in Örencik village of Kazan county of Ankara province,  are believed to start to be produced with the sedentism of first Turkish communities. The wools provided from the sheep and Angora goats of the region are spinned at homes and are weaved by the weavers of Örencik village to produce stuff such as sack, handkerchief and saddlebag. Weaving culture which has lost its functionality in time, welcomes us as a wealth only in the minds of old people. In this study,  a research about weavings named "Pala" -which is out-of-production- in Orencik village and the results of this research will be revealed.

Key Words: Ankara, Kazan, Örencik, Tiftik (Angora Wool), Weaving, Pala.

 

Hakan YILMAZ (Editör)

Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi

Ankara Ahi Cumhuriyeti: Siyasi Otorite Boşluğunda Ara Dönem Düzen Gücü Örneğinde

Siyasi otorite, bir yeri belirli dayanaklara sahip olarak yöneten güç demektir. Otorite boşluğu ise mevcut gücün o yer ve insanlar üzerinde ki etkisini bırakması veya kaybetmesi durumudur. Siyasi otoritenin kaybolması ise, toplumsal yapıda, sosyal, siyasal, ekonomik, güvenlik vs. başta olmak üzere birçok hususta kaotik gelişmeleri beraberinde getirmektedir. Bu durum insanlık tarihinin her döneminde hatta günümüzde dahi karşılaşılabilecek bir gerçektir.

Çalışmamız, 1290-1354 yılları arasında, Ankara’da siyasi otorite boşluğunda bir düzen gücü olarak addettiğimiz Ankara Ahi Cumhuriyeti örneğinde Ahilik’in tarih ve siyaset bilimi açısından ‘’bir ara dönem düzen gücü’’ olarak incelemeyi öngörmektedir.

Ahilik, XIII. yy’da Anadolu’da esnaf ve sanatkârlar arasında yaygın olarak ortaya çıkan sosyo-ekonomik bir örgütlenme iken; Ahiler, 1290-1354 yılları arasında Ankara ve civarında farklı bir davranış sergilemişlerdir. Öyle ki adeta bağımsız bir hükümet hatta bir cumhuriyet olarak da addedilen bu durum, araştırmamızın ana eksenini oluşturmaktadır. 

1243 Kösedağ Savaşı’ndan sonra Anadolu Selçukluları’nın parçalanma sürecine girmelerinin ardından birçok Anadolu şehrinde zaten sosyal bir kurum olarak varlığını devam ettiren Ahilerin özellikle Ankara’da bir ara dönem düzen gücü kurmaları çok önemlidir. Bu durum Ankara ve civarı sosyo- kültürel dinamiklerinin ve kodlarının tesiriyle de gerçekleşmiştir.

Çalışmamız, Ahilik’in bahsi geçen yıllardaki yönetim ağırlığını, siyaset felsefesi açısından ilk kez ‘’siyasi bir otorite boşluğunda ara dönem düzen gücü’’ olarak ele alıp; bu duruma yol açan maddi ve manevi etmenleri konjönktörel etkileri de göz önünde bulundurarak işlemiştir.

Anahtar Kelimeler: Ankara, Ahilik, 1290-1354 yılları, Otorite boşluğu, Ara dönem.

 

Ahi Republic of Ankara: In Sample of Interim Period Organization Power in Political Authority Gap

Political authority means the power which manages a place by having specific basis. Authority gap is a situation that available power leaves or loses its influence on this place and people. Disappearance of political authority brings with chaotic developments in many matters especially social, political, economic, security etc. in social structure. This situation is a truth which can be encountered in every period of history of humanity, even today.

Our study prescribes to examine Ahi Community in sample Ahi Republic of Ankara that we consider as an organization power in political authority gap in Ankara in between the years of 1290-1354, in terms of history and politics as “an interim period organization power”.

While Ahi community was a socio-economic organization occurred mostly among crafts and artists in Anatolia in XIII century; Ahis adapted a different manner in Ankara and its circle in between the years of 1290-1354. So much so that, this situation which is considered as an independent government even a republic, is forming the main axis of our research.

After 1243 Kösedağ War, after Anatolian Seljuks entered into fragmentation process, it is important that Ahis which are already continuing its continuity as a social organization in many Anatolian cities, establishes an interim period organization power especially in Ankara. This situation is realized with the influence of socio-cultural dynamics and codes of Ankara and its circle.

Our study discusses the management weight of Ahi community in mentioned years in terms of political philosophy as “interim period organization power in a political authority gap”; handles material and nonmaterial factors by considering also cyclical factors leading to this situation.

Key Words: Ankara, Ahi Community, 1290-1354 years, Authority Gap, Interim Period.

 

 

Doç. Dr. Halil Altay GÖDE ve Fatma KOÇER ERTÜRK (Yüksek Lisans Öğr.)

Süleyman Demirel Üniversitesi

Anadolu Halk Masallarında Bir İmtihan Unsuru Olarak “Sabır”

Sabır, Âlem-i Ervah’dan yola çıkan insanın erginlenme yolunda aşması gereken sınavlara dayanabilmesidir. Zira dünyanın bir sınanma yeri olduğu başta kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim olmak üzere, peygamberler tarihinde ve peygamberlerin hayatlarının çilelerle dolu olmasında karşılaştığımız bir gerçektir. Türk halk anlatılarının önemli bir bölümünü teşkil eden masallarımızda da kahramanın yolculuğu ‘yola çıkış, erginlenme ve dönüş’ aşamalarından meydana gelir. Masallar olağanüstü kahramanların başından geçen olağanüstü olaylar gibi görünse de, ait olduğu toplumun kültüründen, gelenek ve göreneklerinden izler taşır. Toplumun duyguları, düşünceleri, hayata bakış açısı masalın ruhuna işlemiş vaziyettedir.

Erginlenme yolunda maceraya çıkan kahraman, çeşitli zorluklarla mücadele etmek, sabır imtihanından başarıyla geçmek zorundadır. Sabır belanın ilk geldiği anda ona dayanabilmek, göğüs gerebilmek, sessiz kalabilmektir. Biz bu çalışmamızda Türkiye’nin farklı bölgelerinden derlenmiş çok sayıda masalı inceleyerek, sabır imtihanlarını tespit etmeye çalıştık.

Anahtar Kelimeler: İmtihan, Masal.

‘Patience’ as an Examination Element in Anatolian Folk Tales

Patience is the case of a person being able to endure the examinations s/he has to get over in the way of maturing. The fact that the world is a place of examination is a reality that we can see in the Quran chiefly as well as in the lives of the prophets full of suffering. Likewise, in our tales forming an important part of Turkish folk narrations, the journey of the hero consists of three phases, namely, starting, maturing and returning.  Although tales seem to be events that super heroes face, they carry traces of the culture they belong to. Societies’ thoughts, emotions and views of life are imprinted in the spirit of tales.

Hero seeking adventure in the way of maturing has to cope with difficulties and pass the exam of patience. Patience is being able to endure and stay silent at trouble’s moment of first coming. In this work, we tried to analyse a lot of tales compiled from different regions of Turkey and determine examinations of patience.

Key Words: Examination, Tales.

 

Arş. Gör. Hasan GÜZEL

Hacettepe Üniversitesi

Eski Uygur Sivil Belgelerinde İktisat Terimleri

Turfan Uygurları, kendi dönemlerinden önce kurulan Türk devletlerine oranla farklı bir yaşam tarzı benimsemişlerdir. Yerleşik hayat düzeninin tüm özelliklerini yansıtan Uygurlar komşularıyla ticari ilişkilere önem vermişlerdir. Uygur döneminden kalma -çoğu çeviri olan- dini metinlerin dışında, kişisel ve sosyal hayatla ilgili din dışı metinler de önemli yer tutar. Dini metinlere göre daha az olan bu metinler, Uygur halkının sosyal ve ekonomik durumunu yansıtması bakımından çok önemlidir. Bu çalışmada eski dönem Türk kültüründe önemli yer tutan iktisat hayatının, Eski Uygur Sivil Belgeleri’nde geçen iktisat terimleri yoluyla ortaya çıkarılması amaçlanmıştır.

Araştırmada kullanılan belgelerin üretildiği alt yapının anlaşılması için öncelikle Eski Uygurların tarihi ve edebiyatı, Eski Türklerin iktisat hayatı ve Uygurların, Türklerin iktisadî hayatına kattığı yenilikler üzerinde durulmuştur. Eski Uygur Sivil Belgelerinde tespit edilen genel iktisat terimleri, ticarette rol alan kişilere verilen adlar, ticareti yapılan ürünlere verilen adlar, ticarette kullanılan ödeme araçlarına verilen adlar, ticarette kullanılan ölçü adları, vergi adları ve ticaret hukuku ile ilgili terimler incelenmiştir.

Uygur Sivil Belgeleri’nde geçen iktisat ile ilgili tüm terimler semantik açıdan belirlenmeye çalışılmış ve kökenleri hakkında bilgi verilmiştir. Terimlerin, Eski Uygur Sivil Belgeleri dışındaki Eski Türkçe ve Orta Türkçe dönemi eserlerinde geçen anlamlarına da bakılmıştır. Terimlerin, Çağdaş Türk dili ile ilişkilendirilmesi ve bugünkü durumun ortaya konulmasına da çalışılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Eski Uygur Türkçesi, Eski Uygur Sivil Belgeleri, Türk Dili Tarihi, İktisat Terimleri, İktisadî Hayat, Türk İktisat Tarihi.

 

The Economy Terms in the Old Uigur Civil Documents

Turfan Uigurs adopted a different life style from the other old Turkish states. Representing characteristics of sedentary way of life, Uigurs gave importance to commercial relationships with their neighbours. Except the religious texts remained from Uigur period –which are mostly translations – personal and non-religious texts about social life also have an important role. Non-religious texts are less in number comparing to religion texts. However, they represent social life and economic situation of the Uigur’s. In this study it is aimed to discover the economical life of early Turkish culture examining economic concepts of old Uigur civil documents.

In order to understand details of the documents used in this study, the old Uigur’s history and literature, old Turk’s economic life and the Uigur’s influence on Turk’s economic life is explained, firstlyt. General commercial terms in old Uigur civil documents, nomenclatures for economical actors and goodsnames, terms of taxes and terms about commerical law is studied.

 

Beside semantically identifying and morphologically explaining whole terms about economy in the Uigur civil documents, meanings of the terms at Old Turkish and Middle Turkish are studied and also associated with Modern Turkish Language.

Key Words: Old Uigur Turkic, Old Uigur civil documents, The History of the Turkish Language, economic terms, economic life, , Turkish economy history.

 

Yrd. Doç. Dr. Hatice Kübra UYGUR

Mardin Artuklu Üniversitesi

Ankara Ferfene Günleri

Anadolu’nun toplumsal hayatında geçmişten günümüze yer alan toplu eğlenme anlayışında önemli yer alan eğlencelerden biri, Ankara’da yapılan Ferfene günleridir. Aydınlanma, aydınlatma anlamlarına gelen ve toplumsal hayatta önemli işleve sahip bu geceler hemşehri toplantısı olmasının yanı sıra sınıf farkı gözetmeksizin birlikteliğin yaşandığı eğlence ve kültür ortamlarıdır. Toplumsal cinsiyet açısından değerlendirildiğinde ise  kadın ve erkek Ferfenesi olarak düzenlenen eğlencelere rastlanmaktadır. Geleneğin öğrenildiği ve aktarıldığı ortamlar olarak Ferfene; somut olmayan kültürel mirasın unsurlarındandır. Toplumsal yardımlaşmayı, eğlemeyi, eğitmeyi sağlayan geleneksel kültürde işlevsel öneme sahip olan Ferfene, Anadolu’nun farklı şehirlerinde de aynı adla yaşatılmaktadır. Kendine özgü icrası olan Ferfeneler sayesinde gelenek öğrenilerek aktarılmakta ve böylece sürdürülebilmekteydi.

Anahtar Kelimeler: Ankara, Ferfene, Eğlence, Gelenek, Kültür.

 

Ankara Ferfene Days

From past to present, one of the important entertaining events that take place within the sense of entertainment of the Anatolian social life is the Ferfene days in Ankara. These nights, besides meaning enlightenment and have a significant function in the social life, are the platforms of entertainment and culture that the synergy is lived without any class distinction. Considering the gender, entertainments like Ferfene events for women and men are seen. As the environments in which the tradition is learned and transferred, Ferfene is one of the elements of the intangible cultural heritage. Ferfene, which has a functional importance in the traditional culture enabling social cooperation, entertainment and education, is kept alive in different cities of Anatolia. By means of these Ferfene nights, which have a unique way of performance, the tradition is transferred by learning and thus maintained.

Key Words: Ankara, Ferfene, Entertainment, Tradition, Culture.

 

Hilal TAVUKÇU (Yüksek Lisans Öğr.)

Hacettepe Üniversitesi

Efsanelerle Kazan

Kazan, tarihi ve kültürü bakımından Ankara’nın en eski yerleşimlerinden birisidir. Gerek Satı Kadın Müzesi gerekse kavunu ile meşhur olan Kazan ilçesi efsaneler bakımından da oldukça gelişmiştir. Efsanenin kendi içinde barındırdığı inanma, olayı anlatan kişinin, anlatılan şeyin gerçekten olduğunu kabul etmesi ile mümkün olur. Bu özellik ise efsaneyi masaldan ayırır. Efsanelerin içerisinde anlatılan olağan üstü nitelikler, gerçek hayatla bağdaşmıyor gibi gözükse de anlatan ve dinleyen kişi için sanki yanı başında gerçekleşiyormuş gibi bir izlenim uyandırır. Ayrıca aynı efsanenin farklı il ve ilçelerde anlatıldığı görülmektedir. Aynı olay, farklı yerlerde anlatılma imkânı bulurken, bölgenin kendi şartları ve kültürel özellikleri aktarıldığı yerlere uyum sağlar. Örneğin, Afyon İli Emirdağ İlçesinde anlatılan “Kırk Kız Kuyusu”  efsanesinin Isparta İlinde de anlatıldığı ve bu olaya inanıldığı görülmektedir. Bu makalede ise Ankara’nın Kazan İlçesinde anlatılan “Dede Ağaç” efsanesine yer verilecektir. Bu efsanenin farklı yerlerdeki varyantları da aktarılmaya çalışılacaktır. Dede Ağaç Efsanesinin Kazan Kültürüne katkısı, kültürü ve onu oluşturan insanları nasıl etkilediği de bu makalenin temel noktalarını oluşturacaktır.

Anahtar Kelimeler: Efsane, Memorat, Ağaç.

Legens of Kazan

Kazan in terms of its history and culture is one of the oldest cities of Ankara. While it’s famous for Lady Sati Museum and melons, Kazan district is also known with its legends. It’s possible to believe in a legend only if teller accepts that it is real. This feature seperates legends from stories. Even if extraordinary qualities of the legend may make it sound like unreal, for the teller and the audience it feels like they experience the legend at that moment. It’s also seen that the same legend can be told in different cities and districts. While the same event finds the opportunity to be told in different places, it blends with region’s own terms and cultural characteristics. For example, “Forty Girls Well” legend told in the province of Afyon Emirdağ district is also told and believed to be true in Isparta province. In this article, the legend of “Grandfather Tree” which is told in the province of Ankara Kazan district will be included. We’ll also try to cite variants of this legend found in different districts. The contributions and influence of the legend of Grandfather Tree to the culture and people of Kazan will also be the main points of this article.

Key Words: Legend, Memorate, Tree.

 

Öğr. Gör. Hülya KAYNAR

Cumhuriyet Üniversitesi

Ankara-Kazan Yöresi Çorap ve Patik Motifleri ve Çağdaş Tasarımlar

 

Yüzyıllardır Anadolu’da yaşayan Türk toplumlarında, kendi kullanım eşyalarını kendileri üretme yoluna gidilmiş ve çok değerli el sanatları ürünleri bu gereklilikten ortaya çıkmıştır.Metal, toprak, hayvan yünleri, kemikleri, bitkiler gibi doğada bulunan bütün materyalleri kullanarak, barınma, giyim, yeme içme, korunma gibi temel ihtiyaçlarını karşılayan ürünler üretmişlerdir. Bu ürünleri desen ve motiflerle süsleyerek sözsüz iletişim aracı olarak kullanmışlardır.

 

Bu el sanatlarından hammadde olarak hayvansal lif kullanılarak yapılan giyim ürünlerinden biri de çorap ve patiklerdir. Kazan ilçesi iç Anadolu bölgesinde karasal iklimde yer almaktadır. Kışın soğuk iklime sahip olduğu için el örgüsü çorap ve patikler kırsal kesimde halen kullanılmaktadır.

 

Bu araştırmada, Ankara Kazan yöresine ait geleneksel giysilerin bir parçası olan çoraplar incelenmiş ve çoraplara adını veren, kullanım yerini ve biçimini belirleyen çorap ve patik motiflerin anlamları günümüzde ki örnekleri üzerinde açıklanmaya çalışılmıştır. Kültürel miras özelliği taşıyan yaşayan el sanatlarımızdan çorap ve patikler üzerinde bulunan motiflerin unutulmaması için günümüz halı desenlerine uygulanan halı tasarım örnekleri verilmiştir.

 

Anahtar Kelimeler: Kazan, çorap, patik, desen, motif.

 

Ankara-Kazan Area’s Sock-Booties Motifs and Modern Designs

 

In Turkish community living in Anatolia for centuries, the goods produced for their own use and valuable handcraft products have been emerged from this requirement.  They produced products by using all the materials found in nature such as metal, soil, animal wool, bones, and plants to meet basic needs which are shelter, clothing, eating, drinking and prevention. They used these products, which are decorated with designs and motifs, as non-verbal communication tool.

One of these handcrafts is socks which is produced as clothing products whose row material is animal fiber. Sivas is located high altitude place because of its location. Hand-knitted socks is still used in rural areas because of its climate which has very cold winter and hot summer.

In this study socks are investigated which is part of traditional clothes of Ankara Kazan The meanings of the sock and booties patterns, which gives name to socks and determines usage fields and format, were explained on current examples.

Desing examples having transferred motifs from  socks and booties, which are living handcrafts having cultural heritage, are given to protect these motifs.

Key Words: Kazan, sock, booties, pattern, motif.

 

Doç. Dr. Hürrem Sinem ŞANLI ve Özge EZER (Yüksek Lisans Öğr.)

Gazi Üniversitesi

Mitolojilerde Zümrüd-ü Anka sembolü

Mitoloji yaratılışın, başlangıcın bilimidir. Kâinatın nasıl ve ne şekilde oluştuğunu, insanların hayvanların ve bitkilerin ilk defa niçin, nasıl ve ne şekilde meydana geldiklerini açıklamakta, insanların bu konudaki inanışlarını içine almaktadır. Böylece ortaya renkli ve zengin motiflerden oluşan bir sentez çıkmaktadır. Unutulmayan ve mitolojik çağdan tarihi çağa geçiş yapan efsanelerde yeni anlam kazanan motiflerden biri de  ''Kuş'' tur.

Efsaneler ile ilgili olarak sık sık anılan mitolojik kuşlardan biri de; Anka veya Simurg'dur. Anka veya Simurg, Kaf dağında yaşayan ve insan gibi düşünüp konuştuğuna inanılan efsanevi bir kuştur. Arapların “Anka”, İranlıların “Simurg” adını verdikleri, Türkçe'de ise her iki şekliyle birlikte “Zümrüd-ü Anka (Simurg u Anka) olarak adlandırılan bu hayali kuşa İslam edebiyatının ünlü isimleri eserlerinde yer vermiş ve onu konularının ana teması olarak ele almışlardır. Genellikle uçar vaziyette resmedilen simurg'un güneşten ve ateşten yaratıldığına, kuşların en güzel ve dirayetlisi olduğuna inanılır. Güzellik, bereket, kuvvet gibi kavramların simgesi olarak kullanıldığı kadar, şifa verici bir yaratık olarak da metinlerde yer alır. Çok geniş bilgi ve hünerlere sahiptir. Kendisine başvuran hükümdar ve kahramanlara akıl hocalığı yapar.

Bildiride, mitolojik unsurlar arasında efsanevi özellikleriyle yer alan Zümrüd-ü Anka Kuşu’nun özellikleri ve farklı mitolojilerdeki anlamları ele alınacaktır.

Anahtar kelimeler: Mitoloji, Zümrüd-ü Anka, efsane, sembol.

 

Simurg Figure in the Mythos

Mythology is the science of creation and the inception. It clarifies how and in what way the universe arised, people, animals and plants occured; it involves the believes of people on this topic. Thus and so, a synthesis consisting of colorful and rich motives show sup. Bird takes on a new meaning in the legends which are unforgettable and were switched from the mythological ages to historical ages.

One of the mythological birds mentioned in the legends is “Phoenix” or “Simurg”. “Phoenix” or “Simurg” is a mythical bird which lives in Mount Kaf and is belived to think and talk like human beings. In Turkish it is called Zümrüd-ü Anka (Simurg u Anka) which is the combination of its Arabic name Anka (Phoenix) and Persian name Simurg; and this imaginary bird was mentioned in the literal works of the Islamic Literature writers as a main character of their storylines. Simurg which is usually sketched on the fly, is believed to be created from the sun and the fire, and to be the most beautiful and the most persevering bird of all. It symbolizes beauty, plentifulness and power besides; it is described as a healer creature in the texts. It has a deep knowledge and a lot of skills. It mentors the heros and the emperors who consults with it.

In the paper, the features and the different meanings in other myts of Simurg will be discussed which takes part with its mythical features in the mythological elements.

Key Words: Mythology, Zümrüd-ü Anka(Phoenix), mythology, legend, symbol.

 

Yrd. Doç. Dr. Hüsamettin KARATAŞ

Ankara Üniversitesi

Kazan ve Çevresindeki Ziyaret Yerleri ile İlgili İnanç ve Uygulamalar

Ziyaret fenomeni, tarihi süreç içerisinde çeşitli kültürlerde ve dinlerde karşılaşılan bir olgudur. Kültürel ve dinsel açıdan farklılıkların yanı sıra benzerlikleri de bünyesinde barındıran bu olgu, doğrudan ya da dolaylı olarak doğaüstü güçlerle kurulan ilişkiler çerçevesinde kutsalın tezahür ettiğine inanılan mekânlardaki inanç ve uygulamalardan oluşur. Dindar insan için bu türden kutsal mekânlar; olağanüstü ve gizemli yerlerdir. Bu yerlerin manevi bir güçle temasından dolayı çoğu zaman insanlara huzur, güven ve koruma sağladığına inanılır. Türkiye’de kutsallık atfedilerek ziyaret edilen mekânlar genel olarak kendilerine Allah dostu, evliya, veli, eren, alperen, zahit, şeyh, seyit, gazi, şehit, mübarek, pir, dede ve baba gibi isim ve sıfatlarla anılan kişilere ait mezarlardır. Bunun yanında İslam öncesi Türk inançlarının etkisiyle kutsal kabul edilen dağ, taş, ağaç, göl ve su kaynakları da bu türden ziyaret yerleri arasında kabul edilir. Ziyaret yerlerindeki inanç ve uygulamalarda farklı dilek,  istek ve beklentilerin ön plana çıktığı görülür. Söz konusu inanç ve uygulamalar hem Türkiye’nin hem de diğer Türk topluluklarının yaşadığı hemen her yerde yaygın olarak karşımıza çıkar. Bildiride, Türk halk dindarlığının anlaşılmasına önemli katkı sağlayacağını düşündüğümüz, Kazan ve çevresindeki ziyaret yerleri, bu yerlerle ilgili inanç ve uygulamalar incelenecektir.

Anahtar Kelimeler: Kazan, Ziyaret Fenomeni, Kutsal, Halk dindarlığı, Kutsal Mekân, Ziyaret yerleri.

 

Beliefs and Practices Related to Visiting Places in Kazan and İts Around

The phenomenon of visitation is a phenomenon which encountered in various cultures and religions in the historical process. This case which incorporates several similarities as well as differences in terms of cultural and religious, within the framework relationships established, directly or indirectly, with supernatural powers, come into existence from beliefs and practices believed to manifest in the holy places. For religious people such holy places are the extraordinary and mysterious place. Due to the contact with a spiritual power of this places, mostly, is believed to provide tranquility, safety and protection to the people. The places visited by attributing divinity in Turkey, generally, are tombs belonging to the persons which mentioned some names and titles such as ally of God, saint, wali, dervish, ascetics, sheikh, sayyid, veteran, martyr, blessed, patriarch, grandfather and father. In the meantime with the influence of the Turkish beliefs before the Islam, mountains, stones, trees, lakes and water resources are considered sacred and they also considered among the this kind visiting places. Between the beliefs and practices in visiting places, different wishes, desires and expectations can be seen. We can commonly come across with these beliefs and practices not only in Turkey but also in the other Turkish communities where they live. In this report, visiting places in Kazan and its around and beliefs and practices related to this places will be investigated which we believe will make a significant contribution to the understanding of Turkish people piety.

Key Words: Kazan, Phenomenon of visitation, Sacred, People piety, Holy place, Visiting places.

 

Yrd. Doç. Dr. İbrahim Ethem ARIOĞLU

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi

Halk Kültürünün Müzelenmesi ve Sunulması: Altındağ-Altınköy Örneği

Kültür, birey-toplum ilişkisi dikkate alındığında dinamik bir karakter yapıya sahiptir. İnsanın hayatın her alanında ürettiği ve ortaya koyduğu yani kendisine ait olan, dinamik karakterde olan her şey kültür olarak da ifade edilebilir. Kimlik bireyi tanımlarken aynı zamanda kendisi dışındakilerden farklılığı belirler. İnsan içinde olduğu kültürel yapının özellikleri ile bir kimlik sahibi olur.  Kültürel kimlik kendine özgü bir sosyal kültürel ortam içerinde inşa edilir. Kültürün değerlerinin yaşatılması ve geleceğe aktarılması halk kültürü ürünleri ve halk hayatının kendine özgü mekânları ve ortamları sayesinde gerçekleşir.

Son yıllarda halk kültürü ürünlerinin yaşatılması, aktarılması ve müzelenmesi konusunda çalışma ve projelerin çoğaldığı dikkat çekmektedir. Ankara’da Altındağ Belediyesi tarafından gerçekleştirilen Altınköy Açık Hava Müzesi ise, şehirde yaşayan insanlara köy hayatını çeşitli yönleriyle göstermeye çalışan bir proje çalışması olarak bunlardan birisidir.

Bu bildiride halk kültürü, kültürel kimlik, halk hayatının müzelenmesi konuları Altınköy Açık Hava Müzesi ekseninde ele alınarak halk bilimi müzeciliği açısından bir örnek olarak incelenecektir.

Anahtar Kelimeler: Halk kültürü, Gelenek, Kültürel kimlik, Müze, Altınköy.

 

The Presentation and Curation of Folk Culture: Altındağ-Altınköy Example

When the individual-society relationship is considered, it is seen that it has a dynamic structure of character. Everything human being produces in all fields of life which means everything belonging to it and possessing a dynamic character is qualified as culture. When the identity describes the individual, it also determines the differences outside itself at the same time. The individual would have an idetity owner by the characteristics of the cultural structure in which she or he lives. The cultural identity is built in a social-cultural medium peculiar to itself. Keeping the cultural values alive and transferring them to future is done by the products of folk culture and the specific localities and mediums of folk life.

It is observed in recent years that keeping the products of folk culture alive, and transferring and curation of them, the projects and works gradually increase. The Altınköy Open Air Museum built by Altındağ Municipality in Ankara is one of these projects work trying to show the village life to people living in cities with its various aspects.

The topics of folk culture, cultural identity, curation of folk life are handled within the axis of Altınköy Open Air Musem and examined in terms of folk science curation as an example in this proceedings.

Key Words: Folk culture, tradition, Cultural identity, Museum, Altınköy.

 

Prof. Dr. İlhami DURMUŞ

Gazi Üniversitesi

Kazan ve Çevresinde Eski Türk Kültürünün İzleri

Kazan ve çevresinde tarih öncesi devirlerden başlamak üzere çeşitli kültürler ortaya çıkmıştır. Coğrafi çevre şartları ve stratejik önemi Kazan ve çevresinde tarih öncesi devirlerden günümüze kadar kesintisiz bir iskânın gerçekleşmesine imkân vermiştir. Kazan ve çevresinde sırasıyla Hatti, Hitit, Frig, Kimmer, İskit, Pers, Galat, Roma ve Bizans hâkimiyetlerinden söz edilebilir. Selçuklu Sultanı Alp Arslan’ın 1071 Malazgirt zaferinden sonra, Anadolu’nun kapıları Türklere açılmıştır. Türkler 1073 yılında Ankara ve çevresine ulaşmışlardır. Anadolu’nun ortasında bulunan Ankara ve çevresinin Türkleşmesi ve İslamlaşması süreci de bu tarihten itibaren başlamıştır. Kazan ve çevresinin Türk yurdu haline gelişinde Türkçe şahıs, urug ve boy adları önemli bir yere sahiptir. 16. Yüzyıl itibariyle Anadolu’da tespit edilen 890 Oğuz boyu adı taşıyan yerleşim yerinden 49 tanesinin Ankara ve çevresinde olduğu bilinmektedir. 

Kazan ve çevresinde Oğuz boyu adı olarak Avşar, Alacaatlı, Bayat, Bayındır, Çepni, Dodurga, Eymür, İğdir, Karkın, Kayı, Kınık, Kızık, Peçenek, Üreğil, Yazır ve Yuva adlarına rastlanmaktadır. Ayrıca bu çevrede çeşitli eski Türkçe yer adları arasında Alpagut, Otacı, Süleler, Ozmuş, Bükeler vb. sayılabilir. Bu adlar eski Türk kültürünü yansıtmak açısından önemlidir. Kazan ve çevresinde eski Türk inanç ve geleneklerinin yaşatılması da kayda değerdir. Bu çerçevede at, kurt ve kuşlarla ilgili olanların yanında dağ, taş, ağaç ve suyla ilgili inançlar da belirgin bir şekilde görülmektedir. Kan kardeşliği ve dağlama geleneği ile bazı hastalıkların iyileştirilmesine yönelik gelenekler de eski Türk kültürünün izlerini göstermektedir. Şahıs ve yer adlarının yanında gelenek ve göreneklerin günümüzde de yaşıyor olması Kazan ve çevresinde Türk kültür unsurlarının köklülüğü ve sürekliliğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Anahtar Kelimeler: Türk, Oğuz, Kültür, Gelenek, İnanç.

 

Traces of Old Turkish Culture around Kazan

There appeared various cultures within the county of Kazan from the prehistoric times on. Its geographical conditions and strategic significance led to a continuous human habitation there. The region experienced the Hatti, Hittite, Phrigian, Cimmerian, Scythian, Persian, Galatian, Roman and Byzantine ages. After the Manzikert Battle in 1071 won by Alp Arslan, the Saljukid emperor, gates of Anatolia were opened for the Turks, who reached Ankara and its vicinity in 1073. The process of Turkification and Islamization of the Ankara region started from then on. Personal and ethnic names of Turkish origin are very important in making Kazan a Turkish home. Of the 890 ethnic names of Oğuz origin, found in Anatolia as for the 16th century, 49 were within the Ankara region.

The names Avşar, Alacaatlı, Bayat, Bayındır, Çepni, Dodurga, Eymür, İğdir, Karkın, Kayı, Kınık, Kızık, Peçenek, Üreğil, Yazır and Yuva occurs within the Kazan region as Oğuz origin ethnic names. Besides, there are Old Turkish names such as Alpagut, Otacı, Süleler, Ozmuş, Bükeler, etc. These names are significant in terms of reflecting Old Turkish culture. It is also very notable that old Turkish believes and traditions survive still in the region to a great degree. As well as those concerning with horses, wolves and birds, the believes about mountains, stones, trees and water are visible in daily life. Some traditions like blood-brotherhood, cauterization and some treatments for some diseases also descent from old Turkish culture. The fact that traditions and believes still stand today, besides the personal and ethnic names, displays clearly the very constructiveness and continuity of Turkish cultural elements in and around Kazan.

Key Words: Turks, Oğuz, Culture, Tradition, Belief.

 

Prof. Dr. İlseyar ZAKİROVA

Tataristan İlimler Akademisi’nin Dil, Edebiyat ve Sanat Enstitüsü

Ebe Ninelerinin Halk Hayatındaki Görevi ve Yeri

 

Bu bildirimizde ebe nineleri hakkında söz edeceğiz. Ebe nineleri – doğum zamanında yardımcı, çocuğu kabul eden kadınlardandır. Bu kadınlar genellikle yaşlı, kendi mesleklerini kızlarına öğretmişler. Bu iş böylelikle nesilden nesile geçerek, anneden kızlara geçmiş.

Tatar halkının anneler ve ninelerle bir seviyede saygıya layık, bütün insan tarafından saygı gösterilen ebe nineleri hakkında şimdi sadece kitaplardan okuyup biliyoruz. Tatarlar yaşayan şeçitli bölgelerde ebe ninelerini çeşitli adlandırmaktadır: kendek ebi,  mamay, kortkayak, kenteklegen mamay, appay kortkayak, ineke, inelekkolaka, kolagine vb.

Ebe nineleri kendi işlerinin ustaları olmuşlar. Şimdi halkta sadece ebe nineleri hakkında hatıralar saklanmaktadır, onlar yardımında çocuk doğuran kadınlar onları saygı ve iyi sözle hatırlıyorlar. Tecrübeli ebe ninesi çocuğu çok kolay kurtulmaya yardım etmiş, zor olaylarda, çocuk doğru gelmediği zamanlarda, ebe nineleri annenin ömrünü saklayarak, çocuğa zarar getirmeden doğurmaya yardım etmeyi bilmişler. Tatar halkında çocuğu ebe nineleri tarafından doğurtma geleneği XX yüzyılın ortalarına kadar devam etmiş. 1960 yıllarında ebe ninelerinin faaliyetlerini yasaklama neticesi olarak bu iş kayboluyor.

Ebe nineleri bebek doğacak eve girerken, çocuk doğumu zamanında, çocuğu kundaklarken söylenen şiir metinleri, kelimeler olmuş. Çeşitli töreler yapılmış. Bu töre ve metinlerin amacı – annenin sağ olup, çocuktan kolay kurtulmayı isteme, çocuğun sağlıklı, mutlu olmasını sağlamaya çalışmak, anne ve çocuğu kara güçlerden, büyülerden saklamaktır.

Tatar folklorunda ve edebiyatta ebe nineleri hakkında çeşitli bilgi bulunmaktadır. Mesela, ‘Ak Kübek’ destanında gebe nineleri – ineleklerin doğmaya isteyen çocukları doğru doğmaya kandırması tasvir edilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Tatar folkloru, ebe nineleri, çocuk doğumu.

 

Grandmother of Midwives’ Task and Place in Public Life

The point at issue is about midwives. Midwives are specialists in childbirth, postpartum, and well-woman health care. These women were usually in advanced age; consequently they handed on the torch. Thus, it was handed down from generation to generation, passed down from mother to daughters.

Nowadays the information about Tatar mid wives are on a par with mothers and grandmothers, worthy of respect, regarded with reverence are presented only in people recollection. Midwives were masters of their craft. Until now people cherished the memory of midwives; women giving birth with their help, called them with a good memory. Experienced midwives helped to give birth when were certain more difficult deliveries, when a baby was in a posterior position, using non-invasive techniques to save mother`s life. This process among Tatars lasted until the middle of the 20th century. In 1960s as a result of the interdiction midwives` working practice, this activity disappointed.

Midwives told set expressions, poems, texts when they enter a house, deliver and do up a baby. There are many various customs were accomplished. The purpose of the execution of a forementioned texts and customs: to desire to give birth successfully, healthy, ward off the evil eye, black magic and goety.

We can find various information about midwives in Tatar folk and literature. For example, the epic poem “Akkubek” describes the act of midwives` imploring for babies unwilling to be born. Tatar popular legends tell about devil wives giving birth with the help of midwives.

Key Words: Tatar folklore, midwife, child birth.

 

Irina YUZVYAK (Doktora Öğr.)

Ukrayna Milli Bilimler Akademisi

Türk ve Ukrayna Halk Atasözleri ve Deyimlerinde Aile Kavramı (Kültür ve Dil Karşılaştırmalı Özellikleri)

Atasözleri ve deyimler halk zihniyeti, halkın kültür zenginliği ve özellikle dil özelliklerini çok net bir şekilde yansıtmaktadır. Herhangi bir dilde atasözleri dil araştırmaları için güçlü bir kaynaktır. Çünkü atasözleri ve deyimler kuşaktan kuşağa kaydedilen halk tecrübesini, geleneğini, adetlerini, kültürünü, estetik ve manevi değerlerini göstermektedir. Atasözlerinin ve deyimlerin dili manevi ve maddi kültürün izlerini taşımaktadır.

Bu makalemizde önemli folklorik malzeme, olan Türk ve Ukrayna atasözleri ve deyimlerinde ortaya konmuş olan aile ve akrabalık ilişkileri silenin kurulması, sile üyeleri ve aralarındaki etkileşim boyutlarında ele alınıp kültürel ve dil bakış açısıyla değerlendirilmeye çalışılacaktır. Aile konusu çeşitli boyutlarıyla incelenirken, ilgili çok sayıda atasözü ve deyim içinden belli başlıları seçilerek verilecektir.

Türk ve Ukrayna atasözleri ve deyimlerinde ortaya çıkan aile ve akrabalık anlayışının incelenmesinin kültürel açıdan iki önemi vardır:

Öncellikle Türk ve Ukrayna atasözleri ve deyimleri, Türk ve Ukrayna toplumların kültürünün bir ürünüdür. Türk ve Ukrayna toplumlarını ve ailesini birleştiren, bütünleştiren bağları, aynı zamanda bu süreçte ortaya çıkan problemleri tespit edebiliriz.

İkinci olarak, Türk ve Ukrayna atasözleri ve deyimleri aynı zamanda Türkçe ve Ukraynacanın dil ürünüdür. O açıdan da araştırma yapılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Türk ve Ukrayna Halk Atasözleri, Deyimler, Aile Kavramı, Kültürel ve Linguistik Karşılaştırma.

 

Concept of the Family in the Turkısh and Ukrainian Folk Proverbs and Idioms (Cultural and Linguistic Comparable Specialties)

Proverbs and idioms vividly represent the mentality of the people, their cultural richness and especially language features. Proverbs and idioms of any language are powerful resource for linguistic researching. They pass from generation to generation people's experiences, traditions, and culture, esthetics and material values. Also proverbs and idioms carry cultural traces, fingerprints of the moral and material culture. In this article we will show folk material of the Turkish and

Ukrainian idioms that reflect family and relationships. There are two important aspects in our researching of the Turkish and Ukrainian idioms and proverbs relating to the family and family relations.

First of all, Turkish and Ukrainian proverbs and idioms are the product of Turkish culture and Ukrainian societies. In the study, we can follow the link that connects Turkish and Ukrainian society in matters of family and family relationships, and problems that arise in the process.

Secondly, Turkish and Ukrainian proverbs and idioms are the product of Turkish and Ukrainian languages. This aspect will also be taken into consideration.

Key Words: Turkish and Ukrainian folk proverbs, idioms, concept of the family, Cultural and linguistic compare.

 

Doç. Dr. Kubilay KOLUKIRIK

Ahi Evran Üniversitesi

Kazan’da Yaşayan Halk Sanatçısı Ali Seven’in Halk Müziği Besteleri ve Müzikal Çözümlemeleri

Toplumlarda halkın geleneğe bağlı maddi ve manevi kültürünün tespit edilerek kuşaktan kuşağa aktarılması, kültürel gelişimin açısından önemlidir. Bu bağlamda alan araştırmaları ve çeşitli yörelerde yaşamış ya da yaşamakta olan halk ozanları ve âşıklık geleneğini sürdüren halk sanatçılarının biyografileri ve eserlerinin tespit edilerek incelenmesi Halkbiliminin konusudur. Bu araştırmalardaki amaç şüphesiz milletin kültürel birliğinin sağlanarak geliştirilmesi ve mahallî kültürün önce milli kültür haline daha sonra da insanların ortak kültürü olan evrensel kültür haline getirilmesidir.

Bu incelemenin konusu, bir yöreye ait halk türkülerinin derlenmesi değil, Ankara’nın Kazan ilçesinde yaşamakta olan halk sanatçısı Ali Seven ve onun halk müziği formundaki eser örnekleridir.  Bu konuda Halkbilimi bağlamında yapılmış bir çalışmanın olmaması bizi bu çalışmayı yapmaya sevk etmiştir. Eserleri incelendiğinde Türk halk müziği repertuarına önemli katkılar sunacaktır. Çalışmada Yarı yapılandırılmış Görüşme Formu ve Gözlem yöntemleri kullanılmış, eserler bilgisayarda nota yazımı programı ile notaya alınmıştır. İncelememiz betimsel niteliktedir.

Anahtar Kelimeler: Ali Seven, Ali Seven’in besteleri, Kazan Müzik Kültürü.

 

Living in Kazan People's Artist Ali Seven Folk Music Composition and Musical Analysis

Depending on people's tradition in the community of material and spiritual culture to be identified and transferred from generation to generation, it is important in terms of cultural development. The identification of this context, research and lived in various locations or to live in the troubadour and minstrel tradition continued its folk artist biographies and works of folklore is subject to be examined. The development objective of providing undoubtedly the nation's cultural unity of research into national culture and local culture before the universal culture which is then turned into the common culture of the people.

The subject of this investigation, not a compilation of folk songs of the region, Ankara's Kazan folk artist who lives and works in the town of Ali Seven are examples in the form of its folk music. The absence of a study on this issue in the context of folklore has referred us to do this work. When examined Works will provide important contributions to Turkish folk music repertoire. Working in Semi-Structured Interview and observation methods are used, works with music notation program has been on the computer. Our investigation is descriptive.

Key Words: Ali Seven, Ali Seven’s compositions, Kazan Music Culture.

 

 

Doç. Dr. Leman SULEYMANOVA ve Mesheti SULEYMANOVA

Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi Folklor Enstitüsü

Haylaçı Senem’in Hayatı ve Yaratıcılığı

Azerbaycan'da bir zamanlar yaygın olan tambur sanatı günümüzde sadece Zakatala-Balaken bölgesinde yaşıyor. Bu bölgede tambura dambır, dambırla söylenen şarkılara ise hayla diyorlar. Bölgede hem kadın, hem de erkek dambırçılar olmuştur. Bu sanatçılardan biri de Balaken dambırçıları arasında özel bir yere ve öneme sahip Haylaçı Senem`dir. Senem hem dambır ifa ettiği, hem de iyi hayla söylediği için Haylaçı Senem ismini vermişler. Balaken söyleyicilerinin verdikleri bilgilere göre, Haylaçı Senem Balaken'de herkes tarafından tanınan ve sevilen sanatçı olmuştur. Senem'in oldukça üzücü kaderi kaderi olmuştur. Kara sevdasının etkisiyle o, eline dambır alarak üzüntülerini haylaları aracılığıyla iletmiştir. Kara sevda yaşayan Senem, kadın kıyafetini çıkarıp atarak erkek kıyafeti giyiyor ve ömrünün sonuna kadar erkek gibi giyiniyor. Senem ancak erkek kiyafeti giymekle yetinmemiş aynı zamanda erkekler gibi at sürüp, erkek işleriyle de uğraşmıştır. O, I. Aşıklar Kongresi'nin kadın katılımcılarından biri olmuştur.

Haylaçı Senemin I. Aşıklar Kongresi'nin diğer katılımçılarından biri olan Aşık Bilalle değişmesi de malumdur. Ünlü alim Azize Caferzade bu Kurultaydan sonra Haylaçı Senem`le görüşmüş, ondan 200 hayla kayda alarak yayınlamıştır. Ancak maalesef, Azize Caferzade tüm bölge halkı arasında Haylaçı Senem olarak bilinen ustadı Aşık Senem olarak takdim etmiştir. Bu, belki de Senem'in I. Aşıklar Kurultayına katılımıyla ilgilidir. Bugün de Senem'in okuduğu haylalar ve kaderi ile ilgili çeşitli rivayetler halk arasında dolaşmaktadır. Onun bir zamanlar dile getirdiği haylaların bir kısmı halk manilerine karışsa da, bir kısmı bugün de Haylaçı Senem'in adı ile okunmaktadır. Senem dambırda "Çay Taşı, Çaylak Taşı", "Yerel Hava", "Garip Hava" vb. dambır şarkılarını da ustalıkla ifa edermiş. O, Balakenin imecilerine, düğünlerine ve el şenliklerine hep dambırı ile katılır ve gönülleri fethedermiş.

Biz bu arazide folklor metinleri derlerken söyleyicilerin hepsi bizimle Haylaçı Senemle bağlı hatiralarını paylaşıyor, veya onun okuduğu haylalardan örnekler söylediler. Tüm bunlar hala Haylaçı Senemin bölgedeki insanların akıllarında bir iz bırakdığını ve sevildiğini gösteriyor.

Anahtar Kelimeler: Balaken, hayla, dambır, Senem, aşık.

 

The Life Story and Creativity of Haylachi Sanam

Tanbur profession was famous in Azerbaijan before. But it is living only in the Zagatala-Balakan region now. Tanbur is called dambir in this region; songs performed on dambir are called hayla. There are women and men dambir performers in this region. One of such artists is Haylachi Sanam – having special place among Balakan dambir performers. Sanam was performing dambir successfully, was singing haylaes very well too. Therefore people were calling her Haylachi Sanam. According to investigations, everybody were knowing Haylachi Sanam very well as artist and loving her. Her has very sad fate. With influence of the unfortunate love, she took dambir, showed own pain to people with haylaes. Her love finished mournful and therefore she put off women clothes, put on men clothes and she was wearing such till the end her life. Sanam has put on men's clothes and she has shown  difficult labour always. She was one of the woman participants of I. Ashugs Congress. Sanam has taken part in competition of word and thought with Ashug Bilal – participant of the I Congress of Ashugs. Prominent scientist Aziza Cafarzada met her after congress and gathered 200 haylaes from her and printed.

But unfortunately, Aziza Cafarzada presented Haylachi Sanam as Ashug Sanam. Supposition, it is connected with her participation in I. Ashugs Congress. Sanams haylaes and legends connected with her fate are famous among people. Some parts of these haylaes mixed with bayati, but in some haylaes Sanams authorship is protected. She was performing "Çay daşı, çaylaq daşı", "Yerli hava", "Qərib hava" and other songs on dambir successfully. She was taking part with dambir in Balakan weddings and in national holidays.

When we gathered folk-lore texts in this region people spoke us interesting memories about Sanam. They sang us her haylaes, too. All these facts show Haylachi Sanam lives in the memories of people of this region now.

Key Words: Balakan, hayla, dambir, Sanam, ashug.

 

Öğr. Gör. Leyla ÇINAR ALGÜL

Doğu Akdeniz Üniversitesi

Kıbrıs Halk Mimarisinde Geleneksel Konut ve Değişen Mekan Kullanımı

Bu bildirinin konusu halk mimarisinde geleneksel konut ve mekanların kullanım özellikleri   özelinde “Avlulu Sundurmalı” konut’un işlevsel kullanımını kapsamaktadır. Halk mimarisi, bir başka deyişle kırsal mimarlık; yapıldıkları dönemin sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik yapısını göstermekle birlikte, o dönemin planlama ve mimari biçimini de yansıtan konutlardır. Genellikle organik, pragmatik ve süsten çok fonksiyonel ihtiyaçlara göre gelişim göstermektedir. Halk mimarisi konut kullanıcılarının değişen yaşam koşullarıyla birlikte, kültürel yaşamın getirdiği mekansal ihtiyaçları ve sosyo-ekonomik durumlarına göre mekan kullanım şekli de günümüzde değişmektedir. Bu değişimler kapsamında Büyükkonuk (Kom-i Kebir) köyü’nde gözlem ve görüşme yoluyla gerçekleştirilen alan araştırması bu bölgede halk mimarisi açısından önemli sayılabilecek zengin bir kültürel varlığın yer aldığını göstermektedir. Bu kültürel varlık içerisinde özellikle köyde geleneksel konut mimarisi çeşitlilik sergilemektedir. Köyde, değişen yaşam koşulları ve konut kullanıcı farklılığı sonucu, özellikle son 10-15 yılda gerek köy kapsamında gerekse halk mimarisi kapsamında yapılan konutların mekansal fonksiyonel değişimi görülmektedir. Bu değişimler içerisinde bu bildiri, Kıbrıs halk mimarisi içinde en yaygın ve temel tiplerden biri olan Avlulu Sundurmalı, halk dilinde ‘Sündürmeli’ geleneksel konut örneğinin, özgün mekânsal kullanım kurgusu ile bugünkü hızlı yaşam döngüsü içerisindeki Avlulu Sundurmalı konut’un mekansal kullanım içinde işlevsel-anlamsal boyutları açısından farklılıklarını ortaya koyup, çözümlemeyi hedeflemektedir.

Anahtar Kelimeler: Kıbrıs Halk Mimarisi, Geleneksel, Konut, Mekan, Kültür.

 

Traditional folk Architecture of Cyprus and Change in Use of Space

This report is the subject of folk architecture traditional houses and space of special use properties in the courtyards unit with outer hall covers the functional use of housing. Folk architecture are another means to show the socio-cultural and socio-economic structure of rural  architecture of the period in which they made together that reflects the architectural  style of the period of planning and housing. The rural vernacular houses, which are generally organic, pragmatic and utilitarian, developed in response to the habitation needs. Folk architecture brought by the usage of space according to the special needs and socio-economic statues along with cultural life changing living condition of residential users are changing today. The field research carried out by the observations and interviews indicate this change under Büyükkonuk village (Kom-i Kebir) contained a rich cultural heritage that is considered important in terms of public architecture in this region. Especially, in this village exhibits cultural diversity of traditional residential architecture and changing living condition in the village and residential users as a result of difference in the last 10-15 years should be covered by both the village folk architecture shows the spatial-functional of changes to made housing. This report in this changing, Cyprus folk architecture of the most common and one of the basic types of courtyards unit with outer hall, it called by the people continue colloquially ‘Sündürmeli’. It must maintain the traditional housing for instance, it aims to use the original spacial-functional with today’s past life cycle in the courtyards unit with outer hall special- functional analysis and put forward the semantic difference in the use of special dimensions of housing.

 

Key Words: Folk Architecture of Cyprus, Traditional, Housing, Space, Culture

 

Dr. Lokman ERTÜRK (Kazan Belediye Başkanı)

Kazan Belediyesi

Kazan Kavunu

 

Bütün dünyada olduğu gibi Ülkemizde de yöresiyle özdeşleşen ürünler vardır. Ankara Armudu, Beypazarı Havucu, Anzer Balı, Bursa Şeftalisi, Aydın İnciri bu ürünlerden sadece bir kaçıdır. Kazan deyince akla ilk gelen üründür “Kazan Kavunu”. Kavun değince Kazan, Kazan deyince de kavun akla gelir.Dışı: koyu yeşil, hafif oval bir şekli vardır. İçi: beyaza yakın açık krem rengindedir. Çok sulu ve çok tatlı, bol aromalı bir kavun çeşididir.

 

Kazan Kavunu tohumundan ekimine, hasadına kadar bütün yönleri ile anlatılacaktır.

Ekilirken hangi dualar yapılır? Hangi özdeyişler söylenmiştir? kavun üzerine hangi maniler söylenmiştir? bütün bunlardan bahsedilecektir. Kazan halk kültürüne ne gibi etkileri olmuştur? Kazan halkının toplumsal yapısının değişmesinde oynadığı başat rol nedir? Bütün bunlar kaynak taramaları ve yapılan yüz yüze görüşmeler ile ortaya çıkarılacaktır.

 

Anahtar Kelimeler: Kazan, kavun, yerel kimlik, halk kültürü

 

Kazan Melon

 

As all around the World, in our country, there are products associated with its region. Ankara pear, Beypazarı carroy, Aner honey, Bursa peach, Aydın fig are only a few of these products. Kazan Melon is the first product that comes to mind when one says Kazan. When one says Melon, it reminds Kazan, likewise, when one says Kazan, it reminds Melon. Its cover is dark green and it has a half oval shape. Inside of it it is light cream, close to White. It is a kind of melon which is full of water and sugar.

 

Kazan Melon will be mentioned from its seed to its cultivation and harvest with all its apects. The prayers said when it is planted; proverbs associated with it, and folk poetries such as mani told about it will be mentioned; as well as its effects on Kazan’s folk culture and its principal role in changing the cultural structure of Kazan’s culture. All these will be revealed through literature review and face to face interviews.

 

Key Words: Kazan, melon, local identity, folk culture.

 

 

Prof. Dr. Lütviyye ASGERZADE

Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi

Halk Kültürümüzde Su:Nahçıvan Bölgesi Üzere Bir Arastırma

Hala kadimlerden diğer inanclar gibi halkımızın yaddaşda su ile bağlı inanclar da boy göstermektedir. Milli tefekküremüzde bu inanc kendine çoğunlukla saflık, bereket, bolluk, mukaddeslik ve b. yer edinib. Su o kadar mükaddes sayılıp ki, ona yeminler edilip, alkışlar söylenip. Dün de böyle olup, şimdi de böyledir, yarın da böyle olacak. Su ile bağlı bir çok inanclar halkımızın düşüncesinde asırlardan asırlara adlayarak günümüze kadar ulaşması bunun göstergesidir. Göksünde 5 bin yıllık bir tarih yaşatan, doğulduğum Nahçıvan bölgesinde de su ile bağlı inanclar çoktur. Örneğin: hasta insanın sabahleyin akar suya götürülmesinin hastanın sağalmasına inam yaratması, görülmüş rüyanın akar suya söylenmesi gibi…  Kötü rüyanın suya söylenmesinde inanc siyun kötü rüyanı yuyup aparması, iyi rüyanın söylenmesi ise aydınlık olması içindir. Bu inancların menşeyinde su mukaddesliği; suyun kötü rüyanın önünü kesmesi, kötü rüyadan gelecek kötülüklerin karşısnının alınması, suyun kötülüğü, şeri temizleyecek bir kuvvet olması inancı meselesi durur.  Malum, su ilkin yaratılışla bağlıdır. Su kadimlerden yüzüberi ilahi kuvve ile bağlı hesab olunub. Suyun  rüya ile haber verilen şer, kötü hadiselerin önünü alması onun ilahi gücle bağlılığı hakkındakı görüşe esaslanır. Kötü rüyanın suya konuşulduğu gibi, iyi rüyanın da suya söylenmesi şartdır. Rüyanın suya söylenmesinin bir sebebi de, iyi rüyanın siya söylendikte “Çin” olmasıdır. Rüyalarda insana kaderi ile alakalı verilen haberler su ile bağlıdır; iyi rüya iyiliğin-hayrın, kötü rüya kötülüğün, şerin elametidir. Su ile bağlı inanclardan da göründüğü gibi, insanın kaderine suyun etkisi çoktur. Rüyada gelen su sembolü coğunlukla iyiliğe-hayra yozulur. Rüyada çimmek paklanmak anlamına geliyor. Eğer rüyada ayakkabı görmek darlığa işarettirse, su görmek, suyun dağılması aydınlık elametidir. Nahçıvan`da yaykın olan inanclardan biri de ilk baharda ilk sel geldiğinde eğer kim bu selden su doldurup içerse, O, şahisin bütün derdi seri üstünden götürüler, hastasa sağalar inancıdır. Yılin son çerşenbesinde sabahleyin yüzünü akar su ile yuyan şahısın güzelleşmesi inancı  çağımızadek ulaşmıştır. Suyun sefere gedenin ardınca atılması faktı da mevcutdur ki, bu da, sefere giden kişinin yolunun açık olması arzusuyla söylenen sözlerde kendini göstermektedir. Örneğin: "Yolun aydınlık olsun", “Su gibi get, su gibi dön” ve b.  Halkımızda yola çıkanın arkasında su atılırsa yolunun aydınlık olacağına, şerden-beladan uzak olacağına, enas da sağ salim döneceğine büyük inam var. Burada yaşanan inanclardan biri de suyun koruyucu meleklerinin olması inancıdır. Hatta cocuğu olmayan kadına alkış eden ninelerimiz şöyle der : “Ey bu suyun melekleri. Sen bu kadını gövert-yeşillendir.” Ve ya, “Su gibi ömrün olsun”  alkışı da çok yayğındır.

Alkışlarımızda olduğu gibi, beddualarımızda da su motifi yer almaktadır. Örneğin, en kötü beddua  “Ölünce üstünde su tapılmasın”, “Suya tutulmayasın”, “Suyun kurusun” ve b. İnanclarda  mukaddes varlık gibi yanaşılan suya  karşı etiram göstermek meselesi de yer almaktadır. Şöyle ki, eğer her hanki bir hayvan suya dokunursa o suyu paklamak yine insana boynunun borcu sayılır. Orneğin su kuyusuna hayvan düşmüşse, o kuyudan hayvan çıkarıldıktan sonra 40 kova su çekilip kenara dökülmeli, yalnız bundan sonra o kuyunun suyundan içilmesi münasip sayılır. Bu inanclarda tabiatın ve dünyanın  mesuliyeti-nin insana yönelik mifoloji felsefesinin yer aldığı da görünmektedir. Şöyle ki, suyu hayvan murdarlasa da, hayvanın sahibi insan olduğu için mesuliyet insanın boynundadır. Malum, Türk insançılık felsefesinde insan en zirvede dayanan ve dünyanın yükünü çekmeğe mesul olan varlıktır. Bu manada, suyun mukaddesliğini korumak meselesi de insanın mesuliyeti ve vazifesi sayılır. Nahçıvan`da olan inanclardan biri de her bir canlının ve ya eşyanın “yiye”sinin olması inancıdır. Bununla yanaşı, su hem de bereket sembölüdür. Mifoloji inanclarda su hem de bolluk-bereket vericidir. Türk mitolojisinde bir çok inanclar olsa da, bu inancların içerisinde en esası su inancıdır. Bu inanc “su stihiyası ile bağlı obrazların esas ruhunu, cevherini teşkil edir. Su ile bağlı inanc abi-hayat(dirilik suyu), su eyesi (su anası) kimi obrazlar, çoksaylı mitoloji inamlar ilkin kosmogonik yaradıcı su başlanğıcının koruyucu, şifaverici, şer kuvvelerden temizleyici, bereketverici, kısacası, yaratıcı funksiyalarını kendinde izler şeklinde yaşatır".

Anahtar Kelimeler: Halk kültürü, İnanclar, Nahçıvan, su

 

Folk Culture Public Water: Nahcivan Region to The Research

As with other beliefs still our public since ancient times; n indicates the size of the memory, water-related beliefs. Most of these self- thinking purity of faith, abundance, Abundance, holines and b. edinib place. Counted holy water until she told him that whether oaths, was an applause. Yesterday whether yelling, yelling now, tomorrow will be yelling at. Water is one of the very beliefs indication that it will reach up to the present through people hanged hanged Thoughts. Chest thousand years of History Alive, was born with water on the beliefs more Nahcivan region. For example: liquid water in the morning to take sick people to create confidence in the patient's recovery, has been conveyed to the water as it flows ... Bad dream water to talk about the dream of water bad faith conduct ruyanı yuyup smell dream told the Bright be located to drink. This is the origin of the water mukaddesligi beliefs; dream bad way for the water cut,the bad dream to be the next prevent evils water kotulugu, sherry clear that a force is a matter of belief. Known, water is the primary yaratılısla. Water is associated with Since ancient times the force was considered divine. With the news of water given to dreaming, poems, bad events on the way to meet his divine power ABOUT commitment. As the water ruyanın spoken bad smell in the water, told the Sardis dream. One reason for the water called dream smell they sleep in the water "China" is. With the fate of a man called Dreams relevant news related to water; kindness, goodness smell dreaming, dreaming bad evil cool sign. Water-related beliefs as it appears in the man's fate coktur water effect. Mostly from dreaming iyilige-ill interpreted the symbol of water. Paklanmak Dream means to bathe.

If you see a pair of shoes Dream isarettirse stenosis, water view, water is a sign of the collapse of the Aydınlık.

One of the first spring beliefs yaykın the Nahcıvan when if the first one in this flood water stream that may contain fill, he used to say Verily all be taken over serial, hastasa belief will be better. Verily end until Wednesday morning face wash with liquid water has reached flourish to this day belief. The fact that water is disposed of after a visit AVAILABLE Gede, or visit the desire to open the road leading to the man's words spoken in the show itself. For example: "Bright Road," he said, "Go in the water, such as water, such as" Go and others. The people water are taken off the road behind dismissed be clarity, evil, evil will be at bay, Enas also have confidence in the vast donecegine scot-free. One of the beliefs is the belief of the angels of water, sunscreen. CHILD applause that women do not even look like according to grandmothers: "My angels in this water. You Govert-yesillendir this woman. "Or," Let the water of life, such as "alkısı also very common.

Applause as in, damnation include water motifi. For example, the bad curse, "died at finding water," "finding dead in the water ", "dry water" and others. Approach to asset management such as updating of holy water to show faith in the issue include perfume. Thus, if an animal into the water, touching each Hanke be purged that water can still be considered a human neck in debt. For example, the water becomes well animals, as well animal removal aside after 40 bucket of water poured withdrawn, only then it is considered to be apposite to drink water from noise Nature and mythological beliefs of people of the philosophy of the world where liability is also seen. Say murdarlasa water animals, the animal owner's responsibility to drink human responsibility. Known, the Turkish humanitarian philosophy of the man standing on top of the world, which is responsible for the burden of the pull asset. The Mana water mukaddesligini Protect responsibility and Function of the issue considered. One of the beliefs of each creature the Nahcıvan or goods "abandoned" the belief percent. In addition, the water in both a blessing and a symbol of the faith mythological Bolluk abundance encouraging. Turkish mythology, though a very beliefs, these beliefs in the belief that the most important thing in the water. The belief that "the spirit of the original characters associated with water stihiyası, is the ore. Brother-life beliefs related to water (water of life), water eyesi (water's mother) as well as images, beliefs mythological initial kosmogonik numerous the beginning of creative water sunscreen, sifaverici rhyme kuvvelerden cleaner, plentiful, in short, creative functions in the form of self yasatır tracks. "

Key Words: Folk culture, beliefs, Nakhchivan, water.

 

Mahmut DAVULCU (Folklor Arş.)

Kültür ve Turizm Bakanlığı

Polatlı Yöresinde Halk Mimarisi Geleneği ve Yapı Sözlüğü

 

Halk mimarisi, yaratıcısı olan halkın ihtiyaçlarına göre şekillenip biçimlenen, toplumun yaşam tarzını, ilişkilerini, üretim ve tüketim biçimlerini, inanış ve geleneklerini en yalın biçimde ortaya koyan kültürel bir olgudur.

Halk mimarisi ürünleri ile bu ürünlerin meydana getirilmesini sağlayan kadim mimarlık bilgisi hiç kuşkusuz somut olmayan kültürel mirasımızın bir parçasıdır. Ülkemizin de taraf olduğu Somut Olmayan Kültürel Miras sözleşmesi gereği yaşatılarak korunması gereken sanatlardan birisi de yapı ustalığıdır. Korumanın ilk adımı ise tespit ve belgeleme çalışmaları yani halk mimarisi ile ilgili araştırmaların yapılmasıdır.

Hazırlanan bu bildiri, Ankara’nın Polatlı ilçesinde mevcut halk mimarisi ürünleri ile mimarlık geleneğini konu edinmektedir. Polatlı yöresi,  özellikle zengin kırsal mimarisi ile dikkat çeken bir bölgedir. Büyük ölçüde kerpice dayalı olan bu mimarlık, günümüzde hızla değişmekte, dönüşmekte ve gözden kaybolmaktadır. Kırsal mimarideki değişimi en bariz şekilde konut mimarisinde müşahede etmek mümkündür.

Bilindiği üzere İç Anadolu’da kerpiç yapım geleneği Neolitik döneme kadar uzanmaktadır. Kerpiç malzeme Türk mimarisinin de en eski malzemelerinden birisidir ve kullanımı henüz İç Asya’da iken görülür. Tarihsel süreç içerisinde askeri, sivil ve dini mimaride önemli bir inşa malzemesi olarak kullanılmıştır.

Yörede 2011 yılında gerçekleştirilen bir dizi saha araştırması sonucu elde edilen bilgi ve veriler doğrultusunda hazırlanan bu çalışmada yörede tespit ettiğimiz kerpice dayalı mimarlık geleneğinin Türk mimarisi içerisindeki yeri tartışılacak; yöresel konut mimarisi, bu konutların plan ve mekan kurguları, konuta yardımcı yapılar, mimarlık terminolojisi, yapıcılık bilgisi ve yapı geleneklerinin halkbilimsel açıdan tasviri ile analizini ihtiva etmektedir.

Anahtar Kelimeler: Polatlı, halk mimarisi, kırsal mimari, somut olmayan kültürel miras.

 

The Folk Architecture in the Rural Settlements of Polatlı

Folk architecture, creative, which is shaped to shape according to people's needs, society 's lifestyle, relationships, production and consumption patterns, beliefs and traditions are a cultural phenomenon revealed in the simplest manner.

Ancient folk architecture enables the product to be formed of these products is undoubtedly architectural knowledge is part of our intangible cultural heritage. Non- tangible cultural heritage of our country is a party to the contract should be one of the building is the mastery of the art must be protected. The first step in protecting detection and documentation work that is conducting research on the folk architecture.

Made this statement in Ankara's Sincan district deals with the architectural tradition of folk architecture of the existing products. Sincan region, especially in a region with a remarkable rich rural architecture. This is based largely on adobe architecture, today is changing rapidly, to return and review are lost. changes in the rural architecture can be observed most clearly in the residential architecture.

It is known that the tradition of brick construction in Central Anatolia to be traced back to the Neolithic period. Adobe is one of the oldest materials and the use of Turkish architecture in Central Asia, while it remains to be seen. military in the historical process, is used as an important building material in the civil and religious architecture.

Where in 2011 a series of field research in the region as a result of information obtained and adobe architecture based tradition in the region we have identified in this study data prepared in accordance with the Turkish architecture will be discussed ; local residential architecture, planning and space arrangement of this subject is made ​​to help residential, architectural terminology, constructive information contains an analysis of the depictions in terms of the structure and folkloristic.

Key Words: Polatlı, folk architecture, rural architecture, tradition of mastership, intangible cultural heritage.

 

 

 

Yrd. Doç. Dr. Mayramgül DIYKANBAYEVA

Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi

Sovyet Döneminde Oluşmuş Din İle İlgili Kırgız Atasözleri

Kırgızlar çok zengin ve köklü bir sözlü kültüre sahiptir. Manas Destanı başta olmak üzere masallar, atasözleri, ninniler, bilmeceler, tekerlemeler, ağıtlar, türküler, kısacası bütün sözlü kültür ürünleri Kırgızların hayatını anlatmaktadır. Atasözleri bu zenginliklerin en eskilerinden biridir.

Kırgız atasözleri tarihi, hayatın gerçeklerini, geçmişin anılarını, insanların birbirlerine ve çevresine eleştirici karşı tutumlarına; halkın dünyaya, doğaya, hayata bakışını, endişelerini, umutlarını, arzularını anlatan özlü sözlerdir. Kırgızlar atasözü için “makal-lakap” ikilemesini kullanırlar. Kırgız makal-lakapları genelde bir veya iki satırdan oluşur. Bazen satır sayısı üç, dörde kadar da çıkabilir.

Atasözleri tek bir dönemin ürünü değildir. Tarihî, sosyal ve iktisadi şartlara göre atasözleri de değişim göstermiştir. Dolayısıyla Sovyet döneminde oluşmuş atasözleri de mevcuttur.

1917 Ekim Devrimi’nden sonra Kırgızların hayat tarzı kökten değişikliğe uğramıştır. Halkın değerleri yok edilmek istenmiş, dinsizleştirme politikası uygulanmış, halka komünist ideolojisi benimsetilmiştir.

Sovyet döneminde İslam’ın ve din adamlarının yani hoca ve mollaların açıklarını, eksikliklerini ortaya koymak amacıyla yeni atasözleri oluşturulmuştur. Örneğin önceden “Kudayga işengen kuru kalbayt” (Allah’a güvenen boş kalmaz) denirken, Sovyet döneminde “Kudayga işenesen kuru kalasın” (Allah’a güvenirsen eli boş kalırsın) veya “Kim Kudayga işense kolu butu kişende” (Kim Allah’a inanırsa eli ayağı kelepçede) denir olmuştur.

Biz bu çalışmamızda “makal” ile “lakap” farkına değindikten sonra, din ile ilgili atasözlerini ele alacağız. Bunu yaparken Kırgızca ve Türkçe örnekler vereceğiz.

Anahtar Kelimeler: Kırgız atasözleri, Makal-Lakap, Sovyet dönemi, din.

 

Kyrgyz Proverbs Related to Religion Appeared During Soviet Period

Kyrgyz people have a very rich and deep-rooted oral culture. Tales, proverbs, lullabies, riddles, rhymes, elegies, ballads, briefly all products of oral culture, and epic of Manas in particular, tell about the lives of Kyrgyz people. Proverbs are one of the oldest among that richness.

The history of Kyrgyz proverbs are aphorisms which narrates the realities of life, memories of the past, people’s critical attitudes towards their environment and each other, public’s view of the world, nature and life, their concerns, hopes and desires. Kyrgyz people use “makal-lakap” as a doubling for proverbs. Makal-lakaps of Kyrgyz people are generally composed of one or two lines. Sometimes the number of the lines may go up to three or four.

Proverbs are not the products of a single period. Proverbs also changed in accordance with the historical, social and economic conditions. Thus, there are proverbs that originated during the Soviet period.

After the October Revolution in 1917, lives of Kyrgyz people have fundamentally changed. The values of the public were tried to be destroyed, policies to heathenize people were applied, and communist ideology was imposed upon the public.

New proverbs were produced during Soviet period in order to reveal the weaknesses of Islam and men of God i.e. mullah and Muslim clergymen. For example, “Kudayga işengen kuru kalbayt” (Those who trust in God will not come up empty handed.) was used previously, however during Soviet period the proverb changed and became “Kudayga işenesen kuru kalasın” (If you trust in God you will come up empty handed.) or “Kim Kudayga işense kolu butu kişende” (Those who trust in God will be handcuffed.)

In this study, we are going to touch upon the proverbs related to religion, after mentioning the difference between “makal” and “lakap”. While doing that, we are going to give examples in Turkish and Kyrgyz languages.

Key Words: Kyrgyz proverbs, Makal-Lakap, Soviet period, religion.

 

Mazhar NARŞAP (Yüksek Lisans Öğr.)

Gazi Üniversitesi

Dede Korkut Hikayeleri Işığında Toy Geleneği ve Çeşitleri

Türk milleti, daha eskiçağlardan başlamak üzere uzun bir tarihsel sürece sahiptir. Bu tarihsel süreç içerisinde gittiği her yere kendi kültürünü de götüren Türkler için toy eski çağdan beri çok önemli bir gelenektir. Günümüzde Türklerin kültür ve geleneğini yaşattığı her yerde yaptığı toylar, düğünler meşhurdur. Toy, Türkler için birlik, beraberlik ve dayanışma göstermek adına fırsattır. Toy kelime anlamı olarak meclis anlamına geldiği gibi, bir diğer anlamı da ziyafettir. Toyun ziyafet anlamı yaygın olarak kullanılmakta olup toylar kendi içerisinde dilek toyu, düğün toyu, ilk av toyu, ad verme toyu gibi çeşitli adlar almaktadır. Hatta Azerbaycan’da toy kelimesi düğünün karşılığıdır. Toy hakkında pek çok kaynaktan bilgi almamız mümkün. Fakat en geniş ve kapsamlı şekilde Dede Korkut hikayelerinde rastlamaktayız. Örnek olarak; ad verme ve dilek toylarına, Dirse Han oğlu Boğaç Han hikayesi, düğün toyuna ise, Bay Püre Bey’in oğlu Bamsı Beyrek hikayesi verilebilir. Göründüğü üzere Türk kültür, tarih ve geleneğinin çok iyi kaynağı olan Dede Korkut hikayelerinde bu konuya da değinilmiştir.

Anahtar kelimeler: Toy, Dede Korkut Hikayeleri, kültür, gelenek, birlik ve beraberlik.

 

Toy Tradition and Types in the Light of the Dede Korkut Stories

The Turkish nation has a long long history starting from the more ancient. This is a historical process that leads to its own culture everywhere Toy is a very important tradition since ancient times for the Turks. Toy that everywhere today had his Turkish culture and traditions, weddings are celebrated. Toy is the chance to show unity and solidarity for Turkey. Toy's, the word means as it means parliament is another meaning of the feast. Toy's, meaning feast is widely used in toy wishes of their toy, wedding toy, the toy of the first game, a variety of names such as naming a toy. Even the word toy in Azerbaijan due to the wedding. We can give information from many sources about the toy. But we find the largest and most comprehensive way of Dede Korkut stories. For example; and given wish to name toy, Dirse Han son Boğaç Han story, the wedding is a toy,Püre Bey's son Bamsı Beyrek the story given. Turkish culture, it seems, in the history and tradition of a very good source of Dede Korkut stories in this issue is addressed.

Keywords: Toy, Dede Korkut Stories, culture, tradition, unity and solidarity

 

Yrd. Doç. Dr. Mehmet AKPINAR

Gazi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Böl. Müzik Eğitimi Anabilim Dalı

Ankara ve Çevresi Halk Müziğinin Genel Özellikleri ve Yabanabat Yöresi Örneği

Ankara ve çevresinde halk müziğini ve oyunlarını yaşatan başlıca geleneksel eğlenceler-olaylar; düğün, bayram, imece, bağbozumu,  güreş, asker uğurlama ve karşılama, cümbüş, (oturak) muhabbet, sohbet, sıra gezmesi (ferfene) ve cem ayinidir. Ayrıca ölüm olayları da ağıtların yakılmasına neden olmuştur.

Ankara ve çevresinde söylendiği bilinen yaklaşık 300 kadar türkü olduğu rivayet edilmektedir. Ancak bunun yaklaşık yarısının notaları mevcut durumdadır. Bunun en önemli nedeni derleyicilerden bazılarının halk edebiyatçısı olmalarından ve türkülerin sadece sözlerini tespit etmelerinden kaynaklanmaktadır. Mevcut notalar incelendiğinde Ankara türkülerinin geniş bir makamsal ve ritmik yapıya sahip oldukları gözlenmektedir. Ancak ağırlıklı olarak 2,4 ve9 zamanlı ritimler göze çarpmaktadır. Makamsal yapı olarak ise daha çok hüseyni, hicaz, segah, evc karakterli türkülerin olduğu görülmektedir. Ezgilerdeki ses genişliği daha çok 5 ve 9 ses arasında olmakla birlikte özellikle saz eserlerinde ezgilerin 2 oktava kadar uzandığı görülmektedir.

Yabanabat yöresi coğrafi sınır olarak Kızılcahamam ve Çamlıdere ilçelerinin tamamını, Ayaş, Kazan, Güdül ve Çubuk ilçelerinin ise bir kısmını kapsamaktadır. Yabanabat kelime anlamı olarak şenlendirilmiş, mamur hale getirilmiş, ıssız yerler ve vadiler anlamına gelmektedir.   Kayıtlara göre 1356 yılından itibaren Ankara Sancağına bağlanmıştır ve Yabanabat’ın merkezi bu günkü Demirciören köyü olmuştur. 1880 yılında Pazar beldesine taşınmıştır. 1915 yılından beri ise yabanabat merkezinin bugün ki Kızılcahamam İlçesi olduğu bilinmektedir.

Yabanabat yöresine ait türküler incelendiğinde genellikle hareketli bir ritmik yapıya sahip oldukları görülmekle birlikte, yine de bazı ezgilerde yer alan duygusallık ve yanıklık hemen dikkat çekmektedir. Türkülerimizin konularının ise; sevda, ayrılık, gurbetlik, hasretlik, sitem ve yiğitlik gibi insan hayatında yer alan ve yaşanmış duyguları yansıtan özellikler olduğu görülmektedir.

Bu türkülerden bazıları şunlardır: “Meşeler güvermiş varsın güversin”,  “Sabah oldu sabah oldu”,   “Altın tas içinde hay anam kınam ezdiler  “Çayıra da vurdum kazmayı”, “Çiğ sütten kaymak mı olur”, “Çamlıdere köyümüz de Osmanlıdır soyumuz”, “Ay bulutta bulutta”, “Ey haneler ey haneler”, “Sabah oldu güneş doğdu bacadan”.

Anahtar Kelimeler: Halk müziği, ritim, makam.

 

 

General Features of the Folk Music of Ankara and It’s Surroundıngs and Yabanabat Area Example

Primary activities helping the folk music of Ankara and it’s surroundings survive are traditional festivities, weddings, imece, grape harvest, wrestling, semding and wellcoming men going for their military service, social gatherings, ferfene and cem rituals. Deaths also cause people create songs called ağıt. There are probably more than 300 folk songs sang in Ankara area. Only half of these songs were written down on scores, because people who compiled these songs were not originally musician. They only wrote down the lyrics of the songs.

When we look at these songs, we can see a wide range of maqamic and rhythmic structure. They mostly have 2, 4 and 9 time signature. As for maqamic structure, they are mostly in hüseyni, hicaz, segah, and, evc maqams. While the sound register are mostly 5-9, in instrumental pieces the range can reach to 2 octaves.

Yabanat area geographically embrace all the provinces of Kızılcahamam and Çamlıdere and some parts of the provinces of Ayaş, Kazan, Güdül and Çubuk.  The Word “yabanabat” means deserted areas flourished later. According to the records the region conjoined to Ankara Sanjak in 1356, and the it’s today’s center is Demirciören village. In 1880 it conjoined to Pazar province. Since 1915, the center of Yabanat has been Kızılcahamam province.

When we look at the folk songs of Yabanat area, we can generally observe a moving rhythmic character. We can also observe some emotional character in some songs. The subject matter of the songs generally include love, homesickness, longing and bravery.

Some of the names of the songs are “Meşeler güvermiş varsın güversin,” “Sabah oldu sabah oldu,” “Altın tas içinde hay anam kınam ezdiler,”  “Çayıra da vurdum kazmayı,”“Çiğ sütten kaymak mı olur,” “Çamlıdere köyümüz de Osmanlıdır soyumuz,” “Ay bulutta bulutta,” “Ey haneler ey haneler” and “Sabah oldu güneş doğdu bacadan”.

Key Words: Folk song, rhythm, mode.

 

Doç. Dr. Mehmet Ali YOLCU

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

Folklor Çalışmalarında İşlevselcilik

 

Folklor çalışmalarında kuramsal bir yaklaşım olarak benimsenen İşlevselcilik, 20. yüzyılda antropoloji ve sosyoloji gibi disiplinlerde önemli etkiler bırakmıştır. İşlevselcilik, toplumun parçalar halinde örgütlendiğini ve her bir parçasının toplumun bütününün sürekliliğine hizmet ettiği varsayımına dayanmakla birlikte, uzlaşılmış ortak değerlerin ve kültürel kabullerin toplumsal düzeni sağlamadaki rolü üzerine de odaklanmıştır. İşlevsel Kuram, temel paradigmalarını sosyoloji ve antropoloji alanlarında yapılan çalışmalarla biçimlendirmiş ve bu alanlarda etkili olmuş bir kuramdır. Ancak bu kuram folklor çalışmaları için de önem arz etmektedir. Bu çalışmada folklor çalışmalarında işlevsel kuramın uygulanmasının önemi üzerinde durulacaktır.

 

Anahtar Kelimeler: İşlevselcilik, folklor çalışmaları, teori.

 

 

Functionalism in Folklore Studies

 

Functionalism accepted as a theoretical approach to the study of folklore, In the 20th century significant impact in disciplines such as anthropology and sociology has left. Although functionalism based on the assumption it is organized into parts of society and serve as the continuity of each part of the whole society, it is focused on role in providing the agreed common values and cultural assumptions of the social order. Functional Theory, fundamental paradigms have shaped by studies in sociology and anthropology and it is theory was effective in this area. But this theory is important to study of folklore. This study will focus on the importance of implementation of the functional theory in study of folklore.

 

Key Words: Functionalism, folklore studies, theory.

 

Yrd. Doç. Dr. Mehmet Onur HASDEDEOĞLU

Kastamonu Üniversitesi

Ömer Seyfettin’in Hikâyelerinden Hareketle Azınlıkların Folkloru Bağlamında Milli Kimlik İnşası Meselesi

 

Milli kimlik toplumları birbirinden farklı kılan yahut bir araya getiren unsurların temel yapı taşıdır. Milli kimliğin dünyada ortaya çıkışının temelinde ise 1789 Fransız İhtilali ve bu ihtilal sonucunda ortaya çıkan milliyetçilik düşüncesi yer alır. Fransa’da başlayarak tüm Avrupa’ya yayılan milliyetçilik, çok uluslu bir yapıya sahip olan Osmanlı’yı da kısa süre sonra etkiler. XIX. Yüzyıl, Avrupa’nın da kışkırtmaları ile birlikte Osmanlı çatısı altında yer alan pek çok azınlık unsurunun isyanına sebebiyet verir. Bu isyanın temelinde ise azınlıkların kendi etnik kimliklerini arayışı etkili olur. Bu isyanları engellemek ve toplumu bir arada tutmak adına Osmanlıcılık ideolojisi ortaya atılır, fakat gayrimüslim unsurların Osmanlı’dan kopması yine de engellenemez. Din birliğini temel alan İslamcılık ideolojisi de isyanları engelleyemediğinde, XX. Yüzyılda Osmanlı’da Türkçülük düşüncesi yükselmeye başlar. Türkçülük düşüncesinin halka benimsetilmesi yolunda edebiyatın büyük bir işlevi olduğuna inanan yazarlar ve aydınlar toplumda ulusal bilincin önemini kavratacak bir edebiyatın inşa edilmesi gerektiği düşüncesiyle harekete geçerler. 1911’de Ömer Seyfettin’in, Genç Kalemler dergisinde yayımladığı “Yeni Lisan” makalesi, Milli Edebiyat döneminin başlangıcını teşkil eder. Bu dönemden itibaren kimi hikâyelerinde milli kimliğin oluşum meselesini işleyen Ömer Seyfettin, toplumun gelenek ve göreneklerini çeşitli yönleriyle irdeler. Yazar, bazı hikâyelerinde ise Osmanlı’daki azınlıkların etnik kimliklerini unutmayıp, folklorik değerlerine sahiplenişlerini vurgulayarak, Türklerde milli bir kimlik algısının neden oluşmadığını eleştirir. Bu çalışmada, Ömer Seyfettin’in azınlıkların folklorik öğelerinin sahiplenişinin işlendiği hikâyelerinden yola çıkılarak, yazarın Türk kimliğinin oluşması yolunda tespit ettiği eksiklikler ortaya konmuştur.

 

Anahtar Kelimeler: Ömer Seyfettin, hikâye, milli kimlik, folklor, azınlıklar.

 

 

 

The Issue of National Identity Formation in the Context of The Minorities’ Folklore with Reference to Ömer Seyfettin’s Stories

 

National identity that make different the communities to each other or draw together them is a main building block of factors. 1789 French Revolution in the basis of arising of naitonal identity in the world is and ideology of nationalism at the end of this revolution play a part. Nationalism arised in France and expanded in the whole Europe affects the Ottoman which has a multinational sctucture in a short time. 19th century resulted in the rebellion of many minority that gather under the roof of Ottoman due to provacation of Europe. That minorities seek their self ethnic identity in the basis of this rebellion is effective. Ottomanism ideology is proposed to prevent the rebelions and gather the community together but that the non-muslim factors break look from the Ottoman cannot be prevented. When pan-islamism ideology is the basis of religion unity cannot prevent the rebellions, turkism idea starts to rise in the Ottoman in 20th century. The writers and highbrows believe that the literature has a big function to adopt the turksim idea to the folk take action to make a literature which have the people understand the importance of national conscious. The article named “Yeni Lisan” in the journal “Genç Kalemler” in 1911 which Ömer Seyfettin published constitutes the beginning of the national literature period. Ömer Seyfettin who studies on formation problem of national identity in his some stories examines the customs and traditions of the community from various aspects. The writer criticises why a national identity isn’t formed in Turkish people by emphasing that the minorities in the Ottoman don’t forget their own ethnic identity and appropriate their folkloric values. In this study, the shortcomings of formation of the Turkish identity according to the writer were revealed based on the stories of Ömer Seyfettin is about the minorities having the elements of folkloric.

 

Key Words: Ömer Seyfettin, story, national identity, folklore, minorities.

 

Doç. Dr. Mehmet YILMAZ

Harran Üniversitesi

Şehirlileşme Kültürü ve Estetize Edilmiş Yaşam Bağlamında Gaziantep’te Suriyeliler

2011 yılından beri Suriye’de devam eden iç savaş beraberinde yüzbinlerin ölümünü getirdiği gibi, milyonların da mülteci olarak komşu devletlere ve Avrupa’ya gitmesine sebep olmuştur. Suriye’den gelen mültecilerin büyük bir kısmı Türkiye’nin güney şehirlerine –Gaziantep, Kilis, Hatay, Şanlıurfa-yerleştirilmişlerdir. Bu yerleştirilme konteynır şehir şeklinde olduğu gibi, kişilerin mal varlıklarına bağlı olarak kirada oturma şeklinde de devam etmektedir. Ancak burada bir kontrolsüzlük ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar mülteci durumundaki Suriyelilerle halkın ortak inanç ve kısmen değerler sistemi uyuşsa da, aslında meselenin görünmeyen, belki de gündeme getirilmek istenmeyen tarafları da vardır. Sosyal medyada artık Suriyelilere vatandaşlık ve kalıcı oturma hakkının verilmesine karşı çıkan kesimlerin sayısı hızla artmaktadır. Özellikle şehir hayatında, örneğin hastahane, park, toplu taşıma araçlarında yerli halk sıkıntı duymaktadır. Şehrin aşırı kalabalıklaşması beraberinde yaşam savaşını da getirmekte, bu da insanların birbirine karşı daha hırçın, kaba, haşin davranmalarına sebep olmaktadır. Saygı, merhamet, kibarlık, komşuluk ilişkileri yozlaşmakta; insanlarda yabancı yüzlerle karşılaşmanın getirdiği tedirginlik, korku ve bazen de öfke sürekli bir hal almaktadır. Bu çalışmada, Gaziantep’te şehir hayatının getirdiği sorumluluklar ve Suriyeli mültecilerle yerli halkın şehir hayatında çatıştıkları noktalar ve bunların sebepleri üzerinde durulmuş, sonuç/değerlendirme kısmında ise çözüm önerilerinde bulunulmuştur.

Anahtar Kelimeler: Şehirli kültürü, mültecilik, yerli halk, Suriyeliler.

 

In the Contex of Urban Culture and the Aesthetic Life Syrians in the Gaziantep

Since 2011, the death of hundreds of thousands in Syria as it brought together in the ongoing civil war, as millions of refugees to neighboring countries and has led to go to Europe. refugees from Syria -Gaziantep a large part of the southern cities of Turkey, Kilis, Hatay, Şanlıurfa-were placed. As it is placed in the container-shaped city, people continue living in the form of rent, depending on the assets. However, an uncontrolled arises here. Although the case of the Syrian refugees with people's shared beliefs and values ​​system partially uyuss the invisible matter of fact, there are maybe also brought unwanted parties. The number of the part against the grant of citizenship and permanent residence is no longer entitled to the Syrian Social media is rapidly increasing. In particular, city life, such as hospitals, parks, public transport is concerned locals distress. overcrowding in the city, bringing together in the struggle for survival, these people against each other in a more combative, rude, harsh causes them to behave. Respect, compassion, kindness, neighborly relations are corrupt; The unease people get to meet with foreign face, fear, anger, and sometimes get a permanent state. In this study, the responsibilities brought by the city life in Gaziantep and the Syrian refugees clash with locals city life and the points they have focused on their causes, consequences / evaluation has been made on the part of the solutions.

Key Words: Urban culture, refugee, indigenous peoples, the Syrians.

 

Arş. Gör. Meltem YILMAZ

Ahi Evran Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

İslâmî Türk Destanlarında Rüyaların İşlevleri ve Ebâ Müslim-Nâme

Ebâ Müslim, Emevî saltanatının sona ermesinde önemli rol oynayarak Abbasi saltanatının kurulmasına yardım eder. Abbasilerin sadık hizmetkârı Ebâ Müslim’in, İslâm dini, Ehl-i Beyt ve Haricîlerin zulümlerine karşı verdiği mücadele, onun halk arasında dinin ve halkın koruyucusu olarak görülmesine zemin hazırlar. Bu sebeptendir ki, vefatının ardından onun hayatı ve kahramanlıkları hakkında muhtelif ülkelerde birçok efsane ve hikâye teşekkül eder. Bu anlatılar zamanla bir araya getirilerek yarı tarihî yarı destanî şekilde tekâmül etmiş bir Ebâ-Müslim-nâme kaleme alınır.

 

Ebâ-Müslim’in Kerbela’da katledilen Ehl-i Beyt’in intikamını alması, onun Türk halkı tarafından (özellikle Bektaşi ve Alevi çevrelerince) benimsenmesini, Ahi birliklerinin Ebâ-Müslim’in kahramanlıklarını fütüvvet ve halk arasında yaymasını sağlar. Zamanla halk Ebâ Müslim’i yoksulların, ezilmişlerin, Müslüman olan olmayan tüm mağdurların kahramanı olarak benimser ve Türk muhayyilesi ile şekillendirerek destanlaştırır. Ebâ-Müslim artık Türk dünyasının sevilen bir İslami Türk destan kahramanı olarak karşımıza çıkar.

İslâmî Türk destanlarının kurgusunda rüyalar muhtelif işlevleri ile etkin rol oynar. Din temalı Türk destanlarında rüyalara genellikle güven ve inanç ile yaklaşılır. Bu güven ve inancın temeli rüya hakkındaki Kur’an’da yer alan ayetler ile Hz. Muhammed’in hadisleridir. Ebâ-Müslim-nâme’de yer alan rüyalar ise, olayların ortaya çıkışından, gelişip tamamlanmasına kadar ki süreç içerisinde önemli işlevlere sahiptir. Destandaki rüyalar, hem destan metninin girişini ve sonucunu bağlarlar hem de konusunu ve çatısını oluştururlar.

Bu çalışmada Ebâ-Müslim-nâme’nin başından sonuna kadar adeta bir düş zinciri halinde yer alan ve olayların teşekkülünde önemli bir yeri olan rüyaların işlevleri açıklanmaya çalışılacaktır. Destanda yer alan rüyalar, rüya öncesi, rüya anı ve rüya sonrası gelişen olaylar ana başlıkları altında değerlendirilmeye çalışılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Ebâ Müslim-nâme, Türk destan geleneğinde rüya, rüyaların işlevleri, simge.

 

Functions of Dreams in Islamic Turkish Epics and Ebâ-Müslim-Epic

Ebâ Müslim helps founding Abbasi dynasty by playing a significant role in the fall of Emevi dynasty. The struggle put against Ehl-i Beyt’s and Hariciler’s tyrannies for Islam by Abbasi’s loyal servant Ebâ Müslim gives him a ground to be seen as the guardian of religion and folk in the community. This is the reason why his life and heroisms composed of various countries’ epics and stories. These narrations are gathered in time and put down on paper as Ebâ Müslim-name half historically and half epically.

That Ebâ Müslim take revenge of Ehl-I Beyt who was slaughtered in Kerbela makes him be adopted by Turkish people (especially by Bektaşi and Alevi communities). This also leads Ahi community’s spreading of Ebâ Müslim’s heroisms among the valiant and generous ones and public. As days past, people adopt Ebâ Müslim as hero of the poor, the miserable, muslim or non-muslim all of the oppressed and he becomes a legend by being shaped with Turkish imagination. Therefore we can see him as Islamic-Turkish epic protagonist now.

In the fiction of Islamic-Turkish epics, dreams have an effective role in company with their diverse functions. In Turkish epics based on religion, dreams are approached with trust and belief. The basis of this trust and belief is verses of the Koran and hadiths of Hz. Muhammed about dreams. As for dreams presented on Ebâ Müslim-name, they have significant functions from occurrence of event to growing and completing. Epic dreams both link introduction and conclusion and constitutes topic and framework of the text.

In Ebâ Müslim-name dreams form just like a chain of dreams and have an important part in constituting organization of events. In this work these dreams’ functions are attempt to be explained. Dreams in the epic are evaluated under the main headings of “Before the Dream, Dream Process and After the Dream”.

Key Words: Ebâ Müslim-epic, dream in the Islamic-Turkish epic traditional, dreams’ functions, symbol.

 

 

 

Prof. Dr. Metin ÖZARSLAN

Hacettepe Üniversitesi

Totem Yapmak: Spor Müsabakaları <Futbol Maçları> Örneğinde Uğur ve Uğursuzlukla İlgili Kimi Uygulamalar

Totem ilkel toplumlarda topluluğun ondan türediğine inanılan ve kutsal sayılan hayvan anlamına gelir. Totemizm olarak adlandırılan bu inanış, Orta Amerika ve Güney Afrika’da bir inanç sistemi haline gelmiştir. Totemizme göre; kutsal sayılan hayvana zarar verilemez, gerekli ritüelleri yapmadan hayvan öldürülemez ve hayvandan fayda sağlanamaz. Kutsal sayılan bu hayvan da insanları korur ve onların iyiliği için yaşar. Totemizm anlayışının bulunduğu topluluklarda, kutsal sayılan hayvanın çoğalması ve neslinin devam etmesi için büyük bir çaba gösterilir. Yakın zamanlarda sosyal bir moda haline gelen totem tutma davranışının özünde dinsel ve büyüsel inançlar pratikler bulunmaktadır. Türk kültüründe uğur ve uğursuzluk çevresinde gelişen halk inançları, ve bunlara eşlik eden pratikler, totem ve totem tutma davranışı şeklinde yapısal ve işlevsel bakımdan dönüşüm geçirmektedir. Bu çalışmada, insanın postmodern zamanlarda form değiştiren uğur ve uğursuzluk inancının futbol maçlarındaki örnekleri değerlendirilecektir. Totem inancı ve totem tutma davranışı arasındaki benzerlikler, farklılıklar oyuncular, taraftarlar açısından ele alınacaktır. Totem tutma davranışı ile maç sonucu arasında kurulan majik bağ üzerine tespitler, sözü geçen örneklerden hareketle  tartışılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Totemizm, Totem, Totem Yapmak, Uğur, Uğursuzluk, Futbol

 

Making Totem: Some Practices About Good-Luck and Bad-Luck in Examples of Sport Competition <Football Matches>

In all of the primitive societies Totem means the sacred animal, which is believed that the community has derived from it. This believing, is named as Totemism, has become a system of belief in Central America and South Africa. According to Totemism someone is not able to injure any sacred animal, not able to kill animal without making required ritual, and not able to benefit from any of an animal. This animal, is consecrated, saves people and lives for their goodness as well. It is shown a great effort to continue the growth and generation of sacred animals in communities where Totemism understanding. There are religious beliefs and magical practices in essence behaviour of making Totem, has become social trend in recent times. Public beliefs, developing and growing as good-luck and bad-luck and their accompanying practices around Turkish culture, have undergoing a transformation structural and functional maintenance in the form of retention behavior of Totem and making Totem. In this study it will be examined human beliefs, is transformed to good-luck and bad-luck in postmodern times, as examples in football matches. It will be studied the similarities and differences between belief of Totem and making Totem in point of view of players and supporters. It will be discussed magical connection, is set up between the attitude of making Totem and the result of matches in those examples that were mentioned.

Key words: Totemism, Totem, Making Totem, Good-luck, Bad-luck Football

 

 

Minara GULİYEVA (Tasarım Uzmanı)

Dokuz Eylül Üniversitesi

Azerbaycan Anlatılarında Hil`at Geleneği

Azerbaycan anlatılarında hil`at geleneği eski gelenek, görenek ve sembolizmi yansıtması ile yanısıra, giyim kültürünün zenginliklerini ve özelliklerini de taşımaktadır. “Hil`at”, Azerbaycan anlatılarında hem gerçek hem de mecaz anlamda kullanılmıştır. “Hil`at” ve “kaftan” saray ve siyasi otorite tarafından giydirilen kıyafetlerden olup makam ve şöhreti de temsil etmiştir.

Bu araştırmada, Azerbaycan anlatılarında hil`at olarak verilen değerli hediye çeşitlerinin isimleri geçmektedir ve hil`at geleneği ile ilgili bazı giyim kuşam isim ve terimler tespit edilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Azerbaycan anlatıları, Hil`at, gelenek ve görenek, giyim kuşam.

 

Hil`at Tradition in Azerbaijani Narratives

Hil`at tradition in Azerbaijani narratives reflects a symbol of ancient customs and traditions as well as the richness and features our garment culture. “Hil`at” known as is used both in figurative and reality meaning. “Hil`at” and “caftan” worn by people who are politically in power in the palace that represents the position and the fame.

In this research are given various kinds of hil`at gift names, such as in Azerbaijani narratives and as well as some garment names and terms are imprinted regarding to hil`at customs.

Key Words: Azerbaijani narratives, Hil`at, customs and traditions, clothing.

 

Doç. Dr. Muammer Mete TAŞLIOVA

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi

Âşıklığın Ankara İcra Yapısına Bir Örnek: Türkiye Diyanet Vakfı Âşıklar Şöleni

 

Âşıkların, geleneği sürdürdükleri kahvehane ve düğün meclisleri günümüzde işlevini önemli ölçüde yitirmiş durumdadır. Ancak gerek temsilcilerin varlığını devam ettirmesi gerekse dinleyici kitlenin farklı icra ortamlarında geleneği takip etmeğe istekli olmaları ‘mekân’ konusunun çeşitlenmesini sağlamıştır. Bu mekânlar özellikle yüz yüze iletişimin geçerli olduğu kapalı ve açık alanlar biçiminde şekillenmektedir.

 

Son yirmi beş yıl içinde büyükşehirlerde âşık programları daha yoğun olarak dernek ve belediye organizasyonları biçiminde gerçekleşmektedir. Bu kurumsal organizasyonlara değerli bir örnek de Diyanet İşleri Başkanlığına Bağlı Türkiye Diyanet Vakfı tarafından hazırlanan ve beş yıl üst üste yapılan programlardır. Kocatepe Camii Konferans Salonunda icra edilen gece fasıllarına katılan âşıklar ve dinleyicinin yoğun ilgisi bu organizasyonu önemli kılmaktadır.

 

Kahvehane sistemine de uzak kalmayacak biçimde; hoş geldiniz divanı, güzelleme, serbest şiir, karşılaşma-atışma-deyişme, doğaçlama <doğmaca, irticalen> deyiş, kısa hikâye anlatımı gibi farklı örnekler bir arada sunulmuştur.

 

Ancak dinleyici kitlenin oldukça heterojen olması, klasik kahvehane veya düğün meclisi icrasından farklı yönlerin programa dahil edilmesi ihtiyacını doğurmuştur. Buna örnek olarak âşıklardan birinin programın baştan sona süren sunumunu ve akışı sağlaması, protokol konuşmaları sayılabilir.

 

Dinleyici kitlenin şehirli, memur ve işçi gibi sabit gelirli, eğitim seviyesi ortalama ilkokul ve üzeri olması, sürekli olarak âşık icralarına katılmadıkları, en azından önemli bir kısmının belki ilk kez on kadar âşığı bir arada görmesi gibi unsurlar icranın âşıklar tarafından yürütülmesini etkileyen özellikler olarak dikkat çekmektedir.

 

Bildiri kapsamında elimizde bulunan üç yıla ait icra kayıtları mukayeseli olarak ortak ve farklı yönleri etrafında ele alınacaktır.

 

Anahtar Kelimeler: Ankara âşıklığı, icra, sözlü gelenek, âşık karşılaşmaları, doğaçlama

 

 

An Example of Ankara Performance Structure of Âşıklık-Minstrelsy: Türkiye Diyanet Vakfı Âşık-Minstrelsy Performance

 

Coffeehouses and wedding ceremonies where âşık people maintain the tradition have lost their function to a large extent. However, there are both representatives and audience who are eager to follow the tradition in different performance settings. This results in diversification of “setting” topic. These settings vary as the closed ones in which face to face communication continues and the open environments.

 

In the last 25 years âşık programmes mostly occur as union and municipality organizations in metropoles. A valuable example of these organizations are the programmes prepared and carried out five years in a row by Turkish Religious Foundation connected with Departmentof Religious Affairs. The great interest of the audience and âşık people to the night performances performed, in the Kocatepe Mosque Conference Hall makes this organization important.

 

Different examples, greeting divan, güzelleme (folk lyric in praise of a special person or thing), free verse, encounter call and response duet, statement, improvisation <improvised play, impromptu> expression and short story narration are given in such a manner that do not keep away from the system in the coffeehouses.

 

However the audience are heterogeneous fort hat reason there occurs a need for aspects that are different from classical coffeehouse of wedding ceremony be included. As an example for this âşıks who control yhe presentation and the flow of the programme from beginning to the end, protocol speeches can be given.

 

Audience is composed of people with fixed income such as city-dwellers, officers and workers. Their education level is generally primary school or above. They do not attend âşık performances or for some of them see ten âşıks all together for the first time. These are the factors that affect âşık who handles the performance.

 

In the scope of this paper three years of performance records will be discussed comparatively and with their different aspects.

 

Key Words: Ankara minstrelsy, performance, oral tradition, âşık-minstrel contest, ımprovisation.

 

Prof. Dr. Muhittin ELİAÇIK

Kırıkkale Üniversitesi

Osmanlı Fetvâ Kitaplarında Halk İnanç ve Adetlerine Dair Fetvâlar

Osmanlı fetvâ kitapları, pratik hayatta karşılaşılan meselelerle ilgili suallerin cevaplarından oluşmuş ve Osmanlı’nın asırlarca uyguladığı anlayış ve görüşlerin bir aynası durumunda bulunmuştur. Osmanlı’nın ilk dönemlerinde fetvâlar özel biçimde kaydedilmemiş, 17. yüzyıldan itibaren ise özel kütüklere kaydedilmiştir. Fetvâ kitapları mesele-cevap şeklinde hazırlanmış ve klâsik fıkıh kitaplarının sistematiğine göre düzenlenmiştir. Konular tahâret, salât, şehâdât, zekât, savm, hac, nikâh, talâk, rıdâ, siyer.. şeklinde sıralanmış, genellikle 45-50 bölümden oluşmuştur. Osmanlı fetvâ kitaplarında en çok geçen konular vakıf, nikâh, talâk, bey ü şirâ, kazâ, sirkat konularıdır. Osmanlı şeyhülislâmları arasında fetvâ mecmuası bulunan 22 şeyhülislâm olup bunların başında: Ebussuûd Efendi, Minkarizâde Ataullah Efendi, Ankaravî M.Emin Efendi, Ali Efendi, Feyzullah Efendi, Yenişehirli Abdullah Efendi gelir. Osmanlı fetvâ kitaplarında her türlü konuda muhtelif halk inançlarına dair binlerce fetvâ verilmiştir ve bu fetvâlar ilk elden, en güvenilir dil ve edebiyat malzemelerini ortaya koymuştur. Bu fetvâlar arasında inanç, adet ve törelere dair öyle konular vardır ki bu kadar öz, açık ve ayrıntılı şekilde belki de hiçbir kaynakta görmek mümkün olamaz. Çünkü sorulan konular ciddi, verilen cevap da kesin olduğundan en doğru biçimde ortaya konulması gerekmektedir. Genellikle Zeyd, Amr, Bekir, Hind, Zeyneb gibi hayali şahıslar etrafında sorulan açık, öz ve veciz suallere şeyhülislâm veya müftüler olur, olmaz, caizdir, değildir gibi çok kısa ve kesin cevaplar vermişlerdir. Bu konuda Ebussuud Efendi’nin fetvâları ayrı bir öneme sahip olup belki de halk inanış ve adetlerinin derlemesinin oluşturulacağı bir kaynaktır. Meselâ, Lâle devri şeyhülislâmı Yenişehirli Abdullah Efendi’nin Behcetü’l-fetâvâ adlı kitabında geçen iki fetvâ tam konumuza uygun olup şöyledir: “Ricâle kırmızı veya sarı sevbin lebsi kerâhet-i tenzîhiyye ile mi tahrîmiyye ile mi mekrûhdur? El-cevâb:Tenzîhîdir.”; “Kırmız dedikleri boya ki aslında eşcârın bir nev’inin kabuğından mercimek kadar dahi büyük ve küçük dûde hâsıl olup kable nefhi’r-rûh anı vaktinde devşürseler usâresinden kırmızı boya olur ve eger vakti geçüp devşürilmese bi-irâdetillahi teâlâ rûh bulup uçar ve rûh buldukda bir tarîk ile devşürilse dahi boya olmaz ol dûdeden hâsıl kable nefhi’r-rûh devşürdüklerinin usâresini ba’zı me’âcîn ve şerbetlere katarlar, ol me’âcîn ve şerbetleri eklde ve şürbde beis var mıdır? El-cevâb:Yokdur.”

Bu bildiride Osmanlı fetvâ kitaplarından belli başlıları halk inanç ve adetleri bakımından analitik biçimde incelenerek ayrıntılar ortaya konulacak ve sonuçları mukayeseli biçimde değerlendirilecektir.

Anahtar Kelimeler: Osmanlı fetvâ kitapları, fetvâ, inanç, adet

 

 

In the Ottoman Fatwa Books Fatwas about to Folk Beliefs and Traditions

 

Ottoman fatwas books, composed of answers to further questions about the practical issues encountered in life and has been a mirror of the opinion that understanding and applying the Ottoman Empire for centuries. Fatwas are not registered in the Ottoman Empire early, 17th century onwards has been the custom billet. Fatwas books prepared in form of matter and answer and arranged in systematic the classical fiqh books. Topics "tahara, blessings, testimony, zakat, sawm, hajj, marriage, pillage, rida, siyar .." in the form of ranked, usually consists of 45-50 parts. Most the subjects of the Ottoman fatwas book "foundations, marriage, pillage, shopping, accidents, sirkat" are subject. There are fatwa book of 22 Ottoman sheikh al Islam. These include: Ebussuud Efendi, Minkarizade Ataullah Efendi, Ankaravi M.Emin Efendi, Ali Efendi, Feyzullah Efendi, Yenişehirli Abdullah Efendi. Thousands of fatwas that are given to various public faith in the Ottoman fatwas books. These fatwas reveals the most reliable language and literature materials. Between these fatwas there are fatwas which is not found in any source, about the ceremony, belief and pieces. Issues raised in the final and decisive. In fatwas "it would be, no, it is legitimate, it is not legitimate" as short and precise answers are given. Fatwas also are a source of folk beliefs and customs. For example, Yenişehirli Abdullah Efendi's Behcetu'l-fetava two fatwas are as follows: Is there harm is put the drinks syrup made from sap of Kirmiz named insect? Answer: There is no harm.

 

In this paper, certain of the Ottoman fatwas book will be examined in terms of folk beliefs and traditions analytical manner; details will be evaluated in a comparative manner.

 

Key Words: Ottoman fatwa boks, fatwa, belief, tradition.

 

Doç. Dr. Mustafa AKSOY

Marmara Üniversitesi

Kazan / Tataristan Tarih Müzesindeki Etnografya Eserlerindeki Damgalar

Türk damgaları hakkındaki ilk bilgiler, Çin yıllıkları, Uygur hukuk metinleri, Oğuz Kağan Destanı ve Rus kaynaklarında ifade edilmiştir. Bu nedenle damgalar Türk kültür tarihinde önemli bir yere sahiptir. Fakat damgaların, Türkiye’deki araştırmacıların ilgisini çektiğini söylemek pek de mümkün görülmemektedir.

Bildirimizde Kazan Tarih Müzesi’nde 2014’de yaptığımız araştırmada, görüntülediğimiz bazı eserlerdeki damgaları, Türkiye’de görülen damgalarla karşılaştırmalı olarak sunacağız.

Anahtar Kelimeler: Damga, Tataristan, etnografya, kültür, Türk.

 

Damga in the Ethnographic Artifacts of the Kazan / Tatarstan History Museum

The first information regarding Turkish damga has been mentioned in Chinese annuals, Uyghur legal texts, the Oguz Khan epic and Russian sources. For this reason, damga have an important place in the Turkish cultural history. However, it is difficult to say that damga have drawn the interest of researchers in Turkey.

In our report, we will be comparatively presenting the damga, which have been imaged in our study that was carried out in the Kazan History Museum in 2014, with the damga observed in Turkey.

Key Words: Damga, Tatarstan, ethnography, culture, Turk.

 

Prof. Dr. Mustafa SEVER

Gazi Üniversitesi

Yaşayan Müze ve Kazan

Yaşayan müzeler, bir müze kategorisi olarak birtakım eserleri ve koleksiyonları sergileyen müzedir ve folklor müzeleri ve açık hava müzeleri olarak da bilinirler. Bu müzelerde, gerçek ustalar veya değişik kostümlerle sunucular, milletin daha önceki bir döneminin hayatını canlandırabilirler. Bu ustalar veya sunucular/oyuncular, sanki değişik zaman ve değişik yerlerde yaşamış ve çeşitli el sanatlarını ve meslekleri icra etmiş insanlar gibi hareket edebilirler. Buradaki amaç, geçmişteki hayat tarzını modern insanlara sergilemektir. Birçok yaşayan müzede/Açık hava müzesinde, geleneksel işlerdeki ustalar; sözgelimi demirci, çömlekçi, aşçı, köşker, vd. sanatlarını canlı gösterim olarak sergilerler.

Müzelerde yapılan bu çalışma aynı zamanda toplumların başarısını etkileyen sürekli eğitim çalışmaları bağlamında da önemli yere sahiptir. Yaşayan müzeler, bu kurumların eğitim öğretim alanındaki potansiyellerinin en üst düzeyde kullanılabilmesini de sağlamaktadır. Müzeler, ele aldıkları konu ile ilgili bilginin yeni kuşaklara aktarıldığı mekânlardır. Kuruldukları bölgenin yerel kültürünün öncelikle kendi yöresindeki insanlara, ardından tüm insanlığa aktarılması için önemlidirler. Yaşayan müzelerin ziyaretçilerinin bakış açısına estetik ve sanatsal algılarına uygun şekilde düzenlenmesi bu alanların amacına ulaşmasını ve farklı toplumsal gruplar tarafından ziyaret edilmesini kolaylaştıracaktır.

Bu çalışmada, Kazan’da böyle bir müzenin kurulması ve nasıl olması gerekliliği üzerinde durulacaktır.

Anahtar Kelimeler: Kazan, müze, yaşayan müze, kültür aktarımı.

 

Living Museum and Kazan

Living museums are a category of museum that exhibits collections of buildings and artifacts out of doors. And variously known as folk museums and open-air museums. In this museums, real masters or with variously costumed interpreters can portray period life in an earlier era of nation. Real masters of the profession or the interpreters/players act as if they are living in a different time and place and crafts and variety of occupations. The goal is to demonstrate older end actual lifestyles and pursuits to modern auidience. Many living museums/Open-air museums (for example, several countries in Europe) as a live performance, demonstrate feature traditional craftsmen at work, such as a blacksmith, potter, miller, cook, cobbler, etc.

The activities performed in museums has got an important role in the process of lifelong education which is important for the success of a society. Living museums provide to use museums’ potential in education area at the highest level. Museums are the places to transfer the information about the concept that they’re designed for to new generations. They’re important for the transmission of local culture to the people where they are situated and then to all the humanity. It is important to design living museums in accordance with their target visitors’ point of view on aesthetics and perception on arts to provide them reach their goal and make them to be visited by other social groups more easily.

This study is focused on the necessity to establish a living museum in Kazan and how it should be.

Key Words: Kazan, museum, living museum, cultural transmission.

 

Doç. Dr. Muvaffak DURANLI

Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü

Saha Türklerinde At Bağlama Direklerinin (Sergeler) İnanç ve Kültür İçindeki İşlevleri

Geçmişte her çadırın veya evin önünde evin zenginliğini gösteren at direkleri (sergeler) yer almıştır. Bu tür direkler temel işlevlerinin yanı sıra inançla ve gelenekle bağlantılı işlevler de üstlenmişlerdir. Düğün törenlerinde, yaz bayramı ısıahta at bağlama direği, farklı işlevleri yerine getirmiştir. Zaman içinde şehirleşme ile birlikte bu kültürel değer bireylerin kullanımından çıkmaya başlamıştır. Bu kültür değerini kaybetmek istemeyen Saha Türkleri serge’yi günümüzde önemli bir olayı hatırlamak/ hatırlatmak amaçlı bir sembole dönüştürmüşlerdir. Başkent Yakutsk’ta yer alan ve yakın dönemde dikilen pek çok serge, şehre gelen yabancı bir devlet adamı veya önemli bir olayı hatırlamak/ hatırlatmak amacına hizmet etmektedir. Bildiride “serge”lerin işlevleri ve bezemelerine göre sınıflandırılması yapıldıktan sonra Saha Türk toplumunun inanç ve geleneklerindeki önemi üzerinde durulacaktır. Bildiride görsel kaynak olarak başkent Yakutsk’ta yer alan serge fotoğraflarına da yer verilecektir.

Anahtar Kelimeler: İnanç, gelenek, at bağlama direği, sembol.

 

The Functions of Patience Poles (Serges) from Belief and Cultural Perspective in Sakha Turks

Like other Turkic culture, horse is important for Sakha Turks. Assigning guardian spirit to horses in Sakha beliefs is an indication of this importance.  The communities which attach importance to horse, have associated the pole to which it is tied to a cultural wealth. In the past in front of every tent or house a pole (Serge) was placed which represented the dwellers’ wealth. Besides their basic use, they have been utilized in belief and custom related chores. In wedding ceremonies and in summer festival Isıahta, patience poles have fulfilled different functions. Over the pass of time and along with urbanization, this cultural value has gradually stopped being used by individuals. The Sakha, who did not want to lose such a cultural value, transformed Serge to a symbol with which an important event is reminded. Placed in the capital city Yakutsk and numerously planted in a recent time, Serge serves to the purpose of reminding an important event or welcoming a foreign statesman. In this paper after categorization of Serges by their resemblance and function, beliefs and customs of Sakha Turks will be focused upon. As visual resource, pictures of Serges placed in the capital Yakutsk will be added.

Key Words: Belief, tradition, horse tying pole, symbol.

 

Yrd. Doç. Dr. Nabi KOBOTARİAN (Azeroğlu)

Niğde Üniversitesi

Azerbaycan Âşık Kahvehanelerinde Destan Anlatma

Âşıkların anlattığı halk hikâyelere Azerbaycan’da destan denilmektedir. Bunların hikâyelerden farkı nazım nesir bir arada olmaları ve manzum kısımlarının saz eşliğinde söylenmesidir. Halk hikâyelerini, kahramanlık hikâyeleri, aşk hikâyeleri ve belli âşıkların hayatlarını maceralarını anlatan hikâyeler oluşturur.

Köroğlu, Tufarganlı Abbas, Hasta Kasım, Emrah ile Hurilika, Âşık Garib ile Şah Senem ve Şikâri, Azerbaycan’da çok söylenen âşık destanlarındandır. Bu destanların önemli bir özelliği destanların uzun olmalarıdır. Destanların anlatılması bir gecede bitmez, bazen bir destan anlatımı aylar sürer. Tebriz Âşıklık Muhitinde anlatılan “Şikâri Destanı” 55 kasete tarafımızca toplanmıştır. Bu destan aynı zamanda âşıklık geleneğinin en uzun manzum ve mensur destanı özelliğini de taşımaktadır.

Tebriz âşıklık geleneğinde, destan anlatma büyük öneme sahiptir. Âşıklar toylarda, kutlamalarda, kahvehanelerde hikâyelerini anlatırlar. Tebriz, Urumiye, Zengan, Erdebil gibi büyük kentlerin yanı sıra köylerde, kasabalarda âşık kahvehaneleri bu geleneği sürdürmektedirler. Geleneğin sürdürülmesinde kahvehanelerin yeri git gide zayıflamaktadır.

Bu bildirimizde Azerbaycan ve Tebriz kahvehanelerinden görüntüler eşliğinde bilgi vererek, bu geleneğin varlığını ve bölgenin Türk kültürü açısından öneminin üzerinde duracağız.

Anahtar Kelimeler: Tebriz, Azerbaycan âşıklık geleneği, destan söyleme.

 

Epic Narrative Minstrel Coffeehouse in Azerbaijan

İn Azerbaijan telling story by ashigh is called Destan. This type is a combination of prose and poetry. Poetry parts sung with saz. This is the most famous oral tradition in Azerbaşjan and Tabriz. Koroglu, Tufarqanlı Abbas, Hasta Kasim, Emrah and Hurilika, Ashigh Garib and Shah Sanam and Shikari ashigh story is very famous in Azerbaijan and Tabriz.

Shikari epic narrative is the on of the tallest epic story in region that collect by us. This is the tallest ashig epic story in Tabriz.

Epic telling tradition is a tradition which traces deep culture. To investigate the origin of this tradition, we need to examine the Ashiq-ozan-shaman-baksi line the stage of history. Baksi the root of betting, or look the word comes from the elephant as Radlofff’s said.

This day also continues the tradition to epic poet in various Turkish communities. This tradition it has an important place in Azerbaijan. Forty days and forty nights or seven nights and seven days ancient weddings time to tell the Ashig story.

Ashiq paly a big role in developing our language by using Turkish phrases and expressions. Ashiqs that are always among people, use the phrases that are used in their daily spoken language. In this way Iranian Ashiqs help developing and spreading our language. Turkish ashiqs in İran Azerbaijan are under the influence of Arabic and Persian languages, try to use words or phrases taken from these languages in a suitable way in there Turkish languages. Ashiqs who telling story play a very important role in holding our oral traditions, phrases, proverbs and all its items alive. This traditional is very importent in region. In this stady we pay to discrib this traditional.

Key Words: Tabriz, Azerbaijan ashigh tradition, Epic Narrative.

 

Doç. Dr. Naile ASKER

Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi Folklor Enstitüsü

I Dünya Savaşı ve Sonrasında Doğu Cephesindeki Mücadelenin Türk Halk Edebiyatında Yansıması

93 Harbi'nin Osmanlı Devleti'nin mağlubiyetiyle bitmesi neticesinde bölgede 40 yıl süren işgal günleri başladı. 1914'te I. Dünya Savaşının başlamasıyla Osmanlı-Rus çatışmaları yeniden alevlendi. Rusların bilerek görmezden geldikleri Ermeni çetelerinin yaptığı vahşet ve soygunlar dayanılmaz hâle geldi. Böyle bir durumda Doğu Cephesinin açılması kaçınılmazdı. Bölge insanının sevgi ve övgüyle "Şark Fatihi" olarak adlandırdığı Kazım Karabekir Paşa, Şark Cephesinin komutanlarından ve gazilerinden biridir. Doğu Cephesinde Ermeni ordusunu bozguna uğratarak 40 yıllık esaretten sonra Kars, Ardahan ve Artvin'i yeniden Türk topraklarına kattı. Bu zaferden sonra Gümrü ve Kars Antlaşmaları, yine Kazım Karabekir Paşa'nın başkanlığında imzalandı. Türk-Müslüman nüfusun gururu, dilinin ezberi, gönlünün sultanı, kahramanlığına türküler yakılan yiğit komutanları ve kahraman Doğu Cephesi hakkında birçok folklor ürünü, ağıtlar, türküler yayılmaya başladı. Savaş sırasında yaşanan göçler, vatan özlemi, ölümler ve ayrılıklar; ağıtlarda, türkülerde, nanaylarda kendisine yer buldu. Bundan başka, sözlü edebiyatın gerçek ustaları olan âşıkların dilinden söylenmiş kahraman Türk askeri hakkında, savaş ve millet konularındaki türküler de bölge halk kültürü içerisinde çok önemli bir yer tutmaktadır. Bu çalışmada yiğit komutanları ile kahraman Doğu Cephesi hakkında bölge halkının ürettiği ağıt, şiir ve türkülerden bahsedilecek, âşıkların bu konulara hasrettikleri eserler tahlil edilecektir.

Anahtar Kelimeler: Şark Cephesi, Kazım Karabekir Paşa, komutan, savaş, âşık, destan, rivayet, türkü.

 

I World War on the Eastern Front and the Struggle After reflection in Turkish Folk Literature

93 War of the Ottoman Empire began the occupation lasted 40 days in the region as a result of its defeat in the end. 1914 with the start of World War I Ottoman-Russian conflict again flared up. They ignored the atrocities committed by the Armenian gangs and robberies came to knowing the Russians still unbearable. It was inevitable that the opening of such a situation on the Eastern Front. It was inevitable that the opening of such a situation on the Eastern Front. Regional human love and praise of the "Conqueror of the Orient" as termed Karabekir Kazim Pasha, one of the commanders and veterans of the Eastern Front. After the Armenian army on the Eastern Front defeated the 40-year captivity in Kars, Ardahan and Artvin again annexed the Turkish territory. After this victory the Gyumri and Kars Treaty, signed under the presidency again Karabekir Kazim Pasha. The pride of the Turkish-Muslim population, memorization of language, the sultan of hearts, the folk heroism burned valiant commander and hero of many folklore about the Eastern Front, laments, songs began to spread. During the war and longing for the homeland, migration experienced deaths and separations; In lament, in song, in nanay he found a place for itself. Furthermore, said the language of love is the real master of the Turkish military heroes on oral literature, songs of war and national issues are also a crucial part in the folk culture of the region. In this study, produced by local people lament about the heroes of the valiant commander of the Eastern Front, poetry and songs to be mentioned, will be analyzed in love with the works they starved to these issues.

Key Words: Eastern Front, Kazim Karabekir Pasha, commander, war, ashug, saga, tale, folk song.

 

Doç. Dr. Najdat Yashar MURAD (Necdet Yaşar BAYATLI)

Bağdat Üniversitesi

Irak Türkmen Halk Şiirinin İncelenmesi

Farklı coğrafyalarda yaşayan ancak aynı soydan gelen bütün Türk boy ve toplulukları meydana getirdikleri edebî ürünlerle Türk dünyası kültür ve edebiyatına ayrı renk, zenginlik ve güzellikler katmaktadırlar. Irak Türkmenleri, Türk dünyasından ayrı bir coğrafyada yaşamalarına rağmen, dillerini, kültürlerini, edebiyatlarını ve varlıklarını günümüze kadar koruyabilmiş olmalarında sözlü halk edebiyatı ürünlerinin rolü büyüktür. Geçen yüzyılın ilk çeyreğinde Osmanlı Devleti'nin çökmesi ile Türk dünyasından ayrı kaldıktan sonra varlık ve ölüm-kalım mücadelelerinde Irak Türkmenlerinin silahı halk şiiri olmuştur. Bu silahla dertlerini, hasretlerini, özlemlerini, sevgilerini, isyanlarını, başkaldırılarını vb. duygularını en güzel şekilde dile getirebilmişlerdir. Başta hoyrat türü olmak üzere halk şiirinin bütün şekil ve türleri içinde barındıran Irak Türkmen halk şiiri, yapı ve muhteva açısından oldukça zengindir. Günümüze kadar ele alınan çalışmalar hoyrat odaklı çalışmalar niteliğinde olmuştur. Ancak halk şiirini bir bütün olarak ele alan ve inceleyen bir çalışmanın yapılmadığı söylenebilir. Bu çalışmada Irak Türkmenlerinin sözlü edebiyatının can damarını oluşturan halk şiiri ele alınacak, Türkmen halk şiirinin oluşumu, geçirdiği süreçler yanı sıra akım ve türleri üzerinde örneklerle durulacaktır.

Anahtar Kelimler: Irak Türkmenleri, halk şiiri, halk edebiyatı.

 

Analyzing Folk Poetry of Iraqi Turkmen

People and communities who come from the Turkish origins  and live in different  areas  add  more beauty, excellence and enrichment to the Turkish culture in general  through their literary works.

Despite the fact that Iraqi Turkmen live in distant places from Turkey but they maintained their language, culture, literature and presence till the present-day by using their various literary works which play an important role in this progress specially after the collapse of Ottoman emperor in the first quarter of the last century. Iraqi Turkmen tend to use folk poetry as a weapon in their struggle to proof their personal identity as they use poems to express their worriers, emotions, rising and so on.

Turkmen folk poetry, with its types,  has a great value in form and content, and the most  important  type  is ( hoyrat or koyrat ) ,so most of studies dealt with this type (koyrat) only until now and there are no studies that  covered   turkmen folk poetry as a whole.                                                                      This  study discusses  turkmen folk poetry, its types, stages and literary currents entirely.

Key Words: Iraqi Turkmen, folk poetry, folk literature.

 

Prof. Dr. Nebi ÖZDEMİR

Hacettepe Üniversitesi

Kent Yaşamında Yerel ve Gelenek Kültürü İmgesi

Kent ve yerel, dolayısıyla yerel gelenek kültürü ilişkisi oldukça köklü ve farklı boyutlara sahiptir. Türk kültürünün oluşmasında ve gelişmesinde kentli-yerel etkileşimi önemli bir dinamiktir. Kentteki yerel ve yerel gelenek ile yereldeki kentli ve kentli gelenek ilişkilerinin çözümlenmesi kültür bilimi araştırmalarının temel konularından biridir.

Bu çalışmada köyden kente göçün yoğunlaştığı 1950’li yıllardan sonraki dönem temel alınarak kentteki yerel, dolayısıyla yerel gelenek kültürü ile ilgili değerlendirmeler incelenmektedir. Sözü edilen ilişki diğer analizlerin yanında stereotip ve imge merkezli yaklaşımlarla çözümlenebilir. Nitekim kentin önceden ötekilerinin ve onlara ait olanlarının son dönemde yüceltilmesi olgusunun çözümlenmesi çok yönlü ve etkili bilimsel çıktılar içerebilir. Kentlinin yereli ve yerel gelenek kültürünü yakın dönemdeki “yeniden” keşfinde “geleneksel, otantik, organik, doğal” gibi tanımlamaların belirginleşmesi oldukça önemlidir. “El işinin ve ev işinin kentte moda oluşu” bu sürecin son dönemdeki durumunu özetlemektedir. Yazılı/basılı edebiyat, sinema, mizah, turizm, medya, politika, ekonomi gibi kent kökenli alanlardaki yerel ve yerel gelenek ilgili içerik örnekleri bu kapsamdaki tartışmaların zemini oluşturmaktadır.

Özetle köyün, köylünün, köy pazarının, köylü ürünlerinin, gelenek müziğinin ve dansının, sonuçta da yerel gelenek kültürünün ve yaşamının kentli yaşamın merkezine yerleşmesi, kentte yeniden keşfedilmesi veya yaratılması kültür biliminin önemli bir çözümleme konusunu, dahası araştırma alanını meydana getirmektedir. Dolayısıyla bu bildiriyle kent/li-yerel/gelenek kültürü ilişkilerinin çözümlenmesine giriş mahiyette bir deneme yapılmasının amaçlandığı vurgulanmalıdır.

Anahtar Sözcükler: Türkiye’de kentli ve yerel etkileşimi, kentte yerel imgesi, kent kültürü, geleneksel kültür, Türk kültürü.

 

Image of Local People and Traditional Culture in Urban Life

The relations of urban and local communities involves many dimensions and different backgrounds. The interaction of local and rural societies is an important dynamic for the formation and development of Turkish culture as other cultures. To analyze the image of local in cities as well as the image of urban in rural settlements must be one of the basic issues of folklore and cultural studies.

In this study, the assessments on local people and their traditional culture in turkish urban life in the period from the beginning of 1950’s to 2010’s are debated in detail. The highlighted relation or interaction can be studied by utilizing the approaches based on the images and stereotypes. Studying the fact that the local origin communities and their traditional cultures have been before marginalized and later praised in turkish urban life may enable to obtain the most versatile and effective scientific outputs. That the terms as traditional, authentic, organic and natural as well as homemade and handmade became popular in the recent times is very important in the scope of researching the rediscovery of local communities and their traditional cultures in urban life. The examples of content compiled from some urban fields as the written literature, cinema, humour, tourism, politics, the media and economy are the basic materials of this research.

In summary, the rediscovery local communities and their traditional culture in urban life as well as the popularization of village life, local community, village market, traditional products, traditional music and dance etc must be one of the main areas of cultural studies. However, it’s emphasized that this study aiming to analyze these relations or interactions should be considered as an essay.

Key Words: Interaction of local and urban communities in Turkey, the image of local people and traditional culture in urban life, urban culture, traditional culture, Turkish culture.

 

Prof. Dr. Necati DEMİR

Gazi Üniversitesi

Kazan İlçesine Bağlı Peçenek Mahallesi ve Tarihî Alt Yapısı

Oğuz Destanı ve İran destanlarındaki rivâyetlere göre Peçenekler, MÖ VII. yüzyılda Oğuzlar ve Alanlar ile birlikte yaşamışlardır. Efrasiyab'ın babasının veya dedesinin adı Beşenk'tir. Peçenek ismi büyük bir ihtimalle bu şahıstan gelmektedir.

Yazılışı 1072-73 yılında bitirilen Divanü Lügati't Türk'te Peçenekler; Becenek ve Peçenek şeklinde yazılmış, Bizans ülkesine en yakın boy olarak tanıtılmıştır. Peçenek,  Bulgar ve Süvarların dillerinin Türkçe olduğu ifade edilmiştir. Eserin bir başka yerinde Beçenekleri Rum yakınlarında oturan bir topluluk olarak yer verirken yine aynı sayfada Oğuzların bir boyu olarak göstermiştir.

Peçenek Türkçesi ile ilgili en büyük talihsizlik, günümüze ulaşan yazılı malzemelerin yok denecek kadar azlığıdır. Böyle önemli bir talihsizlikten dolayı yeteri kadar araştırma yapılamamış, Peçenek kültürü ve Türkçesinin özellikleri tam olarak ortaya çıkarılamamıştır. Bununla birlikte Peçenek Türkçesi ile ilgili önemli ipuçları tespit edilmiştir.

 

Türkiye'nin pek çok yerinde Peçeneklerle ilgili yer ve aşiret isimleri bulunmaktadır. Bu isimlerin yoğunlaştığı bölgeler; Maraş ve Halep civarı, Ankara çevresi ve Orta Karadeniz Bölgesi'dir.

Orta Karadeniz Bölgesi'nde Peçeneklerin yaşadığı ve bu bölgede çeşitli faaliyetlerde bulundukları belgelerle sabittir. Danişmendliler, Karadeniz sahillerine inme mücadeleleri verdiği sıralarda, farklı zamanlarda ve farklı yerlerde iki kez Peçeneklerle karşılaşırlar. Bunlardan ilki Tatis /Tzatis ve onun yönettiği Peçenek ordusudur.

Peçenek yerleşim yerlerinin yoğunlaştığı bölgeler arasında Ankara da bulunmaktadır. Bu yerleşim yerlerinden birisi Ankara ili Kazan ilçesine bağlıdır. Biz, bu çalışma kapsamında Kazan ilçesi Peçenek mahallesinde alan araştırması ve derlemeler yapacağız.  Bu yerleşim yerinin dil, tarih ve kültürünü esas alıp tarih içerisinde yaşayan Peçenekler ve günümüz Peçenek yerleşim yerleri ile ilgisi üzerinde duracağız.

Anahtar Kelimeler: Kazan ilçesi, Peçenek mahallesi, halk kültürü.

 

Pecenek Neighborhood in the District of Kazan and Historical Background

 

According to rumours in Oguz epic and Iran epics Pecheneks lived with Oguz and Alan in BC VII. century. Efrasiya’s father or grandfather’s name is Beşenk. Pecenek name probably derives from this person.

 

Writing of Divanü Lügati't -Turk was finished in 1072-73 Peceneks was written in Becenek and Pecenek from, was introduced as the closest clanto the Byzantines. It was expressed that The language of Pecenek, Bulgarian and Suvars was Turkish. While Beceneks were included as a communityliving aroundthe country of Rum in the other part of the work, at the same page it showed them as another branchof Oguz.

 

The greatest misfortune with Pecheneg Turkish is almost no shortage of written material that has survived. It has not done enough research because of such an important misfortune Pechenek culture and Turkish culture were not fully revealed. However, important clues about the Pecheneg Turkish were identified.

 

There are names of places and tribes about Peceneks in many parts of Turkey. These namesare concentrated on areas; Maras and around Aleppo, around of Ankara is and Central Black Sea.

 

It is proven by documents that Pecenek lived In the Central Black Sea Region and they engaged in a variety of activities in this region. When Danishments struggled for going down to Black Sea coast they encountered with Pecenek twice at different times and different places. The first one was Tatis/ Tzatis and Pecenek army which he directed.

 

Ankara is among the regions of the Pecenek settlements. One of these settlements is connected to Ankara Province, the District of Kazan. We will do the research and collections at the Kazan district Pecenek neighborhood in this study.We will take as a basis of this settlement’s language, history and culture and focus on the relevance between Peceneks in history and today Pecenek settlements.

 

  • The district of Kazan, Pecenek neighborhood, folk culture.

 

Numan GÖKTAŞ (Araştırmacı)

Kazan Belediyesi

Kazan'da Geleneksel Köy Odalarından, Modern Köy Konaklarına Geçiş Sürecinde Kültürel Değişim

 

Türkler bin yıl önce Orta Asya'dan Anadolu'ya geldiklerinde sahip oldukları kültürel değerleri de beraberlerinde getirdiler. Bizi biz yapan bu kültürel mirasın yüz yıllar ötesinden bugünlere ulaşmasında ise, icra edilen mekânların katkısı göz ardı edilemez. İşte somut olmayan bu kültürel mirasın yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılmasında köy odalarının rolü ve önemi kuşkusuz çok büyük olmuştur. Köy halkının bir nevi toplanma yeri olmasının ötesinde köy odaları geleneklerin bizzat yaşandığı ve gelecek kuşaklara aktarıldığı yerlerdi. Ancak üstlendiği misyonu yüzyıllarca başarıyla yerine getiren köy odaları da zamana yenik düşmekten kurtulamadı. Odaların mevcudiyetini gerektiren sebeplerin değişen dünya şartları ve gelişen teknoloji karşısında ortadan kalkmasıyla odalar da işlevini yitirmeye başlamıştır. Zaman içerisinde işlevini yitiren kerpiçten yapılma tek katlı köy odalarının yerini, betonarme köy konakları almaya başlamıştır. Bu amaca yönelik olarak genellikle iki katlı inşa edilen köy konakları kına gecesi, nişan, düğün, cenaze, hac uğurlama ve mevlit gibi sosyal hayatta önemli yeri olan bir çok faaliyet burada gerçekleştirmektedir. Köy adına kurulan ve faaliyet gösteren bir dernek vasıtasıyla ve çoğunlukla da köy halkının kendi imkânlarıyla yaptırılan köy konakları son yıllarda köylerimizdeki sosyal hayatın canlanmasına önemli katkılar sağlamıştır.

 

Anahtar Kelimeler: Köy Odaları, Kazan, Sosyal Yardımlaşma, Kültürel Değişim, Köy Konakları.

 

Cultural Change Transition From Traditional Village Rooms to the Modern Village Houses in Kazan

 

When Turks have come from Central Asia to Anatolia thousand years ago they brought the cultural values with them. In reaching far beyond the centuries of the cultural heritage, it can not ignore the contribution of the built spaces. Here's to preserve intangible cultural heritage and the role and importance of this village in the room was undoubtedly passed on to future generations too large.

The village people as a kind of collection of personally experiencing the traditions and village rooms beyond that place where they were passed on to future generations.

However, its task successfully succumbed for centuries to time in fulfilling village rooms. The reason of changing world conditions that require the presence of the rooms and the room with the disappearance of the technology developed has begun to lose its function.

Over time function made with adobe village who lost their single-story room of the location, the village began to take concrete mansions. For this purpose, usually two-story mansion built in the village that henna, engagement, wedding, funeral, which is a very important place in social life activities, such as the Prophet's Birthday and farewell pilgrimage realizes here.

The village was founded for and by demonstrating an association of villages and most of the villagers have contributed significantly to the revival of social life in our village village mansion that was built in recent years on their own.

 

Key Words:  Village Rooms, Kazan, Social Help, Cultural Exchange, Village Houses. 

 

 

Nur Sena TAŞÇI (Yüksek Lisans Öğr.)

Hacettepe Üniversitesi

Dil-Kimlik İlişkisi Bağlamında Ankara ve Çevresi Nogayca Örneği

 

Nogaylar, Altın Orda Hanlığı’nın dağılma sürecinde Deşt-i Kıpçak sahasında yaşamış bir Türk topluluğu olarak karşımıza çıkmaktadır. 15. yy. sonu- 16. yy. başlarında Altın Orda Hanlığı içerisinde siyasi anlamda yükselmeye başlayan başarılı Nogay devlet adamlarının etkisiyle kendi bağımsız emirliklerini kurmuşlardır. Ancak 17. ve 18. yy.’da çeşitli baskılara ve istilalara uğrayarak parçalanmaya başlamışlardır. 19. ve 20. yy.’lara gelindiğinde Rus baskısının artması ve ardından Sovyetler’in dağılmasıyla farklı coğrafyalara göç etmek zorunda kalmışlardır. Nogaylar’ın göç ettikleri bölgelerden biri de Türkiye’dir. Bugün Türkiye’de yoğunlukta olarak Ankara ve Konya’ya bağlı köyler ile Eskişehir, Adana, Afyon şehirlerinde yerleşiklik göstermektedirler.

 

Coğrafi olarak etkileşimde bulunan her toplulukta olduğu gibi Nogaylar’ın da dilleri ve kültürleri yaşadıkları bölgeden önemli ölçüde etkilenmiştir. Bu etkilenmenin en yoğun görüldüğü alan ise konuşma dilidir. Etkilenmenin boyutları Türkiye’de konuşulan Nogaycayı uluslararası sınıflandırmada “tehlikedeki dil” konumuna taşımıştır. Bu çalışmada dillin, dil ve kimlik ilişkisinde nasıl bir rol üstlendiği, bireysel ve toplumsal kimlik bakımından hangi kavramlarla ilişkilendirildiği ve kültürel süreçlerde hangi sembollerle özdeşleştirildiği tehlikedeki bir dil olan Türkiye Nogaycası örneği ile açıklanmaya çalışılacaktır. Ankara ve çevresinde yaşayan ana dili konuşurlarıyla gerçekleştrilen sözlü derlemelerin kaynaklık edeceği çalışmada konuşurlarının dil tutumunun kültürel aktarım sürecine etkisi de irdelenecektir.

 

Anahtar Kelimeler: Dil-kimlik ilişkisi, Nogayca, dil tutumu

 

Example of Nogai Language in Ankara Region in Language-Identity Relation Context

 

Nogais are the Turkish colony that lived in the Desht-i Kipchak field during the disintegration era of Khanate of the Golden Horde. At the end of 15th century and the beginning of the 16th century; the successful Nogai politicians who was gaining power within the Golden Horde lead Nogays to establish their independent emirate. During the 17th and 18th centuries; they started breaking apart due to numerous invasions and pressure. In the 19th and 20th centuries due to Soviet Union falling apart and increased Russian pressure forced them to immigrate to different regions. One of the places that Nogais immigrated to is Turkey. Today in Turkey most of them live in the small towns of Ankara and Konya, the cities of Eskişehir, Adana, and Afyon.

 

Just like any other culture that is effected by the geographic interaction with different cultures, the Nogai's culture and language was effected by the places they lived in. The most effected field due to geographic interaction is the language. The size of the affection put the Nogai language that is spoken in Turkey to the endangered languages category in international listing. This study will explain the role of the language in language-identity relation, the concepts it is related to in terms of personal and social identity, and the symbols it is identified with in terms of cultural process by using the Nogai language spoken in Turkey as an example. The spoken corpus done with the native speakers of the language that lives around Ankara will be used as the main source in this study where the language attitude of the native speakers and how it effects the cultural transfer process will be elaborated.

 

Key Words:  Language-identitiy relation, Nogai language, language attitude

 

 

 

 

 

 

Prof. Dr. Nuran KAYABAŞI ve Doç. Dr. Hürrem Sinem ŞANLI

Ankara Üniversitesi ve Gazi Üniversitesi

Ankara İli Kazan İlçesinde El Sanatları Kursuna Katılan Kursiyerlerin Beklentileri ve Memnuniyet Dereceleri

El sanatlarının yaşatılmasında ve korunmasında eğitim çalışmalarının yapılması ve yaygınlaşması önem taşımaktadır. Halk eğitim merkezleri el sanatları konusunda modüller kapsamında il ve ilçelerde eğitim vermektedir. Bu kurslara katılanların kurstan beklentileri ve memnuniyet dereceleri kursların devamlılığında önemlidir. Bu araştırmada, Ankara ili Kazan ilçesinde; el sanatları kurslarındaki eğitimin, araç-gereçlerin, çalışma ortamlarının yeterliliğini, kursa gelen kişilerin kurslardan beklentilerini ve memnuniyet derecelerini değerlendirmek, kursiyerlerin aldıkları eğitim sonunda kurslar hakkındaki görüşleri ortaya konulacaktır. El sanatları alanında kursa katılan kursiyerlerin beklentileri ve memnuniyet derecelerine ilişkin araştırma verilerinin elde edilmesinde anket düzenlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Kazan ilçesi, kursiyerler, el sanatları, halk eğitim kursları.

 

The Level of Expectations and Satisfaction of Trainees Who Attended in Handicrafts Courses in Kazan District of Ankara Province

Handicrafts education carries importance in keeeping crafts alive, maintaning its continuance.  Public education centers educate modules on handicrafts in cities and towns. Degree of satisfaction and expectations from the course participants in this course is important in maintaining the course. In this research,  the training courses in handicrafts, tools,  the adequacy of their work environment, the course of which people evaluate their expectations and the degree of satisfaction of the course , participants will be presented at the end of the training they receive their views on courses in Ankara Kazan district. Handicrafts field survey is conducted to obtain data for research on the trainees who attended the course expectations and satisfaction levels.

Key Words: Kazan district, trainees, handicraft, public education courses.

 

Prof. Dr. Nurettin DEMİR

Hacettepe Üniversitesi

Ağız Dokümantasyonu ve Kültür Dokümantasyonu

2008-2010 yıllarında Ankara Ağızlarının Dokümantasyonu (ANADOK) adlı proje çerçevesinde yürütülen alan araştırmaları sırasında Ankara’nın bütün ilçelerinde ses ve video kaydı, resim, çizim ve alan notlarından oluşan zengin bir dil ve kültür derlemesi yapılmıştır. Öncelikle Ankara ağızlarının araştırılmasına dönük veri elde etme amacı güden bir dil çalışması olan projeyle pek çok kültürel öge de derlenmiştir (ayrıntılar için bk. Demir 2012, 2013). Zaten dil araştırmaları amacıyla yürütülen derlemeler sadece dilin değil, aynı zamanda o dili konuşanların taşımakta olduğu kültürün de kayıt altına alınması demektir (bk. Crowley 2007, Demir 2009). Bu durum dildeki yerel konuşma biçimleri olan ağızların belgelenmesine dönük alan araştırmaları için de geçerlidir. Nitekim Ankara köylerinde yapılan derlemelerin tamamında da pek çok kültürel öge bulunmaktadır. Çocuk oyunları, masal, efsane, atasözü, deyim, halk inançları, düğün adetleri, bayramlaşma, sözlü tarih, doğum ve ölüm sonrası adetler gibi çok farklı konuda zengin veriler derlenen ögeler arasındadır.

Karşılaştırmalı bir betimleme çalışması olarak tasarlanan bildiride dil dokümantasyonu ile kültürün belgelenmesi arasındaki ilişki Kazan ve Güdül’de yapılan derlemeler yardımıyla örneklendirilecektir. Bildiri çerçevesinde ayrıca Kazan ve Güdül’den derlenen metinlerin dili ve içerdiği kültürel ögelerden de kısaca söz edilecektir.

Kültür terimi özet çerçevesinde “doğuştan miras getirilmeyen, insanın doğup büyüdüğü çevrede edindiği her tür bilgi” anlamıyla kullanılmaktadır ve ana metinde daha fazla ayrıntılandırılacaktır.

ANADOK çerçevesinde yürütülen alan araştırmaları sırasında farklı bölgelerden aynı konuda veri elde edilmeye çalışılmıştır. Bunun sonucunda sadece dilin nasıl çeşitlendiğini değil aynı zamanda kültürel ögelerin nasıl çeşitlendiğini de tanıklama imkanı doğmuştur. Bildiride bu da örneklendirilecektir.

Anahtar Kelimeler: Ağız, kültür, dokümantasyon, alan araştırması, dilbilim, Türkoloji.

 

Dialectal and Cultural Documentation

Between the years 2008-2010 I made a linguistic fieldwork project titled The Documentation of Ankara Dialect (ANADOK). During the fieldwork in all districts of Ankara, some rich linguistic and cultural materials were collected. The materials include audio and video recordings, photos, drawings and field notes. Thanks to project which aims mainly to collect linguistic materials of Ankara dialects, many cultural items were gathered (see for details Demir 2012, 2013). The well-known fact in the literature is that collecting linguistic materials means not only compiling language materials but also recording the cultural heritage that the native speaker possesses (see, Crowley 2007, Demir 2009). This situation is acceptable for field researches which deal with the documentation of the regional varieties of the language. Hence there are many cultural elements in all documented data in the villages of Ankara. Among the documented subjects, these can be given as examples: kids games, fairy tales, legends, proverbs, idioms, folk beliefs, weddings, birth and after death rituals etc.

This paper which was designed as a comparative descriptive study exemplifies the relationship between linguistic and cultural documentation by using the materials documented in Kazan and Güdül. Moreover, the paper deals with the language features of the texts and cultural properties collected in Kazan and Güdül districts. 

In the presentation, the term ‘culture’ is used as any knowledge that everyone acquires in the environment where s/he was brought up and which is not inherited biologically. The term will be discussed in details in the written version of the paper.

During the study of ANADOK project, I have tried to collect the similar data from different places.   As a result of this, it is observed that language variation is inevitable as well as cultural diversity.  In the presentation this topic will be exemplified.

Key Words: Dialect, culture, documentation, field linguistics, linguistics, Turcology.

 

 

Yrd. Doç. Dr. Orhan ÇELTİKCİ

Süleyman Demirel Üniversitesi

Türklerde Su Kültürü ve Sarnıçlar (Denizli/ Tavas Örneği)

Türklerin en belirgin vasıflarından biri yaşam tarzlarının konar-göçer özelliğe sahip olmasıdır. Bu özellik beraberinde yol güzergahlarını ortaya çıkarmıştır. Bu güzergahlar uzun yıllar kullanılmıştır. Kullanılan bu yollar üzerinde en önemli temel gereksinim su olmuştur.

Su, Türk Kültüründe çok önemli bir unsurdur. Kişioğlu doğunca suyla çimdirilmiş, ölünce su ile yıkanarak toprağa verilmiştir. Uykudan kalkınca yüz yıkanmış, ibadetten önce suyla abdest alınmıştır. Güzellikler “Bir içim su” deyişiyle tanımlanmış, Cengiz yasalarında suya işemenin cezası ölüm olmuştur. Sonuçta vücudumuzun üçte ikisini teşkil eden su, kültür hayatımızda vazgeçilmez bir unsur olmuştur.

Suya olan gereksinim suyun her mevsim bulunmadığı güzergahlarda atalarımızı su toplayan ve daha sonra suyu muhafaza eden yapıları inşaa etmelerine neden olmuştur. Bu yapılar sarnıç olarak adlandırılmışlardır. Sarnıçların birçoğu mimari ve sanat özelliğine sahiptirler. Genellikle kurak ve akarsuyu olmayan bölgelerde, bayırlara yapılıp doğal olarak yağmur sularının birikme yeri olan sarnıçlar Antalya, Denizli, Burdur, Muğla ve Isparta civarlarında yoğun olarak bulunmaktadır.

Bu tebliğde Denizli’nin Tavas ilçesinde tespitini yapıp fotoğrafladığımız: Pirler, Çoban, Darıderesi-Akyar, Gürkuyu, Abbas İsmail, Yarengümeli Hacı Mehmet, Akyar, Eşeözü, Minig, Gökdere, Yeni, Çamurak, Hacı Yusuf, Sofular, Kızılca 1-2., Alaman, Nikfer, Barza, Yorga, Bhçeköy, Bozyer, Himmetdede, Halil Çüngür, Pattak Memet, Halil, Gülizar Şepik, Ayşa Ebe, Çukuryurt, Karamıklı, Derebeyler, İnnice, Horasanlı, Aşana Sarnıçları yapılış tarzı  (Kubbeli, Kırık ve Tonoz Çatılı) ile özellikle kültürel zenginliğimiz açısından Su, hayırseverlik ve hayrat kültürümüz açısından değerlendirilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Türk Kültürü, Su Kültürü, Su Sarnıcı.

 

Water Culture And Cısterns in Turks (Denizli/ Tavas Example)

Turkey is one of the most distinctive characteristics is its feature of nomad lifestyle. This feature reveals the way along the route. This route has been used for many years. Used water is the most important basic requirements on these roads.

Water is a very important element of Turkish culture. Man was born, by pinching the water, the soil has been washed with water died. washed asleep developed hundreds, ablutions before worship is taken with water. Beauties "a drink of water" defined words, the criminal law has been peeing in the water at Cengiz death. As a result of our body water, which constitutes two-thirds of culture it has been an indispensable element in our lives.

The need for water in the water that collects water route that our ancestors every season there and then caused them to build structures that retain water. These constructs were called cistern. They have many of the cistern architectural and artistic features. Generally arid and non-streaming zone, cisterns, which naturally made the slope where the accumulation of rainwater Antalya, Denizli, Burdur, there are a large number of Mugla and around Isparta. In this article, we photos make the determination of Denizli’s Tavas town:

 Pir, Shepherd, Darıdere of-Akyer, Gürku of Abbas Ismail, Yarengü should Haci Mehmet, Akyar, Eşeöz, the Minigun, Gökdere, Yeni, Çamurak, Yusuf Hacı, Sofular, Kızılcan 1-2., Alaman , Nikfer, Barza, Yorga, Bahçeköy, Bozyer, Himmetdede Halil, Pattak Memet, Halil Gülizar Sepik, Aşa Ebe, Çukuryurt, Karamıklı, Derebeyler, Innie, Horasanlı, Aşana the cistern construction style (vaulted, broken and vault Roof) with especially in terms of our cultural wealth Water is evaluated in terms of our culture, philanthropy and charity.

Key Words: Turkish Culture, Water Culture, Water Cistern.

 

Osman YİĞİT (Doktora Öğr.)

Milli Eğitim Bakanlığı

Türk Halk Kültüründe Gündelik Yaşamda Kimlik Yapıcı Bir Unsur Olarak Sinsin

Türk kültür ekolojimizin en canlı ve en önemli zenginliklerinden birisi de oyunlarımızdır. Halk oyunları ve seyirlik oyunlar ait oldukları kültürün gerçek karakterini yansıtan, fertlerin ortak duygu, düşünce ve davranışlarını sergileyen, geleneğin pek çok unsurunun geçmişten günümüze en önemli aktarım araçlarından birisidir. Oyunların devinimsel ve kültürel olarak kalıplaşması ona bir takım ifade yolları ve yeteneği kazandırmıştır. Bu açıdan yaklaşıldığında genelde halk danslarının özelde ise Sinsinin halkbilimi alanında metinler gibi okunabilen ve beden vasıtasıyla kurgulanabilen bir ifadeye sahip olduğu görülmektedir.

Geçiş törenlerinin en önemlisi olan düğünlerde icra edilen Sinsin, Anadolu’nun pek çok yerinde, Ankara’da ve özellikle de Ayaş, Kazan, Kızılcahamam ve Çamlıdere ilçelerinde en canlı şekliyle yaşamaktadır. Sinsin, halk oyunlarının seyirlik türleri içerisinde bireysel icra edilenler kategorisinde değerlendirilmektedir. Bu çalışmada Sinsin oyununun oynanış şekli, müziği, hareketlerinin anlamları, oyunun kuralları bağlam merkezli olarak performans teori kapsamında kısaca değerlendirilecektir. Sinsin oynayanların E.Goffman’ın bakış açısıyla günlük yaşamda Sinsin vasıtasıyla benlik sunumları örneklendirilecektir. Özellikle Kazan ve köylerinden kaynak şahıslarla görüşmelerde elde edilen bulgular süzülerek gündelik yaşamda kimlik yapıcı unsurlar olarak aktarılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Halk Kültürü, Kazan, Sinsin, Kimlik Sunumu.

 

Sinsin, An Identity-building Element in Daily Life of Turkish Folk Culture

One of the most sparkling and salient treasures of Turkish culture Ecology is our dances. Folk dances and theatrical plays reflect the real character of the culture to which they belong, expose the shared emotions, ideas and behaviors of individuals and are the most important means of transmission of many elements of traditions from past to future. The dynamically and culturally stereotyping of the dances helped them gain some ways and skills of expression. In this respect, folk dances in general and Sinsin in particular comprise an expression that can be read like the texts in folklores and fictionalized through body.

Sinsin, described as one of the most important parades performed in the weddings, is performed in its best form in most parts of Anatolia, including Ankara, especially in Ayaş, Kazan, Kızılcahamam and Çamlıdere. Sinsin is classified in the individually-performed dances category of theatrical places. In this study, we will briefly study the way how Sinsin is performed, the meanings of its movements and rules of the dance in its context within the scope of performance and theory. The self-presentations of the performers of Sinsin through its performance in daily life will be exemplified from the perspective of E.Goffman. The findings obtained from the interview with the resource people from Kazan district and its villages will be scanned and demonstrated as identity-building elements in daily life.

Key Words: Folk Culture, Kazan, Sinsin, Presentation of Identity.

 

Yrd. Doç. Dr. Ömer Can SATIR

Hitit Üniversitesi

Yeni Ankaralı Müziğinin Tanımı Üzerine

Yapılan bu çalışma, gelenek ile modernite arasında şekillenip popüler kültürden beslenen ve seksen sonrası Türkiye’de yaşanan sosyolojik gelişmelere koşut olarak ortaya çıkan yeni Ankaralı müzik anlayışını bütüncül bir bakış açısıyla tanımlamayı amaçlamaktadır.  Burada Ankaralı müziği iki temel dinamik üzerinde ele alınacaktır. Bu müziğin sosyo-kültürel yanı merkez-çevre diyalektiğinden hareketle Başkentin geçirdiği modernlik deneyiminin bir sonucu olarak ortaya çıkarken, müziksel bağlamı gelenek üzerinden gerçekleşen üslup, sound, söylem ve eğlence mekânlarıyla vücut bulmaktadır. Belirli bir kitle tarafından değer atfedilmesi, çalgı ve repertuvar bakımından ayırt edilebilmesi, küresel eklemlenmeye dolayısıyla değişmeye ve yeniliğe açık olması ise Ankaralı müziğini farklı kılan stratejiler olarak öne çıkmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Yeni Ankaralı müziği, Ankara Halk müziği.

 

About the Definition of the New Ankara Music

This study aims to define with a holistic view the sense of the New Ankara Music, which has emerged in parallel to the sociological events occurred after 1980 in Turkey, taking on the popular culture and shaping from modernity and tradition. Here, the Ankara Music will be approached on two basic dynamics. While the socio-cultural aspect of this kind of music arises from the experiences of modernity that the capital city has had with reference to the dialectics of center-peripheral, the musical context comes into existence through the tone adopting tradition, sound, discourse and entertainment venues. Being attributed as a value by a crowd of people, being able to be distinguished in terms of instruments and repertory, being open to global articulation, hence change and innovation, come to the fore as the strategies that make the Ankara music different.

Key Words: The new Ankara music, Ankara folk music.

 

Prof. Dr. Özkul ÇOBANOĞLU

Hacettepe Üniversitesi

Yerel  Bilgi ve Ulusal Kimlik Bağlamında Konuşmanın Etnografyası

Bu çalışmanın amacı günlük hayatta yerel bilginin yerel ve ulusal kimliliği oluşturmak bakımından önemini Konuşmanın Etnografyasına göre ortaya koymaktır. Yerel bilginin, sözlü kültür ve edebiyat unsuru olarak en temel özelliklerinin başında gelen “çeşitlenme”  özelliği aslında ulusal kimliği yapan en önemli özellik olduğunu söylemek tamamen yanlış değildir. Bu bağlamda konu özellikle Konuşmanın etnografyası bağlamında ele alınıp derleme ve değerlendirme bakımından incelenecektir.

Anahtar Kelimeler: Yerel bilgi, yerel kimlik, ulusal kimlik, konuşmanın etnografyası, folklor

In the Context of Etnography of Speech Local Knowledge and National Identity

The purpose of this paper is to make clear that how  local knowledge of everyday life is important for the local and national identity. The local knowlege of everydaylife which is known as folklore has many aspects of local identities since “variation” is one of the main characteristics of oral culture and  literature, it will not be completely wrong to say that the national identity is based on the local identities. In this context a special attention will be given to local knowledges, their collection and avoluation according to the etnography of speech.

Key words: Local knowledge, local identity, national identity, Etnography of Speech, folklore.

 

Özlem AYDOĞDU ATASOY (Araştırmacı)

Kültür ve Turizm Bakanlığı

Sözleşmenin Onuncu Yılında Somut Olmayan Kültürel Mirasın Farkındalığı

UNESCO’ya üye devletler tarafından 2003 yılında kabul edilen “Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi”ne ülkemiz 2006 yılında resmen taraf olmuştur. Sözleşmenin 2. Maddesinde Somut Olmayan Kültürel Miras (SOKÜM); “toplulukların, grupların ve kimi durumlarda bireylerin, kültürel miraslarının bir parçası olarak tanımladıkları uygulamalar, temsiller, anlatımlar, bilgiler, beceriler ve bunlara ilişkin araçlar, gereçler ve kültürel mekânlar” biçiminde tanımlanmaktadır. 2. Madde, “Kuşaktan kuşağa aktarılan bu somut olmayan kültürel miras, toplulukların ve grupların çevreleriyle, doğayla ve tarihleriyle etkileşimlerine bağlı olarak, sürekli biçimde yeniden yaratılır ve bu onlara kimlik ve devamlılık duygusu verir; böylece kültürel çeşitliliğe ve insan yaratıcılığına duyulan saygıya katkıda bulunur.” şeklinde devam etmektedir.

Sözleşmenin kabulü ile birlikte gündeme gelen somut olmayan kültürel miras kavramı, özellikle bu alanda çalışan kamu kurum/kuruluşlarının, yerel idarelerin, sivil toplum kuruluşlarının, akademisyenlerin, araştırmacıların, eğitimcilerin, vb. dikkatini bu konuya odaklamıştır.

Ülkemizde somut olmayan kültürel miras ile ilgili iş ve işlemler Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir. Gerekli hallerde, diğer kamu kurum/kuruluşları, üniversiteler, yerel idareler, sivil toplum kuruluşlarından destek alınmakta ve ilgili konularda işbirliğine gidilmektedir.

Bu bildirimizde, ülkemizde 10 yıllık bir geçmişi olan Sözleşme kapsamında somut olmayan kültürel mirasın ne olduğu veya olmadığı, bu mirasın nasıl ve neden araştırılması, derlenmesi, korunması, yaşatılması, müzelenmesi, gelecek kuşaklara aktarılması gerektiği ve sürdürülebilirliği gibi konular icracı birim olan Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü nezdinde ve eleştirel bir bakış açısıyla detaylı olarak ele alınıp değerlendirilecektir.

Anahtar Kelimeler: Somut Olmayan Kültürel Miras, Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı.

 

Awareness of the Intangible Cultural Heritage in the Tenth Year of the Convention

In 2006, Turkey officially acceded to an agreement on “Protection of the Intangible Cultural Heritage” accepted by the member states of UNESCO in 2003. The Intangible Cultural Heritage is defined in agreement’s second article as follows: “The Intangible Cultural Heritage (ICH); the practices, representations, expressions, knowledge, skills – as well as the instruments, objects, artifacts and cultural spaces associated in addition to that – those communities, groups and, in some cases, individuals recognize as part of their cultural heritage. This intangible cultural heritage, passed down from generation to generation, is constantly recreated by communities and groups in response to their environment, their interaction with nature and their history, and provides them with a sense of identity and continuity, thus promoting respect for cultural diversity and human creativity.”

The term “intangible cultural heritage”, which became a current issue with the agreement, has drawn the attention of public institutions/organizations, local authorities, non-governmental organizations, academicians, researchers, educators, et cetera. in particular.

In our country, business and operations related to intangible cultural heritage are conducted by Ministry of Culture and Tourism, Directorate of Research and Training. When necessary, public institutions, universities, local authorities and nongovernmental organizations lend support, and collaborations are made in such issues.

In our study, the subjects including what the intangible cultural heritage is or is not, why and how this heritage should be examined, compiled, safeguarded, maintained, museumized, and passed down to future generations will be analyzed and evaluated in detail, within the scope of the Contract with a ten-year history in our country, under the care of Ministry of Culture and Tourism, Directorate of Research and Training, the performing unit.

Key Words: Intangible Cultural Heritage, The Convention for the Safeguarding of Intangible Cultural Heritage, Ministry of Culture ve Tourism.

 

Yrd. Doç. Dr. Özlem DEMREN

Cumhuriyet Üniversitesi

Tarihi Bir Türk Dokuması “Sof” ve Turistik, Ticari Halkbilimsel Bir Ürün Olarak Sürdürülebilirliği

“Padişah Kumaşı” olarak da bilinen ve 13. yüzyıldan itibaren Ankara ve çevresinde dokunmaya başlanan Sof kumaşı, Ankara keçisi tiftiğinden üretilmiştir ve 18. yüzyıla gelindiğinde dahi ekonomik değerini ve varlığını sürdüren önemli bir ticari ürün olmaya devam etmektedir. Tarihi ve ticari değeriyle Sof kumaşı geçmişte önemli bir pazara sahip olmuştur. Oldukça pahalı ve değerli olan bu kumaş özellikle saray ve çevresinde, seçkin ailelerce tercih edilmiş, yurt dışına da yine seçkin ailelerce kullanılmak üzere ticareti yapılmıştır. Kültürümüzün önemli bir parçası olan ve geçmişte yoğun olarak kullanılan bu değerli dokuma, günümüzde pek bilinmemekte ve kullanılmamaktadır. Nitekim bu tarihi dokumayı günümüzde yeniden hatırlatıp, canlandırmak ve gün yüzüne çıkmasını sağlamak amacıyla 2013-2014 yılları arasında Kazan’da Ankara Kalkınma Ajansı, Kazan Kaymakamlığı ve Kazan Belediyesi ortaklığı ile örnek bir proje dahi gerçekleştirilmiştir. Öyle görünüyor ki bu değerli dokuma yeniden kültürel, turistik ve ticari hayatımıza sokulabilir ve sürdürülebilirlik kapsamında yeniden değerlendirilebilir. Bu bildiri çerçevesinde, geçmişten gelen kültürel bir değerimizin, Sof’un sürdürülebilirlik kapsamında günümüz koşullarına uyarlanarak yeniden değerlendirilmesi, turistik ve ticari bir halkbilimsel ürün olarak yeniden kültürel hayatımıza sokulması olanakları incelenecektir. Bu amaçla, dokumayı yapan ve kumaşı stilize edip sunan ilgili kişilerle görüşmeler gerçekleştirilecek, sorunlar varsa tespit edilip, öneriler halkbilimsel bir çerçevede ortaya konulacaktır.

Anahtar Kelimeler: Ankara keçisi, dokuma kumaş, Sof, sürdürülebilirlik.

 

A History of Turkish Weaving "Sofa " and Touristic, Commercial Folkloristic as A Product Sustainability

Known as “Sultan Cloth” Sof textile, which had been weaved as from the beginning of 13 th. Century to the last era of Ottoman, was made of Angora wool. With its economical value Sof was among the most important trade goods of former times. Rather high priced and valuable, Sof textile had been used especially arond the Ottoman Sultans’ Harem and it was prefered by elite members of society; also it was attractive trade good for the elite members of the other nations. As the important trade good of former times of our society, this valuable textile is not migtihly known and is not used today neither as a trade good nor as a cloth. For the purpose of regenerate the this historical textile, it had been carried out a project between the 2013-2014 in Kazan-Ankara with the participation of Ankara Development Agency, Kazan Governership and Kazan Municipality. This valuable textile could be regenerate as cultural, touristic and trade good and it might be evaluated in the frame of sustainability. In this paper, it will be surveyed the potential value of Sof textile as a folkloric good. In this frame, it will be interviewed with the weaver and the stylist of the textile in the project. And also, it will be designated the difficulties of process with some possible suggestions.

Key Words: Angora goat, textile, Sof, sustainability.

 

Yrd. Doç. Dr. Özlem KARAKUL ve  Prof. Dr. Neriman Şahin Güçhan

Selçuk Üniversitesi- Orta Doğu Teknik Üniversitesi

Ankara Kırsalında Geleneksel Konut Yapım Tekniğine Bir Örnek: Kazan-Fethiye Köyü

Tarihi geleneksel konutlar ülkemizdeki kültür varlıkları içinde, sayısal açıdan en büyük grubu oluştururlar. Bu konutlar, geleneksel yapı ustalarınca tasarlanarak, inşa edilmişlerdir. Geleneksel yapı ustaları yapıyı inşa edecekleri çevrenin özelliklerini, yöreden temin edilebilecek malzemelerin niteliklerini ve yapıyı kullanacak ailenin gereksinimlerini saptayıp, gelenekle edindikleri bilgi ve becerileri kullanarak, bu konutları inşa etmişlerdir. Böylece bir yandan yerin koşullarına özgü çözümlerle yerleşmeler inşa edilirken, bir yandan da gelenekten öğrenilen inşa teknikleri, geleneksel yapı ustaları olarak tanımladığımız zanaatkârlar aracılığıyla kuşaktan kuşağa aktarılmıştır.

Geleneksel yapım teknikleri, yapı ustalarının, yerel malzeme ve çevresel özellikleri, yaşayanların ihtiyaçlarını karşılayacak bir biçimde kullanımlarındaki yaratıcılık, bilgi ve becerilerinin ürünüdür. Usta- çırak ilişkisiyle sürdürülen bu bilgi ve becerilerin nesilden nesle aktarımı, yapılarda somutlaşan kültürel anlatımların da yüzyıllardır süren bir gelenek içinde korunmasını sağlamıştır. Bu çalışma, Kazan ve yakın çevresindeki kırsal yerleşimlerde geleneksel konutlarının yapım tekniklerinin incelenmesini amaçlamaktadır. Kullanılan yöntemler, alanda yapılan tespitler, gözlem, fotoğraflı belgeleme, mimari eskiz ve rölöveler, yapı ustalarıyla yapılan derinlemesine görüşme verilerine dayanılarak hazırlanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Geleneksel Yapım Teknikleri, Geleneksel Mimari, Kazan.

 

An Example of Traditional Construction Techniques of the Buildings in Ankara Region: Kazan Fethiye Village

Historical traditional houses form the majority within the cultural properties in our country. These houses have been designed and built by traditional building masters. Determining the environmental features of the site to be built, the qualities of local materials and the needs of the family which will use the dwelling, traditional building masters have built these dwellings by using the knowledge and skills to be gained by tradition. Thereby, on the one hand, while the settlements have been built by the solutions particular to the conditions of place, on the other side, the construction techniques learned from tradition have been transferred from generation to generation by the craftsmen defined as traditional building masters.

Traditional construction techniques  are the products of the creativity, knowledge and skills in the use of local materials and environmental characteristics by building masters to meet the needs of people. The transmission of the knowledge and skills which have been continued by master-apprentice craftsmanship from generation to generation has provided to conserve cultural expressions embodied in buildings in tradition for centuries. This study aims to investigate the construction techniques of traditional buildings in rural settlements in Kazan and its nearby environment. The methods used has been prepared by using the data obtained from site surveys, documentation with photographs, architectural drawings, in-depth interviews with building masters.

Key Words: Traditional Construction Techniques, Traditional Architecture, Kazan.

 

Dr. Pınar KARATAŞ

Hacettepe Üniversitesi

“Selamünaleyküm Allah’ın evi, Aleykümselam Kambak’ın Ali, Şurdan bir iki halı alsam bi şey den mi? Gir gir al çık çık al, sana da mı teklif var”

İlçe ve Ailenin Sözlü Tarihi Bağlamında Kalecik İlçesinde Lakaplar

 

Kişi ve grupları ait oldukları halk grubu içinde kodlama biçimi olarak dikkat çeken lakaplar hemen her toplumda görülebilmektedir. İster kırsalda ister kentte olsun birey ve gruplar kendilerine doğuştan verilen adlarının yanı sıra grup içinde anlamlı olan lakaplara sahip olabilmektedir. Bu lakaplar basit bir adlandırma olmayıp söz konusu grup içinde anlamlı olduğundan sadece bireye değil aynı zamanda bu lakabı onlara veren gruba da aittir. Genellikle grup ya da bireyin sahip olduğu bir özellikten yola çıkarak ya da onlarla ilgili bir olaya dayanarak verilen lakaplar olumlu ya da olumsuz çağrışımlı adlandırmalar olabilmektedir. Atfedilen olumsuz çağrışımlı lakapları kimileri lakabı kabul ederken, kimileri de inkar ve red yoluna da gidebilmektedir.  Lakaplar hem söz konusu birey ya da grubun hem de paylaşılan ortaklık unsuruna göre üyesi olunan halk grubunun sözlü tarihi açısından da önemli veri kaynakları olarak değerlendirilebilir.  Bu çalışmada Ankara’nın Kalecik ilçesinden derlenen lakaplar ele alınacaktır. Özellikle sülale lakaplarının, ailelerin ve ilçenin sözlü tarihi açısından bir değerlendirmesi yapılacaktır. Lakapların kabulu ve reddi ve ilçede “Gir gir al çık çık al, sana da mı teklif var” sözleriyle deyimleşen lakabın hikayesi ve seçilen diğer lakap örnekleri ele alınacaktır. 

Anahtar Kelimeler: Ankara- Kalecik, lakap, sözlü tarih, grup folkloru, aile folkloru

“Selamünaleyküm (Peace be upon you) The House of God, Aleykümselam (Peace be upon you too) Ali from Kambaks, Do you mind if I take several carpets?, Come in and take them without ceremony”

Nicknames in Kalecik Town in the context of Town’s and Family’s Oral History

Nicknames, which take attention as a manner of code that indicates to person and groups in a folk group which they depend on, can be seen in almost all societies. Whether in rural or urban context, a person and subgroups can have some nicknames which have a meaning within the group, in addition to their given names. Since these nicknames are not only a simple naming, but also they have a meaning in the group, belonging to both the person and the group which gives these nicknames.  Usually nicknames are given to a person or a group because of their one characteristic or an event which is related to them; some nicknames have a negative association and while some people accept the nicknames or the situation, the others deny or refuse them. Nicknames can assess as important data sources in terms of both person or group’s and related folk group’s oral history. In this study we will deal with nicknames are which collected from the Kalecik town of Ankara. Especially family nicknames will be evaluated in the context of oral history of families and Kalecik Town. The accepting and refusing of nicknames and the story of nicknames which was said as the idiom; “Come in and take them without ceremony” and the other examples will be investigated.

Key Words: Ankara-Kalecik, nickname, oral history, group folklore, family folklore

 

Yrd. Doç. Dr. Pınar TAŞDELEN

Hacettepe Üniversitesi

İngiliz Kültüründe Halk İnancı Geleneği ve Popüler Halk İnançları

Halk inançları halk kültüründen kaynağını alan birçok alternatif inançtan ortaya çıkmaktadır. Birçok hayvan, nesne ve doğa olayının yorumlanması halk inancına sahip kitleleri oldukça fazla etkilemektedir. İngiliz halk kültürü çoğu batıl anlamlar atfedilen hem Pagan hem de Hıristiyan inançları ve sembollerinin etkisindedir. Özellikle erken dönemlerde kehanetlere, efsunlara ve yaralanmazlık, korkusuzluk, emniyet ve kader üzerinde hâkimiyet sağladığına inanılan sihirli eşyalara olan ilgi bilahare halk inançlarının yaygınlığının artmasına neden olmuştur. Günümüzde, batıl inançları olsun olmasın, milyonlarca insanın kötü şans getirmemesi için merdiven altından geçmediğine ya da ayna kırıldığında kötü şans getireceğine inandığına kuşku yoktur. Kara kediyle karşılaşmanın, kapı üstüne at nalı asmanın, tahtaya vurmanın, merdiven altından yürümenin, ayna kırmanın, tuz dökmenin, bıçağı yere düşürmenin, parmakları çapraz yapmanın ve hatta “tavşan” kelimesini tekrar etmenin iyi ya da kötü şans getirdiğine inanan milyonlarca insan vardır. Bu bağlamda, bu makale İngiliz halkı üzerinde binlerce yıldır hüküm süren çok sayıdaki İngiliz halk inanışları ve onların kaynaklarını açıklamayı amaçlamaktadır.

Anahtar Kelimeler: Halk inancı, kültür, inanç, Hıristiyanlık, Paganizm

 

The Superstition Lore and the Popular Superstitions in English Culture

The superstitions come from a wealth of alternative beliefs which are originated in the folk culture. Attributions to plenty of animals, objects and natural phenomena provide a rich fodder for superstitious folk. The English folk culture is under the influence of both the pagan and the Christian beliefs and symbols which are attributed certain meanings many of which are superstitious. The fascination with the omens, charms, magical items that were supposed to provide invulnerability, fearlessness, certainty and control of fate served to the needs of people especially in the early periods, which afterwards led to the popularity of the superstitions. Today, whether one believes in any of the superstitions or not, there is no doubt that millions of people do not walk under ladders for fear that it will bring them bad luck, or millions of people believe that breaking a mirror will bring bad fortune. Meeting a black cat, hanging a horseshoe over a door, touching wood, walking underneath a ladder, breaking mirror, spilling salt, dropping a knife, crossing fingers and even repeating the word “rabbit” are believed to bring either good or bad luck by millions of people. Within this context, this presentation intends to explain the beliefs and origins of a wide range of superstitions in English culture which preside over the English people over a thousand years.

Key Words: Superstition, culture, belief, Christianity, Paganism

 

Doç. Dr. Qalib SAYILOV

AMEA Folklor Enstisusu

Türk Etnik-Kültürel Düşünce Tarihinde Çoban Paradigması

1. Çoban modern Türk halkları kültüründe üreme alanı ile ilgili sanat-meslek sayılır. Fakat Türk halk kültürü tarihinin öğrenilmesi gösteriyor ki, sanat ve meslek olmak zengin içeriğe sahip çobanlık kültürünün günümüze ulaşan bir unsurudur. Eskilere göz atdıkta çoban ve çobanlık etnik kültür tarihimizin zengin anlam ve içeriğe sahip, aynı zamanda gereği öyrenilmemiş anlam paradigması olarak karşımıza çıkıyor.

2. Çobanlık öncelikle hayvancılık - qoyunçuluqla bağlı meslek faaliyeti türüdür. Hayvancılık beşer tarihinin önemli sosyal-ekonomik faaliyet alanlarından biridir. Çoban çok sonralar hayvanları otaran meslek sahibine çevrilse de, çobanlık kültürünün başlangıcında "hayvanların sahibi" arxetipi durur.

3. Çobanlık Türk tarihinde "hayvanların sahibi / Eýesi" arxetipi ile başlanarak günümüze kadar devam eden etnik-kültürel düşünce paradigmasıdır. "Hayvanların sahibi" olmak çobanı mitolojik düşüncenin nesnesine çevirmiş ve çoban sözlü kültür tarixmizdə zengin semantik yapıya sahip imge olarak kalmıştır.

4. Türk sözlü kültür tarihi çoban imgesinin arxetip yapısına ait birçok anlamlı işaretleri kendisinde korumuştur. "Kitab-ı Dede Korkut" destanında çoban epik dünya modelinin önemli karakteridir. O, daima tabiat içinde - doğayla toplum arasındaki mekanda bulunmaktadır. Çoban kozmolojik semantik açıdan bir tarafı ile uzaya, öbür tarafı ile kaosa bağlıdır. Araştırmalar gösteriyor ki, destanda ister Karaca Çoban, isterse de Konur Koca Sarı Çoban kozmolojik semantikaları açısından marjinal-mediator obrazlardır.

5. Çoban'ın mitolojik "eye / sahip" fonksiyonu Azerbaycan sevgi destanı "Alı Han ve Peri hanım" destanında da korunmuştur. Burada çoban Peri hanımın namusunu koruyarak kozmik düzeni sağlar. Bu da çoban karakterinin yapısı uzayın hamisi arxetipini restorasyon sağlar.

Anahtar Kelimeler: Çoban, hayvanların hamisi, Karaca Çoban, Konur Koca Sarı Çoban, "Kitab-ı Dede Korkut".

 

The Paradigm of Shepherd in Turkish Ethnic-Cultural Thought System

1.Shepherd is a profession dealing with the cattle-breeding in modern Turkic peoples culture. But the studying of Turkic peoples culture history shows that profession is a factor of shepherd’s culture which has rich content coming till present day.  If we look through to the ancient times shepherd and shepherding emerge as a theme paradigm which is not learned completely and having a rich meaning and content of ethnic culture history.

2.First of all shepherding is a kind of profession dealing with the cattle-breeding- sheep-breeding. Cattle-breeding is one of the main social-economic activity sphere of history of mankind. Much later as shepherd turned to the employed which grazed animals, the archetype of “the owner of the animals” stands at the beginning of shepherd culture.

3.In Turkish history shepherding is an ethnic- cultural thought paradigm which begins with the archetype of “the owner of the animals” and continues till present day. Being “the owner of animals” turned the shepherd to the object of mythical thinking and shepherd remained as an image having rich semantics structure in oral culture history.

4.Turkish oral culture history keeps some meaningful signs dealing with the archetype structure of the image of shepherd. In the epos of “The Book of Dada Gorgud” shepherd is a main image of epic world model. He is situated in the space between nature and society. From cosmological semantics point of view from one side shepherd is closed to the cosmos, from other side it is closed to the chaos. The investigations show that in the epos both Garaja choban and Gonur Goja Sari Choban are marginal-mediator images from cosmological semantics point of view.

The “owner” function of shepherd is kept Azerbaijani love epos “Ali khan and Pari”. Here the shepherd protecting honor of Pari khanum supports the cosmic order. It gives opportunity to restore the archetype of protector of cosmos in the structure of shepherd image..

Key Words: Shepherd, the protector of animal, Garaja choban, Gonur Goja Sari Choban, “The Book of Dada Gorgud”.

 

 

 

 

 

Doç. Dr. Ranetta GAFAROVA

Ardahan Üniversite

Cengiz Dağcı’ nın Eserlerinde Türk Folklorunun İzleri

Bir milletin hayatında millî kimliği belirleyen kültürün taşıyıcıları, geniş anlamda, sözlü, yazılı ifade gelenekleridir. Kültür bir milleti oluşturan maddî ve manevî değerlerin bütünüdür. Yaşadığı kültür değerleri içerisinde yoğrulan bir insan, bu değerleri hayatına yansıtır. Türk edebiyatının önemli yazarlarından biri olan Cengiz Dağcı, Kırım Türk Halk Kültürünün birçok unsurunu eserlerinde kullanmıştır. Çalışmamızda Cengiz Dağcı’nın iki romanı halkbiliminin kimi unsurları açısından incelenmiş, bu romanların Türk halkbilimi bakımından zenginliği tespit edilmeye çalışılmıştır. Bulunan halkbilimi unsurları tasnif ve tahlil edilmiştir. Araştırma sonucunda Dağcı’ya ait incelediğimiz romanların halkbilimi açısından zengin olduğu tespit edilmiştir.

Cengiz Dağcı eserlerinde edebi üsluplarla halk edebiyatında destanlar, halk şarkıları ve ata sözlerini ustalıkla kullanmıştır. Mesela, Cengiz Dağcının “Onlar da insandı” romanındaki Enver karakteri oldukça ilginç insandır. O, eserin sonunda “Edige” ve “Çorabatır” destan kahramanları ile denk olduğunu göstermiştir.

Bununla beraber Cengiz Dağcının romanlarında türkülerin ayrı bir ağırlığı göze çarpar. Cengiz Dağcı romanlarında türküleri özellikle kullanmıştır. Cengiz Dağcı’nın romanlarında yer alan “türkü” ler konusunda, yazarın Onlar da İnsandı, O Topraklar Bizimdi, Badem Dalına Asılı Bebekler ve Dönüş olmak üzere dört romanı üzerinden bir değerlendirmeye gidilmiştir. Araştırımızda Cengiz Dağcı’nın edebi eserlerinde edebi dil zenginliğini göstermeye çalıştık.

Anahtar Kelimeler: Cengiz Dağcı, Kırım Tatar Türk, Eser, Folklor, Kırım.

 

The Traces of Turkish Folklore in The Works of Cengiz Daghci

In the life of a nation, the carriers that identify the national identity, in a broad meaning are the traditions of the oral and written expressions. The culture is the whole physical and spiritual values that creates the nation. A human beings who lives in these cultural values definitely reflects them in his or her personal life. Cengiz Daghci who is one of the predominant writer of Turkish literature used many forms and elements the Crimean Turkish Folklore in his works. In our paper two major novels o Cengiz Daghci have been evaluated from the valuable elements point of view of Turkish folklore and the richness of these elements have been traced. The folklore elements that traced in his works have been classified and evaluated. At the end of our research we have found that his novels are very rich by the elements of Crimean Tatar Turkish Folklore.

Cengiz Daghci had used the epics, folk songs and proverbs of folk-literature in his works with a great success, beside well known literary forms. For instance, “Enver” character in his novel named “They were Also Human Beings “is very interesting. Cengiz Daghci has shown at the end of his novel that Enver character was very heroic and equal to the heroes in “Edige” and “Chorabatır” epics.

Also, the folk songs get a great importance in the novels of Cengiz Daghci. During the evaluation of Folk Songs, his very well-known four novels have chosen and have been evaluated. We tried to examine the literary language richness of   Cengiz Daghci in his literary works.

Key Words: Cengiz Daghci, Crimean Tatar Turks, Work, Folklore, Crimea.

 

Yrd. Doç. Dr. Recep TEK

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

Din-Meslek İlişkisi Bağlamında Geleneksel Meslek Risaleleri Üzerine Bir Değerlendirme

Birkaç yapraktan veya bir iki formadan ibaret küçük kitap, kitapçık anlamına gelen risale, kültür ve edebiyat tarihimiz içerisinde önemli bir yere sahiptir. Bu risalecilik geleneği içerisinde geleneksel mesleklerin el kitabı ya da yasası olarak tanımlanabilecek, mesleğin sözlü gelenekte kesinleşmiş ve kalıplaşmış icrasının ve kaidelerinin yeni nesillere aktarılmasını sağlayan meslek risaleleri de ortaya çıkmıştır. Bu risalelerden her biri farklı bir mesleği konu almakla beraber yapısal olarak bütün risaleler aynı düzen içerisinde oluşturulmuştur. Besmeleyle başlayıp Arapça bir dua ile devam eden risalelerde, mesleğin piri olan peygamber belirtildikten sonra meslek içerisinde yer alan diğer pirler sıralanır. Eserlerde, erkân ve adap başlığı altında mesleği icra edenlerin uyması gereken ve daha çok İslam dinine ait kaidelere yer verilir. Daha sonra da meslek erbabının/erbaplarının iş yaparken okuması gereken ayetler, mesleğin farz, vacip ve sünnetleri belirtilip dört kapının meslek erbapları tarafından bilinmesi gerektiği özellikle vurgulanır. Dolayısıyla İslam dini mesleklerin icrasında mühim bir rol oynamakta aynı zamanda mesleğe de bir kutsiyet kazandırılmaktadır. Bu bağlamda peygamberler, İslam dininin önde gelen isimleri, ayetler, dualar, İslam inancına ait değerler ve kavramlar da canlı tutulmaktadır.

Bildiride, mesleklerin icrasında önemli ve vazgeçilmez bir unsur olarak karşımıza çıkan bu din olgusu geleneksel meslek risalelerinden hareketle ele alınıp değerlendirilecektir.

Anahtar Kelimeler: Risale, Meslek, Din.

 

An Assessment in Tradıtıonal Professıon Booklet in the Context of Relıgıon - Professıon

Booklet that means book, manual consisting of several pages or one or two formas has an important has an important space in our cultur and literature history. Inside this booklet tradition, profession booklets which can be determined as guidebook or statitute of traditional professions, enable transferring conclusive and stereotyped executions and rules in oral tradition to new generations have come to light. As well as each of these booklets are about different profession, all the booklets have been structurally made in the same arrangement. In the booklets starting with Basmala and going forward with an Arabic prayer, after indicating the prophet who is the father of profession, other fathers are lined up. In booklets, rules that people must obey while practising their professions and the rules related to mostly Islam Region and are mentioned under the name of method and convenance. Then, Verses that profession experts have to read while working, religous and necessary duties, sunnas are indicated and the fact that profession experts have to know about these matters are overemphasized. Thereby, Islam Region has an important role in practising and sacralizing of professions. In this context, prophets, prominents of Islam are kept alive in versicles, prayers, values and concepts related to Islam.

This religion phenomenon which is an important and essential element in practising of professions will be assessed with reference to traditional profession booklets.

Key Words: Booklet, Profession, Religion.

 

Arş. Gör. Dr. Reyhan Gökben SALUK

Gazi Üniversitesi

Türk Folklorunda Doğum Lekesi

Geleneksel doğum öncesi ve sonrası uygulanan pratiklerin ve buna bağlı olarak gelişen halk inançlarının günümüzde de geçerliliğini koruyan ve kültürümüzü besleyen önemli bir olgu olduğu bilinmektedir. Hamilelik süresince annenin ve bebeğin korunması amacıyla gerçekleştirilen uygulamaların çoğunun, nesilleri korumak amacı da taşıdığı görülmektedir. Halk inançları bağlamında düşünüldüğünde de doğum lekesi kavramının geçmişten günümüze aktarılan inanç dünyasının devamlılığına işaret ettiğine dair izler bulunmaktadır. Bu uygulamalara bir örnek olarak verebileceğimiz doğum lekesi ve etrafında teşekkül eden inanç dünyası; hamile kadının yediği, içtiği yiyecek ve içeceklerin bebeğin gelişimini, doğum sonrası bedensel yapısını nasıl etkilediğini ve yazgısını nasıl şekillendirdiğini çeşitli yollardan izah etmektedir. Bildiride doğum lekesi etrafında teşekkül eden pratiklerin geçiş ritüelleri içindeki yeri, inanç dünyamızda bu kavram etrafında karşımıza çıkan sembolik unsurların incelenmesi hedeflenmiştir. Bu bağlamda doğum lekesi kavramının kültürel izlerinin din, mitolojiye de dair çok önemli referanslar içerdiği özgün örneklerle izah edilmeye çalışılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Din, mitoloji, doğum lekesi, geçiş ritüelleri, halk inançları.

 

Birthmarks in Turkish Folklore

It is known to be an important phenomenon that is the traditional pre-natal and post-practices and folk beliefs which have evolved accordingly, are still valid today and feeds our culture.  During the pregnancy most of the practices intended to protect the mother, baby and also to protect the generations. As considering according to folk beliefs, the concepts of birthmarks, the continuity of folk beliefs transferred from past to present has some evidence that pointed out traces. An example that we give as in these practices that birthmarks and folk beliefs which occur around it,  explain the pregnant woman’s eatings and drinks which are really important for the baby's development,  how it affects the physical structure of the newborn and how it shaped the destiny in many ways. In this manuscript, it is aimed the practice consisting of around birthmark place of  passage rituals, the analysis of the symbolic elements that we face around the concept of folkbeliefs in our world. In this context, the cultural traces of the concept of birthmark contains many important references about the mythology, religion has tried to explain with specific examples.

Key Words: Religion, mythology, birthmark, passage rituals, folk beliefs.

 

 

 

Doç. Dr. Salahaddin BEKKİ

Ahi Evran Üniversitesi

Kadın Yaratıcılığının Ürünü Olarak Anonim Halk Edebiyatı Türleri

Türkiye’deki halk bilimi çalışmalarının bir asrı geçtiği günümüzde,“Halk Edebiyatı”nın bir alt şubesi konumuna yerleştirilen “Anonim Halk Edebiyatı”,“Sözlü kültür ortamında üretilip tüketilen, zamanla ilk yaratıcısı unutulan dolayısıyla halkın edebî zevk, terbiye ve tefekkür imbiğinden geçerek halkın ortak malı haline gelen edebî eserlerin bütünü ile bu bütünü inceleyen bilim dalı”nı karşılayan bir kavram olarak kullanılmaktadır. Anonim halk edebiyatının kapsamına giren veya girmesi gereken türler değişik araştırıcılar tarafından farklı bakış açılarıyla belirlenmeye çalışılmış dolayısıyla birçok tasnif ortaya konmuştur.

Bu tasnifler içinde Şeref Boyraz’ın 2012 yılında -kendisinden önce yapılan tüm tasnif denemelerini tenkit süzgecinden geçirerek- ortaya koyduğu tasnif: “Söylemelik türler”, “Anlatmalık Türler”, “Konuşmalık Türler” ve “Seyirlik/Oynamalık Türler” olmak üzere dört ana başlıktan oluşmaktadır. Söz konusu tasnifte kendine yer bulan Anonim halk edebiyatı ürünlerinin her biriyle alakalı olmak üzere tespit, tanım, tasnif ve tahlil aşamalarını içeren pek çok çalışma yapılmıştır.

Bildirimizde,“Söylemelik türler(mani, türkü, ağıt, ninni, düzgü, bilmece, tekerleme)” ile “Anlatmalık türler (mit, efsane, masal, destan, halk hikâyesi, menkabe, memorat, fıkra)”in işlev ve yapılarından hareketle hangi ortamlarda kimler tarafından üretilmiş olabilecekleri sorgulanacak ve özellikle, “mani”, “ağıt”, “ninni” ve “bilmece” gibi türlerin kadın duyarlığının bir sonucu olarak yaratılmış ürünler olma olasılığı üzerinde durulacaktır. Bu yapılırken anlatmalık türlerden “masal”lara da ayrı bir başlık açılacaktır. Yani bu bildiriyle anonim halk edebiyatı ürünlerinden hangilerinin kadınlar tarafından yaratılmış olabileceği sorusuna cevap aranacaktır.

Anahtar Kelimeler: Anonim halk edebiyatı, kadın yaratıcılığı, mani, ağıt, ninni, bilmece, masal.

 

Anonymous Folk Literature Genres as a Product of Women’s Creativity

Scholar shave research folklor studies forever a century in Turkey. “Anonymous Folk Literature” in particular, has captured scholars’ special attention because of its origin, deriving from oral tradition and people’s perception of reality though different historical periods. Given the manifold challenges in indentifying verifiable sources forth is kind of folk literature, a number of different genre so classification shave emerged from different scholarly studies.

Among these classifications, Şeref Boyraz’s classification which is stated in 2012,-by reviewing critically the all classification essays before himself- consist of four main heading as: “Vocative Genres”, “Narrative Genres”, “Conversational Genres” and “Theatral Genres”. Conserning each anonymous folk literature product involving in the discussed classification, many studies were made including detection, definition, classification and analysis stages.

The origins of both vocative and narrative genres will be defined and explored. While vocative genres are generally deemed to relate to folk songs, maxims, riddles or nursery songs, narrative genres refer to myths, legends, fairy tales and anecdotes, It will be object of this research paper to examine what kinds of folk literature have been developed by women in different time period sand how these genres are a good means for verifying and understanding the role of women over time and the indifferent realities.

Key Words: Anonymous folk literature, creativity of women, mani (a traditional poem), laments, lullabies, riddles, tales.

 

Selin GÜMÜŞGÜL (Yüksek Lisans Öğr.)

Hacettepe Üniversitesi

Tüketim Kültürü ve Taklit “Çakma” Ürünler  Üzerinden Kimlik Oluşturma

Taklit ürünlere erişimin oldukça kolay olduğu ve dünya taklit ürün pazarında ikinci olduğu ifade edilen Türkiye gibi ülkelerde, konunun işlenmesi oldulça önemlidir. İnsanların tükettikleri ya da tüketim süreçleri ile kimliklerini oluşturmaları ve sembolik tüketim birbiriyle ilgili olarak ele alınmakta,bu bağlamda lüks tüketim ürünleri ön plana çıkmaktadır. Tüketicilerin lüks tüketim davranışları çoğunlukla kalite, sağlamlık gibi özelliklerle değil, tüketicilerin kimlik oluşturmaları ile doğrudan ilişkilendirilmektedir.Çalışmamızda, lüks ürünlerin taklitlerini tüketen bireylerin kimlik oluşturma deneyimleri incelenmiştir.  Bu bağlamda, amaçlı örneklem ile belirlenmiş, lüks ürünlerin taklitlerini en az bir kere kullanmış onbir kişi ile ayrıntılı görüşmeler yapılmıştır. Görüşme yapılan tüketicilerin kimliklerini dört ana eksende oluşturdukları değerlendirilmektedir. Bunlardan ilki, referans gruplarına ait olma beklentisi kapsamında, söz konusu kimlikten faydalanma isteği ve taklit kullandığının fark edilmesinden duyulan korkudur. İkincisi, taklitlerin kaliteli ve daha ucuz olduğu ve bu nedenle orijinal kullananların eleştirilmesi vurgusu ile modası çabuk geçen ürünlerin taklitlerini kullanma kapsamında rasyonelliktir. Üçüncü eksen, tüketicilerin yenilik, çeşitlilik ve farklılık arama eğilimleridir. Dördüncü nokta ise sahip olunan adalet duygusu ile tüketici özgürlüğüne yapılan vurgu ve tüketim toplumu veya genel olarak marka eleştirisi kapsamında kişilerin taklit tüketimlerini rasyonelleştirme davranışları kapsamında ele alınmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Lüks ürünler, taklit ürünler, kimlik oluşturma, tüketim kültürü.

 

Creating Identity through Consumer Culture and Imitation Products

It is very crucial to discuss the subject that accessibility to thecounterfeit product is quite widespread in a country like Turkey, which is claimed to be the second biggest counterfeit product market in the world. It is also discussed that there is a major relationship between the

consumer products and one’s personality in the context of establishment of the luxury products. Costumers’ tendency for the luxury products is mostly identified with the creating an identity for themselves rather than product’s such features as quality and performance. In this study, certain experiences of the individuals that create an identity had been investigated. In that respect, some individuals had been interviewed, who used the counterfeit products of a luxury good at least once in their lifetimes. It is also evaluated that the interviewed consumers formed their identities in four main axis.  First of all, it is the concern of getting caught while the counterfeit products are being used. Second is that the rationality in using the products which becomes out of fashion and the criticism of the original product users because of the cheapness and good quality of the counterfeit goods. The third axis is the consumer’s propensity of looking for fresh, various and distinct products. The final point is that the rationalization behavior in terms of the emphasis on freedom of the consumer with the sense of justice or the criticism of trademark as a general thing.

Key Words: Luxury products, identity construction, customer culture.

 

Selnur Şarman KORKUTAN (Doktora Öğr.)

Ege Üniversitesi

Geleneğin Kentsel Dönüşümü Bağlamında İzmir Düğünleri

Düğün, bir dizi yöresel ve ulusal uygulama, gelenek, göreneklerin bir arada yaşandığı sosyal bir olgudur. Düğünler, ritüel (törenler), ikram (yeme içme kültürü), kılık-kıyafet (bindallı, gelinlik, abiye) ve eğlence (müzik, dans, halk oyunları) olmak üzere dört ana bileşenden oluşur. Kent merkezlerinde tüm bu bileşenlerin uygulayıcıları olarak düğün sahipleri yerini profesyonel yürütücülere bırakmaya başlamıştır. Düğünler organizasyon şeklinde sektör olarak gelişmeye, şirketler arası rekabet ise yeni kentsel uygulamaların oluşmasına yol açmaktadır. Bu bildirinin amacı İzmir düğünlerinin kentsel bileşenlerini tespit etmek ve geleneğin kent ortamına uyarlanış biçimlerini değerlendirmektir. Derleme çalışması kapsamında 2013-2016 yılları arasında İzmir il merkezi, Konak, Karşıyaka, Bayraklı, Buca, Narlıdere, Balçova ve İzmir’in sayfiye ilçeleri Çeşme ve Urla’da otel düğünü, kır düğünü, sahil/ plaj düğünü, havuz başı düğünü olmak üzere toplam 18 düğünde katılımcı gözlemci olarak bulunulmuştur. Düğün sahiplerinden 21 kaynak kişi, düğün organizasyon şirketi sahip ve çalışanlarından 26 kaynak kişiyle görüşülerek düğünün dört ana bileşeni ve çeşitli uygulamalar hakkında veri toplanmıştır. Tüm görüşmeler, ses- video kaydı ve fotoğraflarla belgelenmiştir. Ayrıca düğün öncesi uygulamalardan profesyonel olarak gerçekleştirilen “nişan”, “kına gecesi” ve “bekârlığa veda partisi” gibi uygulamalar da araştırma kapsamındadır. Termal otel ve sağlık (spa) merkezlerinde gerçekleştirilen “gelin hamamı” paketleri incelenerek çözümlenmiş ve İzmir’de evlenen çiftlerin yurt içi ve yurt dışı balayı tercihleri değerlendirilmiştir. Sonuç olarak İzmir düğünlerinin kentsel bileşenleri ve geleneklerin güncellenerek kent ortamına uyarlama ve uygulama biçimleri çözümlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Evlilik Kültürü,  İzmir Kent Düğünleri, kına gecesi, düğün gelenekleri.

 

Transformation of Tradition in the Context of Izmir Weddings

A wedding is a social phenomenon which includes regional and national implementations and customs. Weddings consists of four main components: ritual (ceremonies), catering (eating and drinking culture), costume-outfit (henna costume, evening- wedding dresses) and entertainment (music, dance, folk dance). In urban centers, each of these components as practitioners interested in professionals where wedding owners started to leave. Weddings in the form of a cross-company organization to evolve as the industry competition is leading to the formation of new urban practice. The purpose of this statement is to identify the urban components of İzmir weddings and evaluate new forms of customs in urban environment. The scope of work of the assembly between the years 2013-2016 İzmir City Center, Konak, Karşıyaka, Bayraklı, Buca, Balçova, Narlıdere, Çeşme and Urla districts, beach wedding, poolside/hotel/country wedding for a total of 18 participating as observers at the wedding. The interviews were done with 21 people of the wedding company and 26 people of the Professional wedding crew as data collected. All interviews, audio-video recording and are documented with photographs. "Engagement", "henna night" and "the Bachelor Party" are within the scope of the research. Thermal hotels and wellness (spa) centers the "bride's bath" packages are resolved,  the couples domestic and overseas honeymoon preferences were evaluated. As a consequence, the İzmir updated urban components and traditions of the wedding urban environment adaptation and application formats have been resolved.

Key Words: Marriage culture, İzmir urban wedding, Henna night, wedding customs.

 

Öznur ÖZCAN TUNA (Yüksek Lisans Öğr.)  ve Prof. Dr. Sema ETİKAN

Süleyman Demirel Üniversitesi ve Ahi Evran Üniversitesi 

Sinop İli Ahşap El Sanatları; Kotracılık

Sinop, Karadeniz kıyı şeridinde kuzeye doğru sivrilerek uzanmış bulunan Boztepe Burnu ve Yarımadası üzerinde kurulmuştur. Batısı Kastamonu, güneyi Çorum, güneydoğusu Samsun illeri, kuzeyi ise Karadeniz ile çevrilidir. 475 km uzunluğundaki sınırlarının 300 km’si kara, 175 km’si ise deniz kıyısıdır. Sinop sahip olduğu bu uzun kıyı şeridi ile günümüzde deniz turizminin önemli merkezlerindendir. Yöre aynı zamanda barındırdığı el sanatları çeşitliliği ile de maddi kültür yönünden oldukça zengindir. Çember, mahrama, peşkir gibi pamuklu dokumalar ile keten dokumacılığı, bıçakçılık, işleme ve ahşap işleri ilin önemli el sanatlarından bazılarıdır. Ahşap el sanatları arasında ise “kotracılık” olarak adlandırılan çeşitli boyut ve modellerde maket gemi yapımcılığı başta gelmektedir. Bu uğraşı daha çok il merkezinde kurulu atölyelerde sürdürülmektedir. İlin ormanla iç içe olmasının hammadde teminin kolay olmasında etkisi büyüktür. Hem bu durum hem de yörenin deniz turizmi açısından önemli bir merkez olmasının pazarlama ve satış olanağı yaratması bu el sanatının gelişmesinde önemli bir paya sahiptir. Ustaların atölyelerde ürettikleri çektirme, taka, sandal, kalyon, gulet, yat, balıkçı gibi çeşitli kotra modelleri turistler tarafından hediyelik eşya olarak öncelikli tercih edilmektedir. Bu çalışmada da Sinop ilinde 1940’lı yılların başında başladığı söylenen kotracılık uğraşısının tarihsel gelişim süreci, hammaddeden ürün oluşumuna kadar yapım aşamaları, kullanılan araç-gereçler incelenecek, üretilen ürünler, pazarlama ve satış olanakları hakkında bilgi verilecektir.

Anahtar Kelimeler: Sinop El sanatları, Ahşap El Sanatı, Kotracılık.

 

Wood Crafts in Sınop Provınce of Turkey; Cruıser Work

Sinop is located on Boztepe Cape and Boztepe Peninsula that strech getting sharperly through the north of The Black Sea coastline. Its adjacent provinces are Kastamonu on the west, Çorum on the south, and Samsun on the southeast, and The Black Sea is on the north of Sinop. The borders total 475 km and consists of 300 km of land and 175 km seaside borders. Its long coastline makes Sinop one of the most important seaside tourism centres. At the same time, variety of the crafts in the vicinity makes it very rich in the point of material culture. Cotton and linen wovens such as circle, handkerchief, table napkin and cutlery, machining, and wood works are some of the important crafts of the province. As for the wood crafts, production of the maquette ships with different dimensions and models called, “cruiser work” is in the lead.

This occupation ist mostly mantained in the workshops located in the province centre. The close location of the province to the forests greatly effects the easy supply of the raw material. Both this case and the importance of the vicinity as a seaside tourism centre have a great share in the development of this craft since they create the opportunity of marketing and sale. Apart from the cruisers that are produced in the workshops by the masters, various models such as jaw puller, jalopy, boat, galleon, gullets, yacth, and fishmonger essentially prefered by tourists as souvenirs. In this study, historical background of the criuser work ocupation in Sinop province told to be began at the early 1940s, the production process of the raw material till the formation of final product, and used equipments will be analyzed, and informations related to the products, possibility of marketing and sale will be presented..

Key Words: Crafts in Sinop, Woodcraft, Cruiser work.

 

Öğr. Gör. Serap MUTLU ve Selma YAKUT

Gazi Üniversitesi

Tokat İli Yöresel Kadın Giysilerinin Günümüz Kadın Giysi Tasarımlarında Kullanılması

Türk tarihinin zenginliği, her coğrafya da farklılık göstermiş ve o bölgede yaşayan Türk insanının yaşam biçimini etkilemiştir. Türk kültür zenginliği içerisinde önemli bir yere sahip olan giyim kuşam, insanla doğrudan ilgili olduğu için zamanla şekil almış ve bölge insanının yaşam biçimini belirten birer belge olarak kabul edilmiştir.

Yöresel giysi olarak adlandırılan bu giysiler, Türk kültürünün en zengin ve en gösterişli dallarından biridir. Yöresel giysiler, günümüzde yaşam şartlarının değişmesi ile bazı bölgelerde özel günler dışında hemen hemen hiç kullanılmamaktadır. Bu günkü yaşam koşullarında kullanılamayan geleneksel giysilerin, model, kumaş, renk, desen, malzeme ve süsleme özelliklerinin tespit edilerek, gelecek kuşaklara aktarılması kültür sürdürülebilirliği açısından oldukça önem taşımaktadır.

Bu çalışmanın amacı; Tokat iline ait yöresel kadın giysilerini modernize ederek günümüzde kullanılan kadın giyimine yansıtmaktır. Bu nedenle Tokat iline ait yöresel giysiler var olduğu şekliyle ortaya konulmuş, elde edilen bilgilere dayalı olarak giysi tasarımları yapılmıştır. Çalışmada hazırlanan giysi tasarımlarının, moda tasarımcıları ve giysi üreticilerine örnek olacağı düşünülmüştür.

Anahtar Kelimeler: Tokat, Yöresel Kadın Giysi, Modernize, Tasarım.

 

Usage of Tokat’s Tradıtıonal Women’s Clothıng  in Today’s Women’s Clothıng

The richness of Turkish history, which vary in each region and those living in the region has affected the life of  Turkish people. Turkish apparel which has an important place in cultural wealth, have been directly accepted as a document describing the way of life of the people has taken shape over time and region to which it relates.

These clothes are called local clothes are one of the richest and most spectacular branches of Turkish culture. Local clothing is hardly ever used except of special occasions with a change in the living conditions in some areas today. It is very important in culture to identify fabrics, colors, patterns, materials and decorations of traditional clothes which cannot be used in daily life today because of conditions of life to transfer them to next generations.

This study aims to reflect local women’s clothing on Tokat by modernizing them in today’s women’s clothing. Therefore local women’s clothing in Tokat is revealed and design of clothings are made which are based on clothing knowledge. Styles of clothes which are designed in this study can be examples for fashion designers and clothing manufacturers.

Key Words: Tokat, Local Women's Clothing , Modernized , Design.

 

Dr. Serdar ERKAN

Hacettepe Üniversitesi

Bu Halk Müziğini İstemiyoruz!

Ankara Oyun Havaları Kültürü ve İstenmeyen Kültürel Canlanma

Ankara Araştırmaları Dergisinin 2015-III sayısında yayınlanan “Ankara Halk Müziğinin Tarihsel ve Geleneksel Temelleri” adlı (Satır, 2015) çalışmayı okuduğumda konunun artık tartışma olgunluğuna eriştiğine inandığımı ifade etmeliyim. Evet, tartışmasız bir şekilde, halk müziklerinin tarihi temelleri var ve geleneğe dayanıyor.

Bahsi geçen makalede ve Ankara oyun havaları üzerinden devam eden öteki tartışmalarda, bu doğrulamanın yeniden gündeme getirilmesi ve gündemin bu tarafının sıcak tutulmaya çalışılmasının altında uzun süredir devam eden Ankara Oyun Havaları kültüründen arınma ve onu ülkenin başkentine yakıştıramama serzenişlerinin olduğu ve hatta politik parti liderlerinin, akademisyenlerin ve devlet kurumu sanatçılarının bu kültürü yok etme yönündeki beyanlarının baskısının olduğu akla geliyor.

Bu makalenin amacı, Ankara Oyun havaları ismiyle ülke genelinde varlık gösteren müzik türü çevresinde şekillenen tartışmaların yapısını anlamaya çalışarak bahis konusu müziği tanım, geleneksellik ve icra ortamı açısından incelemek ve tartışmaya derinlik kazandırmaktır. Okuyucu, Ankara oyun havalarına, müzik kültürü tartışmalarının haylaz üyesi gözüyle baktığımızı ve aslında ülkenin müzikoloji gündeminde pek çok verimli tartışmayı ortaya çıkarma potansiyeline sahip bir müzik türü olarak gördüğümüzü sezinleyecektir.

Anahtar Kelimeler: Halk Müziği, İdeal Kültür, Oyun Havası

 

We Don’t Want This Folk Music!

Ankara Belly Dance Music and Unwanted Cultural Revival

When i read the article, “Historical and Traditional Basis of Ankara Folk Music” published in Ankara Researches Journal in 2015, i’ve believed that the discussion goes on this unwanted music has grew in maturity. It’s clear that folk musics has their historical bases and are based on tradition. But this case reminds that, this verification implies to be purified from living Ankara Belly Dance Culture because of reproaching it to the Capital city of Turkey, and this attitude derive from  pressure of declarations of political leaders, academicians and artists who think to destroy (!) it.

The aim of this paper is, then, to understand construction of these discussions and discuss it from the points of definition, traditionality and performance area to get a deeper line of vision for future discussions. Reader will notice that we see this music as impish member of music culture discussions and has indeed a big potential to reveal fertile areas to discuss.

 Keywords: Folk Music, Idealistic Culture, Belly Dance

 

Prof. Dr. Serpil AYGÜN CENGİZ, Doç. Dr. Meryem BULUT ve Doç. Dr. Günseli BAYRAKTUTAN

Ankara Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Başkent Üniversitesi

Proje Çalışması Deneyimini Paylaşmak: TÜBİTAK SOBAG 114K576 Sedat Veyis Örnek Sözlü Tarih, Biyografi ve Belgelik Çalışması Projesi

Bu bildirinin amacı, 15 Eylül 2014-15 Kasım 2015 tarihleri arasında tamamlanmış olan “TÜBİTAK SOBAG 114K576 Sedat Veyis Örnek Sözlü Tarih, Biyografi ve Belgelik Çalışması” başlıklı proje çalışmasının başlangıcından bitimine kadar serüvenini sadece akademik açıdan değil, farklı boyutlarıyla da paylaşarak bir yandan halkbilim alanının tarihçesine katkıda bulunurken bir yandan da aynı veya benzer bir konuda araştırma yapmak isteyenler için olası güzergâhı göstermektir.

Bu proje çalışması kapsamında halkbilim uzmanı Prof. Dr. Sedat Veyis Örnek’in (1929-1980) sözlü tarih yöntemiyle yaşam öyküsünün araştırılması amacıyla Örnek’i tanıyan yetmiş dokuz kişiyle görüşülmüş; ayrıca çalışma boyunca Türkiye’deki ve Almanya’daki kütüphanelerden Sedat Veyis Örnek’in lisans bitirme tezi, doktora tezi dahil çeşitli akademik ve edebi metinleri ile Sedat Veyis Örnek hakkında 1950 yılından itibaren yazılmış tüm metinler taranarak gün ışığına çıkartılmıştır. Araştırma süresince elde edilen bütün veri kullanılarak “Siyah Sıcak Güneş Sedat Veyis Örnek” adıyla bir biyografi kitabı hazırlanmıştır. Sonuçta, Örnek’e ait tüm metinler, görsel ve işitsel üretimleri ve hakkında yazılmış yazılar dahil olmak üzere bütün belgeler (proje çalışması için kurulmuş olan //sedatveyisornek.humanity.ankara.edu.tr/ adresinde açık erişimli (ücretsiz ve şifresiz olarak) yayımlanmıştır. Bu web sitesi hem Sedat Veyis Örnek üzerine çalışma yapacak kişiler için açık erişimiyle değerli bir veri tabanına sahiptir, hem de gerek halkbilim gerekse başka alanlarda benzer veri tabanlarının oluşturulması için Türkiye’de bir ilk örnek (ya da ilk örneklerden biri) olabilecek bir yapıya sahiptir.

Bildirinin asal amacı, hem akademik olarak bu halkbilim projesini tüm aşamalarıyla anlatmak hem de dokuz kişilik çekirdek ekiple birlikte çok sayıda kişinin katkıda bulunduğu geniş araştırma ekibine odaklı bir deneyim aktarımını gerçekleştirmektir.

Anahtar Kelimeler: Sedat Veyis Örnek, halkbilim, sözlü tarih, biyografi, sanal belgelik, proje çalışması deneyimi.

 

Sharing Project Work Experience:TÜBİTAK SOBAG 114K576 A Study on Oral History, Biographyand Online Archive of Sedat Veyis Örnek

This speech is focused on the Project which is titled “TÜBİTAK SOBAG 114K576 A Study on Oral History, Biographyand Online Archive of Sedat Veyis Örnek”and was accomplished during September 15th 2014 to November 15th 2015. The aim of this presentation is to share the Project adventure not only in academic terms also to look the project from different angles and to show the way to those who want to work on these issues.

During the project, 79 people were included in oral study; and with the help of these conversations and with the guidance of a comprehensive literature survey, a biography book was written titled as “Siyah Sıcak Güneş Sedat Veyis Örnek” (Black Warm Sun Sedat Veyis Ornek); and finally, for an open Access to all his texts, all his films and his voice record and slides relating with folklore which were digitalized by support of TÜBİTAK and //sedatveyisornek.humanity.ankara.edu.tr/ web page was constructed as an online archive which is open access. This website has a valuable database with open access for people who will be working on both Sedat Veyis Örnek, as well as the need for the creation of similar databases in other areas as well as being a prime example in the field of folklore in Turkey.

The aim of this speech is to Express all the stages of  this folkloric Project and also to share experience focused on the project research group.

Key Words:Sedat Veyis Örnek, folklore, oral history, biography, online archive, project work experience.

 

Öğr. Gör. Dr. Sertan ALİBEKİROĞLU

Gaziantep Üniversitesi

Bir Yağma Geleneği Olarak “Başşak”

Türklerin ekonomik ve sosyal yaşamlarında yağma önemli olaylardan biridir. Daha çok ekonomik boyutları olan yağmanın içe ve dışa dönük şekilleri olduğu görülmektedir. Dışa dönük yağmalar komşu devletlere seferler düzenlenerek gerçekleştirilir. İçe dönük yağmalar ise han ve beylerin halkı ile servetini paylaşması şeklinde görülmektedir. Bu yönüyle içe dönük yağmaların han ve beylerin güç gösterisi yanında, toplumsal dayanışma ve yardımlaşmanın bir çeşidi olduğu görülmektedir.

Dede Korkut hikâyelerinde hanların yılda bir kez toy düzenlemeleri ve bu yolla varlıklarını/ servetlerini halk ile paylaşmak için yağmalatmaları önemli bir ritüeldir. Dede Korkut’ta geçen yağma ritüelinin günümüze uzanan kalıntısı “başşak”tır. Başşak, Anadolu’da, hasat sonunda ihtiyaç sahiplerinin “başak” adı altında çeşitli ürünlerden pay almalarına verilen addır.

Bu çalışmada bir tür paylaşım aracı olarak Anadolu’da “başşak” adı altında gerçekleştirilen içe dönük yağma Osmaniye ve Gaziantep illeri ölçeğinde incelenmiştir.

Anahtar Kelimeler:Dede Korkut, yağma, içe dönük yağma, başşak, Osmaniye, Gaziantep.

 

“Başşak” as a Method of Plundering

Plundering is one of the important events in social and economic life of the Turks. It has been seen the internal and external forms of the plundering which has mostly economic dimensions. External plunderings are realized by military expedition to neighbor countries. As to the internal plunderings, it has been seen in the form of sharing the khans’ and notables’ their own belongings. With this way, internal plunderings are a way of showing their power for khans and notables; and a way for social solidarity as well.

That the khans in Dede Korkut, arrange Toy once a year in order to let the people plunder their belongings was an important ritual. An important remainder of this plundering ritual seen in Dede Korkut is Başşak. Başşak is a name given the ritual through which people have their own share after various harvest in Anatolia. In this work, Başşak as an internal plundering has been examined in the example of Osmaniye and Gaziantep.

Key Words: Dede Korkut, plundering, internal plundering, Başşak, Osmaniye, Gaziantep.

 

Öğr. Gör. Servet Senem UĞURLU

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi

Avunya Halılarının Desen Özellikleri ve Karabağ-Bardız-Avunya Bağlantıları

Avunya, Kuzeybatı Anadolu’da, Çanakkale’nin Yenice, Bayramiç, Çan ve Ezine ilçelerini içine alan bir yöredir. Avunya Halılarının desen özellikleri, yöredeki diğer halılara benzememektedir. Bu halıların Bardız ve Karabağ kirkitli dokumalarının desenleriyle benzerlikleri vardır. Bildiride Avunya Halılarının desen özellikleri açıklanacak ve Karabağ-Bardız-Avunya dokumaları arasındaki bağlantılar incelenecektir.

Anahtar Kelimeler:Avunya, Avunya Halısı, Halı Deseni, Bardız, Karabağ.

 

Design Properties of the Avunya Carpets and Connections of Karabağ, Bardız, Avunya

Avunya, located in Northwest Anatolia is a region inclusive Yenice, Bayramiç, Çan and Ezine of Çanakkale county. Design Properties of the Avunya Carpets, look like others in this region. The designs of  this carpets look like the with kirkit weavings of  Bardız and Karabağ. In this paper, design properties of Avunya Carpets will explained and will research the connections of weaving of Karabağ-Bardız-Avunya.

Key Words:Avunya, Avunya Carpet, Carpet Design, Bardız, Karabağ.

 

Dr. Shurubu KAYHAN

 Kırgızlar’da Kız Seçiminden Düğüne Kadar Olan Gelenekler

Kırgız Türklerinde evlilik öncesi kız seçimleri geleneği oldukça zengindir. Kırgızlar kız seçerken kurulacak ailenin sağlamlığı, itibarı ve yetiştirilecek çocuklarının terbiye ve istikbalini bu temele bağlamaktadırlar. Tarihten günümüze Kırgız kadınları bir eş ve anne olarak adlarından hep gıpta ile söz ettirmişlerdir. Kırgız halk edebiyatındaki Kanıkey, Ay Çürök, Canıl Mırza ve Kurmancan Datka gibi isimler bunlardan sadece bir kaçıdır.

Kırgız Türklerinde evlilik öncesi kız seçim biçimleri şu şekildedir; kız kaçırma, kız isteme, görücü usulü, beşik kertme, adayların kendi tercihleri, ölüme bağlı seçim ve berdel evliliğidir.

Bildirimizde kız seçimi biçimleri, kız isteme süreci, kıza söz kesme ve hediye verme gibi örf ve adetler sunulacaktır.

Anahtar Kelimeler:Kırgız Türkleri, gelenekler, kız seçimi, söz kesme, hediye.

 

Wedding Traditions from the Girl up for Election In the Kyrgyz

Premarial daughter elections in the Kyrgyz Turkish tradition is very rich. Kyrgyz end the stability of the family that founded when choosing girl reputation and are connected to their children’s educations and future in this growing base. Kyrgyz women from history to today as the name of a wife and mother had always talked with the ecm. Literature in the Kyrgyz people, Kanikey, Aichurek, Janıl Mirza and Kurmanjan Datka is that only a few of  them.

Kyrgyz Turkish girls in pre-marial choise format is as follows abductions, asking a girl, blind dates, notching cradle, their choise of candidate selection is connected to death and marriage is berd.

Let our daughters choise of formats, girls do not want to process, such as cutting and promised gift to the girl and customs will be presented.

Key Words:Kyrgyz Turks, traditions, her choise, heckling, gift.

 

Doç. Dr. Süheyla SARITAŞ

Balıkesir Üniversitesi

Türk Mutfak Kültüründe Kadının Tasarruf Anlayışı

Beslenme insanoğlunun en temel biyolojik ihtiyacıdır. Bu ihtiyacı karşılamak amacıyla her toplum tarihi, sosyal ve kültürel süreçleri boyunca kendilerine özgü bir yemek kültürü oluşturmuştur. Günümüzde artık yemek yemek “karın doyurmak” olgusundan çoktan çıkmış, toplumlarda sosyo-kültürel anlamları ve işlevleri içeren bir olgu haline gelmiştir. Gelişmişliğin bir göstergesi olarak da kabul edilen yemek veya mutfak kültürü aynı zamanda toplumların maddi ve manevi kültürlerini yansıtır.

Bütün dünya mutfakları gibi, kendine özgü sosyo-kültürel özelliklere sahip olan Türk mutfağının şüphesiz ki en önemli aktörleri kadınlardır. Her ne kadar bugün kapitalizm, küreselleşme, teknolojik gelişme, tüketim toplumu gibi kavramlarla kadının rollerinde önemli değişiklikler olsa da, halen Türk mutfak kültüründe kadın, yemeğin temin edilmesinde, saklanmasında, pişirilmesinde ve sunumunda önemli rol oynar. Bu önemli rollerin yanında, kadının mutfakta tasarruf etmeye yönelik olarak yaptığı çeşitli faaliyetler de Türk yemek kültüründe önemli bir yere sahiptir. Temelinde aile bütçesine katkı sağlamak veya tasarruf etme amacına dayalı olarak yapılan bu faaliyetler, aynı zamanda geçmişten beri Türk kültüründe çeşitli gelenek ve göreneklerin oluşmasına da neden olmuştur.

Bu makalede, Türk yemek kültüründe kadının mutfakta tasarruf etmesine yönelik olarak yaptığı çeşitli faaliyetler folklorik çerçeve içinde ele alınması ve Türk yemek kültüründe kadının önemine yönelik bir değerlendirme yapılması hedeflenmektedir.

Anahtar Kelimeler: Kadın, Türk mutfağı, tasarruf, kültür.

 

 

 

The Perception of Saving for Woman in Turkish Cuisine

Nutrition is the most basic biological needs of human beings. In order to meet this need, every society has created its own unique food culture throughout its historical, social and cultural processes. Nowadays, eating means no longer  “to full stomach.” It has become a phenomenon including socio-cultural meanings and functions in societies. As a sign of development as well, the food culture or cuisine also reflects the material and moral cultural values of societies.

Like other cuisine, Turkish cuisine has unique socio-cultural features and no doubt the women are the most significant actors in food culture in the society. Even though with the terms such as capitalism, globalization, technological advances, consumer society, the roles of women have undergone significant changes. However, the Turkish woman stil plays important role in the Turkish food culture, in terms of providing, storing preparation and serving presentation. In addition to these important roles, there are also various activities by a woman for saving in her kitchen. The activities are done basically to contribute the family budget or to save money in the kitchen also led to comprise traditions and customs in the Turkish culture.

In this article, we aim to highlight a folkloric approach to some saving activities of woman in her kitchen and make an evaluation to place of the woman in Turkish food culture.

Key Words:Woman, Turkish cuisine, saving, culture.

 

Öğr. Gör. Süleyman FİDAN

Gaziantep Üniversitesi

Kültür Ortamlarında Asker Folkloru

Tarihî süreç içerisinde Türk devletlerinde ordu, devletin temel dinamiği olmuş; bu da halk felsefesinde ordu-millet anlayışını ortaya çıkarmıştır. Bu anlayışla askerlik kavramı etrafında ortaya çıkan âdet, pratik, uygulama ve ürünler; kültürel süreklilik içerisinde yeni mekân ve yeni zamanlarda da varlıklarını hissettirmektedirler.

Askerlik; öncesi, vazife anı ve sonrasıyla, asker ve etrafındakiler açısından dönüm noktası mahiyetindedir. Bu yönüyle halk kültüründe bir geçiş dönemi olarak değerlendirilebilir. Diğer yandan askerlik, mekânın ve yaşayış biçimlerinin paylaşılması bağlamında kent folkloru çalışmaları içinde meslek ve grup folkloru açısından değerlendirilebilir. Yaşayan, güncel bir yapıya sahip olan askerlik etrafında oluşan folklorik ürünler, her an, herhangi bir mekânda üretilmeye müsait bir yapıdadır. Günümüzde sözlü, yazılı ve elektronik kültür ortamlarında asker folkloru kapsamında incelenebilecek ürünler ortaya çıkmaktadır.

Bu çalışmada askerlik etrafında ortaya çıkarılan folklor ürünlerinin oluşum ve icra bağlamlarına göre değerlendirilmesi yapılacaktır. Ayrıca bu folklorik ürün ve davranış kalıplarının bireye ve topluma etkileri, devamlı değişen grup üyelerine geleneğin aktarılış tarzındaki rolü, ordu-millet anlayışını besleyen yanları değerlendirilecektir.

Anahtar Kelimeler:Askerlik, uğurlama, karşılama, ordu-millet, sözlü kültür, elektronik kültür.

 

Soldier Folklore in Culture Media

During the historical process, military in the Turkish States has been the fundamental dynamics of the state; it also revealed the military-nation perception in public philosophy. Customs, practices and products which are revealed around the military service term with this perception; are also making feel the presence in new places and new times by the cultural continuity.

Military service; is in terms of milestone for soldier and the ones around him entirely before, during and after the mission. By this aspect it may be considered as transition period in folk culture. On the other side of the military service may be considered in terms of professions and groups folklore in the context of sharing of the place and life styles. Living, have an actual nature folkloric products which formed around military service, are available to be produced at any time, any place. At the present time, products that may be examined under military folklore emerge in oral, written and electronic culture media.

In this study, folkloric products emerge around the military service will be evaluate according to formation and execution context. Additionally effects of these folkloric products and patterns of behavior on individuals and society, the role on transfer style of the tradition to the constantly changing group members, feeding sides of the military-nation perception will be evaluate.

Key Words: Military service, send off, welcoming, military-nation, oral culture, electronic culture.

 

Okt. Şenay SARAÇ

Hacettepe Üniversitesi

Yarı Zorunlu Kültür Öğrenimi Bağlamında Geleneklerin Yeri ve Rolü

İnsanlar her zaman doğdukları yerde yaşamazlar. Küreselleşen dünyanın bir sonucu olarak dünyanın pek çok ülkesinde doğdukları ve yetiştikleri ülkenin dışında yaşayan milyonlarca insan bulunmaktadır. Bunun eğitim, iş, evlilik gibi değişik sebepleri olabilir. Kültür öğrenimi de yaşanılan ülke değişikliği sonucunda kendini gösteren bir olgudur. Bazı durumlarda bazı insanlar yerleştikleri yeni ülkenin kültürüne kolaylıkla uyum sağlayıp benimserken, bazı insanlar da yerleştikleri yeni ülkenin kültürüne çok da kolay uyum sağlayamazlar. Çalışmamızda Anglo-Saxon kültürden gelip çeşitli sebeplerle Türkiye’ye yerleşen yabancı dil olarak İngilizce alanında çalışan öğretim üyelerinin, kendileri için yeni bir kültür olan Türk kültüründe yaşarken kültüre uyum sağlamaya çalışırken geçirdikleri süreçle ilgili, bilgilerine başvurulacak ve kültür öğrenimi bağlamında geleneklerin yeri ve rolü hakkındaki düşünceleri öğrenilecektir.

Anahtar Kelimeler:Anglo-Saxon kültür, öğretim görevlileri, yarı-zorunlu kültür öğrenimi, gelenekler.

 

The Role of Traditions in the Context of Semi-Mandatory Culture Learning

People do not always live in the country that they were born. As a result of the globalised world, there are millions of people in many parts of the world who live outside the community that they were bornandraised. This may be a result of various reasons such as education, work, and marriage. Culture learning is a Notion that occurs as a result of a change in the location. In some circumstances some people may easily adapt to the new culture they settle in, whereas others cannot easily adapt to the new culture. In our study several language instructors from the Anglo-Saxon background who moved to Turkey for several reasons will be asked about the duration through which they tried to adapt to a new culture, and asked about their thoughts about traditions in the context of culture learning.

Key Words:Anglo-Saxon culture, instructors, semi-mandatory culture learning, traditions.

 

Yrd. Doç. Dr. Şirin YILMAZ

Hacettepe Üniversitesi

Geçmişten Günümüze Çocuk Oyunları: Beypazarı Örneği

Sosyal bir varlık olarak çocuk, içinde doğduğu, büyüdüğü toplumun birçok kültürel değerini, bu toplum içinde öğrenir ve oyun yoluyla, bu değerleri yaşadığı, yansıttığı, kendine özgü bir dünya kurar. Oyun, çocuğa, onu, hem, bireysel olarak eğiten ve yeteneklerini ortaya çıkarmasını sağlayan, hem de ona, kazanma, kaybetme, kurallara uyma, cezalandırılma, dayanışma, sorumluluk alma gibi içinde yaşadığı kültüre dair gelenekleşmiş toplumsal değerleri öğreten bir ortam sağlar. Dolayısıyla, oyun, çocukluk çağının vazgeçilmez eğiticisi; aynı zamanda, tek eğlencesidir. Bu ifadeden hareketle, çocuk oyunları, halkı anlamak ve incelemek üzere, halka dair her bir kültürel ürünü, kendi bağlamı içinde değerlendirmeyi öngören halkbilimine, bilgi sunan önemli kaynaklardan biridir.

Ankara İli’nin Beypazarı İlçesi, halkbilimi araştırmaları için, oldukça zengin geleneksel çocuk oyunları birikimine sahiptir. Ancak, hızla değişen hayat koşulları ile birlikte, Türk eğitim sisteminde, ilk ve orta dereceli okul düzeyinde çocukların çok fazla sınava hazırlanmak ve girmek zorunda oluşları, çocukları, kapalı ya da açık alanlarda, bir araya gelip oyun oynamaktan uzaklaştırmıştır. Bu durum, çocukluk çağında, toplu oynanan oyunlar sayesinde elde edilen bireysel ve toplumsal kazanımların da değişmesine yol açmıştır.

Bu çalışmada, Beypazarı İlçesi’nin geleneksel çocuk oyunları, geleneksel dünya görüşü bağlamında incelenecek, oyunların geçmişten günümüze değişimleri ve günümüzde çocukların oyun ve eğlence ortamları değerlendirilecektir.

Anahtar Kelimeler: Çocuk, geleneksel oyun, Beypazarı, kültürel değişme.

 

Children's Games From Past to Present: Sample of Beypazarı

The child as a social being, learn the many cultural value in the community where the community, he/she was born in and grew up and builds an idiosyncratic world that experiences and reflects these values through the game. The game, provides an environment for the child that both allows their abilities to reveal them, and traines individually and also an environment that teaches him social values and traditions of the culture he lived in, such as winning, losing, obeying the rules, getting punished, solidarity, taking responsibility. Hence, the game is the indispensable trainer of childhood; at the same time, the only entertainment. From this statement, child games is one of the important information offering sources for folklore that it evaluates each cultural product in its own context to understand and to examine the cultural dynamics of the folk.

Beypazarı District of Ankara Province, has quite rich traditional children's games accumulated for folklore studies. But in the Turkish education system, the children was dismissed from playing the game indoor or outdoor areas, to get together because they have to prepare for a lot of exam, in primary and secondary school level besides the rapidly changing conditions of life. This situation has caused to changes individual and social outcomes, obtained through the games played collectively in childhood.

In this study, traditional children games in the district of Beypazarı will be examined in the context of the traditional worldview and changes from past to present games and will be evaluated children, games, and Entertainment environments in today's conditions.

Key Words:Child, traditional game, Beypazarı, cultural change.

 

Tanju OZANOĞLU (Folklor Arş.)

Kültür ve Turizm Bakanlığı

Burdurlu Mahalli Sanatçı Hafız Rıza Yağız Ve Yörede Okunan Gurbet Havaları

Rıza Yağız 1941 yılında Burdur merkeze bağlı Bozluca nahiyesinde doğmuştur. İlkokul 3. sınıfta hafızlığa başlamış ilkokul bittiğinde yaşının küçük olmasından dolayı öğretmen okuluna kaydını yaptıramamış, Antalya ilinde imam hatibe devam etmiş burada faaliyet alan saz gurubunda yöre türkülerini icra etmiştir. İmam hatip 4. sınıfa geldiğinde ailesinden habersiz TRT Ankara Radyosunun açtığı sınava girmiş ve birincilikle kazanmıştır, ancak yaşı küçük olduğu ve ailesi de onay vermediği için Ankara Radyosuna devam edememiş ve imam hatibi bitirmiştir. Mezun olduktan sonrada 1957-1958 yılları arasında imamlık yapmış ve 1959 yılında imamlığı bırakmıştır.

1961 yılında askere giden Rıza Yağız sesinin güzelliğinden dolayı garnizon komutanlığında türkü söylerken aynı garnizonda İstanbul radyo sanatçısı Ahmet Üstün ile repertuar çalışması yapmış askerliğini tamamladıktan sonra memleketine dönmüştür.

1963 yılında Antalya Radyosu sınavını kazanarak bir buçuk sene devam etmiş, ancak anne ve babasının kendisine tavır alması özellikle annesinin sütümü helal etmem sana sözü ile radyoyu bırakarak tekrar imamlığa dönmüştür. Burdur merkeze bağlı Yeşilova köyünde imamlığa başlamış ancak bağlamayı da bırakmamıştır, görev aldığı köy iki ayrı mahalleden oluşmaktadır. Camiye hiçbir cemaatin gelmemesi üzerine, köyde yaşayan cemaatin içine girmiş önce köy içindeki birbiri ile küs olan iki mahalleyi barıştırmış, daha sonra cemaate eğer camiye gelip beraber namaz kılarsak, akşam kahvede yöre türküleri söyleyeceğini beyan ederek farklılığını göstermiştir.  Kısa sürede güzel sesi ile kuran okuduğundan dolayı hem camiyi doldurmuş hem de yöre ağzı ile söylediği türkülerle ilgili çok geniş bir dinleyici kitlesine sahip oluşmuştur. Rıza Yağız namazdan sonra kahvede saz çalıp herkesi oynatıyor diye Burdur müftülüğüne şikâyet edilmiş, ileriki zamanlarda gazetede haber yapılmış her olumsuzluklara rağmen dönemin başbakanı tarafından desteklenerek yöntemini devam ettirmiştir. Ancak bulunduğu köyde gençler muziplik yaparak Ali adında aklı yerinde olmayan birini minareye çıkartıp türkü söyletmeleri ve Hafız Rıza Yağız minarede türkü söylüyor dedikodusu ile Hasanpaşa köyüne sürülmüş, abisinin ölümü ve babasının imamlığı bırak benim yanımda kal sözü ile belediyede zabıta’dan sicil memurluğuna kadar uzayan serüvene girmiştir. Sanat hayatındaki başarısı ile Almanya’ya davet edilmiş burada 2 sene müzik hayatını devam ettirdikten sonra anne ve babasının bakıma ihtiyacı olduğunu duyarak tekrar Burdur’a dönmüş onlar ölene kadar hem bakmış hem müzik hayatını Burdur’da sürdürmüştür.

Rıza Yağız Gurbet havalarını en iyi icra eden mahalli sanatçı olarak bilinmektedir. Sanatçı gurbet havalarını gırtlak ve okuma usulüne göre şöyle sınıflandırmaktadır, a) Seferi gurbetler b) Hasretlik gurbetler c) Efe’si gurbetler.

Hafız Rıza Yağız babasından duyduğu ve kendisine birçok gurbet havasını geleneksel biçimde okuyan ve kuşaklararası aktarımı sağlayan önemli ve son mahalli sanatçılardan birisidir.

Uzun havalar geçmişten buğuna usta çırak ilişkisi ile aktarılmıştır, uzun havaların notaya alınması zor ve alınsa bile notadan okuması gerçek duyguyu ve tavır özelliğini aktaramamaktadır, son zamanlarda geleneksel olarak icra eden bu tür sanatçılar gitgide azalmaktadır. Bu tür sanatçılar üniversitelerin ilgili bölümlerinde muhafaza edilmeli, korunmalı ve çırak yetiştirmesi için özendirilmelidirler. Bu geleneği sürdürebilmek için ileriki nesillerde yöre ezgileri okuyacak sanatçılar ve eğitimcilerin bu tür sanatçıların kayıtlarını dinleyerek duyarak aktarımı sürdürmesi gerekli görünmektedir.

Anahtar Kelimeler:Gurbet havaları, mahalli sanatçı Rıza Yağız.

 

A Local Artist Hafiz Riza Yagiz from Burdur and the Local Gurbet Folksongs

Rıza Yağız was born in Bozluca district of Burdur, in 1941. He started to be a hafiz while he was at 3rd grade and he went to Imam Hatip (a religious vocational school) in Antalya province because he was under age for a teaching school when he finished the primary school. In this school, he performed local folk songs in the saz band of the school. When he was at the 4th grade of Imam Hatip School, he entered the exams of TRT Ankara Radio and he passed the exam ranking first but he could not go to Ankara Radio because he was underage and his parents did not let him. So he finished Imam Hatip School. After graduation, he was an imam between the years of 1957-1958 and he quited in 1959.

While Rıza Yağız who went into the army in 1961, was singing songs at garrison command due to his beautiful singing voice, he also prepared repertoire with an Istanbul radio artist Ahmet Üstün at the same garrison and he went back to his home town after he finished his military service.

In 1963, he passed the exam of Antalya Radio and he went there for a year and a half but he quited the radio because his parents came out against this and he went back to being an imam. Since there is no community coming to the mosque, he got into the community of the village, firstly he reconciled two offended neighbor hoods of the village and then he showed his difference by telling them if they come to the mosque and perform their prayer together, he would sing local folk songs at the coffeehouse of the village in the evening. In a short time, he enabled the mosque to be filled with people because he read Qur'an with his beautiful voice and at the same time with the folk songs he sang in the local dialect, he had wide audience. Rıza Yağız was reported to the Burdur Office of Mufti because he was playing saz after the prayer and make people dance, and later on he was on a newspaper. Despite all the misfortune, he was supported by the presedent of the period. But the young people of the village, made someone sing a song on the minaret of the mosque and then Hafiz Rıza Yağız was exiled to the village of Hasanpasa on the ground that he was singing songs on the minaret. With the death of his big brother and his father's call for him to leave being an imam and stay with him, he had many different jobs from municipal police to recordership.

Thanks to his achivements in his art life, he was invited to Germany. After 2 years in the music business here, he went back to Burdur because he heard his parents needed care. he went on his music career in Burdur and he cared for them until they died.

Rıza Yağız was known as the best local artist who performs the Gurbet folk songs. The artist categorised the gurbet songs according to gırtlak and okuna usuls (rhythmic cycle); a) Seferi gurbetler, b) Hasretlik gurbetler c) Efe'si gurbetler...

Hafiz Rıza Yağız is one of the important and the last local artists, who traditionally sings  a lot of gurbet songs which belong to him or he heard from his father. He also enable them to pass down.

Uzun hava (unmetered folk songs), has been passed down via master-apprentice relationship from past to present. These songs are hard to notate and even if they are notated, to read the notes cannot reflect the real emotion and tavır (individual practice) characteristics. Lately, artists who traditionally performs has been decreasing more and more. These kind of artists should be protected by the related departments of universities and be encouraged to train apprentices. To maintain the tradition, artists and trainers who will perform the local melodies in future generations should listen and hear the records of these kind of artists and should continue the process of passing down.

Key Words:The local Gurbet Foklsongs, a local artıst hafız Rıza Yağız.

 

Tülay ASLIHAK UĞURELLİ (Folklor Arş.)

Kültür ve Turizm Bakanlığı

Anadolu’da Alkarısı/Al Basması İnancına Psikanalitik Bir Yaklaşım

Bu sunumun amacı, Anadolu’da halk arasında lohusalara musallat olduğuna inanılan kötü ruh olan Alkarısı ya da Al basmasını psikanalitik açıdan çözümlemeye çalışmaktır.

Yaşamın üç önemli eşiğinden ilki olan doğum; çevresinde birçok inanç, adet, tören, ayin, dinsel ve büyüsel özlü işlemi barındırmaktadır. Bunun sebebi, halk inanmasına göre insanlar tüm geçiş dönemlerinde olduğu gibi doğum olayında da zararlı dış etkilerle ve doğaüstü kuvvetlerden gelen tehlikelerle karşı karşıya kalmaktadır. Bu tehlikelere karşı koymak için de birtakım dinsel büyüsel pratiklere başvurmaktadır. Alkarısı ya da Al basması inancı da doğum pratikleri çevresinde oluşmuş Türk inançlarından birisidir. Alkarısı, lohusalara ve atlara musallat olduğuna inanılan yaratıktır. İnancın temeli Şamanizm’e kadar uzanmaktadır. Lohusalara musallat olduğuna inanılan bu kötü ruh çoğu zaman bir kadın kılığında tarif edilmekte ve şayet loğusa yalnız bırakılırsa onun ciğerini çıkarmak veya üzerine oturup onu nefessiz bırakmak suretiyle öldürdüğüne, eğer loğusa evde yalnız bırakılacaksa yanına eşinin ceketi, şapkası veya bir demir parçası konularak alkarısının zarar vermeyeceğine inanılmaktadır. Psikanalitik kurama göre anne olmak bağımsız kendiliğin bir kaybıdır ve ayrıca gebeliğin bitişi fetusla olan yakınlığın yitirilmesi olarak acı vericidir. O nedenle Alkarısı inancı lohusanın ilk kırk gününü anlamak ve yorumlamak çok önemlidir.

Bu bildiride, psikanalist Ernest Jones’un folklorun bilinçdışında bastırılmış bulunan düşünce ve duyguların kültürel dışa vurumu olduğu görüşü temel alınarak Anadolu örneklemi üzerinden alkarısı inancı irdelenerek ele alınmaya çalışılacaktır.

Anahtar Kelimeler:Alkarısı, Al basması, psikanaliz

 

A Psychoanalytic Approach to the Faith in “Alkarısı / Al Basması” in Anatolia

The purpose of this presentation is to analyze the evil spirit called “Alkarısı” or “Al basması” which is believed to bring death and/or illness to the women who just have a baby from the psychoanalytic perspective.

The birth which is the first of the three important transition period of life contains many beliefs, customs, ceremonies, rituals, religious and magical process. The reason for this, as in all transition events in the birth human is exposed to various threats. In order to fight against danger, people perform religious and magical acts in a particular ways. “Alkarısı” or “Al basması” is one of the Turkish beliefs in Anatolia formed around the birth practices. “Alkarısı” is the bad spirit which haunts new mother with her new borrn baby as well as horses.The basis of this faith goes back to shamanism. This evil spirit is described in the guise of women and it is believed that she kills the new mother by removing the lungs or by sitting on her chest. If the new mother is alone at home her husband’s jacket or his hat or a piece of iron are accompanied with her. According to psychoanalytic theory being a mother is a loss of independent self and the end of pregnancy is painful because of the loss of togetherness with the fetus. Therefore it is very important to analyze this belief in order to understand the first fourty days of the new mother.

This paper is based on the opinion of the psychoanalyst Ernest Jones which defines folklore as a cultural outcome of the repressed thoughts and feelings. The faith in “Alkarısı” in Anatolia is analyzed according to this psychoanalytic view.

Key Words: Alkarısı, Al basması, evil spirit, psychoanalysis.

 

Yrd. Doç. Dr. Uğur BAŞARAN

Cumhuriyet Üniversitesi

Otto Rank’ın Geleneksel Kahraman Kalıbına Göre Tarkan

Halk tarafından ortaya koyulan folklorik ürünleri algılamak, anlamlandırmak ve tahlil etmek için tarihî süreç içerisinde halkbilimi araştırıcıları tarafından birçok yöntem ortaya konulmuştur. Yapısal Halkbilimi Kuramları, yukarıda söz konusu edilen amaçlara hizmet etmek ve karşılaştırmalı halkbilimi çalışmalarını daha kolay hale getirmek için ortaya çıkan yöntemlerden birisidir. Vladimir Propp, Claude Levi Strauss gibi önemli isimlerin yaptıkları çalışmalarla folklorik bir malzemenin yapısal hüviyetini analiz etmeyi amaçlayan bu kuramın bünyesinde halk anlatılarında yer alan kahramanların biyografisini çözümleme modelleri de üretilmiştir. Bu modeller sayesinde halkın ortak düşünce dünyalarının ürünleri olan kahramanların yaşam serüvenlerinin iskeleti çıkarılmakta; bu da halk denilen organizasyonu anlamamıza yardımcı olmaktadır.

Uzunca bir dönem halkın anlatma ve dinleme ihtiyacını karşılayan destan, masal ve halk hikâyesi gibi anlatılar, içinden çıktıkları toplumları bir araya getirmiş ve bu insanların birey olmaktan çıkıp halk kategorisine yerleşmesine yardımcı olmuştur. Söz konusu anlatıları çekici ve popüler kılan en önemli etmen ise bünyelerinde bulunan kahramanlardır. Anlatı kahramanları, gösterdikleri yiğitlikler ve olağanüstülükler ile zamanla ferdî kimliklerinden sıyrılarak toplumun ortak kahramanı haline gelmişlerdir. Bu da beraberinde halkın bu kahramanlara son derece saygı göstermesini ve onları sahiplenmesini getirmiştir. Bunun sonucunda da yukarıda da belirtildiği üzere, bu durumun farkına varan folklor araştırmacıları halk kahramanları üzerine çeşitli çalışmalar yapmışlardır.

Bu makalede, Otto Rank tarafından ortaya konulan “Geleneksel Kahraman Kalıbı”, Türk sinemasında bir dönem büyük bir ilgi gören Tarkan karakterine uygulanmaya çalışılmıştır. Çalışmada, Yapısal Halkbilimi Kuramları’nın yalnızca destan, halk hikâyesi gibi anlatı - ya da metin- kahramanlarından ziyade, elektronik kültür ortamı kahramanlarına da uyarlanabileceği vurgulanacak; çözümleme modelinde hangi maddelerin Türk film kahramanı Tarkan’a uyduğu, hangi maddelerin uymadığı tespit edilecek ve bu durum yorumlanmaya çalışılacaktır.

Anahtar Kelimeler:Yapısalcılık, Geleneksel Kahraman Kalıbı, Otto Rank, Anlatı, Tarkan.

 

Tarkan According to the Traditional Heroic Mold of Otto Rank

In the historical process, many methods are revealed by folklore researchers for to detect, meaning and to analyze the folkloric products which laid down by the public. Structural Folklore Theories are one of the result ing methods for to subserve to purposes which said above and to make comparative folklore studies easier. Within this theory that aims to analyze the structural identity of a folkloric material with works of names such as Vladimir Propp, Claude Levi Strauss, analysis models of the biography of the hero in which located folk narratives. By dint of this models, to be extracted skeleton of life adventures of heroes which are crops of people’s worlds of common thought; this also helps us to understand the organization which called folk.

The narrations such as legend, tale and narrative which resolved narrating and listening requirement of people for a long period, gathered communities that went out inside it and helped to theese people from being individuals to setle category of public. This also had brought in its wake utmost respect and adopt to theese heroes. As stated above, as a result, folklore researches in recognition of this situation have done several studies.

In this article, “Traditional Heroic Mold” which revealed by Otto Rank have been applied to the Tarkan character who attracted great interest in Turkish cinema in days of yore. In study, will be highlighted that structural folklore theories are not only applicable for heroes of the narrative or text but also for heroes of electronic culture medium; will be studied to interpret that which substances are appropriate and which substances are inappropriate toTurkish movie hero Tarkan in the analysis model.

Key Words: Structuralizm, Traditional Heroic Mold, Otto Rank, Narrative, Tarkan.

 

 

 

Uğur DURMAZ (Doktora Öğrencisi)

Hacettepe Üniversitesi

Türk Kültüründe Sohbet Toplantıları ve Balıkesir Sohbet Toplantılarında Köy Seyirlik Oyunlarının Durumu

Türk kültürü içerisinde kırsal bölgelerde belli zamanlarda düzenlenen ve genel olarak “Erfene” adıyla bilinen toplantılar, kültürün aktarımı ve insanların sosyalleşmesi için birer araç olmakla birlikte önemli bir geçmişi de beraberinde getirirler. Bu toplantıların içerikleri bölgelerin yapılarına göre ufak tefek değişiklikler gösterse de genel olarak benzer işleyişin bir araya gelmesiyle oluşmuşlardır. Yapılan toplantılar özellikle kırsalda köylünün kendi sorunlarını tartışabildiği, birlikte zaman geçirdiği, yiyip, içtiği ve çeşitli oyunların sergilendiği çoğulcu bir yapıdır. Bu yapı içinde kimi zaman belli etkinlikler daha fazla ön plana çıkmıştır. Bazı bölgelerde müzikli eğlenceler, bazı bölgelerde toplumsal sorunların tartışılması için bir meclis görünümü ön plana çıkarken kimi bölgelerde ise özellikle seyirlik oyunlar bu toplantıların özünü oluşturur hale gelmiştir.

İşte biz de bu yazımızda Türk kültürü içinde önemli bir yere sahip olan kırsalda düzenlenen sohbet toplantılarının ikisinden bahsedeceğiz. Bunun için örnek bölge olarak Balıkesir ili seçilmiştir. Balıkesir’de aktif olarak yıllardan beri düzenlenen bu toplantılar içerisinde pek çok farklı etkinlik yer almaktadır ancak baskın özellik gösteren bir yapı olan köy seyirlik oyunları bizim ana araştırma konumuzu oluşturmaktadır. Seyirlik oyunların sayısı, özellikleri, yapısı ve birkaç oyunun incelemesini aktaracağımız bu yazıyla birlikte bu tarz toplantıların köylüye, bölgeye ve kültüre olan katkıları irdelenecektir.

Anahtar Kelimeler: Erfene, Sohbet Toplantısı, Köy Seyirlik Oyunları, Halk Kültürü.

 

Conversation Meeting in Turkish Culture and the Status of Village Theatres at Conversation Meeting in Balıkesir

Turkish culture in held at certain times in rural areas and in general "Erfene" known as the meetings, important history although it is a vehicle for the transmission of culture and people socialize bring with it.  Although there are minor changes in the structure according to the content of these meetings were generally similar operation consists of a combination. Meetings held in especially rural villagers can discuss their problems, spent time together, eating is a pluralistic internal structure, which displays the various games. Sometimes certain events in thisbuilding has been more prominent. In someareas, musical entertainment, and in some areas, while in the foreground a parliamentary appearance to discuss some of the social problems have become especially theatrical forms the core of these meetings.

In this article, we will focus on just two of Turkish culture in the country that has held an important place in meeting chat. For this example of Balikesir province was selected. Since the active year in Balikesir held this meeting it is located in many different activities, but the village is a dominant feature of the theatrical structure that constitutes our main subject of our research. The number of theatrical properties, structure and transfer the investigation of the few games wehere with such meeting of the villagers, the region and the contribution of culture will be discussed.

Key Words: Erfene, Conversation Meeting, Village Theatres, Folk Culture.

 

Veli Cem ÖZDEMİR (Bilim Uzmanı) ve Necat ÇETİN (Yerel Araştırmacı)

Milli Eğitim Bakanlığı

Şahsenem ve Âşık Garip Hikâyesi Torbalı Varyantı Derlemesi

Şahsenem ve Âşık Garip hikâyesi ünlü aşk hikâyelerinden olup Türklerin yaşadığı coğrafyaya en geniş şekilde yayılmış halk hikâyelerindendir. Hikâye üzerine pek çok çalışma yapılmıştır. Türkiye'de bu konuda en kapsamlı çalışmayı yapan Fikret Türkmen’dir. Hikâye Türkler arasında en çok sevilen halk hikâyelerindendir. Şah Senem ve Âşık Garip hikâyesi bugün İzmir’in Torbalı ilçesinin Helvacı köyünden Durmuş Ali Aydın'dan 30 Ekim 2008 tarihinde Necat Çetin tarafından derlenmiştir.

Son hikâye anlatıcılarından olan Durmuş Ali Aydın, babasından duyduğu hikâyeyi hafızasında kaldığı şekliyle anlatmaktadır. Hikâyenin Bayındır varyantı da Bayındır Karaveliler Mahallesinde ikamet eden, 1928 doğumlu Hasan Hüseyin Kölemen'den 6 Kasım 2008 tarihinde yine araştırmacı yazar Necat Çetin tarafından derlenmiştir.

Kaynak kişi Durmuş Ali Aydın, hikâyeyi anlatırken arada aynı diğer kaynak kişi Hasan Hüseyin Kölemen gibi türkülerini söylemektedir. Anlatım birebir aynı değildir ve konu farklı şekillerde gelişmektedir. Bu durum ise birbirine çok yakın olan bu iki yörede bile hikâyenin zaman içerisinde varyantlaştığını göstermektedir. Yörede yapılacak diğer çalışmalar ile Türk halk hikâyelerinden Âşık Garip ve Şahsenem konulu hikâyeler yeni varyantlar ve eklemeler ile zenginlik kazanacaktır. Çalışmamızda hikâyenin derlenen Bayındır varyantı disiplinler arası bir analiz ve halkbilim metodları ile ele alınacaktır.

Anahtar Kelimeler: Torbalı, Şahsenem, Âşık Garip, Halk Edebiyatı, Varyant.

 

Şahsenem And Âşık Garip Story of Lovers Torbalı Variant Review

Şahsenem and love with the Aşık Garip story of the famous love story is one of the most widely spread folk tales region inhabited by the Turks. There have been many studies on the story. Fikret Turkmen who is the most comprehensive study on this issue in Turkey. The story is one of the most popular stories among Turkish people. Şahsenem and Âşık Garipstory of theyearand in love today Izmir, Durmuş Ali district bagged the Kernel of the village of October 30, 2008 was compiled by Necati Aydın Çetin.

Durmuş Ali Aydin, one of the last story teller, the story he heard from his father describes as it remains in memory. Bayindir Bayindir Karaveliler variant of the story also residing in the neighborhood, born in 1928 of Hasan Hüseyin Kölemen on 6 November 2008 and again compiled by author Necati crunch.

Resource person Durmuş Ali Aydin, story telling together but other sources say the songs people like Hassan Hussein Kölemen. Speech is not exactly the same, and the subject has been developing in different ways. This shows that variants are very close together in the time of the story, even in these two regions. Lovers of Turkish folk tales with other studies conducted in the region will gain riches story titled Âşık Garip and Şahsenem with new variants and additions. Bayindir variant of collected stories interdisciplinary study and analysis methods will be dealt with folklore.

Key Words:Torbalı, Şahsenem, Âşık Garip, folk literature, Variant.

 

Dr. Yasemin KESKİN

 Osmanlı Kadınlarının Cilt Bakımı ve Güzellik Reçeteleri

Eski dönemlerden günümüze kadınların kendilerine önem verme ve beğenilme düşüncesinden hareketle güzelliklerine düşkün oldukları bilinmektedir. Bu durum Osmanlı kadınları için de geçerli olup onların güzelleşme veya güzelliklerini ortaya koyma adına yaptıkları uygulamalar bir kültür oluşturmuştur. Bu uygulamaları iki başlık halinde ele almak mümkündür: Birincisi tüylerin, kırışıkların, lekelerin ve saçlardaki beyazlıklar gibi istenmeyen durumların giderilmesi için yapılanlardır. İkincisi ise cilt bakımı ve güzellik reçeteleridir. Böylece kadınlar bu uygulamalarla daha güzel ve daha alımlı olmayı başarmışlardır. Kadınların tüm bu işlemler için tercih ettikleri bakım ürünleri ve boyalarda dikkati çeken en önemli şey, kullandıkları malzemelerin -günümüzdeki gibi kimyasal maddeler içermeyip- doğal olmasıdır. Ayrıca yüzlerinin temizliği, nemlendirilmesi ve genel vücut temizliği için kullandıkları nemlendiriciler ve yağlar da aynı özelliktedir. Yine bu cilt bakımı ve güzellik tariflerinin kendileri tarafından, çok masraf gerektirmeyecek şekilde hazırlanıp ve kolayca kullanılabilir olması diğer avantajlarıdır.

Bu bildiride, Osmanlı döneminde Mattioli tarafından yazıldığı bilinen “Kitabü’n-Nebatat” adlı eser esas alınarak kadınların hem istenmeyen durumların giderilmesi hem de cilt-beden bakımı ve güzellikleri için uyguladıkları formüller verilecektir.

Anahtar Kelimeler:Osmanlı, Kadın, Cilt Bakımı, Güzellik, Bitkisel İlaçlar.

 

Ottoman Women’s Beauty Recipes and Skin Care

From the past to the present, women are known as takin gcare of themselves and being fond of their beauty to be admired. This case is prevailed among Ottoman women and the applications they did for becoming beautiful and displaying their beauty composed a culture. It is possible to examine these applications under two titles: First one is committing getting rid of unwanted hair, corrugations and gray hairs. Second one is skin care and beauty recipes. Thus, women managed to look more beautiful and more attractive by means of these applications.  The most important point taking attention is that the products used as cosmetic and dyes preferred by the women are not chemicals but natural products. Additionally, the cleanser, moisturizer of face, body careproducts and oils are also natural.  Another advantage of skin care and beauty recipes is that the products are prepared by the women, they are easier to use and they cost cheaper.

In this proceeding, focusing on “Kitabü’n-Nebatat” written by Mattioli in Ottoman Period, different formulas will be presented that were applied by the women to get rid of unexpected cases, skin and body care.

Key Words:Ottoman, Woman, Skin Care, Beauty, Herbal Medicine.

 

 

Dr. Yaşar KALAFAT

Halkbilimi Araştırmaları Kültür ve Strateji Derneği

İran Türkolojisinde Halk Bilimi Çalışmaları ve Genel Türkoloji İçerisindeki Yeri

Halkbilimi çalışmalarının, Türklük bilimi içerisindeki yeri ve önemi, Türklüğün kültürel-stratejik bir obje olduğu gerçeğinden yola çıkılarak kısaca anlatılmaktadır. İran’da Türklük bilimi çalışmalarına genel bir bilgi verildikten sonra, İran’da halk biliminin hangi alanlarda ve ne düzeyde çalışıldığı anlatılmaktadır.

Halkbilimi-mitoloji bağlantısı, arkaik İran tarihi coğrafyası iddiası ile ilgili bilimler arası koordine ile yapılmaktadır. İran’da, milli kimlik, Fars milliyetçiliği-İranlı olmak ve Şii-Caferi İslam’a mensup olmak şeklinde sentezlenmiştir. İran’da Türk halk bilimi verileri bu anlamda ele alınıp, bu hedef istikametinde şekillendirilmektedir. Belirlenmiş olan bu milli hedef, milli stratejilerle yürütülmektedir. İran belirlediği bu hedefini değişen siyasi iktidarlara rağmen tamamen değiştirmemekte, tali taktik değişiklikleri ile sürdürmektedir. İran üniversiteleri ve araştırma merkezleri buna göre kurgulanmıştır.

Bildirimizde, bu ülkedeki halk bilimi vasat ve vasıtaları irdelenmektedir. İran Türkoloji’sinin hâkim kültür karşısındaki yaşama şansı tartışılarak İran’da Türk kültürünün geleceğine yönelik değerlendirme yapılmaktadır.

İran’da Türk kültürünün varlığını kırsal kesim temsil etmektedir. Bu kesim varlığını korumayı yaylak-kışlak yaşam biçimine borçludur. İran yönetimi bu yaşam biçimi ile planlı bir şekilde mücadele etmektedir. Türk halk kesimi şehir hayatına geçirildiği nispette dilini ve halk kültürünü yitirmektedir. Kırsal kesimin elinden ozanlık geleneği de planlı bir şekilde Fars kültürüne bütünleştirilerek alınmaktadır.

Türkiye Türkoloji’sinin kol kapsamı ele alınmaktadır. Dar anlamda klasik Türkoloji anlayışı ile hareket edilerek İran Türklük bilimine yardımcı olunabilme imkânları üzerinde durulmaktadır. Oryantalizmin siyasi oryantalizme evirilmesinden sonra, Ortadoğu ülkelerinde de ülkeler arası menfaat mücadelesine kültür egemenliği hegemonyası boyutu da eklenmiştir. Türkiye’de büyük ölçüde ferdi olarak yapılan halkbiliminin stratejik önemi vurguları, Türkiye’de duyurulamaz iken, bu konuda yapılan Türklük biliminin hedefleri ile çelişen yayın çalışmalarının tahlili yapılmaktadır.

Bildirimizde Türkiye Türkoloji; bu isim altında kurulmuş olanlar, Türkoloji adına faaliyet gösteren diğer kurumlar ve faaliyetleri arasına Halkbilim-Türkoloji konuları da girebilen kuruluşların, dış Türkler, akraba toplumlar ve burada özellikle İran Türkoloji’si-halkbilimi konusundaki etkinlikleri ele alınmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Halkbilimi, Türkoloji, mitoloji, İran Türklüğü.

 

Folklore Studies in Iran Turcology and Place within the General Turcology

Folklore studies, the role and importance in Turcology, starting from the fact that Turks culturally-strategic briefly describes an object. After giving an overview of the Turkic studies in Iran, which areas of folklore and how it worked in Iran and at what level.

Folklore-mythology connection, archaic science is done by coordinating between the alleged Iranian historical geography. In Iran, national identity, Persian-Iranian nationalism and Shia Jaafarihas to be synthesized in the form to belong to Islam. Turkish people in Iran science data be handled in this sense, it is shaped in the direction of the target. these national targets set are carried out with the national strategy. Despite the changing political power to completely change the target set by Iran is continuing with minor tactical changes. Iranian universities and research centers have been constructed accordingly.

In our Declaration, folklore and inadequate means in this country are examined. discussing the chances of survival against the dominant culture of the Iranian Turcology assessment is made on the future of Turkish culture in Iran.

It represents the presence of Turkish culture in rural Iran. This sector owes its existence to protect the pasture-wintering life. The government of Iran is struggling in a planned way with this lifestyle. Turkish public sector through the city to the extent the language of life and people are losing their culture. minstrelsy tradition from the hands of the rural areas is also taken in a planned way by integrating the Persian culture.

Turkey is discussed scope of Turcology arm. acting by a classical approach in a narrow sense Turcology focuses on the opportunities to be able to assist Iran Turcology. After Orientalism political Orientalism evolved, the Middle East countries are also included in the cultural dominance of the hegemonic struggle between the size of the beneficiaries countries. highlights the strategic importance of folklore as an individual largely made in Turkey, while not announced in Turkey, the analysis of the made Turcology target with conflicting studies about this publication is made ..

Let us Turcology Turkey; which it was founded under the name, among other institutions and activities acting on behalf Turcology folklore-Turcology issues also enter capable organizations, non-Turks, relatives communities and here in particular are discussed activities on Iran Turcology-folklore.

Key Words:Fairy folklore, Turcology, mythology, Iran Turkishness.

 

Doç. Dr. Yunus KAPLAN

Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi

Klasik Türk Şiirinde Hayvanlarla İlgili Bazı Halk İnançları

Yaklaşık 700 yıllık bir döneme hitap eden klasik Türk edebiyatı, bu dönem içerisinde içinde doğup geliştiği Türk toplum hayatının birçok unsurunu kendisine kaynak olarak kullanmıştır. Bu gelenek içerisinde varlık gösteren divan şairleri, içinde yaşadıkları toplumun sahip olduğu yaşayış ve inanış gibi halk kültürüne ait birçok unsuru şiirlerinde malzeme olarak kullanmışlardır. Bu kullanımlar içinde Osmanlı toplumunun sahip olduğu birtakım halk inançlarının da önemli bir yeri vardır. İnsanlık tarihinin olduğu kadar, Osmanlı sosyal hayatının da vazgeçilmez unsurlarından biri olan hayvanlar ve bunların etrafında oluşan bazı halk inançları da bunlar arasındadır.

Bu bildirimizde bir kısmı hayat tecrübesine dayandığı için belli bir gerçekliğe sahip olan, bir kısmı ise tamamen gerçek dışı temellere dayanan hayvanlarla ilgili halk inançları arasında divan şiirine yansıyanlarından bazıları hakkında bilgiler verilerek bunlar, çeşitli örneklerle açıklanmaya çalışılacaktır. Böylece hem çok zengin bir çeşitliliğe sahip olan halk inançlarımızdan farklı türdeki hayvanlarla ilgili olanlarından bazılarının tarihi seyir içerisinde toplum hafızasındaki durumu ortaya çıkarılacak hem bunların kullanımları hakkında birtakım değerlendirmelerin yapılmasına zemin hazırlanacaktır.

Anahtar Kelimeler:Klasik Türk edebiyatı, halk inançları, hayvanlar.

 

Some Folk Beliefs about Animals in the Classical Turkish Poem

Classical Turkish Literature, appealing about a 700-year period, used lots of elements of the life of Turkish society where it emerged and developed as a source for itself in this period. Ottoman poets who were in this tradition, used a lot of elements of folk culture such as way of living and believing of the society where they lived in as a material in their poems. Some folk beliefs of otoman society also have an important place among these usages.  There are animals which is one of their replaceable elements of Ottoman social life as much as history of humanity and some folk beliefs which consisted about animals.

In this notice, some information about folk beliefs about animals which are in Ottoman poems which some of them have the reality because of depending experiment and some of them depend completely unrealistic bases are given and are tried to be explained with different examples. In this way, we can show the position of some of the folk beliefs which are about different type of animals among folk beliefs which have the rich variety, in the memory of society during the historical process and also we can give a ground to evaluate the usage of these.

Key Words:Classical Turkish Literature, folk beliefs, animals.

 

Yücel ÖZDEMİR (Yüksek Lisans Öğr.)

TULPAR Halkbilimi Eğitim Kültür Sanat Derneği

Kentsel İmge Olarak Geleneksel Kutlamalar “Kuşadası Hıdırellez Şenliği” Örneği

Yerelden küresele ulaşma temelinde bir etken oluşturan uygulamalı halkbilimi çalışmaları Türkiye’nin kıyı turizmine alternatif kültür turizmi oluşturma açısından dikkat çekmektedir. Bu bildirinin temel odak noktası halkbilimi çalışma kadroların zaman içerisinde nasıl kent imgeleri haline gelip, yaşadığı zaman-mekân içerisinde kültür turizmini destekleyerek marka değeri taşıyan ürünlere dönüşmesi incelenmektedir. Bu incelemenin sonucunda STK ve yerel yönetimin kültür yönetimiyle gerçekleşen; Kuşadası Hıdırellez Bayramı kutlamalarıyla değişen-dönüşen kültürel mekânlar, kutlamaya ile ilgili uygulamalar saptanmaktadır. Kültür turizmi bağlamında geleneksel kutlamalar tüketicinin hem boş vaktini doldurma hem de Türk kültürünü öğretmeyi ve tanıtma işlevleri belirtilmektedir.

Kültürel belleğin özünü oluşturan imge, kültür aktarımında edindiği rol ile bellekler arası hatırlatma tanıtma işlevine sahiptir. Kültürün yaşadığı mekân içerisinde yayılışı imgeler ile sağlanmaktadır. Gelenek yaşadığı coğrafya dışında yinelenmesi ve yenilenmesi kültürel imgeler ile sağlanmaktadır. İmge, belirtilen mekân içerisindeki akla ilk gelen çağrışımların tümünü kapsamaktadır. Brezilya, İspanya, Türkiye zikredildiğinde sırasıyla samba, boğa, Türk lokumu gelmesi gibi… Yerel yönetimi ve STK’ların ortaklaşa yaptığı projeler ile yaşam kaynağı bulan halkbilimi ürünleri zaman içerisinde tekrarlanarak katma değer yaratacak imgelere dönüşmektedir. Bu dönüşüm kıyı bölgelerinde alternatif turizme katkı sağlayarak marka değeri yaratan imgelere zemin hazırlamaktadır. Halk kültürünün toplumsal uygulamaları alt başlığında mevsimlik bayramlardan biri olan Hıdırellez’in kıyı bölgelerinde değişen dönüşen hayata uyum sağlayarak yerelin küresele taşınmasındaki rolü bildirinin ana temasını oluşturmaktadır.

Anahtar Kelimeler:Kültür, Turizm, Kent, İmge, Hıdırellez, Geleneksel Kutlamalar.

 

The Example of Traditional Celebrations “Kuşadası Hıdrellez Spring Festival” as an Urban Image

Folkrostic studies creating an underlying motivation between local and global draw attention with regards to building an alternative tourism alongside coastal tourism. The main focus of the paper analyse show the focuses of folkrorist study frameworks have become the urban images and transfromed into brand products by supporting cultural tourism. Following the searches, changing-transforming cultural places and practices related to the festival are being located with Kuşadası Hıdırellez Festival which is supported by the cultural method of CSO and local administration. In the context of cultural tourism, traditional celebrations aim at both being a leisure activity for consumers and teaching and identifying culture of Turkey to them.   

Image composing the very essence of cultural memory, holds the reminder and presentation function between the memories with its role acquired with cultural transmission. Expanding of a culture in its own environment is provided by the images. Regeneration and repetition of the culture apart from its traditional habitat are also provided by cultural images. The concept of image contains all of the first associations came to mind for a specific place. When Brazil, Spain and Turkey are mentioned; Samba, bull and Turkish delight come to mind respectively. Folklore products with the mutual projects of local administration and CSOs are transformingin to value-added images with repetition in time. This transformation contributes to the alternative tourism in coastal regions and establish a ground for the images creating a brand value. In the sub-section of Social Folklore Practices, the role of Hıdırellez -one of the seasonal festivals- in changing- transforming coastal regions constitutes the main theme of the paper.

Key Words:Culture, Tourism, Town, Image, Hıdırellez, Traditional Celebrations.

 

Yrd. Doç. Dr. Zehra KADERLİ

Hacettepe Üniversitesi

“Her Bulgaristan Göçmeninin Evinin bir yerlerinde saklı bir gofreti vardır”

Göç Deneyiminin ve Göçmen Folklorunun Yorumcul Çerçevesi Bağlamında

Göçmen Gofretinin-Vaflasının” Anlam ve İşlevleri

 

Göçmen folklorunun yorumcul çerçevesini oluşturan göçmenlik deneyimi, basit bir yer değiştirme eylemi olmaktan ziyade, insan yaşantısının düşünsel, duygusal ve davranışsal bütünlüğünde derin kopmalar yaratan travmatik ve psiko-patolojik bir süreçtir. Göçmenler maddi sınırları kolaylıkla geçebilirler; ancak göç kişisel ve kollektif kimlik algılarının görünürlüğünü sağlayan düşünsel ve duygusal sınırların da aşılmasını içerdiği için bu süreç bir bütün bir yaşam sürecini içine alabilmektedir.

Göçmenlik deneyiminin kendine özgü bu dinamiği, göçmen folklorunun nasıl oluştuğu, hangi unsurları bünyesinde barındırdığı ve tüm bu kültürel çerçevenin göçmen yaşantısı içinde hangi anlam ve işlevlere sahip olduğunu belirleyen en önemli bağlamsal faktördür. Göç edilen ortamın her yeni ve farklı unsuru, göçmen deneyimi içinde yaşamın bütünlüğünde uzamsal ve zamansal boyutta bir bölünme yaratır. Bu süreçte kendi sınırlarını ve mekanını keskin bir şekilde belirlemiş olan göç öncesi geçmiş yaşantı dünyası yabancı uyaranların etkisiyle zamanla adeta bir düşler ülkesi olarak sığınılacak güvenli bir deneyim alanı işlevi görmeye başlar. Göçmenlik deneyimi içinde geçmişe sığınma geçmişin hatırlanması şeklinde gerçekleşmez; bunun yerine geçmiş daha çok olumlu unsurlara olaylara ve duygulara indirgenmiş bir şimdiki zaman deneyimi olarak yaşantılanır.

Tıpkı kollektif deneyimlerin atasözleri içinde konsantre bir şekilde kendini ortaya koyması gibi, göçmenin göç etmeden önceki yaşantısına ait tüm olumlu deneyimler, bu deneyimlerin tüm fenomenolojik boyut ve niteliklerini harekete geçirme potansiyeline sahip unsurlar  içinde ve üzerinde yoğun bir konsantrasyona tabi tutulur. Bu süreç deneyimlerin unsurlar içinde ve üzerinde sembolize edilmesidir. Sembolizasyona tabi olan söz konusu unsurlar göçmenlik yaşantısı içinde hem geçmiş deneyimleri yaşantılama araçları hem de göçmen kimliğini tanımlama ve dışavurma araçları olarak işlev görürler.

Bu bildiride Bulgaristan Türklerinin göçmenlik deneyimi bağlamında ortaya çıkan sembolik hafıza ve kimlik unsurlarından biri olan ve göçmenler tarafından “vafla”; onlar dışındaki halk tarafından “muhacir gofreti, Bulgar gofreti, göçmen gofreti” olarak bilinen gofretin fenomenolojik boyutları, anlam, önem ve işlevleri ele alınmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Göç deneyiminin fenomenolojisi, göçmen folkloru, deneyim sembolizasyonu, göçmen gofreti

 

“There is a wafer hidden in the home of every immigrant”

The Function and Meaning of vafla (the wafer of immigrants from Bulgaria to Turkey) In the Interpretive Context of The Experience of Migration and Immigrant Folklore

Experience of migration which constitute the interpretive frame of immigrant folklore is not only an act of replacement; but also is a traumatic and psycho-pathologic process that destructs the intellectual, emotional and behavioral integrity of the human life. To drive across the material borders is an easy act; but as migration process also indicates crossing the emotional and intellectual borders which function as the background of the personal and collective identities, may lasts a lifetime. 

This dynamics peculiar to experience of migration is the basis and ultimate contextual factor that determine te creation process of immigrant folklore, its constituents and the meaning and functions of these cultural elements in migrant life. Every new and extrinsic element of this new environment is experienced as a spatial-temporal disintegration of contunity of flow of life. With the lapse of time, pre-migration past life that demarcate its spatio-temporal invariance, by force of every unfamiliar element gradually becomes a neverland and provide a safe experiential field for immigrants. In experiential level of migration this holding onto the past is not an act of recollection. Rather, the past life is lived as a present time experience reduced to happier fact, events and emotions.

Just like collective experiences revealed themselves in concentrated form as proverbs, all the favouring past experiences lived before migration are subject and exposed to an intensive concentration process over and in the elements that have the potential to activate the phenomenological dimension and qualities of experiences. This process is the symbolisation of experiences over and in the elements or things. These elements that are subject to symbolisation mainly function and operate not only as means of living of past experiences but also of defining and expressing the collective immigrant identity.

In this psycho-cultural-experiential frame of the migrant experience, this paper aims to examine the phenomenological domains, meanings, significance and the memory-identity forming functions of the element called “vafla/ the wafer of immigrants who have immigrated to Turkey from Bulgaria”.

Key Words: Phenomenology of experience of migration, immigrant folklore, symbolisation of experience, vafla-the wafer of immigrants(from Bulgaria to Turkey)

 

Doç. Dr. Zakiya MAMUTOVA

Kırım Mühendis ve Pedagoji Üniversitesi

Müzik-Kültür Olaylarının Karşılaştırarak Eğitim Sisteminde Öğrencilerle Çalışmasında Etnik-Kültorolojik Bilgilerinin Oluşması İle İlgili İncelenmesi

İşbu çalışmanın amacı, Kırım Tatar çocuk müzik oyunlarının, şarkılarının etnik-kültorolojik özelliklerinin eğitim sistemli folkloristik tahlili olarak ana türleri, janrları ve özgünlüğünü belirlemektir.

İnceleme metotları; kültoroloji, etnografi, etnolengüistikte oluşmuş olan yaklaşımların kompleksini kapsar. Asıl araştırma metotları;  kıyaslayıcı-tarihsel, yapısal-metodik ve tanımlayıcı olanlardır.

Her milletin derin ve çok seviyeli gelenekleri özel olarak kültürü, çocuk hayatındaki rolü ve fonksiyonları, manevi ilişkileri sisteminde de yansımıştır. Oynayarak çocuk gelişir (“inkişaf edeyor”), parlak olarak duygularını, yaratıcı yeteneklerini, etkinliğini, teşebbüsünü  ifade eder. Kırım Tatar çocuklarının manevi ve fiziksel güçlerinin geliştirilmesinde, hareketler esasında oluşturulan hareketli oyun özel bir yer tutar. Janr sistemi ve estetik özgünlüğü vardır. Söz bilgisinin öğretilmesi sırasında etnik-kültorolojik geleneklerini öğrenme çağdaş kişiliğin yetiştirilmesinde önemli bir rol oynar. Bununla ilgili olarak 2-5. sınıflardaki öğrencilere Kırım Tatar dilinin sözcüklerini müzik hem dil-kültürolojik yaklaşım esasında öğretilmesi metotlarının geliştirilmesi gerekli görülmüştür. Çağdaş Kırım Tatar yırları ve dili birkaç yakın lehçelerden ibaret ve zengin kelime hazinesine sahip olan birleşik ve özgün bir Türk dilidir.

Halihazırda global dil öğrenme amacı kültürü öğrenme ve kültürler diyaloguna katılmadır. Bu amaca kültürlerarası iletişim kabiliyetinin oluşturulması vasıtasıyla ulaşılır. Çalışmada; Kırım Tatar etnik müziklerinin seçilmesi ve bunların ana sözlük, simgesel ve fon anlamlarının analiz edilmesi sunulmaktadır.

Anahtar Kelimeler:Polietnik ortam; müzik,  karşılaştırma; sözcükler (eşdeğerleri olan, eşdeğerleri olmayan).

 

 

          Ethnic and Cultural Approach to Learning, Comparative Analysis of the Musical and Cultural Traditions

The study of linguistic factors and cultural phenomena in relation is a new direction in the system of education of pupils (2-5 grades). The purpose of the theme is a try to approach the problem of formation of ethnic and linguistic competence of a linguistic identity in the new, previously unstudied aspect: through the description, comparison of musical and cultural traditions of the Crimean Tatar language in the national-cultural aspect.

The methodological basis of the topic is the postulate about the dialectical unity of language - speech, language - thinking, language – culture, the relations and interactions of national languages and cultures of the psycho-pedagogical mechanisms of language acquisition, the acquiring of interdisciplinary knowledge.

The knowledge of ethnic and cultural traditions in the teaching is of great importance in the education of the modern personality, therefore it is necessary to develop a method to submit the studies on musical and cultural traditions of the Crimean Tatar people on the basis of a comparative approach.

Nowadays the familiarizing with the culture, traditions and participating in the dialogue of cultures is considered relevant in the education system. This goal is achieved through the formation of the ability to cross-cultural communication. As in every culture of the people traditions play an important role in raising children.

Key Words: Cultural traditions, language – thinking, methodological basis, ethnic and linguistic competence.

 

Prof. Dr. Zeynel ÖZLÜ

Gaziantep Üniversitesi

Osmanlı Döneminde Gaziantep’te (Ayıntab) Isınma Kültürü

Gaziantep tarihinde ısı yalıtımı problemi konutların inşası aşamasından itibaren önemsenmiş ve konutlar bölgesel iklim özellikleri dikkate alınarak inşa edilmiştir. Bu bağlamda Gaziantep evleri, mimarisi dar sokaklar ve yüksek duvarlar arasında hayatlı (avlulu) yapılar olarak inşa edilmiştir. İklimin çok sıcak geçtiği bölgede sıcaktan korunmak için tedbir olarak konutlara daha az pencere açılmış veya pencereler küçük tutulmuştur. Soba ve kaloriferin 19. yüzyılda kullanılmaya başlaması, mekân ısınmasının 19. Yüzyılda ön plana çıktığını göstermekte olup, daha önceki dönemlerden beri kullanılan tandır gibi geleneksel ısınma araçlarında esas olan kişiyi ısıtmaktır. Bu bağlamda Osmanlı döneminde bölgede kullanılan en önemli ısınma aracının tandır (tennur) olduğu anlaşılmaktadır. Ayıntab’da pişirme ve ısınma amacıyla iki çeşit tandır kullanılmıştır. Pişirme amaçlı tandır, genelde avluda bulunmakta olup, arkaya doğru genişleyen bir küp duvar içine yerleştirilmiştir. Isınma amacıyla kullanılan tandır ise tahtadan yapılmış bir masanın alt kısmına yerleştirilen toprak yahut saç bir mangal ile kurulan tandırdır. Isınma amaçlı olarak kullanılan tandır da kendi içinde ikiye ayrılmıştır. Bunlar ise Halep tandırı (portatif tandır) ve çukur tandırdır.  Tandır sektörü bölgede o kadar gelişmiştir ki; Osmanlı döneminde Ayıntab’da tandır yapan ihtisas dükkânlar bile bulunmaktadır. Geleneksel ısınma aracı tandıra olan bağlılık bölgede, zamanla yerini sobaya bırakmaya başlamıştır. Soba kullanımı bölgede sobacılık mesleğinin gelişimine zemin hazırlamış ve sobacılık mesleği de zamanla bölgede güçlü bir sektör haline gelmiştir. Öyle ki 20. Yüzyıl ortalarından itibaren bölgede muhtelif sobalar yapılmaya hatta üretilen sobalar çevre kazalara bile satılmaya başlamıştır. Yapılan soba türleri kaynaklara şu şekilde yansımıştır: Odun sobası, gaz (mazot) sobası, banyo sobası ve termosifon, fırınlı soba ve kömür sobası.

Anahtar Kelimeler: 19. Yüzyıl, Gaziantep (Ayıntab), kadı sicilleri, tandır, tereke defterleri.

 

Warm Culture in Gaziantep (Ayıntab) in Ottoman Period

Problem of heat isolation has been cared about in History of Gaziantep since phase of building construction and buildings have been built by regional climate taking into consideration regional climate feature. Therefore, Gaziantep houses have been built as buildings with court between narrow streets and high walls. Less window has been maden or small windows has been maden to buildings for being protected from heat in hot region .That stove and central heating were started to be used in 19th century shows heating place stood out in 19th century and aim of traditional heat devices such as tandoor which has been used since previous periods is to heat person. Therefore his understood that the most important warm device used in the region in Ottoman period is tandoor. Two different tandoors have been used in order to cook and warm in Gaziantep. Tandoor used for cooking is generally in courtand it is fixed in a cube Wall widening to back. Tandoor used for warming is set up with soil or brazier maden by sheed iron fixed under table maden by wood. Tandoor used for warming has two types. These are Aleppo Tandoor (portable) and hole tandoor. Sector of tandoor developed that there were even shops making tandoor in Gaziantep in Ottoman period. Dependence on Tandoor, traditional warm device, started to give place to stove in time. Using stove prepared the ground to job of stove in the region and this job has become such a strong sector in the region that various stove have been started to be maden in the region since middle of 20th century. Stoves produced have been started to be bought to surrounding districts. Stove types produced have been reflected on source like this: woodstove, gas (diesel oil) stove, bath stove and hot water heater, stove with oven and coal stove.

Key Words: 19thcentury, Gaziantep (Ayıntab), Kadi Records, tandoor, estate records.

 

Zhuldyz ZANADİL, K.ZHANBOZ, M.BAYMUHAMBET, S.MEDEUBEK

Xin Jiang Üniversitesi

Kazak Kültüründe Terme

Terme - Kazak Türk'lerinde sözlü edebiyatındaki akıl, nasihat edilen yöntem türüdür. Terme - Kazak sözlü edebiyatında dombıra eşliğinde söylenecek bir nazım türüdür. Tam olarak, terbiyelik kuvveti güçlü, paklık ve içtenliğin sembolüdür. Terme’de geçmiş ve geleceği, iyi ve kötüyü, akıllı ve cahili, insanlık ve zalimliği, zenginlik ve fakirliği karşılaştırmalı şiirleştirir.

Terme genel olarak söylenir. Her insan terme'yi dinlediğinde kendi yanlışlıklarını ve nezaket-sizliğini hissetmeye başlar, sonra derin düşüncelere dalıp, yanlışlıkların düzeltmeye çalışır.

Terme hakkında Sağatbek Medeubekulu’nun “Akıl, Nakıl, Ösiyet” adlı değerli çalışmasında böyle demiştir. Terme halk şuurlarının, insan iç dünyasının akıl feraseti ve manevi dünyasının şiir bilgisi. Terme’de bir insandan başlayıp bütün bir halkın sosyo-kültürel yaşamın, devir ve zaman'ın geçmişi ve geleceği, tarihsel - sosyal durumuna felsefi düşünceleri, insanlar arasındaki ahlaki irtibat kuralları, yaşam şekilleri, insan ve toplum, insan ve çevre ilişkilerindeki tarihi kavrama sonuçları seçilince öğüt, terbiye olarak söylenir.

Çin'deki Kazak Türkleri arasında terme'nin sahnelenmesin ve termeciler 90’lı yıllarda yayıldı, ayrıca “Aşık atışmasının (akındar aytısı) gelişmesiyle bağlı. Her yerdeki aşık atışmasında terme söylemek yarışması da düzenleniyordu. Bununla beraber her yıl Kurban Bayram'ı, Nevruz kutlama konserlerinde gösteriliyordu. 2008 yılın yazında Kazak Türk'lerinin halk terme sanatı Çin'deki Kazak halk kültürel mirası” olarak kabul edildi. Ancak Kazak Türklerindeki halk nazım'ının bu yöntem türü, yapı bakımından, şiir bilgisi tarafından önemli teorik çalışmalar pek azdır. Halkımızın ananevi milli medeniyetimizi araştırıp, düzenlemeli ve olgunlaştırılmalıdır. Gelecek yeni nesillere ulaştırmak, onunla birlikte tüm Türk halklarına ve başka milliyetlere takdim etmek bizim büyük vazifemizdir.

Anahtar Kelimeler:Terme, şiir bilgisi, ahlaki irtibat, sözlü edebiyat.

 

Terme in Kazakh Culture

Termе is а kind of gеnrе in Kаzаkh folklorе which keеps food for thought or wisdom in it. To sаy exаctlier, it is а symbol of purity аnd loyalty. Terme is a kind of poem which is sung by accompanying on the dombyra. Past and present, gooddies and baddies, cleverness and stupidness, humanity or evil, wealth and shortage is comparatively mentioned in terme.

Terme is usually devoted to public. Listening to terme everyone will be able to remark own bad sides and mistakes. In this way, listener will have opportunity to think over and to correct inner world.

S. Medeubek's “Akyl, Nakyl, Osiyet” is one of the prominent works which is devoted during researching terme. ‘Terme is a poetic reflection of people's mind, soul, inner world. Philosophical point of view about society, period of time, future, historical condition not only of individuals but also of whole society, the rules of moral relationship among people, the way of creating or lifestyle, historical- cognitive conclusions of human-society, human- nature relations are highlighted in terme as advice’ says author in his work.

The development or showing of terme on the scene and the increasing of terme sinders among Kazakh people in china is related of aytis in 90s. During aytis terme competitions took place. Terme is also propagandized during Kurban ayt and Nauryz holidays. In 2008 terme was included to culture heritage in china. However the poetry and structural peculiarity of this literal genre in folk poetry was not rather researched and theoretical materials related to it are almost absent. Intestigating, developing, conveying to next generation and introduction of our people's traditional heritage to other nationalities is our mission.

Key Words:Terme, poetic, moral relationship, folklore.

 

 

 

Zöhre ÇETİN (Yüksek Lisans Öğr.)

Adnan Menderes Üniversitesi

Kırgız-Kazak Destanlarında Olağanüstü Yaratıklar ve Mitolojik Kökenleri

Olağanüstü yaratık kavramı son yıllarda üzerinde durulan bir kavramdır. Demonolojik varlıklar dediğimiz bu yaratıklarla daha çok masallarda karşılaşsak da destanlarda da örneklerini görmekteyiz. Bu yaratıklar devler, cadılar ve diğerleri... İşte bu tür yaratıklar kötü tip olarak adlandırılır ve kahramanın başına dert olur. Ama bu yaratıkların varlığı kahramanın gücünün sınanması açısından önemlidir. Kahramanı kahraman yapan aslında bu kötü yaratıklardır. Artık üzerinde çalışmalar yapılsa da kötü tipler, yaratıklar konusu tam olarak ele alınmamıştır. Genelde masal, destan, efsane ve tüm türlerde iyi tipler ele alınmaktadır. Kahramanın karşısındaki bu kötü tipler ikinci plana atılmaktadır. Biz bu çalışmamızla azda olsa bu tiplere de ışık tutmuş olacağız. Kırgız-Kazak destanlarından birçoğu incelenerek bu yaratıklar belirlenmiş ve sınıflandırılmıştır. Bunların yanı sıra mitolojik kökenleri de incelenmiştir. Sonuç olarak destanlarımızda karşılaştığımız olağanüstü yaratıklar farklı bir bakış açısı ile ele alınmıştır.

Anahtar Kelimeler:Destan, olağanüstü yaratıklar, kötü tipler.

 

Extraordinary Creatures and Mythological Origins of the Kygyz-Kazak Epics

The concept of extraordinary creatures is a concept elaborated in recent years. Demonologic we say we met in assets with more fairy-tale creatures we see examples of this in the saga. These creatures are giants, witches and others... Such creatures are called poor job type and would plague hero. But the existence of these creatures is important to test the hero’s power. In fact, these are the evil creatures that show the hero of heroes. Studies have been undertaken, on nomore bad types , creatures issue has been fully addressed. Usually tales, legends, myths and best types are discussed in all types. His is the worst types of heroes are thrown against the second plan. We have shed some light on our slightly this type of study. They have classified these creatures is determined by examining many of the Kyrgyz – Kazak epics. As well as their mythological origins were investigated. as a result, we face our epic extraordinary creatures are dealt with in a different perspective.

Key Words: Epic,extraordinary creatures, bad types.